Başbakan haklı, ama…
22 MAYIS 2011
Cuma akşamı TV’de Başbakan’ı izledim… Gecenin bir saati… Canlı yayın. Hayli yorgun ve biraz da soğuk algınlığı geçirmekte olmasına rağmen, çok etkileyici idi… Dokuz yılda nereden nereye gelindiğini anlattı; bunu da gelecekteki vaatlerinin teminatı olarak ortaya koydu.
Hani emeklilik sonrası bir röportaj sırasında İngiltere’nin efsanevi başbakanı W. Churchill’e sormuşlar “Gelecekte ne yapacaksınız?” O da hiç düşünmeden yanıt vermiş: “Benim geleceğim, geçmişimdir!”… Başbakan’ın 12 Haziran seçim stratejisi de aşağıya yukarı bu cümleye sırtını yaslamış…
Çok şey söyledi… Ben en çok ikisine takıldım. Biri, siyasi başarı ile ilgili. Başbakan Erdoğan’a göre ana belirleyen liderdi… Hocalarından birinin ifadesiyle anlattı. “Sevk ve idare meseledir” dedi… Yani, yön vermek, hedef koymak (strateji) ve verilen yönde düzgün bir şekilde ilerlemeyi yönetmek (taktik)… Başbakan tam olarak dile getirmese de ‘lider – yönetici’ farkının da altını çizdi…
İkinci dikkatimi çeken husus ise Başbakan’ın medyadan serzenişle söz etmesiydi. Seçim gezisi sırasında gittiği kentler ve bölgelerde Türkiye için son derece önemli onlarca yatırımın ya açılışını yapıyordu, ya da temelini atıyordu… Fakat medya ne hikmetse bunlarda söz etmiyordu…
Başbakan bu konuda biraz dönüp kendi iletişimine bakmalı. Diyelim gidip çok önemli bir yatırımın törenine katılıyor. Oradan çıkıp doğru meydana… Nutuk atmaya… Tüm konuşması içinde öyle manşetlik sözler sarf ediyor ki; gazeteler hangisini öne çıkaracaklarını şaşırıyorlar… Başbakan’ın medyada görmek istediği açılış ve temel atmalar güme gidiyor.
Milyonluk yatırıma start verip, arkasından “Kılıçdaroğlu Yalan Rüzgârı’nda oynasın” derseniz hangisi manşet olur, sizce?… Ya da 1940’lardan İsmet Paşa imzalı Kürtçe eserleri yasaklayan Hükümet kararlarını okursanız, gazetede ve TV’de açılışların az yer almasına bizzat siz sebebiyet vermiş olmaz mısınız?... Geçmişteki başarılarınızı anlattığınız gazete ve TV reklamları bu nedenle bu kadar etkileyici… Koyun o reklamların bir köşesine iki tane ‘anti-Kılıçdaroğlu’ kelâmı bakın ne oluyor?…
Terim’i beklerken…
Tecrübeyle de teoriyle de sabittir: Başarılı inanların sevenleriyle sevmeyenlerinin sayısı hemen hemen aynıdır. Biz Fatih Terim’i seven taraftayız… O nedenle objektif olma şansımız az… Onun hakkında cadı kazanı kaynatıldığı zaman da aynı duygudaydık, Terim hocanın yıldızı parladığı zaman da… O nedenle, eğer resmen imzaya ikna olur Galatasaray’ın başına geçerse, sevinme hakkını kendimizde görürüz…
İnşallah uzun süre sistemin yönetiminde kalabilir… Çünkü Fatih Terim, alt yapıya inanır. Yatırıma inanır. ‘Total Futbol’dan, göze hoş gelen futboldan yanadır. Pahalı transfer kadar bünyeden oyuncu yetiştirmeye kıymet vermiştir… Barcelona (La Masia) modelini uygulamasına fırsat ve zaman tanınırsa, Galatasaray’ı uzun yıllar kimse tutamaz. Ne demek istediğimizi şu adresteki kısacık belgesel anlatmaktadır. Girip bir bakın: www.youtube.com/watch?v=nmjVJmhJbqo...
Bozcaada sezonu başladı
Uzun zamandır Belediye Başkanı ile sohbetlerimizde değinirdik. “Bozcaada’yı naylon poşetten arındırmak” hayırlı bir proje olurdu. Hatta Migros sponsorluğu üstlenmiş ve Ada’ya binlerce, doğada kolay çözülebilen poşetlerden vermişti. Sonunda yasak nihayet gelmiş. Ve yüzlerce yıl kaybolmadan çevreyi kirleten naylon poşetin Ada’ya adım atması engellenmiş. Ben yaptıklarının müzikle yakından uzaktan alakası olmayan, ses kirliliği yaratmaktan öte bir işe yaramayan ‘sokak çalgıcılarının’ da hâlâ ‘asude’ bir yaşam vaat etmeyi başaran Ada’ya girişinin engellenmiş olmasına sevinmiştim…
Bozcaada’da Türkiye’deki yerel yönetimlere örnek olacak işler yapılıyor. Örneğin, Çavuş Üzümü ile ilgili standart özelliklerinin tespit edilme çalışmaları sadece bunlardan biri… Prof. Dr. Haluk Şahin’in önderliğinde gün doğumunda toplu halde sahilde altı, yedi dilden Homeros’un İlyada ve Odesa’sını okumak bir diğeri…
M. Hakan Gürüney’in bireysel özveri ve gayreti ile açtığı Bozcaada Müzesi, Bozcaada Turizm İşletmecileri Derneği’nin (BOZTİD) 4-5 Haziran’da düzenleyeceği Yerel Tatlar Festivali, Temmuz sonunda Ayazma Panayırı, Eylül’ün ilk haftasında Bağbozumu Festivali, her Haziran ayının son hafta sonu düzenlenen Şarap Tadım Günleri ve bu etkinliklerle birlikte düzenlenen konserler, sergiler, gösteriler… Türkiye’ye örnek olacak ilişki ve iletişim dersi almak için şu adrese uğramakta yarar var: www.bozcaadarehberi.com
Bozcaada’nın dezavantajıymış gibi gözüken aslında Ada’yı her türlü melanetten koruyan tek unsur, sezonun kısa oluşudur… Esnaf biraz ağlar bu konuda… Ancak her sezonun ardından da “Allah bin bereket versin” diyerek hallerinden memnun olduklarını ifade ederler. Bozcaada’nın kısacık sezonu başlamış bulunuyor… Meraklısına duyurulur…
Hani emeklilik sonrası bir röportaj sırasında İngiltere’nin efsanevi başbakanı W. Churchill’e sormuşlar “Gelecekte ne yapacaksınız?” O da hiç düşünmeden yanıt vermiş: “Benim geleceğim, geçmişimdir!”… Başbakan’ın 12 Haziran seçim stratejisi de aşağıya yukarı bu cümleye sırtını yaslamış…
Çok şey söyledi… Ben en çok ikisine takıldım. Biri, siyasi başarı ile ilgili. Başbakan Erdoğan’a göre ana belirleyen liderdi… Hocalarından birinin ifadesiyle anlattı. “Sevk ve idare meseledir” dedi… Yani, yön vermek, hedef koymak (strateji) ve verilen yönde düzgün bir şekilde ilerlemeyi yönetmek (taktik)… Başbakan tam olarak dile getirmese de ‘lider – yönetici’ farkının da altını çizdi…
İkinci dikkatimi çeken husus ise Başbakan’ın medyadan serzenişle söz etmesiydi. Seçim gezisi sırasında gittiği kentler ve bölgelerde Türkiye için son derece önemli onlarca yatırımın ya açılışını yapıyordu, ya da temelini atıyordu… Fakat medya ne hikmetse bunlarda söz etmiyordu…
Başbakan bu konuda biraz dönüp kendi iletişimine bakmalı. Diyelim gidip çok önemli bir yatırımın törenine katılıyor. Oradan çıkıp doğru meydana… Nutuk atmaya… Tüm konuşması içinde öyle manşetlik sözler sarf ediyor ki; gazeteler hangisini öne çıkaracaklarını şaşırıyorlar… Başbakan’ın medyada görmek istediği açılış ve temel atmalar güme gidiyor.
Milyonluk yatırıma start verip, arkasından “Kılıçdaroğlu Yalan Rüzgârı’nda oynasın” derseniz hangisi manşet olur, sizce?… Ya da 1940’lardan İsmet Paşa imzalı Kürtçe eserleri yasaklayan Hükümet kararlarını okursanız, gazetede ve TV’de açılışların az yer almasına bizzat siz sebebiyet vermiş olmaz mısınız?... Geçmişteki başarılarınızı anlattığınız gazete ve TV reklamları bu nedenle bu kadar etkileyici… Koyun o reklamların bir köşesine iki tane ‘anti-Kılıçdaroğlu’ kelâmı bakın ne oluyor?…
Terim’i beklerken…
Tecrübeyle de teoriyle de sabittir: Başarılı inanların sevenleriyle sevmeyenlerinin sayısı hemen hemen aynıdır. Biz Fatih Terim’i seven taraftayız… O nedenle objektif olma şansımız az… Onun hakkında cadı kazanı kaynatıldığı zaman da aynı duygudaydık, Terim hocanın yıldızı parladığı zaman da… O nedenle, eğer resmen imzaya ikna olur Galatasaray’ın başına geçerse, sevinme hakkını kendimizde görürüz…
İnşallah uzun süre sistemin yönetiminde kalabilir… Çünkü Fatih Terim, alt yapıya inanır. Yatırıma inanır. ‘Total Futbol’dan, göze hoş gelen futboldan yanadır. Pahalı transfer kadar bünyeden oyuncu yetiştirmeye kıymet vermiştir… Barcelona (La Masia) modelini uygulamasına fırsat ve zaman tanınırsa, Galatasaray’ı uzun yıllar kimse tutamaz. Ne demek istediğimizi şu adresteki kısacık belgesel anlatmaktadır. Girip bir bakın: www.youtube.com/watch?v=nmjVJmhJbqo...
Bozcaada sezonu başladı
Uzun zamandır Belediye Başkanı ile sohbetlerimizde değinirdik. “Bozcaada’yı naylon poşetten arındırmak” hayırlı bir proje olurdu. Hatta Migros sponsorluğu üstlenmiş ve Ada’ya binlerce, doğada kolay çözülebilen poşetlerden vermişti. Sonunda yasak nihayet gelmiş. Ve yüzlerce yıl kaybolmadan çevreyi kirleten naylon poşetin Ada’ya adım atması engellenmiş. Ben yaptıklarının müzikle yakından uzaktan alakası olmayan, ses kirliliği yaratmaktan öte bir işe yaramayan ‘sokak çalgıcılarının’ da hâlâ ‘asude’ bir yaşam vaat etmeyi başaran Ada’ya girişinin engellenmiş olmasına sevinmiştim…
Bozcaada’da Türkiye’deki yerel yönetimlere örnek olacak işler yapılıyor. Örneğin, Çavuş Üzümü ile ilgili standart özelliklerinin tespit edilme çalışmaları sadece bunlardan biri… Prof. Dr. Haluk Şahin’in önderliğinde gün doğumunda toplu halde sahilde altı, yedi dilden Homeros’un İlyada ve Odesa’sını okumak bir diğeri…
M. Hakan Gürüney’in bireysel özveri ve gayreti ile açtığı Bozcaada Müzesi, Bozcaada Turizm İşletmecileri Derneği’nin (BOZTİD) 4-5 Haziran’da düzenleyeceği Yerel Tatlar Festivali, Temmuz sonunda Ayazma Panayırı, Eylül’ün ilk haftasında Bağbozumu Festivali, her Haziran ayının son hafta sonu düzenlenen Şarap Tadım Günleri ve bu etkinliklerle birlikte düzenlenen konserler, sergiler, gösteriler… Türkiye’ye örnek olacak ilişki ve iletişim dersi almak için şu adrese uğramakta yarar var: www.bozcaadarehberi.com
Bozcaada’nın dezavantajıymış gibi gözüken aslında Ada’yı her türlü melanetten koruyan tek unsur, sezonun kısa oluşudur… Esnaf biraz ağlar bu konuda… Ancak her sezonun ardından da “Allah bin bereket versin” diyerek hallerinden memnun olduklarını ifade ederler. Bozcaada’nın kısacık sezonu başlamış bulunuyor… Meraklısına duyurulur…