Başbakanın maaşını yükseltsinler
25 mAYIS 2012
CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce, ince bir ‘olay yakalamış’... Başbakanlık Yatırım ve Destek Ajansı’na Danışmanlık yapan Hasan Pehlivan Bey’in 13 bin Euro hizmet bedeli aldığını tespit etmiş. Bu miktarın Başbakan’ın maaşından daha yüksek olduğunu söyleyerek, Başbakan’ın yanıtlaması için soru önergesi vermiş. Demiş ki, “Bu etik midir?”..
Ne zaman CHP ile ilgili birazcık ümitlensem, attıkları bir iki küçük adımı ‘sağlam demokrasi için güçlü muhalefet’ şiarından yola çıkarak olumlu yönde değerlendirmeye kalksam, küt diye böyle bir çıkış beni aşağıya çekiveriyor.
Sayın İnce’ye sadece şu durumu hatırlatalım: Obama’nın tüm danışmanları, tüm araştırma şirketleri Obama’dan fersah fersah daha fazla ücret alırlar. Tüm reklam ajansları hizmet verdikleri şirketlerin üst düzey yöneticilerinden daha fazla kazanırlar. Tüm finansal danışmanlık, denetim şirketlerinin aldıkları hizmet bedelleri, onlardan hizmet alanlardan fazladır.
Başbakanlığın danışmanlık hizmetlerinde çıtayı Başbakan’ın maaş düzeyine koymaları, piyasadaki nispeten daha az vasıflı, vasat danışmanlarla çalışmaya baştan mahkûm etmektir… Devlet, ihalelerde daha yeni yeni ‘en ucuz hizmet’ yerine ‘en iyi, en verimli hizmeti’ alma refleksine yönelmeye çalışırken, Sayın Muharrem İnce’nin önerisi, devleti çağ dışılıktan da öte bir geriliğe mahkûm etmeye yarar gibi gözükmektedir…
Elif Şafak’ı doğru konumlamak…
Pek çok yazar ve düşünce adamımız Elif Şafak Hanımı bir kredi kartı reklamında rol aldı, diye yerden yere çalıyor. En anlamlı yorumu yine Telesiyej yapmış. İnternetten girip okuyun.
Ben ise en başından beri Elif Hanımla ilgili eleştiri getirenlerin bir tür ‘konumlandırma’ hatası yaptıklarını düşünüyorum. Elif Şafak Hanım çok satan kitapların yazarı; aslanlar gibi de para kazanıyor. Kendisinin ve kitaplarının pazarlama iletişimini yönetme konusunda büyük usta. Bilgi toplumunun starı. George Sand gibi feodaliteden kapitalizme geçişin, ya da Virginia Woolf, Simone de Beauvoir gibi kapitalizmin inşa döneminin burjuva yazarlarından değil ki…
Siz tutun kadıncağıza kafanızda ağır entelektüel bir rol biçin. Sonra da bu role uymuyor, diye eleştirin. Biraz insafsızlık olmuyor mu?
Ben Elif Hanımın reklamlarda oynamasını hiç yadırgamadım. Hatta Virginia Woolf’un ‘Kendine Ait Bir Oda’sını birileri uyarlasa da, Elif Şafak da yazı yazmanın erkeklere oranla kadın için neden daha zor olduğunu sahneden anlatsa… Çok yakışırdı.
Kıskanmayalım arkadaşlar. Çalışın. Sizin de olur…
Bitlis TV ve Çocuk Korosu’na dikkat…
Büyük kentlerde yaşamak durumunda olan insanların, Türkiye veya dünya ile ya da meslek yaşamları ile ilgili kısmen de olsa ümitsizliğe kapıldıkları durumlarda, Anadolu’nun köklü yörelerinin kültür ve değerleriyle buluşulan etkinliklere şöyle bir takılmalarında yarar var…
Çarşamba akşamı Bitlis TV’nin birinci yılının kutlandığı geceye katıldım. Bitlis nire, ben nire? Bitlisli eş dost olmasa, ne benim o geceden haberim olurdu, ne de o gecenin benden…
Bin kişi vardı salonda. Bin iş adamı, sanatçı, sporcu, siyasetçi, basın mensubu… Gecenin bir kısmı TRT Anadolu’da, tamamı da Bitlis TV’de yayınlandı. Son günlerde bu kadar heyecan duyduğum etkinlik az olmuştur. Doğu-Yorum adını verdikleri, bol ödüllü, 16 dilde dostluk ve barış şarkıları söyleyen çocuk korosunun methini duymuştum. O akşama kısmetmiş. Tüm Türkiye’nin ülke markası adına gurur duyması, sahip çıkması gereken bir ‘proje’…
Bitlis’te 9’uncu yüzyıldan başlayarak 5 tane büyük üniversitenin olduğunu; bu üniversitelerde o dönemin en ileri astronomi, felsefe, kelam, ilahiyat, fen bilimleri eğitimlerinin verildiğini; örneğin Şeref Han tarafından yaptırılan Şerefiye Medresesi’nin mimari kültür olarak da pek çok batılı entelektüelin dikkatini çektiğini; biliyor muydunuz? Ben bu kadarını bilmiyordum…
Bitlis’in kültür ve değerlerini dünyaya taşımayı hedefleyen Bitlis TV’ye diğer kentlerimize örnek olması ve nice yaş günleri dileğiyle…
Ne zaman CHP ile ilgili birazcık ümitlensem, attıkları bir iki küçük adımı ‘sağlam demokrasi için güçlü muhalefet’ şiarından yola çıkarak olumlu yönde değerlendirmeye kalksam, küt diye böyle bir çıkış beni aşağıya çekiveriyor.
Sayın İnce’ye sadece şu durumu hatırlatalım: Obama’nın tüm danışmanları, tüm araştırma şirketleri Obama’dan fersah fersah daha fazla ücret alırlar. Tüm reklam ajansları hizmet verdikleri şirketlerin üst düzey yöneticilerinden daha fazla kazanırlar. Tüm finansal danışmanlık, denetim şirketlerinin aldıkları hizmet bedelleri, onlardan hizmet alanlardan fazladır.
Başbakanlığın danışmanlık hizmetlerinde çıtayı Başbakan’ın maaş düzeyine koymaları, piyasadaki nispeten daha az vasıflı, vasat danışmanlarla çalışmaya baştan mahkûm etmektir… Devlet, ihalelerde daha yeni yeni ‘en ucuz hizmet’ yerine ‘en iyi, en verimli hizmeti’ alma refleksine yönelmeye çalışırken, Sayın Muharrem İnce’nin önerisi, devleti çağ dışılıktan da öte bir geriliğe mahkûm etmeye yarar gibi gözükmektedir…
Elif Şafak’ı doğru konumlamak…
Pek çok yazar ve düşünce adamımız Elif Şafak Hanımı bir kredi kartı reklamında rol aldı, diye yerden yere çalıyor. En anlamlı yorumu yine Telesiyej yapmış. İnternetten girip okuyun.
Ben ise en başından beri Elif Hanımla ilgili eleştiri getirenlerin bir tür ‘konumlandırma’ hatası yaptıklarını düşünüyorum. Elif Şafak Hanım çok satan kitapların yazarı; aslanlar gibi de para kazanıyor. Kendisinin ve kitaplarının pazarlama iletişimini yönetme konusunda büyük usta. Bilgi toplumunun starı. George Sand gibi feodaliteden kapitalizme geçişin, ya da Virginia Woolf, Simone de Beauvoir gibi kapitalizmin inşa döneminin burjuva yazarlarından değil ki…
Siz tutun kadıncağıza kafanızda ağır entelektüel bir rol biçin. Sonra da bu role uymuyor, diye eleştirin. Biraz insafsızlık olmuyor mu?
Ben Elif Hanımın reklamlarda oynamasını hiç yadırgamadım. Hatta Virginia Woolf’un ‘Kendine Ait Bir Oda’sını birileri uyarlasa da, Elif Şafak da yazı yazmanın erkeklere oranla kadın için neden daha zor olduğunu sahneden anlatsa… Çok yakışırdı.
Kıskanmayalım arkadaşlar. Çalışın. Sizin de olur…
Bitlis TV ve Çocuk Korosu’na dikkat…
Büyük kentlerde yaşamak durumunda olan insanların, Türkiye veya dünya ile ya da meslek yaşamları ile ilgili kısmen de olsa ümitsizliğe kapıldıkları durumlarda, Anadolu’nun köklü yörelerinin kültür ve değerleriyle buluşulan etkinliklere şöyle bir takılmalarında yarar var…
Çarşamba akşamı Bitlis TV’nin birinci yılının kutlandığı geceye katıldım. Bitlis nire, ben nire? Bitlisli eş dost olmasa, ne benim o geceden haberim olurdu, ne de o gecenin benden…
Bin kişi vardı salonda. Bin iş adamı, sanatçı, sporcu, siyasetçi, basın mensubu… Gecenin bir kısmı TRT Anadolu’da, tamamı da Bitlis TV’de yayınlandı. Son günlerde bu kadar heyecan duyduğum etkinlik az olmuştur. Doğu-Yorum adını verdikleri, bol ödüllü, 16 dilde dostluk ve barış şarkıları söyleyen çocuk korosunun methini duymuştum. O akşama kısmetmiş. Tüm Türkiye’nin ülke markası adına gurur duyması, sahip çıkması gereken bir ‘proje’…
Bitlis’te 9’uncu yüzyıldan başlayarak 5 tane büyük üniversitenin olduğunu; bu üniversitelerde o dönemin en ileri astronomi, felsefe, kelam, ilahiyat, fen bilimleri eğitimlerinin verildiğini; örneğin Şeref Han tarafından yaptırılan Şerefiye Medresesi’nin mimari kültür olarak da pek çok batılı entelektüelin dikkatini çektiğini; biliyor muydunuz? Ben bu kadarını bilmiyordum…
Bitlis’in kültür ve değerlerini dünyaya taşımayı hedefleyen Bitlis TV’ye diğer kentlerimize örnek olması ve nice yaş günleri dileğiyle…