Babacan’ın son üç ‘günahı’
19 Ocak 2023 - Yeni Şafak
Bu köşede sık sık kullandığımız, Agatha Christie’nin ünlü sözüdür: “Eski günahların gölgesi uzun olur.”
Bir dönemin temiz yüzlü, sempatik çocuğu Ali Babacan bu sözü doğrularcasına neredeyse her gün yeni bir ‘pot kırmaya’, çam değil, koru hatta orman devirmeye devam ediyor… Son üç ‘hayati’ orman devirme eylemini hatırlayalım…
1. Bir röportajında dedi ki: “Bizim önceliğimiz altı genel başkanın oturduğu masanın içinden aday çıkması... Dışarıdan bir yedinci isim söz konusu olduğunda, o ismin sürece adaptasyonu biraz daha zaman alacaktır... Benimle ilgili konuya gelince, eğer altılı masa benim ismim üzerinde mutabık kalırsa tabii ki hem rahat seçilirim, hem de en iyi şekilde yönetirim…”
Elbette diyebilir bunları; hakkıdır… Ancak bazen zamanlama, her şeydir… ‘6’lı Masa’ bu kritik konuda susma kararı almışken, adını böyle ortalığa atmanın, kendi ayağına sıkmaktan çok da farkı yoktur…
2. Kalktı, dedi ki: “Uygun zemin olduğunda Anayasanın ilk 4 maddesinin değiştirilmesi konuşulabilir.” Peki Anayasa’nın ilk dört maddesi ne diyor: “1: Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir… 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir... 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı ‘İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara'dır… 4: Anayasa’nın ilk üç maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
HDP’ye bu denli göz kırpılıp, kapılar açılınca insanın başına neler geleceğini anlamak için SHP’nin geçmişine bakmakta yarar var…
3. Son çam da şöyle devrildi…
Babacan, katıldığı bir programda, Türkiye’nin medarı iftiharı İHA ve SİHA’larla dünyaya adını duyuran, TSK’mız için “Kızıl Elma”yı hazırlayan ve PKK terörünün önünün alınmasında büyük katkısı olan Baykar firması için “Devletin hemen hemen bütün imkânları, bütün o yardımlar, devletin bütçesinden doğrudan aktarılan kaynaklar Baykar'a veriliyor. Bu proje 'Kutsal, dokunulmaz' hâle getirildi. Kusura bakmayın, dokunacağız tabii ki” demiş.
Baykar’ın devletten tek kuruş almadığını açıklamasının ardından, her çam devirişinden sonra yaptığı gibi bu kez de "Sözlerim maksatlı şekilde çarpıtılıyor” açıklamasıyla yine ‘çevir kazı yanmasın’ taktiğine sığınmış…
Bu gaflar birleştirildiğinde ortaya çıkan tablo vahim… Kime hizmet ettikleri konusunda öküz altında buzağı arayarak tahmin yürütmeye de hiç gerek yok… Her şey o kadar açık, o kadar yalın ve görünür ki…
Yani kazı çevirmek için artık çok geç… Gölgeler uzadı bir kere…
Gözümüze takılanlar…
Bir dönemin temiz yüzlü, sempatik çocuğu Ali Babacan bu sözü doğrularcasına neredeyse her gün yeni bir ‘pot kırmaya’, çam değil, koru hatta orman devirmeye devam ediyor… Son üç ‘hayati’ orman devirme eylemini hatırlayalım…
1. Bir röportajında dedi ki: “Bizim önceliğimiz altı genel başkanın oturduğu masanın içinden aday çıkması... Dışarıdan bir yedinci isim söz konusu olduğunda, o ismin sürece adaptasyonu biraz daha zaman alacaktır... Benimle ilgili konuya gelince, eğer altılı masa benim ismim üzerinde mutabık kalırsa tabii ki hem rahat seçilirim, hem de en iyi şekilde yönetirim…”
Elbette diyebilir bunları; hakkıdır… Ancak bazen zamanlama, her şeydir… ‘6’lı Masa’ bu kritik konuda susma kararı almışken, adını böyle ortalığa atmanın, kendi ayağına sıkmaktan çok da farkı yoktur…
2. Kalktı, dedi ki: “Uygun zemin olduğunda Anayasanın ilk 4 maddesinin değiştirilmesi konuşulabilir.” Peki Anayasa’nın ilk dört maddesi ne diyor: “1: Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir… 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir... 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı ‘İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara'dır… 4: Anayasa’nın ilk üç maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
HDP’ye bu denli göz kırpılıp, kapılar açılınca insanın başına neler geleceğini anlamak için SHP’nin geçmişine bakmakta yarar var…
3. Son çam da şöyle devrildi…
Babacan, katıldığı bir programda, Türkiye’nin medarı iftiharı İHA ve SİHA’larla dünyaya adını duyuran, TSK’mız için “Kızıl Elma”yı hazırlayan ve PKK terörünün önünün alınmasında büyük katkısı olan Baykar firması için “Devletin hemen hemen bütün imkânları, bütün o yardımlar, devletin bütçesinden doğrudan aktarılan kaynaklar Baykar'a veriliyor. Bu proje 'Kutsal, dokunulmaz' hâle getirildi. Kusura bakmayın, dokunacağız tabii ki” demiş.
Baykar’ın devletten tek kuruş almadığını açıklamasının ardından, her çam devirişinden sonra yaptığı gibi bu kez de "Sözlerim maksatlı şekilde çarpıtılıyor” açıklamasıyla yine ‘çevir kazı yanmasın’ taktiğine sığınmış…
Bu gaflar birleştirildiğinde ortaya çıkan tablo vahim… Kime hizmet ettikleri konusunda öküz altında buzağı arayarak tahmin yürütmeye de hiç gerek yok… Her şey o kadar açık, o kadar yalın ve görünür ki…
Yani kazı çevirmek için artık çok geç… Gölgeler uzadı bir kere…
Gözümüze takılanlar…
- Florence Foster Jenkins fenomenini bilmeyenlere Bora Severcan’ın yönettiği “Muhteşem Diva” oyununu tavsiye ederiz; 24 Ocak’ta Trump Sahne’de oynanacakmış. 2016 yapımı “Florence” filminde Meryl Streep’in canlandırdığı karaktere bu kez Asuman Dabak can vermiş. Gerçek bir hikâye… Bu garibim Florence, berbat sesli, fakat parası ve ilişkileri olan bir kadın… Bu sayede konserler veriyor, dinleyiciyi kâh canından bezdiriyor, kâh kendiyle alay ettiriyor; fakat sahnede kalmayı başarıyor… Bize en çok üst üste 11 seçim kaybeden Kılıçdaroğlu’nu hatırlattı… Başarı yok, umut yok; ancak 12 yıldır CHP Genel Başkanı olmayı da ana muhalefet liderliğini de sürdürüyor… Ayrıca gelecek 5 yıl ülkemizin ve bölgemizin kaderini tayin etmeye de istekli…
- Lösemili Çocuklar Vakfı’na (LÖSEV) kayıtlı hasta ailelerinin yüzde 87’si asgari ücret ve altında gelire sahipmiş ve kırmızı et almakta zorlanıyorlarmış. LÖSEV de Kurban Bayramı’nda yapılan kurban bağışlarını 81 ildeki hastalara ve onların ihtiyaç sahibi ailelerine iletiyormuş. Kurban Bayramı 6 ay önceydi… Vakfın, konuyla ilgili basın bülteni ise önceki gün ulaştı… İletişim üç aşamada yapılır: Öncesi, sırası ve sonrası… Vakıf, dernek ve meslek örgütlerinin iletişimlerini profesyonel olarak ele aldıklarına pek sık rastlamıyoruz. Ancak LÖSEV, ilk iki aşamayı sağladığı gibi ‘sonrası’ iletişimini de ihmal etmemiş görünüyor.
- Giyim markası Mavi, çevrim içi alışverişlerde ‘2 saatte teslimat’ uygulamasını İstanbul, Ankara ve İzmir’deki seçili ilçelerde hizmete almış (Serap Denk, Pro İletişim). E-ticaret platformu Trendyol da 78 ilde ürün iadelerinin daha hızlı ve kolay yapılması için ‘kapıdan iade’ hizmetini kullanıyormuş (Sercan Akıncı, GTC). Peki bunlar neden önemli? İş süreçlerinin dijitalleşmesi konusunda uzman e-dönüşüm şirketi Sovos, bu gibi konuların işini büyütmek, yurt dışına açılmak isteyenler için ‘kritik değerde’ olduğunun altını çiziyor (https://sovos.com/tr/blog/kdv/sizden-gelen-sorulari-cevapladik-isinizi-buyutmek-icin-en-kritik-ipuclari/).