Babamın CHP’si nerede, gören var mı?
18 ŞUBAT 2007
“Yaşlandıkça babama benziyorum”... İlk kez Nazım Hikmet’ten duymuştum. 50’lilerime gelince ustanın ne demek istediğini daha iyi anladım. İsrafa karşı çıkmaya başlamak, gereksiz yanan lambaları kapatmak, tasarrufu düşünmek, rasyonel düşünmeyi daha yoğun yaşamak... Bu aralar bunlara bir de fötr şapka eklendi. Çevremde babamı tanımış olan ne kadar eş, dost, akraba varsa, hepsi aynı tespitte bulunmaya başladı: Amma babana benziyorsun...
Oysa babamı hep tutucu bulmuştum. Onu anlamaya başlamam vefatinden 4 yıl öncesine rastlar. Bu kadar benzeyecektiysek; onca yıl boşuna direnmiş; babamla dostluğu yaşamanın tadına ancak son 4 yılda varabilmişim. Bir tek yanım ona benzemiyor hâlâ. Babam iflah olmaz bir CHP’liydi. Benimse mevcut lideri başında olduğu sürece CHP ile hiçbir alıp veremediğim olamaz.
İşte son örnek. Başkan, geçen Salı günü Grup Toplantısı’nda seçimlerde kullanacakları 4 projeyi üstüne basa basa açıkladı. Büyük başlangıç anons etti... Hatırlayanınız var mı? Tabii yok. Çünkü ortada siyasi iletişim yok. Ben hem size hem başkana hatırlatayım: 1. Sanayileşme politikası 2. Eğitim politikası 3. Kıbrıs'ta iki devlet politikası ve 4. AB'ye 'ya bizi al ya da bırak işimizi yapalım' politikası...
Muazzam yenilikler içerdiğini söylediği bu 4 politik çözümleme ile ilgili müthiş projeleri bekliyoruz. Ben bu konuda da babama benzemek isteyebilirim pekala; ama CHP babamın CHP’sine benzemiyor sanki...
Abdülcambaz yakında uçuşa geçecek!
Cuma günü uzun zaman öncesinden gecikmiş bir sözü yerine getirdim ve Publicis Yorum’un eski patronu yeni yöneticisi Osman Uslu’yu ziyarete gittim. Osman Uslu benim eski patronumdur. 1980’lerin başında Yorum’un çıkardığı dergileri yönetiyordum...
Gayrettepe’deki neredeyse yıkıp yeniden yaptıkları kendi binalarında öğle yemeğini yedik. Yakın akrabalarının ikbalinden onur duyan amcalar gibi hissettim kendimi. Dünyadaki en büyük reklam devlerinden ve iletişim ağlarından biri olan Publicis’e, ajansını çok iyi koşullarda satmış olmasından dolayı değil sadece; ajansın yeni dönemde çok başarılı işler (Akbank) çıkarmasından da değil; en fazla Biz adını verdiği şirketiyle yaptıklarını dinledikçe heyecanlandım.
Biz, kitap yayınlıyor. Müthiş keyifli kutular yapıyor. Pek çok yeni projeye hazırlanıyor ama en önemlisi Turhan Selçuk’un Abdülcambaz’ının tüm haklarını hem de dünya çapında almış vaziyette. Turhan Ağabey adına ne kadar sevindim. Osman Uslu Abdülcambaz’ı uçuracaktır. Hem de nerelere. Çok özetle neler yapmak istediğinden söz etti. Heykeller, çizgi filmler, sergiler, hatıra eserleri...
Bence herkes kurtulmuş: Başta Abdülcambaz ve onun yaratıcısı, sonra Osman Uslu ve Biz şirketi ve nihayet benim gibi Abdülcambaz hastaları...
Mazhar bizi adam sandı
Bizim TV programı öncesi Mazhar Alanson’la sohbet ediyoruz. Beni Polat Alemdar kılığı üstüne Bogart tarzı fötr şapka ile gördü ya; anında aklına Sinan Çetin ile ilgili yaşanmış bir hikaye geliverdi:
Cannes’da galiba, Sinan o bilinen üniformasını (siyah t-şört, siyah pantolon, siyah postal) mecburen çıkarmış, smokinleri, papyonu çekmiş partilerden birine gidiyor. Aslan yelesi gibi saçları smokinin üstüne taşmış...
Yolda biri çevirmiş Sinan’ı sormuş: Are you some one?..
Mazhar bana baktı baktı, dedi ki: “Abi, sen de birilerine benziyorsun Vallahi...”
Filiz Hanım incelik yapmış; biz olsaydık...
Turkcell Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Filiz Karagül Tüzün hanım son derece zarif bir mektup göndermiş. Diyor ki, “Bu ödül haberini size bizzat iletmek istedim. Sektörü yüreklendiren, eleştirirken yol gösteren yazılarınız ve desteğiniz için bu vesile ile bir kez daha teşekkür ederim...”
Filiz Hanım şöyle diyebilirdi: “Ali Bey, Ali Bey, Huu!... Bizim ‘Turkcell-im geldi sıkıntı bitti’ kampanyası var ya!.. Hani ilk günden başlayarak eleştirip durduğunuz kampanya! İşte o, 700 GSM operatörünü temsil eden Dünya GSM Birliği tarafından bu yıl 12.’si düzenlenen “2007 Global Mobile Awards’’ yarışmasında ’En iyi Televizyon ve Radyo Reklam Yayını’ ödülünü aldı! Hani bir haber verelim dedik!..”
Evet böyle diyebilirdi. Dememiş. Kibarlık etmiş... Nezih insandır Filiz Hanım. Benim elime böyle bir fırsat geçseydi, çok acımasız kullanabilirdim doğrusu...
Kendilerini tebrik ediyoruz tabii ki. Yönelttiğimiz eleştirinin hâlâ arkasında durduğumuzu belirtip; yabancılar ötekini ‘sevmiş’ olsalar da, çok daha doğru bulduğumuz Cellocan, İştcell, Gnctrkcll reklamlarının esas başarıyı getirdiği yolundaki kanaatimizi bir kez daha yineliyoruz...
Oysa babamı hep tutucu bulmuştum. Onu anlamaya başlamam vefatinden 4 yıl öncesine rastlar. Bu kadar benzeyecektiysek; onca yıl boşuna direnmiş; babamla dostluğu yaşamanın tadına ancak son 4 yılda varabilmişim. Bir tek yanım ona benzemiyor hâlâ. Babam iflah olmaz bir CHP’liydi. Benimse mevcut lideri başında olduğu sürece CHP ile hiçbir alıp veremediğim olamaz.
İşte son örnek. Başkan, geçen Salı günü Grup Toplantısı’nda seçimlerde kullanacakları 4 projeyi üstüne basa basa açıkladı. Büyük başlangıç anons etti... Hatırlayanınız var mı? Tabii yok. Çünkü ortada siyasi iletişim yok. Ben hem size hem başkana hatırlatayım: 1. Sanayileşme politikası 2. Eğitim politikası 3. Kıbrıs'ta iki devlet politikası ve 4. AB'ye 'ya bizi al ya da bırak işimizi yapalım' politikası...
Muazzam yenilikler içerdiğini söylediği bu 4 politik çözümleme ile ilgili müthiş projeleri bekliyoruz. Ben bu konuda da babama benzemek isteyebilirim pekala; ama CHP babamın CHP’sine benzemiyor sanki...
Abdülcambaz yakında uçuşa geçecek!
Cuma günü uzun zaman öncesinden gecikmiş bir sözü yerine getirdim ve Publicis Yorum’un eski patronu yeni yöneticisi Osman Uslu’yu ziyarete gittim. Osman Uslu benim eski patronumdur. 1980’lerin başında Yorum’un çıkardığı dergileri yönetiyordum...
Gayrettepe’deki neredeyse yıkıp yeniden yaptıkları kendi binalarında öğle yemeğini yedik. Yakın akrabalarının ikbalinden onur duyan amcalar gibi hissettim kendimi. Dünyadaki en büyük reklam devlerinden ve iletişim ağlarından biri olan Publicis’e, ajansını çok iyi koşullarda satmış olmasından dolayı değil sadece; ajansın yeni dönemde çok başarılı işler (Akbank) çıkarmasından da değil; en fazla Biz adını verdiği şirketiyle yaptıklarını dinledikçe heyecanlandım.
Biz, kitap yayınlıyor. Müthiş keyifli kutular yapıyor. Pek çok yeni projeye hazırlanıyor ama en önemlisi Turhan Selçuk’un Abdülcambaz’ının tüm haklarını hem de dünya çapında almış vaziyette. Turhan Ağabey adına ne kadar sevindim. Osman Uslu Abdülcambaz’ı uçuracaktır. Hem de nerelere. Çok özetle neler yapmak istediğinden söz etti. Heykeller, çizgi filmler, sergiler, hatıra eserleri...
Bence herkes kurtulmuş: Başta Abdülcambaz ve onun yaratıcısı, sonra Osman Uslu ve Biz şirketi ve nihayet benim gibi Abdülcambaz hastaları...
Mazhar bizi adam sandı
Bizim TV programı öncesi Mazhar Alanson’la sohbet ediyoruz. Beni Polat Alemdar kılığı üstüne Bogart tarzı fötr şapka ile gördü ya; anında aklına Sinan Çetin ile ilgili yaşanmış bir hikaye geliverdi:
Cannes’da galiba, Sinan o bilinen üniformasını (siyah t-şört, siyah pantolon, siyah postal) mecburen çıkarmış, smokinleri, papyonu çekmiş partilerden birine gidiyor. Aslan yelesi gibi saçları smokinin üstüne taşmış...
Yolda biri çevirmiş Sinan’ı sormuş: Are you some one?..
Mazhar bana baktı baktı, dedi ki: “Abi, sen de birilerine benziyorsun Vallahi...”
Filiz Hanım incelik yapmış; biz olsaydık...
Turkcell Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Filiz Karagül Tüzün hanım son derece zarif bir mektup göndermiş. Diyor ki, “Bu ödül haberini size bizzat iletmek istedim. Sektörü yüreklendiren, eleştirirken yol gösteren yazılarınız ve desteğiniz için bu vesile ile bir kez daha teşekkür ederim...”
Filiz Hanım şöyle diyebilirdi: “Ali Bey, Ali Bey, Huu!... Bizim ‘Turkcell-im geldi sıkıntı bitti’ kampanyası var ya!.. Hani ilk günden başlayarak eleştirip durduğunuz kampanya! İşte o, 700 GSM operatörünü temsil eden Dünya GSM Birliği tarafından bu yıl 12.’si düzenlenen “2007 Global Mobile Awards’’ yarışmasında ’En iyi Televizyon ve Radyo Reklam Yayını’ ödülünü aldı! Hani bir haber verelim dedik!..”
Evet böyle diyebilirdi. Dememiş. Kibarlık etmiş... Nezih insandır Filiz Hanım. Benim elime böyle bir fırsat geçseydi, çok acımasız kullanabilirdim doğrusu...
Kendilerini tebrik ediyoruz tabii ki. Yönelttiğimiz eleştirinin hâlâ arkasında durduğumuzu belirtip; yabancılar ötekini ‘sevmiş’ olsalar da, çok daha doğru bulduğumuz Cellocan, İştcell, Gnctrkcll reklamlarının esas başarıyı getirdiği yolundaki kanaatimizi bir kez daha yineliyoruz...