Bakan Çağlayan'a tam destek!..
29 Ocak 2010 Akşam Gazetesi
Herkes kazanacak... Film, TV dizisi işinde olanlar, oyuncular, seyirciler, ürün ve hizmetlerini tanıtmak isteyenler, sinema salonu sahipleri ve çalışanları, magazin medyası, tüm Türk markaları, devlet ve nihayet Türkiye markası!..
'Amma abarttın ha!'
Evet abarttım... Siz de abartın... Çünkü Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, söylediklerini hayata geçirebilirse; yukarıdaki 'abartı' gerçek olur...
Yapımcı ve yönetmenlerle bir araya gelen Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, 'Türk Malı ve Türkiye imajını el ele daha yukarı nasıl taşırız' sorusuna yanıt aramış. TV ekranında markaların üzerindeki 'buğu'nun kaldırılacağına işaret etmiş...
Sadece bunu başarsın, ben burada onu göklere çıkarayım... Çünkü bu yapacağı çağdaş işin nelere katma değer getireceğini, nerelere uzanabileceğini o bile tam olarak kestiremiyor olabilir...
Zafer Çağlayan 'Şu anda hazırlanan reklam yasaklarıyla ilgili 'reklamların yerleştirilmesi' düzenlemesi Başbakanlık'a intikal etti. Bu tasarı Bakanlar Kurulu'nda görüşmeye açılacak. Eğer yasalaşırsa, dizilerde Türk Malı'nın tanıtılmasının önündeki engel kalkmış olacak. Hedefimiz dış ticaretimiz ve Türkiye'nin imajı açısından yakalamış olduğumuz başarıyı geliştirmek, kamu ve özel sektörün işbirliğiyle problemleri çözmek, Türkiye'nin imajını artırmak, ekonomik anlamda bu dizilerin yaratacağı istihdam, mekanların dış ülkelerde pazarlanması. Yaratılacak sinerji Türkiye ve Türk Malı imajının dünyada daha bilinir bir hale getirilmesine çok önemli katkıda bulunacak.'
Her ne kadar 'algılama' yerine hayli demode 'imaj' kelimesini kullansa da, her ne kadar işin boyutlarını sadece dizilerle sınırlaması doğru olmasa da, bu herkesin kazanacağı liberal yaklaşım alkışlanmalı...
Ellerine sağlık Uğur Yücel!
GençLİĞİmİzde çok konuşulmuş, herkesin merak ettiği sıkı polisiye filmlerden çıkarken bir sonraki seansa girmek için bekleşen kızların yanına yaklaşır, aramızda konuşur gibi yaparak hayli yüksek sesle (hiç alakası olmamasına rağmen) 'Katil, bahçıvan!' diye bağırır; kızlar kulaklarını kapatıp çığlıklar atarken biz de oradan hızla uzaklaşırdık... İşte Ejder Kapanı'nından çıkarken böyle hınzır bir eşek şakası yapmak geldi içimden; kendimi zor tuttum...
Ejder Kapanı'na gitmek için fazla neden aramaya gerek yoktu aslında. 'Merak' unsuru yeterliydi. Son yıllarda 'Pazarlama İletişimi' çerçevesinde Halkla İlişkiler Çalışmaları bu kadar iyi yönetilmiş film sayısı azdı...
Ayrıca sinema demek star demekti ve filmdeki star sayısı hiç de azımsanacak gibi değildi... Oyunculuğunu çok başarılı bulduğum fakat çevremdeki pek çok kadının gereğinden fazla ilgisini çekmesine içten içe sinir de olduğum (!) Kenan İmirzalıoğlu ile bir içim su güzelliğiyle ekrana çok yakışan Berrak Tüzünataç bir araya gelince filmi izlemek vacip oldu. Diğer rollerde Ahmet Mümtaz Taylan, Sırrı Süreyya Önder, Ceyda Düvenci, Nejat İşler ise büyük zenginlikti...
Kulaklarımda bir dizi ukala dümbeleği laf... 'Aman canım bilmem ne filminin konusunun aynısı', 'Jodie Foster'in intikam aldığı filmden araklanmış', 'Yok yok Charles Bronson'un filminin aynısı', 'Hayır efendim Yedi'yi hatırlamıyor musunuz. Hava aynı...', 'Filmin özü şu: Olur böyle vakalar, Türk polisi yakalar!', 'Ceyda Düvenci ile Ozan Güven nereye kayboldu, devamlılık hatası var', 'Ben zaten baştan anladım katilin kim olduğunu'...
Olsun varsın...
Ejder Kapanı'nın kızdıracağı pek çok kişi var bu ülkede. Sinemada kimselerin izlemediği, yapımcılarının bile anlamadığı 'sanat filmlerinin' dışında herhangi bir sinema yapılmasına tahammül edemeyen yeteneksiz takımı mesela... Oysa Uğur Yücel'in şu veya bu görevde imzasını taşıyan başarılı işler bu ülke sineması için birer kazanımdır. Bu film de çıtayı bir çıt bile olsa yukarı çekmiştir... Bu kadar eli yüzü düzgün, teknik açıdan dünya standardında film yapılıyor olması, kıvanç duyulacak bir şeydir... Hava koşullarına rağmen fena değildi izleyici sayısı... Umarız sinema izleyicisi Yücel'e gereken yüreklendirmeyi yapar...
Herkes kazanacak... Film, TV dizisi işinde olanlar, oyuncular, seyirciler, ürün ve hizmetlerini tanıtmak isteyenler, sinema salonu sahipleri ve çalışanları, magazin medyası, tüm Türk markaları, devlet ve nihayet Türkiye markası!..
'Amma abarttın ha!'
Evet abarttım... Siz de abartın... Çünkü Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, söylediklerini hayata geçirebilirse; yukarıdaki 'abartı' gerçek olur...
Yapımcı ve yönetmenlerle bir araya gelen Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, 'Türk Malı ve Türkiye imajını el ele daha yukarı nasıl taşırız' sorusuna yanıt aramış. TV ekranında markaların üzerindeki 'buğu'nun kaldırılacağına işaret etmiş...
Sadece bunu başarsın, ben burada onu göklere çıkarayım... Çünkü bu yapacağı çağdaş işin nelere katma değer getireceğini, nerelere uzanabileceğini o bile tam olarak kestiremiyor olabilir...
Zafer Çağlayan 'Şu anda hazırlanan reklam yasaklarıyla ilgili 'reklamların yerleştirilmesi' düzenlemesi Başbakanlık'a intikal etti. Bu tasarı Bakanlar Kurulu'nda görüşmeye açılacak. Eğer yasalaşırsa, dizilerde Türk Malı'nın tanıtılmasının önündeki engel kalkmış olacak. Hedefimiz dış ticaretimiz ve Türkiye'nin imajı açısından yakalamış olduğumuz başarıyı geliştirmek, kamu ve özel sektörün işbirliğiyle problemleri çözmek, Türkiye'nin imajını artırmak, ekonomik anlamda bu dizilerin yaratacağı istihdam, mekanların dış ülkelerde pazarlanması. Yaratılacak sinerji Türkiye ve Türk Malı imajının dünyada daha bilinir bir hale getirilmesine çok önemli katkıda bulunacak.'
Her ne kadar 'algılama' yerine hayli demode 'imaj' kelimesini kullansa da, her ne kadar işin boyutlarını sadece dizilerle sınırlaması doğru olmasa da, bu herkesin kazanacağı liberal yaklaşım alkışlanmalı...
Ellerine sağlık Uğur Yücel!
GençLİĞİmİzde çok konuşulmuş, herkesin merak ettiği sıkı polisiye filmlerden çıkarken bir sonraki seansa girmek için bekleşen kızların yanına yaklaşır, aramızda konuşur gibi yaparak hayli yüksek sesle (hiç alakası olmamasına rağmen) 'Katil, bahçıvan!' diye bağırır; kızlar kulaklarını kapatıp çığlıklar atarken biz de oradan hızla uzaklaşırdık... İşte Ejder Kapanı'nından çıkarken böyle hınzır bir eşek şakası yapmak geldi içimden; kendimi zor tuttum...
Ejder Kapanı'na gitmek için fazla neden aramaya gerek yoktu aslında. 'Merak' unsuru yeterliydi. Son yıllarda 'Pazarlama İletişimi' çerçevesinde Halkla İlişkiler Çalışmaları bu kadar iyi yönetilmiş film sayısı azdı...
Ayrıca sinema demek star demekti ve filmdeki star sayısı hiç de azımsanacak gibi değildi... Oyunculuğunu çok başarılı bulduğum fakat çevremdeki pek çok kadının gereğinden fazla ilgisini çekmesine içten içe sinir de olduğum (!) Kenan İmirzalıoğlu ile bir içim su güzelliğiyle ekrana çok yakışan Berrak Tüzünataç bir araya gelince filmi izlemek vacip oldu. Diğer rollerde Ahmet Mümtaz Taylan, Sırrı Süreyya Önder, Ceyda Düvenci, Nejat İşler ise büyük zenginlikti...
Kulaklarımda bir dizi ukala dümbeleği laf... 'Aman canım bilmem ne filminin konusunun aynısı', 'Jodie Foster'in intikam aldığı filmden araklanmış', 'Yok yok Charles Bronson'un filminin aynısı', 'Hayır efendim Yedi'yi hatırlamıyor musunuz. Hava aynı...', 'Filmin özü şu: Olur böyle vakalar, Türk polisi yakalar!', 'Ceyda Düvenci ile Ozan Güven nereye kayboldu, devamlılık hatası var', 'Ben zaten baştan anladım katilin kim olduğunu'...
Olsun varsın...
Ejder Kapanı'nın kızdıracağı pek çok kişi var bu ülkede. Sinemada kimselerin izlemediği, yapımcılarının bile anlamadığı 'sanat filmlerinin' dışında herhangi bir sinema yapılmasına tahammül edemeyen yeteneksiz takımı mesela... Oysa Uğur Yücel'in şu veya bu görevde imzasını taşıyan başarılı işler bu ülke sineması için birer kazanımdır. Bu film de çıtayı bir çıt bile olsa yukarı çekmiştir... Bu kadar eli yüzü düzgün, teknik açıdan dünya standardında film yapılıyor olması, kıvanç duyulacak bir şeydir... Hava koşullarına rağmen fena değildi izleyici sayısı... Umarız sinema izleyicisi Yücel'e gereken yüreklendirmeyi yapar...