Bakan Nebati: “Dünyanın en zor yüzyılının en zor yılıydı”
07 Ocak 2023 - Yeni Şafak
Gazetemiz, önceki gün, Hazine ve Maliye Bakanı Doç. Dr. Nureddin Nebati’nin ağırlandığı bir buluşma organize etti. Genel Yayın Yönetmeni’mizin davetiyle biz de katıldık ve iki saatlik görüşmede hem Sayın Bakan’ı dinleme hem de sorularımızı yöneltme fırsatı bulduk…
En son söylenecek sözü baştan söyleyelim:
Algılanan ve algıladığım Doç. Dr. Nureddin Nebati ile dinlediğimiz ve sohbet ettiğimiz Doç. Dr. Nureddin Nebati arasında dağlar kadar fark var. Sorumlusu da kendisi… Bunu da kendisine böylece söyledim; “Algılanmanızı neden gerektiği gibi yönetmiyorsunuz?” diye sordum…
Bakan Nebati’nin eğitimi, siyasi alandaki, perakende ve üretim sektöründeki kabiliyet ve imkânlarıyla çok büyük bir birikime, derinliğe sahip olduğunu görme fırsatı buldum. Ancak yansıyan bu değil…
Bu durum bize, Nizamettin Nazif, Muammer Karaca, Muhsin Ertuğrul gibi pek çok kişiye atfedilen o ünlü sözü hatırlattı: “Fazla tevazu gösterme, gerçek sanırlar!”...
Mesela, Bakan Bey’i ilk kez bu yazımızda ‘doçent’ unvanıyla anıyoruz. Çünkü kimselerin haberi yok… Çünkü kendisi kullanmıyor… Neden diye sordum; “Bir gün ders verirsem kullanırım” diye cevapladı… Oysa herkes, akademik faaliyet dışında da hakkı olduğu üzere unvanını kullanıyor...
Bakan Bey, 1 Aralık 2021’de göreve başladığında gelen tepkilerden de bahsetti… “Bu görevi neden kabul ettiniz?.. Sonuç alamayacaksınız… Faizleri yükseltin, bir inat uğruna ülkeyi batıracaksınız” gibi pek çok mesaj almış çevresinden…
Yılmamış tabii… “Kararlılık direnci kırar, günlük değil, uzun vadeli düşünen bir insanım” diyor. Ekonomi politikalarındaki yaklaşımı da böyle… Bu alandaki hamleleri otomobil ile gemi kullanmak arasındaki farka benzetiyor: “Otomobili döndürmek için direksiyonu kırıverirsin… Gemiyi ise akıntıyı, dalga boyunu, teknenin uzunluğunu, rüzgârın yönünü ve birçok başka şeyi hesaplayıp yavaşça, çok daha önceden dümeni kırmaya başlayarak yöneteceksin… Ekonomi de böyle, uzun atımlı bir iştir; ‘Gözlerinizi kapatın, 6 ay sonra açın’ dememin sebebi buydu…”
Bakan Nebati’ye göreve başladığınızda durum neydi; şimdi neredeyiz sorusunu yönelttik… “Türkiye, ‘dünyanın en zor yüzyılının en zor yılında’ tüm göstergelerde başarılı sonuçlar elde etti… Enflasyon hariç; burada da dış faktörler çok etkili oldu… Göreve geldiğimizde önümüzde iki yol vardı: Biri ortodoks, diğeri de Türkiye Ekonomi Modeli, yani heterodoks olan… Biz ikincisini seçerek çok büyük risk aldık ama işin içinden çıktık…”
Sayın Bakan algılamasını gereğince yönetmediği konusunda bana pek katılmadı… ‘Olduğu gibi olmaktan’ yanaydı… Oysa ben de aynı şeyi söylüyordum…
Biraz vicdan
İstanbul’daki Bostancı-Dudullu Metro Hattı, 6’lı Masa’nın yarısının katılımıyla açıldı…
Hattın inşası, Türkiye’nin çok önemli ve değerli altyapı projelerini inşa eden Şenbay-Kolin-Kalyon Dudullu-Bostancı Metro Yapım Ortaklığı tarafından üstlenilmiş. Yani, CHP’nin uzun yıllardır adeta itibar suikastına tabi tutarak karalamaya, tehdit etmeye çalıştığı mühendislik ve inşaat firmaları…
Ekrem İmamoğlu açılış konuşmasında İstanbul’a hizmet konusunda Nurettin Sözen ve Ali Müfit Gürtuna’ya teşekkür etti de İstanbul’un kaderini değiştiren Sayın Cumhurbaşkanı’na değinemedi… Yapım Ortaklığı’na ise yarım ağızla “Yüklenici firmalar” diyerek kuru bir teşekkür gönderdi…
Siyaset bu kadar vicdan yoksunu olabilir mi?.. Bugüne kadar itibar suikastına tabi tutulan bu firmaları, ürettikleri değer ortadayken, hükûmeti ve icraatlarını karalamak için hedef almak, itibarsızlaştırmaya çalışmaktan büyük vicdansızlık olur mu?.. Önce yerden yere çal, sonra onların yaptığı işten kendine ‘itibar devşirmeye’ çalış… Demek ki neymiş? Büyük lokma yiyecek, büyük söz söylemeyecekmişsin…
Gözümüze takılanlar…
En son söylenecek sözü baştan söyleyelim:
Algılanan ve algıladığım Doç. Dr. Nureddin Nebati ile dinlediğimiz ve sohbet ettiğimiz Doç. Dr. Nureddin Nebati arasında dağlar kadar fark var. Sorumlusu da kendisi… Bunu da kendisine böylece söyledim; “Algılanmanızı neden gerektiği gibi yönetmiyorsunuz?” diye sordum…
Bakan Nebati’nin eğitimi, siyasi alandaki, perakende ve üretim sektöründeki kabiliyet ve imkânlarıyla çok büyük bir birikime, derinliğe sahip olduğunu görme fırsatı buldum. Ancak yansıyan bu değil…
Bu durum bize, Nizamettin Nazif, Muammer Karaca, Muhsin Ertuğrul gibi pek çok kişiye atfedilen o ünlü sözü hatırlattı: “Fazla tevazu gösterme, gerçek sanırlar!”...
Mesela, Bakan Bey’i ilk kez bu yazımızda ‘doçent’ unvanıyla anıyoruz. Çünkü kimselerin haberi yok… Çünkü kendisi kullanmıyor… Neden diye sordum; “Bir gün ders verirsem kullanırım” diye cevapladı… Oysa herkes, akademik faaliyet dışında da hakkı olduğu üzere unvanını kullanıyor...
Bakan Bey, 1 Aralık 2021’de göreve başladığında gelen tepkilerden de bahsetti… “Bu görevi neden kabul ettiniz?.. Sonuç alamayacaksınız… Faizleri yükseltin, bir inat uğruna ülkeyi batıracaksınız” gibi pek çok mesaj almış çevresinden…
Yılmamış tabii… “Kararlılık direnci kırar, günlük değil, uzun vadeli düşünen bir insanım” diyor. Ekonomi politikalarındaki yaklaşımı da böyle… Bu alandaki hamleleri otomobil ile gemi kullanmak arasındaki farka benzetiyor: “Otomobili döndürmek için direksiyonu kırıverirsin… Gemiyi ise akıntıyı, dalga boyunu, teknenin uzunluğunu, rüzgârın yönünü ve birçok başka şeyi hesaplayıp yavaşça, çok daha önceden dümeni kırmaya başlayarak yöneteceksin… Ekonomi de böyle, uzun atımlı bir iştir; ‘Gözlerinizi kapatın, 6 ay sonra açın’ dememin sebebi buydu…”
Bakan Nebati’ye göreve başladığınızda durum neydi; şimdi neredeyiz sorusunu yönelttik… “Türkiye, ‘dünyanın en zor yüzyılının en zor yılında’ tüm göstergelerde başarılı sonuçlar elde etti… Enflasyon hariç; burada da dış faktörler çok etkili oldu… Göreve geldiğimizde önümüzde iki yol vardı: Biri ortodoks, diğeri de Türkiye Ekonomi Modeli, yani heterodoks olan… Biz ikincisini seçerek çok büyük risk aldık ama işin içinden çıktık…”
Sayın Bakan algılamasını gereğince yönetmediği konusunda bana pek katılmadı… ‘Olduğu gibi olmaktan’ yanaydı… Oysa ben de aynı şeyi söylüyordum…
Biraz vicdan
İstanbul’daki Bostancı-Dudullu Metro Hattı, 6’lı Masa’nın yarısının katılımıyla açıldı…
Hattın inşası, Türkiye’nin çok önemli ve değerli altyapı projelerini inşa eden Şenbay-Kolin-Kalyon Dudullu-Bostancı Metro Yapım Ortaklığı tarafından üstlenilmiş. Yani, CHP’nin uzun yıllardır adeta itibar suikastına tabi tutarak karalamaya, tehdit etmeye çalıştığı mühendislik ve inşaat firmaları…
Ekrem İmamoğlu açılış konuşmasında İstanbul’a hizmet konusunda Nurettin Sözen ve Ali Müfit Gürtuna’ya teşekkür etti de İstanbul’un kaderini değiştiren Sayın Cumhurbaşkanı’na değinemedi… Yapım Ortaklığı’na ise yarım ağızla “Yüklenici firmalar” diyerek kuru bir teşekkür gönderdi…
Siyaset bu kadar vicdan yoksunu olabilir mi?.. Bugüne kadar itibar suikastına tabi tutulan bu firmaları, ürettikleri değer ortadayken, hükûmeti ve icraatlarını karalamak için hedef almak, itibarsızlaştırmaya çalışmaktan büyük vicdansızlık olur mu?.. Önce yerden yere çal, sonra onların yaptığı işten kendine ‘itibar devşirmeye’ çalış… Demek ki neymiş? Büyük lokma yiyecek, büyük söz söylemeyecekmişsin…
Gözümüze takılanlar…
- Uluslararası işe alım ve danışmanlık şirketi Michael Page’in Türkiye Direktörü Çağla Şengöz, 2023 için öngörülerini açıklamış. Şengöz, “Şirketlerin yetenekleri çekmek ve elde tutmak için maddi olmayan konulara da önem vermesi gerekiyor” demiş (Net İletişim). Son zamanlarda bu ‘maddi olmayan konularda’ çalışanların tatmini için ‘wellbeing’ (iyilik hâli) kavramı sık kullanılır oldu. “Ruhen, sosyal yönden ve ekonomik olarak tam iyilik hâli” gibi açıklanabilir. 1999 yılında bu hususta kapsamlı bir önerimiz olmuş ve insanı (çalışanı), tüketilen bir kaynak değil, bir kıymet olarak değerlendirme imkânı tanıyan ‘İnsan Kıymetleri’ kavramını önermiştik… Kavramı sahiplenerek uygulamaya alanlar oldu. Görmezden gelenler de… Şirketler, ellerindekinin kıymetini kaybetmeden anlasalar bari…
- İletişim danışmanlığı camiasından, yıllar öncesinden tanırız Sevgili Şadan Maraş Öymen’i… Pandemi başlayınca, Başkanı olduğu Tanıtımevi adlı ajansı kapatma kararı almış, sonra da kendi deyişiyle, sarılmış kaleme… Okur olarak Şadan Hanım’ın kaleminin akıcılığına Duygu Asena için hazırladığı “Orada Kadınlar Var mı?” adlı derleme kitaptan da aşinaydık. Ancak bu kez durum farklı… Yörük şifacısı olarak tanıttığı Menekşe Girgin ile çalışmış, bedene, ruha iyi gelmesi için “Yörük Kızından Kadim Şifa Bilgileri” kitabını hazırlamış… Şadan Hanım’la sevginin aşırılığı konusunda hemfikir olduğumuzu da gördük… Sevgi gibi kucaklayıcı, iyileştirici bir duygunun dahi fazlası zarardır… Mesela çocuklarda doyumsuzluğa, aşırı yemeye, sinirli davranışlara, üretmeden tüketmeye yol açabiliyormuş… Onun için genç dostlarıma tavsiyemi tekrarlayayım; fazlasının zarar getirmediği tek duygu; şefkattir…