Baklava tadında iletişim…
22 TEMMUZ 2011
Önce Wall Street Journal’da haber olmuş, sonra da bizde. Güllüoğlu’nun sahibi Nadir Güllü, Atina’daki tatlıcı Baklavas Epe’nin borçlarını muhteşem bir jest yaparak, ertelemiş...
***
Tüm karar alma süreçlerinde aklın yanı sıra insanın gönlü ve vicdanı az ya da çok ama mutlaka devrede değil midir? Tamamen bu nedenle iletişimin özü’nün asla ve kat’a evrensel olamayacağını, çünkü insanın hayat boyu bir plak üzerindeki çiziklere benzeyen kayıtları ile birebir içiçe yaşadığını, herhangi bir anlam kazanmamızın ve sonra da ifade etmemizin ise doğal olarak yerli bir özellik taşıdığını söylememin, beni bir nebze tanıyan dostlar için hiçbir yeni yanı olmayacaktır…
Öte yandan, basın bültenlerinin nasıl yazılacağından, liderlerin konuşma metinlerinin oluşturulmasına, kampanyaların nasıl yürütülmesi gerektiğinden, krizlerin nasıl yönetileceğine kadar iletişim ‘dairesinde’ düşünülebilecek her türlü “mesele”yi izah eden kuramları ABD’li gurular yazıp siliyor, sonra yeniden köpürterek dünya aleme nizam vermiyorlar mı?
***
Tüm ulusların iletişiminden kendini sorumlu hisseden hangi Amerikalı guru, Meşhur Türk tatlıcısı Güllüoğlu firmasının sahibi Nadir Güllüoğlu’na şöyle bir öneride bulunabilirdi ki:
“Komşu ülkendeki zor durumda olan meslektaşının ya da iş ortağının borçlarını ertelemeyi düşünür müsünüz?”
Kriz öncesinde mağazalarının önünde kuyruklar oluşan Baklavas Epe, son dönemde baklavaya talebin azalması nedeniyle girdiği mali sıkıntıyı aşma çabası içindeyken Nadir Bey’in jestiyle biraz soluk almış.
Beş mağazasından üçünü kapatmak zorunda kalan Baklavas Epe ile Nadir Güllü’nün aralarındaki alışveriş sürecekmiş. Hatta Eylül ayında Atina’da Syntagma Meydanı’nda birlikte ortak yatırımla bir kafe açacaklarmış. Öyle ya, Atinalılar’ın evlerine tatlı götürecek paraları olmasa da, kafede kahve içerken pekâlâ baklava tadabilirlermiş. Nadir Bey diyor ki:
“Biz 65 yıllık esnafız. Müşterilerimiz eskiden hep Rum, Musevi, Ermenilerdi. Bizim çocukluğumuz, gençliğimiz, Galata’da Karaköy’de hep onlarla birlikte geçti. Onlar benim çocukluk arkadaşlarım.”
***
Buyurun… İletişimin neresi evrensel olbilir? Bal gibi yereldir işte...
Bir kurumda iletişim süreçleri sağlıklı işletiliyorsa, tüm karar süreçlerindeki kan dolaşımında liderin duygusal gelişmişliği ve vicdanı ölçüsünde rafine işler çıkar. Tebrikler Nadir Bey!
Güllüoğlu'nun çabasını okurken tüylerimizin diken diken olmaması mümkün değil. Bir de Rum Ortodoks Kilisesinin Başpiskoposu’nun yorumu var ki, o da tersine insanın kanını dondurabilir… Tabii öte yandan bu sözler bizim tezimizin bu kez diğer ‘cenahtan’ doğrulanmasıdır… KKTC'nin, Güney’e elektrik vermesi üzerine Piskopos II.Hrisostomos demiş ki: “Türklerden elektrik almak yerine mum, fener yaksak daha iyi olurdu!”
Rahmetli Neyzen Tevfik’i bizim kuşaklar çok iyi bilir. Dilinin kemiği, aklının ve zekâsının da sınırı yokmuş…“Bir hazakatzedeyim, midemi tıp tepti benim” demiş bir şiirinde. Tıp marifetiyle hasta olanlar için kullanılan "tıp tepti" esprisinin kaynağıdır bu mısra... Bu Rum Başpiskopos için de, iletişim kazalarında ayağına kurşun sıkan tüm ‘iletişim sakarları’ için olduğu gibi, rahatlıkla "iletişim tepmiş" diyebiliriz...
***
Tüm karar alma süreçlerinde aklın yanı sıra insanın gönlü ve vicdanı az ya da çok ama mutlaka devrede değil midir? Tamamen bu nedenle iletişimin özü’nün asla ve kat’a evrensel olamayacağını, çünkü insanın hayat boyu bir plak üzerindeki çiziklere benzeyen kayıtları ile birebir içiçe yaşadığını, herhangi bir anlam kazanmamızın ve sonra da ifade etmemizin ise doğal olarak yerli bir özellik taşıdığını söylememin, beni bir nebze tanıyan dostlar için hiçbir yeni yanı olmayacaktır…
Öte yandan, basın bültenlerinin nasıl yazılacağından, liderlerin konuşma metinlerinin oluşturulmasına, kampanyaların nasıl yürütülmesi gerektiğinden, krizlerin nasıl yönetileceğine kadar iletişim ‘dairesinde’ düşünülebilecek her türlü “mesele”yi izah eden kuramları ABD’li gurular yazıp siliyor, sonra yeniden köpürterek dünya aleme nizam vermiyorlar mı?
***
Tüm ulusların iletişiminden kendini sorumlu hisseden hangi Amerikalı guru, Meşhur Türk tatlıcısı Güllüoğlu firmasının sahibi Nadir Güllüoğlu’na şöyle bir öneride bulunabilirdi ki:
“Komşu ülkendeki zor durumda olan meslektaşının ya da iş ortağının borçlarını ertelemeyi düşünür müsünüz?”
Kriz öncesinde mağazalarının önünde kuyruklar oluşan Baklavas Epe, son dönemde baklavaya talebin azalması nedeniyle girdiği mali sıkıntıyı aşma çabası içindeyken Nadir Bey’in jestiyle biraz soluk almış.
Beş mağazasından üçünü kapatmak zorunda kalan Baklavas Epe ile Nadir Güllü’nün aralarındaki alışveriş sürecekmiş. Hatta Eylül ayında Atina’da Syntagma Meydanı’nda birlikte ortak yatırımla bir kafe açacaklarmış. Öyle ya, Atinalılar’ın evlerine tatlı götürecek paraları olmasa da, kafede kahve içerken pekâlâ baklava tadabilirlermiş. Nadir Bey diyor ki:
“Biz 65 yıllık esnafız. Müşterilerimiz eskiden hep Rum, Musevi, Ermenilerdi. Bizim çocukluğumuz, gençliğimiz, Galata’da Karaköy’de hep onlarla birlikte geçti. Onlar benim çocukluk arkadaşlarım.”
***
Buyurun… İletişimin neresi evrensel olbilir? Bal gibi yereldir işte...
Bir kurumda iletişim süreçleri sağlıklı işletiliyorsa, tüm karar süreçlerindeki kan dolaşımında liderin duygusal gelişmişliği ve vicdanı ölçüsünde rafine işler çıkar. Tebrikler Nadir Bey!
Güllüoğlu'nun çabasını okurken tüylerimizin diken diken olmaması mümkün değil. Bir de Rum Ortodoks Kilisesinin Başpiskoposu’nun yorumu var ki, o da tersine insanın kanını dondurabilir… Tabii öte yandan bu sözler bizim tezimizin bu kez diğer ‘cenahtan’ doğrulanmasıdır… KKTC'nin, Güney’e elektrik vermesi üzerine Piskopos II.Hrisostomos demiş ki: “Türklerden elektrik almak yerine mum, fener yaksak daha iyi olurdu!”
Rahmetli Neyzen Tevfik’i bizim kuşaklar çok iyi bilir. Dilinin kemiği, aklının ve zekâsının da sınırı yokmuş…“Bir hazakatzedeyim, midemi tıp tepti benim” demiş bir şiirinde. Tıp marifetiyle hasta olanlar için kullanılan "tıp tepti" esprisinin kaynağıdır bu mısra... Bu Rum Başpiskopos için de, iletişim kazalarında ayağına kurşun sıkan tüm ‘iletişim sakarları’ için olduğu gibi, rahatlıkla "iletişim tepmiş" diyebiliriz...