Bana karar değiştirten e-posta
01 Kasım 2008 Akşam Gazetesi
Pazar günü gazetelerin hafta sonu eklerinden önümüzdeki günlerde İstanbul'da ne tür sanat etkinlikleri olduğunu izlemek en büyük zevkim... Popüler kültür alanı da dahil olmak üzere bunlara bakıp hem şehirle beraber nefes alıp veriyorum hem de bazen denk düşüyor, hemen internete girip biletleri ya da almak istediğim CD, kitap ve DVD'leri ısmarlayıveriyorum...
Yani analog iletişimle bilgilenip elektronik ortamda çözüm yoluna gidiyorum... O olağanüstü resitalin haberine de öyle rastladım: 'Fransız çello ustası Ophelie Gaillard 13 Kasım tarihinde Bach'ın çello süitlerini seslendirecek!..'
Alain Corneau'nun ünlü filmi 'Dünyanın Bütün Sabahları'nı izlediğimden bu yana çello sesi duyunca bir tuhaf oluyorum. Haberde bir başka ilginç not daha var: 'Gaillard'ın Francesco Goffriller imzalı çellosu 1737 yapımı...' Anında uçup Sainte Colombe'un, Jordi Savall'in o inanılmaz müziklerine gidiverdim...
Fakat o ne?.. Tam da o akşam bizim Bersay İletişim Enstitüsü'nde Prof. Dr. Haluk Şahin'in semineri var: 'Dünya Görüşü ve İletişim!'... İletişime akıl ve/veya gönül vermiş biri için bundan daha iyi bir başlık olabilir mi? Hele de Haluk Şahin gibi bir ustadan konuyu dinleme şansı doğmuşken...
İçim kan ağlayarak bilet almaktan vazgeçtim...
Pazartesi günü işe geldim... Bilgisayarımı açtım... Ve gözlerime inanamadım. Kısa ve öz bir girişten sonra e-postada deniyor ki:
'Adınıza hazırlanmış 2 kişilik davetiyenizi lütfen:
www.istanbulresitalleri.com/davetiye/davetiye.html adresini tıklayarak aşağıdaki numara ve şifre ile basabilirsiniz. Bekliyoruz.
Saygılarımızla. İstanbul Resitalleri, www.istanbulresitalleri.com
Program: J. S. Bach 1 Numaralı Çello Süiti; J.S. Bach 3 Numaralı Çello Süiti, J.S. Bach 5 Numaralı Çello Süiti...'
Adrese girdim. Şifre ve kullanıcı adını yazdım... Adımıza yazılmış davetiye çıktı karşıma. Yazıcıya yolladım ve bastırdım. O kadar heyecan vericiydi ki; bir an bile tereddüt etmedim bu süreçte... Geriye sadece sevgili Haluk Şahin'in 3 saatlik seminerinin son yarım saati için izin almak kalıyordu. Usta affedecektir bizi. Hele bu kadar mükemmel bir etkinlik yönetimi yaklaşımı sergilendiğini öğrendiğinde o da en az bizim kadar heyecanlanacaktır. İstanbul Resitalleri'nin Genel Yönetmeni Kâmil Şükun'dan da zaten böyle heyecan verici iletişim ve ilişki yönetimi dersleri ve bu kadar keyifli organizasyonlar beklenirdi...
Bir gün İstanbul markasını yüceltenler anılacak ve/veya ödüllendirilecek olurlarsa bu listenin başlarında bir yerde mutlaka Kâmil Şükun olacaktır...
//c
'Canın cehenneme!'...
'Kültür ve değerler bir toplumun ortak ruhi şekillenmesinin temelini oluşturur' şeklindeki görüşümüze kim bilir kaç kere tanık oldunuz. Buradan yola çıkarak belki strateji evrensel olabilir ancak iletişim, reklam, halkla ilişkiler uygulamalarının yani taktiğin kesinlikle ulusal kültür ve değerlerle uyumlu olmak zorunluluğunun altını çizdiğimi de bilirsiniz. Uyumlu olmazsa ne olur, anında çakılır. 'Algılama Yönetimi' adlı kitabımızda ve aynı adı taşıyan konferanslarımızda bu yaklaşımın birçok örneğini sıralarız.
Bu kez de Amerikan filmlerindeki argo konuşmalara taktım. Türkçelerinin nasıl karşılandığını, alt yazıların nasıl kullanıldığını hatırlayalım:
Just tell me what you want, 1980 adlı filmden: 'Screw Georg': Georg'un canı cehenneme... Ya da 'Asshole': Köpek herif...
Fireflies in the garden, 2008 adlı filmden: 'Screw you': Canın cehenneme! (Burada bir konsensüs sağlanmış sanki), 'Asshole': Serseri (Bu kavramda bir ortak görüş yok), 'You suck': İğrençsin, 'Fuck it': Boş ver...
Peki neden?.. Neden tam tercüme yapamıyoruz?
Çünkü onlar ABD'liler... Biz Türküz... Biz öyle olduğu gibi, adlı adınca yazamayız...
Tamam... Anlaştık... Demek ki bundan sonra ben, iletişim ulusal hatta kurumdan kuruma değişen (çünkü kurumların kültürleri de birbirlerinden farklıdır) bir meseledir dediğimde, bana karşı çıkmayacak, karşı çıkanlara karşı çıkacaksınız, değil mi?..
(Not: Filmlerden bu tür ilginç çeviriler bulursanız, lütfen bana yollayın.)
Pazar günü gazetelerin hafta sonu eklerinden önümüzdeki günlerde İstanbul'da ne tür sanat etkinlikleri olduğunu izlemek en büyük zevkim... Popüler kültür alanı da dahil olmak üzere bunlara bakıp hem şehirle beraber nefes alıp veriyorum hem de bazen denk düşüyor, hemen internete girip biletleri ya da almak istediğim CD, kitap ve DVD'leri ısmarlayıveriyorum...
Yani analog iletişimle bilgilenip elektronik ortamda çözüm yoluna gidiyorum... O olağanüstü resitalin haberine de öyle rastladım: 'Fransız çello ustası Ophelie Gaillard 13 Kasım tarihinde Bach'ın çello süitlerini seslendirecek!..'
Alain Corneau'nun ünlü filmi 'Dünyanın Bütün Sabahları'nı izlediğimden bu yana çello sesi duyunca bir tuhaf oluyorum. Haberde bir başka ilginç not daha var: 'Gaillard'ın Francesco Goffriller imzalı çellosu 1737 yapımı...' Anında uçup Sainte Colombe'un, Jordi Savall'in o inanılmaz müziklerine gidiverdim...
Fakat o ne?.. Tam da o akşam bizim Bersay İletişim Enstitüsü'nde Prof. Dr. Haluk Şahin'in semineri var: 'Dünya Görüşü ve İletişim!'... İletişime akıl ve/veya gönül vermiş biri için bundan daha iyi bir başlık olabilir mi? Hele de Haluk Şahin gibi bir ustadan konuyu dinleme şansı doğmuşken...
İçim kan ağlayarak bilet almaktan vazgeçtim...
Pazartesi günü işe geldim... Bilgisayarımı açtım... Ve gözlerime inanamadım. Kısa ve öz bir girişten sonra e-postada deniyor ki:
'Adınıza hazırlanmış 2 kişilik davetiyenizi lütfen:
www.istanbulresitalleri.com/davetiye/davetiye.html adresini tıklayarak aşağıdaki numara ve şifre ile basabilirsiniz. Bekliyoruz.
Saygılarımızla. İstanbul Resitalleri, www.istanbulresitalleri.com
Program: J. S. Bach 1 Numaralı Çello Süiti; J.S. Bach 3 Numaralı Çello Süiti, J.S. Bach 5 Numaralı Çello Süiti...'
Adrese girdim. Şifre ve kullanıcı adını yazdım... Adımıza yazılmış davetiye çıktı karşıma. Yazıcıya yolladım ve bastırdım. O kadar heyecan vericiydi ki; bir an bile tereddüt etmedim bu süreçte... Geriye sadece sevgili Haluk Şahin'in 3 saatlik seminerinin son yarım saati için izin almak kalıyordu. Usta affedecektir bizi. Hele bu kadar mükemmel bir etkinlik yönetimi yaklaşımı sergilendiğini öğrendiğinde o da en az bizim kadar heyecanlanacaktır. İstanbul Resitalleri'nin Genel Yönetmeni Kâmil Şükun'dan da zaten böyle heyecan verici iletişim ve ilişki yönetimi dersleri ve bu kadar keyifli organizasyonlar beklenirdi...
Bir gün İstanbul markasını yüceltenler anılacak ve/veya ödüllendirilecek olurlarsa bu listenin başlarında bir yerde mutlaka Kâmil Şükun olacaktır...
//c
'Canın cehenneme!'...
'Kültür ve değerler bir toplumun ortak ruhi şekillenmesinin temelini oluşturur' şeklindeki görüşümüze kim bilir kaç kere tanık oldunuz. Buradan yola çıkarak belki strateji evrensel olabilir ancak iletişim, reklam, halkla ilişkiler uygulamalarının yani taktiğin kesinlikle ulusal kültür ve değerlerle uyumlu olmak zorunluluğunun altını çizdiğimi de bilirsiniz. Uyumlu olmazsa ne olur, anında çakılır. 'Algılama Yönetimi' adlı kitabımızda ve aynı adı taşıyan konferanslarımızda bu yaklaşımın birçok örneğini sıralarız.
Bu kez de Amerikan filmlerindeki argo konuşmalara taktım. Türkçelerinin nasıl karşılandığını, alt yazıların nasıl kullanıldığını hatırlayalım:
Just tell me what you want, 1980 adlı filmden: 'Screw Georg': Georg'un canı cehenneme... Ya da 'Asshole': Köpek herif...
Fireflies in the garden, 2008 adlı filmden: 'Screw you': Canın cehenneme! (Burada bir konsensüs sağlanmış sanki), 'Asshole': Serseri (Bu kavramda bir ortak görüş yok), 'You suck': İğrençsin, 'Fuck it': Boş ver...
Peki neden?.. Neden tam tercüme yapamıyoruz?
Çünkü onlar ABD'liler... Biz Türküz... Biz öyle olduğu gibi, adlı adınca yazamayız...
Tamam... Anlaştık... Demek ki bundan sonra ben, iletişim ulusal hatta kurumdan kuruma değişen (çünkü kurumların kültürleri de birbirlerinden farklıdır) bir meseledir dediğimde, bana karşı çıkmayacak, karşı çıkanlara karşı çıkacaksınız, değil mi?..
(Not: Filmlerden bu tür ilginç çeviriler bulursanız, lütfen bana yollayın.)