Başbuğ'dan yüksek lisans dersi
15 Nisan 2009 Akşam Gazetesi
Hani Cem Yılmaz askerlik anılarından söz ederken lafı omuzlardaki yıldızlara getirir... Yüksek rütbeli subaylardır söz konusu... En üst rütbeye yaklaştıkça da durumu abartır. 'Ne yıldızı kardeşim, etraf galaksi dolu galaksi!'...
Dün Maslak'taki Harp Akademileri Komutanlığı'nın Harp Oyunu ve Kültür Merkezi'nde de durum aşağı yukarı böyleydi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ büyük salonda konuşacaktı. Etraf yıldızlardan ve bol yıldızlı gazeteciden geçilmiyordu...
Kapıdan geçerken zıpkın gibi bir subay elime bir kart tutuşturdu... G 17... Yani G sırası. 17 No'lu koltuk. Yedinci sıranın hemen başında. Adım koltuğun üstünde yazılı. Sn. Saydam... Aynı kartta bir not daha. Yemek: A Salonu 11... Konferans sonrası bir üsteğmen gösteriyor masayı. Yemek masasındaki yerimde de adım yazılı... Sn. Saydam...
Etkinlik yönetiminde yüz üzerinden 99'la sınıfta kalırsınız... Tek hata bitirebilir sizi... Burada hata oranı sıfır... Evinize 6 misafir çağırırsınız, eliniz ayağınıza karışır. Burada yüzlerce ve yüzlerce davetli. Büyük çoğunluğu gazeteci. Yani hafif kıl... Pireyi deve yapmaya hazır... Köşe yazarı ve üstü. Kim yok ki?.. İşin müdavimleri alışmışlar sıfır hataya. 'Silahlı Kuvvetler'de işler böyledir' der gibilerinden bakınıyorlar çevreye...
Burada uzun zamandır Genelkurmay'ın iletişim konusunda nasıl bir bilimsel atak içinde olduğunu yazıyoruz. Kamu Diplomasisi (public diplomacy) ve Algılama Yönetimi (perception management) konusunda uyguladıkları çizgiyi doğru okumak için meseleye biraz da iletişim tekniği ile bakmak gerektiğini ifade ediyoruz...
Başbuğ'un konuşmasına da öyle bakmaya çalışacağız... Diğer bakışları, analizleri sayfaların arasında mebzul miktarda bulacaksınız...
Bir: İlker Başbuğ kızmadı, sinirlenmedi... (Bizim millet kızgın adam sevmez) Yapmasa da olurdu ama iki yerde sesini yükseltme ihtiyacını duydu... Bir de ağır amblemli masif ahşap kürsü yerine onun yaklaşımına uygun şeffaf ve ince bir kürsü kullanılsaymış tam olacakmış.
İki: Genelkurmay Başkanı, yüksek lisans düzeyinde eğitim yapılan bir kurumun (Harp Akademileri) düzeyini de arkasına alarak entelektüel bir ton tutturdu. Samuel Huntington, Morris Janowitz, Eliot Cohen, Montesquei, John F. Kennedy, Sammy Smooha, Theodor Hanf, Chaim Kaufmann, Prof. Dr. Metin Heper, Max Weber, Obama ve Mill” Güvenlik Danışmanı Emekli Org. J. Jones alıntı yaptığı bazı isimler. Girin web sitesine, konuşmanın tam metni ve alıntıların sayfa numaraları da var...
Üç: Başbuğ, sivil iktidar ve asker ilişkisini mükemmel bir 'siyasi dürüstlük' (political correctness) ilke ve üslubu içinde anlattı. (Niye her hafta Başbakan'ın ayağına (!) gidiyor, diye hayıflanan cahillere cevap olarak)
Dört: Atatürk'e de gönderme yaparak 'Türk Halkı' ile 'Türkiye halkı' arasındaki farka açıklık getirdi... 'Türkiyeli' kavramını kullananların da 'sevindirik' olmalarını engellemek için 'bireysel kültürel kimlik' ve 'üst ortak kültürel kimlik' kavramlarının altını çizdi...
Beş: Bütün bunların altını çizerken, miting meydanlarında boyun damarlarını şişire şişire bağıran siyasiler gibi 'hamaset' yapmadı... 'Vatandaşlık esasına dayalı milliyet anlayışı'nı anlatırken dahi 'Nutuk' (!) atmadı...
Altı: Genelkurmay'a göre 'etnik milliyetçilik, etnik kimlik' üzerine vurgu yapan her polemik, her tartışma PKK'ya yarayacaktır... Başbuğ'un bu konudaki retoriği mutlaka siyaset bilimcileri tarafından tartışılmalıdır. İletişim ve ilişki yaklaşımı adına Silahlı Kuvvetler'in yukarıda son üç maddede özetlemeye çalıştığımız husus çerçevesine odaklanacakları kesin...
Yedi: Özetleyecek olursak... Bu konferans Genelkurmay'ın iletişim alanında Ağustos'tan bu yana sergilediği 'paradigma değişikliğinin' bir başka örneğidir... Orgeneral Başbuğ ve Kurmay Kadrosu, necip Türk basınına 'Koydu oturttu!', 'Başbuğ esti gürledi!', 'Genelkurmay'dan sert çıkış!', 'Sessiz Muhtıra!' gibi sansasyonel başlıkları anlaşılan biraz zor verecek. Bu sefer de bazılarının hevesi kursağında kaldı... TSK'nın süt dökmüş kedi durumuna itildiğini düşünen ve söyleyenler de hüsrana uğradılar. Hala böyle düşünen varsa Başbuğ'un tavsiyesine uysun ve bir zahmet Anayasa'ya şöyle bir kez daha göz atsın...
Ezcümle bir iletişim ve ilişki üzerine yüksek lisans dersi örneğiydi Orgeneral Başbuğ'un dünkü konuşması... Bir tür 'politika ve konumlandırma belgesi' (Policy & Positioning Paper)... Belli ki Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bir süre bu belge üzerinden dersini çalışacak...
Peki kilit mesajlar?.. İçeriye, yani TSK personeline ilişki odaklı, dışarıya karşı iletişim odaklı... Al ders diye okut...
Hani Cem Yılmaz askerlik anılarından söz ederken lafı omuzlardaki yıldızlara getirir... Yüksek rütbeli subaylardır söz konusu... En üst rütbeye yaklaştıkça da durumu abartır. 'Ne yıldızı kardeşim, etraf galaksi dolu galaksi!'...
Dün Maslak'taki Harp Akademileri Komutanlığı'nın Harp Oyunu ve Kültür Merkezi'nde de durum aşağı yukarı böyleydi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ büyük salonda konuşacaktı. Etraf yıldızlardan ve bol yıldızlı gazeteciden geçilmiyordu...
Kapıdan geçerken zıpkın gibi bir subay elime bir kart tutuşturdu... G 17... Yani G sırası. 17 No'lu koltuk. Yedinci sıranın hemen başında. Adım koltuğun üstünde yazılı. Sn. Saydam... Aynı kartta bir not daha. Yemek: A Salonu 11... Konferans sonrası bir üsteğmen gösteriyor masayı. Yemek masasındaki yerimde de adım yazılı... Sn. Saydam...
Etkinlik yönetiminde yüz üzerinden 99'la sınıfta kalırsınız... Tek hata bitirebilir sizi... Burada hata oranı sıfır... Evinize 6 misafir çağırırsınız, eliniz ayağınıza karışır. Burada yüzlerce ve yüzlerce davetli. Büyük çoğunluğu gazeteci. Yani hafif kıl... Pireyi deve yapmaya hazır... Köşe yazarı ve üstü. Kim yok ki?.. İşin müdavimleri alışmışlar sıfır hataya. 'Silahlı Kuvvetler'de işler böyledir' der gibilerinden bakınıyorlar çevreye...
Burada uzun zamandır Genelkurmay'ın iletişim konusunda nasıl bir bilimsel atak içinde olduğunu yazıyoruz. Kamu Diplomasisi (public diplomacy) ve Algılama Yönetimi (perception management) konusunda uyguladıkları çizgiyi doğru okumak için meseleye biraz da iletişim tekniği ile bakmak gerektiğini ifade ediyoruz...
Başbuğ'un konuşmasına da öyle bakmaya çalışacağız... Diğer bakışları, analizleri sayfaların arasında mebzul miktarda bulacaksınız...
Bir: İlker Başbuğ kızmadı, sinirlenmedi... (Bizim millet kızgın adam sevmez) Yapmasa da olurdu ama iki yerde sesini yükseltme ihtiyacını duydu... Bir de ağır amblemli masif ahşap kürsü yerine onun yaklaşımına uygun şeffaf ve ince bir kürsü kullanılsaymış tam olacakmış.
İki: Genelkurmay Başkanı, yüksek lisans düzeyinde eğitim yapılan bir kurumun (Harp Akademileri) düzeyini de arkasına alarak entelektüel bir ton tutturdu. Samuel Huntington, Morris Janowitz, Eliot Cohen, Montesquei, John F. Kennedy, Sammy Smooha, Theodor Hanf, Chaim Kaufmann, Prof. Dr. Metin Heper, Max Weber, Obama ve Mill” Güvenlik Danışmanı Emekli Org. J. Jones alıntı yaptığı bazı isimler. Girin web sitesine, konuşmanın tam metni ve alıntıların sayfa numaraları da var...
Üç: Başbuğ, sivil iktidar ve asker ilişkisini mükemmel bir 'siyasi dürüstlük' (political correctness) ilke ve üslubu içinde anlattı. (Niye her hafta Başbakan'ın ayağına (!) gidiyor, diye hayıflanan cahillere cevap olarak)
Dört: Atatürk'e de gönderme yaparak 'Türk Halkı' ile 'Türkiye halkı' arasındaki farka açıklık getirdi... 'Türkiyeli' kavramını kullananların da 'sevindirik' olmalarını engellemek için 'bireysel kültürel kimlik' ve 'üst ortak kültürel kimlik' kavramlarının altını çizdi...
Beş: Bütün bunların altını çizerken, miting meydanlarında boyun damarlarını şişire şişire bağıran siyasiler gibi 'hamaset' yapmadı... 'Vatandaşlık esasına dayalı milliyet anlayışı'nı anlatırken dahi 'Nutuk' (!) atmadı...
Altı: Genelkurmay'a göre 'etnik milliyetçilik, etnik kimlik' üzerine vurgu yapan her polemik, her tartışma PKK'ya yarayacaktır... Başbuğ'un bu konudaki retoriği mutlaka siyaset bilimcileri tarafından tartışılmalıdır. İletişim ve ilişki yaklaşımı adına Silahlı Kuvvetler'in yukarıda son üç maddede özetlemeye çalıştığımız husus çerçevesine odaklanacakları kesin...
Yedi: Özetleyecek olursak... Bu konferans Genelkurmay'ın iletişim alanında Ağustos'tan bu yana sergilediği 'paradigma değişikliğinin' bir başka örneğidir... Orgeneral Başbuğ ve Kurmay Kadrosu, necip Türk basınına 'Koydu oturttu!', 'Başbuğ esti gürledi!', 'Genelkurmay'dan sert çıkış!', 'Sessiz Muhtıra!' gibi sansasyonel başlıkları anlaşılan biraz zor verecek. Bu sefer de bazılarının hevesi kursağında kaldı... TSK'nın süt dökmüş kedi durumuna itildiğini düşünen ve söyleyenler de hüsrana uğradılar. Hala böyle düşünen varsa Başbuğ'un tavsiyesine uysun ve bir zahmet Anayasa'ya şöyle bir kez daha göz atsın...
Ezcümle bir iletişim ve ilişki üzerine yüksek lisans dersi örneğiydi Orgeneral Başbuğ'un dünkü konuşması... Bir tür 'politika ve konumlandırma belgesi' (Policy & Positioning Paper)... Belli ki Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bir süre bu belge üzerinden dersini çalışacak...
Peki kilit mesajlar?.. İçeriye, yani TSK personeline ilişki odaklı, dışarıya karşı iletişim odaklı... Al ders diye okut...