Batı’da vicdanın sesini dinleyen kaldı mı?
07 kasım 2017 yeni şafak
Yine sapık bir katil. Bu sefer yüksek intihar oranlarıyla da namlı çok gelişmiş Kuzey Avrupa ülkelerinden, İsveç’ten, Norveç’ten falan değil; çok gelişmiş, bizim bazı aydınlarımız gibi dünyanın örnek aldığı ABD’den… Teksas eyaleti içinde bulunan küçük bir kasabanın kilisesini basıp otomatik silahlarla çoluk çocuk demeden 26 kişiyi katledip bir o kadarını da yaralamış bir başka sapık katilin işi…
Başkan Trump o sırada Japonya’da… Seyahatini sürdürüyor. Açıklama şöyle: “Başkan Trump olayı Japonya’dan anbean takip ediyor!”…
Sonrasında Trump’ın açıklamaları…
“Çok çok üzücü bir olay… Bu tamamen dengesiz ve pek çok problemi olan bir meczubun işi… Ülkemizde diğer ülkelere kıyasla bol miktarda akıl sağlığı problemi vardır. Ancak bu durum bir ‘silah’ meselesi değildir… Nitekim şans eseri elinde silahı olan bir kişi karşı taraftan ateş etmiştir”…
Yani Başkan diyor ki: Bu işler bizimki gibi akli dengesi bozuk insanların bol bulunduğu bir ülkede olur. Ama bu toplumsal değil, bireysel bir mental hastalık olayıdır. Allah’tan silah satışı serbest ki, bu deliyi elinde silah bulunduran bir başkası durdurabilmiş…
ABD silah sanayii ancak bu kadar açık seçik ‘kollanabilirmiş’…
Ancak olayın bir başka çarpıcı yanı da bizce şu: Başkan Trump bu katliama rağmen seyahatini yarıda kesmemiş. Japonya gezisini sürdürmüş…
Allah korusun benzer bir şey bizim başımıza gelseydi. Bir cani bir camiyi basıp 26 kişiyi öldürseydi. Ve de Cumhurbaşkanı bir başka ülkeyi ziyarette bulunuyor olsaydı, sizce nasıl davranırdı?..
Herhalde derhal seyahati yarıda keser, hemen olay yerine intikal eder, öldürülen çocuk ve büyüklerin evlerini ziyaret edip taziyelerini bildirir ve büyük olasılıkla ulusal yas ilan edilmesi talimatını verirdi…
İşte bu yüzden, bu Batı’nın ve paraya, menfaate odaklı bu dünyanın ruh gözüyle Türkiye’ye bakanların bizi anlamaları kolay değil… İnsan odaklıolmak, vicdanın sesini dinlemek, mazlumun ve mağdurun yanında olmak ne demek, tüm bunları kavramaları, Türkiye’nin, yapılan dış yardımın Gayrı Safi Yurtiçi Hasılaya oranı hesabıyla ‘dünyanın en çok yardım yapan ülkesi’ olmasını anlamaları mümkün değil.
Ben bir tek “Türkiye’de mal ve can güvenliği yok” tezviratından etkilenip kendilerini İngiltere, ABD gibi ülkelere atan ecnebi Türklerin oralarda sık sık karşılaştıkları şiddet ve sapıklık olaylarına nasıl tepki verdiklerini ve nasıl bir ruh haline düştüklerini çok merak ediyorum. Allah onlara kolaylıklar versin
Bakalım şimdi nasıl ‘söylenecekler’…
Dün Cumhurbaşkanı yeni AKM’yi takdim etti… Tarihî konuşmalardan biriydi; çünkü Cumhurbaşkanı bir kez daha Türkiye’nin tekâmül yolundaki yumuşak karnı olan kültür meselesine değiniyordu.
Projenin o kadar sağlam payandaları var ki… Bir kere, yeni proje, orijinal binanın mimarı Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu Murat Tabanlıoğlu tarafından çizilmiş. Duyduğum kadarıyla Murat Bey bu iş için herhangi bir ücret de almamış…
İkincisi çağdaş ve de dijital kültürden yararlanan yeni yapı, hem eski silueti kısmen korumuş, hem de çok amaçlı olarak çok daha geniş bir alana yayılmış…
2019’da bitmesi beklenen yeni AKM için (hani adını falan da değiştireceklerdi), Murat Tabanlıoğlu şöyle demiş:
“Yeni yapılan bina, dünyanın en büyük operaları arasına girecek. Aynı zamanda 800 kişilik konser salonu, tiyatro salonu, oda tiyatrosu, kütüphaneler, kafeler ve restoranlar olacak. Bizim 365 gün kullanabileceğimiz bir bina olacak.
Bir önemli şey daha var. Operalar genellikle zengin ailelerin gittiği bir yerdi. Ama artık operalar hepimizin gittiği, baleler hepimizin gittiği yer olmalı. Tüm cepheyi aynı zamanda içeride temsiller yapılırken burada çeşitli balelerin, operaların dışarda gösterilmesi için büyük bir dev ekran haline getireceğiz ... Burası bence cıvıl cıvıl İstanbul’un yeni merkezi olacak. Binanın en üst noktasında bence İstanbul’un en güzel lokantası olmalı.”
Cumhurbaşkanı Taksim meydanının da tamamen araç trafiğinden arındırılacağını bildirdiği bu önemli açıklamaların ardından gözlerin, kulakların muhalefet cephesine çevrilmesi doğal tabii.
Ben de bekliyorum… Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve partisi yeni AKM projesinin acaba neresinden tutup söylenecekler… Söyleseler gam yemeyeceğiz… Ancak söylemiyor, söyleniyorlar. İçine düştükleri zor durumu, AKM ile ilgili hiçbir projeleri olmadığı gibi her türden projeye kafadan “İstemezük!” yaklaşımı içinde karşı durmalarıyla daha da zorlaştırıyorlar. Baştan öyle söylenmeselerdi; belki şimdi söyleyecekleri iki çift lafları olabilirdi…
Başkan Trump o sırada Japonya’da… Seyahatini sürdürüyor. Açıklama şöyle: “Başkan Trump olayı Japonya’dan anbean takip ediyor!”…
Sonrasında Trump’ın açıklamaları…
“Çok çok üzücü bir olay… Bu tamamen dengesiz ve pek çok problemi olan bir meczubun işi… Ülkemizde diğer ülkelere kıyasla bol miktarda akıl sağlığı problemi vardır. Ancak bu durum bir ‘silah’ meselesi değildir… Nitekim şans eseri elinde silahı olan bir kişi karşı taraftan ateş etmiştir”…
Yani Başkan diyor ki: Bu işler bizimki gibi akli dengesi bozuk insanların bol bulunduğu bir ülkede olur. Ama bu toplumsal değil, bireysel bir mental hastalık olayıdır. Allah’tan silah satışı serbest ki, bu deliyi elinde silah bulunduran bir başkası durdurabilmiş…
ABD silah sanayii ancak bu kadar açık seçik ‘kollanabilirmiş’…
Ancak olayın bir başka çarpıcı yanı da bizce şu: Başkan Trump bu katliama rağmen seyahatini yarıda kesmemiş. Japonya gezisini sürdürmüş…
Allah korusun benzer bir şey bizim başımıza gelseydi. Bir cani bir camiyi basıp 26 kişiyi öldürseydi. Ve de Cumhurbaşkanı bir başka ülkeyi ziyarette bulunuyor olsaydı, sizce nasıl davranırdı?..
Herhalde derhal seyahati yarıda keser, hemen olay yerine intikal eder, öldürülen çocuk ve büyüklerin evlerini ziyaret edip taziyelerini bildirir ve büyük olasılıkla ulusal yas ilan edilmesi talimatını verirdi…
İşte bu yüzden, bu Batı’nın ve paraya, menfaate odaklı bu dünyanın ruh gözüyle Türkiye’ye bakanların bizi anlamaları kolay değil… İnsan odaklıolmak, vicdanın sesini dinlemek, mazlumun ve mağdurun yanında olmak ne demek, tüm bunları kavramaları, Türkiye’nin, yapılan dış yardımın Gayrı Safi Yurtiçi Hasılaya oranı hesabıyla ‘dünyanın en çok yardım yapan ülkesi’ olmasını anlamaları mümkün değil.
Ben bir tek “Türkiye’de mal ve can güvenliği yok” tezviratından etkilenip kendilerini İngiltere, ABD gibi ülkelere atan ecnebi Türklerin oralarda sık sık karşılaştıkları şiddet ve sapıklık olaylarına nasıl tepki verdiklerini ve nasıl bir ruh haline düştüklerini çok merak ediyorum. Allah onlara kolaylıklar versin
Bakalım şimdi nasıl ‘söylenecekler’…
Dün Cumhurbaşkanı yeni AKM’yi takdim etti… Tarihî konuşmalardan biriydi; çünkü Cumhurbaşkanı bir kez daha Türkiye’nin tekâmül yolundaki yumuşak karnı olan kültür meselesine değiniyordu.
Projenin o kadar sağlam payandaları var ki… Bir kere, yeni proje, orijinal binanın mimarı Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu Murat Tabanlıoğlu tarafından çizilmiş. Duyduğum kadarıyla Murat Bey bu iş için herhangi bir ücret de almamış…
İkincisi çağdaş ve de dijital kültürden yararlanan yeni yapı, hem eski silueti kısmen korumuş, hem de çok amaçlı olarak çok daha geniş bir alana yayılmış…
2019’da bitmesi beklenen yeni AKM için (hani adını falan da değiştireceklerdi), Murat Tabanlıoğlu şöyle demiş:
“Yeni yapılan bina, dünyanın en büyük operaları arasına girecek. Aynı zamanda 800 kişilik konser salonu, tiyatro salonu, oda tiyatrosu, kütüphaneler, kafeler ve restoranlar olacak. Bizim 365 gün kullanabileceğimiz bir bina olacak.
Bir önemli şey daha var. Operalar genellikle zengin ailelerin gittiği bir yerdi. Ama artık operalar hepimizin gittiği, baleler hepimizin gittiği yer olmalı. Tüm cepheyi aynı zamanda içeride temsiller yapılırken burada çeşitli balelerin, operaların dışarda gösterilmesi için büyük bir dev ekran haline getireceğiz ... Burası bence cıvıl cıvıl İstanbul’un yeni merkezi olacak. Binanın en üst noktasında bence İstanbul’un en güzel lokantası olmalı.”
Cumhurbaşkanı Taksim meydanının da tamamen araç trafiğinden arındırılacağını bildirdiği bu önemli açıklamaların ardından gözlerin, kulakların muhalefet cephesine çevrilmesi doğal tabii.
Ben de bekliyorum… Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve partisi yeni AKM projesinin acaba neresinden tutup söylenecekler… Söyleseler gam yemeyeceğiz… Ancak söylemiyor, söyleniyorlar. İçine düştükleri zor durumu, AKM ile ilgili hiçbir projeleri olmadığı gibi her türden projeye kafadan “İstemezük!” yaklaşımı içinde karşı durmalarıyla daha da zorlaştırıyorlar. Baştan öyle söylenmeselerdi; belki şimdi söyleyecekleri iki çift lafları olabilirdi…