Baykal kendi ipini çekti
11 Mart 2009 Akşam Gazetesi
Har maça galibiyet için çıkılır... Her siyasi mücadeleye kazanmak, iktidar olmak için girişilir... Kaybetmek, muhalefette kalmak için değil...
Düşünün bire kere... Ligde lider olan takımla kritik bir maç oynamak üzere sahaya çıkacak ikinci pozisyondaki takımın teknik direktörüne soruyorlar:
'Ne olur maç sonucu?'..
Adam hiç çekinmeden diyor ki, 'Bize en az 5 gol atmaları gerekir. 3 farklı galibiyetin altındaki sonuçlar onların başarısızlığı hanesine yazılır...'
Hoppala... Olacak iş değil... Bunun üzerine bir daha soruyorlar... 'Anlaşılan mağlup olacağınız kesin herhalde, peki siz kaç gol atarsınız?..'
Cevap: 'Onlar 5 atarsa biz de eh 2 tane atarız!..'
Maça takımını böyle çıkaran bir teknik direktörü ne yaparlar?
Bu sorunun yanıtını vermek için spor yazarı olmak gerekmiyor. Biraz mantık sahibi olmak yeter de artar bile...
Şimdi gelin aynı çerçevede Deniz Baykal'ın açıklamasını değerlendirin.
'Ak Parti %52'nin altında oy alırsa başarısız sayılır... Biz de %25-26 alırız...'
Koca Ragıp Paşa ne demiş: 'Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler...' (Çingenenin mert olanı yiğitliğini anlatayım derken yaptığı hırsızlığı ifşa eder)
Onun için parti içindeki rakipleri diyorlardı ki: 'Baykal iktidar olmak istemiyor. Muhalefette kalmak işine geliyor...' Son açıklamasından sonra ben de inanmaya başladım bu söyleme...
Mahsun rüştünü ispat etmiş...
BİR kere hemen söyleyelim: Bu filme mutlaka gideceksiniz. Ayrıca sonuna kadar da izleyeceksiniz. Deliler gibi hoşlanmasanız da, bazı sahneler duygularınızı zorlasa da en azından finali görmek, filmin muhteşem müziğini baştan sona dinlemek için izleyeceksiniz. O güzelim görüntüleri, manzaraları, nefis kareleri kaçırmamak için izleyeceksiniz.
Belki diyecekler ki, 'Bu film aslında aslanlar gibi bir dizi film olurdu. Sahnenin karardığı yerler de bölüm araları...' Diyecekler ki, 'Amma fazla şey söylemiş Mahsun. Ne gerek vardı; Türkiye'nin, neredeyse insanlık aleminin tüm dramlarını, çelişkilerini anlatmaya çalışmanın ne alemi vardı...' Diyecekler ki, 'Türk devleti sorunlu, ama Norveç devleti mükemmel, mesajını bu kadar 'çıplak' vermek gerekir miydi. Devlet Baba'yı eleştirirken Devlet Ana'yı savunmak da kurtarmamış zülfüyarı...' Yine büyük olasılıkla diyecekler ki, 'Çok fazla öykü var iç içe, insan izlerken yoruluyor, helak oluyor...'
Bütün bunları diyebilirler... Siz onlara aldırmayın. Şunu bilin ki, sinemadan çıktıktan sonra film bitmeyecek ve mutlaka eşinizle dostunuzla tartışacaksınız... 'Yönetmen ne demiş?' diye soracaksınız... O anlatılan dramların içinde siz de hal hamur olacaksınız. Öylesine çekiyor film insanı içine...
Mahsun de bunu istemiş zaten. Olan bitenin ciddiye alınmasını sağlamak. Terörün sadece Silahlı Kuvvetlerin meselesi olmadığının altını çizmek... Tartışmanın ve çözümün bir parçası olmak...
Mahsun Kırmızıgül bu filmle sinema alanında rüştünü ispat etmiştir... İlk filmi Beyaz Melek'i izleyenler bu filme çok daha yüksek puan verecektir. Ayrıca Güneşi Gördüm'ü izleyenler Kırmızıgül'ün üçüncü filmine de gidecek ve yeni izleyicileri de sinemaya çekeceklerdir... Beyaz Melek 2007'nin en iyi iş yapmış olan ikinci filmi olarak 12,603,211 dolarlık gelire ulaşmıştı. Güneşi Gördüm bu rakamın üstüne çıkacaktır.
Kırmızıgül büyük bir kadroyu bir araya getirmiş. Başta kendisi, bütün oyuncular rollerinde çok başarılılar. Mamo rolünde Murat Ünalmış'a, Kadri rolünde Cemal Toktaş'a ve ailenin zeka özürlü kızı Zelal rolünde (uzunca bir süre gerçekten zeka özürlü sandık) Tuğse Gökhan'a özellikle dikkat edin...
Bazı filmler vardır; izlemezseniz bir kaybınız olmaz. Bazılarını da kaçırdığınıza yazık olur; bir şeyler eksik kalır sizin için. Bu film ikinci türdendir. İlle de iddiasını kabullenmek için değil, düşünmek ve düşünebilmenin tadını çıkarmak için bu filme gitmelisiniz...
Har maça galibiyet için çıkılır... Her siyasi mücadeleye kazanmak, iktidar olmak için girişilir... Kaybetmek, muhalefette kalmak için değil...
Düşünün bire kere... Ligde lider olan takımla kritik bir maç oynamak üzere sahaya çıkacak ikinci pozisyondaki takımın teknik direktörüne soruyorlar:
'Ne olur maç sonucu?'..
Adam hiç çekinmeden diyor ki, 'Bize en az 5 gol atmaları gerekir. 3 farklı galibiyetin altındaki sonuçlar onların başarısızlığı hanesine yazılır...'
Hoppala... Olacak iş değil... Bunun üzerine bir daha soruyorlar... 'Anlaşılan mağlup olacağınız kesin herhalde, peki siz kaç gol atarsınız?..'
Cevap: 'Onlar 5 atarsa biz de eh 2 tane atarız!..'
Maça takımını böyle çıkaran bir teknik direktörü ne yaparlar?
Bu sorunun yanıtını vermek için spor yazarı olmak gerekmiyor. Biraz mantık sahibi olmak yeter de artar bile...
Şimdi gelin aynı çerçevede Deniz Baykal'ın açıklamasını değerlendirin.
'Ak Parti %52'nin altında oy alırsa başarısız sayılır... Biz de %25-26 alırız...'
Koca Ragıp Paşa ne demiş: 'Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler...' (Çingenenin mert olanı yiğitliğini anlatayım derken yaptığı hırsızlığı ifşa eder)
Onun için parti içindeki rakipleri diyorlardı ki: 'Baykal iktidar olmak istemiyor. Muhalefette kalmak işine geliyor...' Son açıklamasından sonra ben de inanmaya başladım bu söyleme...
Mahsun rüştünü ispat etmiş...
BİR kere hemen söyleyelim: Bu filme mutlaka gideceksiniz. Ayrıca sonuna kadar da izleyeceksiniz. Deliler gibi hoşlanmasanız da, bazı sahneler duygularınızı zorlasa da en azından finali görmek, filmin muhteşem müziğini baştan sona dinlemek için izleyeceksiniz. O güzelim görüntüleri, manzaraları, nefis kareleri kaçırmamak için izleyeceksiniz.
Belki diyecekler ki, 'Bu film aslında aslanlar gibi bir dizi film olurdu. Sahnenin karardığı yerler de bölüm araları...' Diyecekler ki, 'Amma fazla şey söylemiş Mahsun. Ne gerek vardı; Türkiye'nin, neredeyse insanlık aleminin tüm dramlarını, çelişkilerini anlatmaya çalışmanın ne alemi vardı...' Diyecekler ki, 'Türk devleti sorunlu, ama Norveç devleti mükemmel, mesajını bu kadar 'çıplak' vermek gerekir miydi. Devlet Baba'yı eleştirirken Devlet Ana'yı savunmak da kurtarmamış zülfüyarı...' Yine büyük olasılıkla diyecekler ki, 'Çok fazla öykü var iç içe, insan izlerken yoruluyor, helak oluyor...'
Bütün bunları diyebilirler... Siz onlara aldırmayın. Şunu bilin ki, sinemadan çıktıktan sonra film bitmeyecek ve mutlaka eşinizle dostunuzla tartışacaksınız... 'Yönetmen ne demiş?' diye soracaksınız... O anlatılan dramların içinde siz de hal hamur olacaksınız. Öylesine çekiyor film insanı içine...
Mahsun de bunu istemiş zaten. Olan bitenin ciddiye alınmasını sağlamak. Terörün sadece Silahlı Kuvvetlerin meselesi olmadığının altını çizmek... Tartışmanın ve çözümün bir parçası olmak...
Mahsun Kırmızıgül bu filmle sinema alanında rüştünü ispat etmiştir... İlk filmi Beyaz Melek'i izleyenler bu filme çok daha yüksek puan verecektir. Ayrıca Güneşi Gördüm'ü izleyenler Kırmızıgül'ün üçüncü filmine de gidecek ve yeni izleyicileri de sinemaya çekeceklerdir... Beyaz Melek 2007'nin en iyi iş yapmış olan ikinci filmi olarak 12,603,211 dolarlık gelire ulaşmıştı. Güneşi Gördüm bu rakamın üstüne çıkacaktır.
Kırmızıgül büyük bir kadroyu bir araya getirmiş. Başta kendisi, bütün oyuncular rollerinde çok başarılılar. Mamo rolünde Murat Ünalmış'a, Kadri rolünde Cemal Toktaş'a ve ailenin zeka özürlü kızı Zelal rolünde (uzunca bir süre gerçekten zeka özürlü sandık) Tuğse Gökhan'a özellikle dikkat edin...
Bazı filmler vardır; izlemezseniz bir kaybınız olmaz. Bazılarını da kaçırdığınıza yazık olur; bir şeyler eksik kalır sizin için. Bu film ikinci türdendir. İlle de iddiasını kabullenmek için değil, düşünmek ve düşünebilmenin tadını çıkarmak için bu filme gitmelisiniz...