Baykal'ın 'Sosyal takiyesini' yedirmek zor...
24 Kasım 2008 Akşam Gazetesi
Her siyasi partinin içinde mütedeyyin, mümin, dini bütün vatandaşlar vardır. Peki, bu vatandaşların bazılarıyla CHP arasında bağlantı kurulunca neden tartışma başlamıştır? Deniz Baykal'ın 'Evinde Atatürk resmi olanlarla olmayanlar' ayrımı, neden 'sosyal takiye' olarak algılandı?
Bu sorunun yanıtını 'Algılama Yönetimi' ile 'İmaj Yönetimi' arasındaki farkta aramak gerek. Yıllardır belirttiğimiz gibi, günümüzde İmaj Yönetimi'nin modası tamamen geçmiştir. Halk, bireysel boyutta olsun toplumsal boyutta olsun imajcıları, 'mış gibi' yapan 'takiyeci sahtekârlar' olarak algılamaktadır...
'İmaj Yapma' işinden hâlâ para kazananlardan özür dileyerek belirtmeliyim ki, yakında kendilerine başka 'gurusal' alanlar bulmaları gerekecek. Çünkü 'İmaj Yönetimi' hedef kitleler tarafından artık 'samimi' bulunmamaktadır. Tombililerin karınlarını içlerine çekip dolaşmaları ya da bir bakışta belli olan renkli lensler gibi... CNN Türk'ün büyük keyifle izlediğim, koyu renk saçlı masmavi gözlü, hayli çekici sabah spikeri, bir keresinde Schröder'le röportaj yaparken lensini unutmuştu herhalde. Bir tür 'yabancılaştırma efekti' gibi gözlerinin kahverengisi ortaya çıkıverdiğinde izleyici ne hissettiyse; CHP liderinin 'kıvırıyormuş' algısı yaratan 'manevraları' karşısında bazı münafıklar da (!) benzer duygular yaşamaktalar. Bilgi çağında insanların 'mış gibi' yapılmasına, kendilerinin salak yerine konulmalarına tahammülleri giderek azalmaktadır... O yüzden Ahmet Hakan'ın Baykal'a verdiği öğüte katılmamak zordur: 'Vazgeç Baykal vazgeç!'..
//c
Aslında herkes Türk mü acaba?
Şu 'milli aşağılık kompleksimizi' anlamak hayli zaman aldı. En azından benim için...
Her şey 'Milli Orkestramız'la başlamıştı. Hani rahmetli Şerif Yüzbaşıoğlu'nun liderliğinde sürekli olarak Balkanlar'da birincilik aldığı haberleri basında uzun yıllar iddia edilmiş olan, Vasfi Uçaroğlu'lu, Tanju Okan'lı orkestra... O zamanlar internet, arama motorları falan yoktu... Ancak bir yolculukta rahmetli Tanju Okan'ın yanına düştüğümde, katıldıklarının 'yarışma' değil 'festival' olduğunu, aldıkları belgenin ise ödül diploması falan değil herkese verilen 'katılım belgesi' olduğunu anlamıştım...
Sonra Erkan Özerman'ın Türkiye'ye armağan ettiği Haydar Paşa'nın sözüm ona gelini Christine Haydar'ı magazin medyası ile işbirliği yaparak bize yutturmaya çalıştılar. Kızın beşinci sınıf geçkince bir porno yıldızı olduğu sıradan seks filmlerinde oynayınca anlaşılmıştı...
Dario Morena'nın İzmirliliğini, Elia Kazan'ın Kayserililiğini yıllar sonra keşfetmiştik...
Kendisine El Turco diye hitap edildiği için Carlos Menem'in Arjantin Devlet Başkanlığı koltuğuna oturmasını nasıl da kutlamıştı bizim basın... El Turco'nun Menem'e, Ortadoğu kökenliliği nedeniyle muhalifleri tarafından onu 'aşağılamak' için takılmış bir lakap olduğu, çok sonraları küçük bir haber halinde medyamızda yer alacaktı...
Barack Obama'nın Müslümanlığına, Cem Özdemir'in Türklüğüne sevinmek de aynı kompleksten mi geliyor? Adam tepiniyor, 'Ben Türk asıllıyım, Türk değilim!' diye... Biz hâlâ başka yerdeyiz...
Aynı Mehmet Scholl'a yaptığımız gibi... Alman Milli Takımı'na seçilince uyanmış, 'Yahu şunun ailesi nerede?' diye araştırmış, bir magazin haberi yapmak adına Scholl'a ve babasının ailesine etmediğimizi bırakmamıştık...
Scholl meselesini daha önce de yazdık. Verdiğimiz bilgilerde bazı maddi hatalar varmış. Cengiz Akyol bize bilgi notu geçmiş. Bu vesile ile düzeltelim. Akyol diyor ki: 'Scholl'un babası Gümüşhaneliydi, ben de Gümüşhaneliyim. Konuyla ilgili belleğimde kalanlar şunlar: 1. Annesi Alman değil, Rus ya da Ukraynalı. 2. Babasıyla uzun bir ilişkisi oluyor. 3. Baba gönül eğlendirip gitmiyor; daha ilişkinin başında bir trafik kazasında ölüyor. Bunun üzerine anne çocukla yalnız kalıyor, Mehmet ismi de babasından kalma. 4. O gün maçta karşılamaya gelenler akrabaları. 5. Konuyu sulandıran her zamanki gibi medya, akrabaların bir şey talep ettiği falan yok. Gümüşhaneli akrabasına çok düşkündür; karşılık olmayınca konu kapatıldı, gitti.'
Mehmet Scholl'un hikâyesini anladık. Anlamadığımız şu aşağılık kompleksi. 'Kızılderililer de Türktü' muhabbeti dahil, orada burada Türklüğü hatırlanan birileri şöhret oldu mu bizim basın 'hallenmiyor' mu, içim bir tuhaf oluyor.
//c
Gültekin Çizgen'i yazmışlar...
Size uzun uzun Gültekin Çizgen'i anlatmayacağım. Onu tanıma fırsatını elde etmiş pek çok dostu ile birlikte 'Gültekin Çizgen 50. Sanat Yılı Armağanı' adlı kitaba ben de Çizgen'i yazdım... Size aşağıda bir liste vereceğim. Kitabın girişinde Gültekin üzerine ve/veya ondan yola çıkarak duygu ve düşüncelerini kaleme almış olanların adları sıralanmış.
Üşenmeden okuyun listeyi... Ortak paydaları sadece Çizgen değil bu insanların; Türkiye ve yaşam...
Kendiniz için bir iyilik yapın o kitabı edinin...
Bakın kimler yazmış:
'Önsöz: Hüseyin Öztürk, Giriş: Nezih Başgelen, Bahattin Öztuncay, İncelemeler: Feridun Andaç, Beşir Ayvazoğlu, Yrd. Doç. Dr. Ozan Bilgiseren, Mehmet Kaçmaz, Ekrem Kahraman, Prof. Dr. Sabit Kalfagil, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Koştumoğlu, Prof. Dr. Levent Kılıç, Prof. Dr. Önder Küçükerman, Selin Şengünler, Bakışlar: Sedat Antay, Fahri Aral, İzzettin Baki, Nevzat Bayhan, Prof. Dr. Gülçin Bermek, Reha Bilir, Özalp Birol, Nevzat Çakır, İsa Çelik, Haluk Çobanoğlu, Muazzez Çörtelek, İpek Duben, Güner Ener, Prof. Dr. Erol Eti, Cenk Gençdiş, Reha Günay, Oktay Güner, Haşim Nur Gürel, Peyami Gürel, Doğan Hasol, Doğan Hızlan, Sinan Kafadar, Ülkü Karaosmanoğlu, A. Halim Kulaksız, Coşar Kulaksız, Nevzat Metin, Cengiz Özakıncı, Ekrem Özen, Prof. Dr. Kaya Özsezgin, Bahattin Öztuncay, Türkan Pehlivanoğlu, Ozan Sağdıç, Vecdi Sayar, Doğan Tekeli, Vedat Türkali, Yrd. Doç. Dr. Osman Ürper, Levent Yıldız, Özcan Yurdalan, Anılar: Mehmet Akgül, Merih Akoğul, Coşkun Aral, Prof. Dr. Atilla Atar, Şerif Antepli, Ökmen Atamyıldız, Prof. Dr. Erdinç Bakla, Ali Boravalı, Emine Ceylan, Aylin Gözen & Başak Çizgen Bozdağ, Ergun Çağatay, Şehsuvar Çizgen, Tulu Çizgen, Nadir Ede, Fatma Ekeman, Selvin Gafuroğlu, Sinan Genim, Metiner Gören, Enis Hekimoğlu, Emre İkizler, Fethi İzan, Bahar Kaleli, Mehmet Kısmet, Ahmet Örs, Erdem Özel, Necip Sarıcı, Yener Sonuşen, Murat Şen, Zafer Tekin, Nejat Türkmen, Nevzat Yıldırım, İbrahim Zaman.'
Kitaptaki yazıyı şöyle bitirmişim: 'İyi ki seni tanımışım Gültekin...'
Her siyasi partinin içinde mütedeyyin, mümin, dini bütün vatandaşlar vardır. Peki, bu vatandaşların bazılarıyla CHP arasında bağlantı kurulunca neden tartışma başlamıştır? Deniz Baykal'ın 'Evinde Atatürk resmi olanlarla olmayanlar' ayrımı, neden 'sosyal takiye' olarak algılandı?
Bu sorunun yanıtını 'Algılama Yönetimi' ile 'İmaj Yönetimi' arasındaki farkta aramak gerek. Yıllardır belirttiğimiz gibi, günümüzde İmaj Yönetimi'nin modası tamamen geçmiştir. Halk, bireysel boyutta olsun toplumsal boyutta olsun imajcıları, 'mış gibi' yapan 'takiyeci sahtekârlar' olarak algılamaktadır...
'İmaj Yapma' işinden hâlâ para kazananlardan özür dileyerek belirtmeliyim ki, yakında kendilerine başka 'gurusal' alanlar bulmaları gerekecek. Çünkü 'İmaj Yönetimi' hedef kitleler tarafından artık 'samimi' bulunmamaktadır. Tombililerin karınlarını içlerine çekip dolaşmaları ya da bir bakışta belli olan renkli lensler gibi... CNN Türk'ün büyük keyifle izlediğim, koyu renk saçlı masmavi gözlü, hayli çekici sabah spikeri, bir keresinde Schröder'le röportaj yaparken lensini unutmuştu herhalde. Bir tür 'yabancılaştırma efekti' gibi gözlerinin kahverengisi ortaya çıkıverdiğinde izleyici ne hissettiyse; CHP liderinin 'kıvırıyormuş' algısı yaratan 'manevraları' karşısında bazı münafıklar da (!) benzer duygular yaşamaktalar. Bilgi çağında insanların 'mış gibi' yapılmasına, kendilerinin salak yerine konulmalarına tahammülleri giderek azalmaktadır... O yüzden Ahmet Hakan'ın Baykal'a verdiği öğüte katılmamak zordur: 'Vazgeç Baykal vazgeç!'..
//c
Aslında herkes Türk mü acaba?
Şu 'milli aşağılık kompleksimizi' anlamak hayli zaman aldı. En azından benim için...
Her şey 'Milli Orkestramız'la başlamıştı. Hani rahmetli Şerif Yüzbaşıoğlu'nun liderliğinde sürekli olarak Balkanlar'da birincilik aldığı haberleri basında uzun yıllar iddia edilmiş olan, Vasfi Uçaroğlu'lu, Tanju Okan'lı orkestra... O zamanlar internet, arama motorları falan yoktu... Ancak bir yolculukta rahmetli Tanju Okan'ın yanına düştüğümde, katıldıklarının 'yarışma' değil 'festival' olduğunu, aldıkları belgenin ise ödül diploması falan değil herkese verilen 'katılım belgesi' olduğunu anlamıştım...
Sonra Erkan Özerman'ın Türkiye'ye armağan ettiği Haydar Paşa'nın sözüm ona gelini Christine Haydar'ı magazin medyası ile işbirliği yaparak bize yutturmaya çalıştılar. Kızın beşinci sınıf geçkince bir porno yıldızı olduğu sıradan seks filmlerinde oynayınca anlaşılmıştı...
Dario Morena'nın İzmirliliğini, Elia Kazan'ın Kayserililiğini yıllar sonra keşfetmiştik...
Kendisine El Turco diye hitap edildiği için Carlos Menem'in Arjantin Devlet Başkanlığı koltuğuna oturmasını nasıl da kutlamıştı bizim basın... El Turco'nun Menem'e, Ortadoğu kökenliliği nedeniyle muhalifleri tarafından onu 'aşağılamak' için takılmış bir lakap olduğu, çok sonraları küçük bir haber halinde medyamızda yer alacaktı...
Barack Obama'nın Müslümanlığına, Cem Özdemir'in Türklüğüne sevinmek de aynı kompleksten mi geliyor? Adam tepiniyor, 'Ben Türk asıllıyım, Türk değilim!' diye... Biz hâlâ başka yerdeyiz...
Aynı Mehmet Scholl'a yaptığımız gibi... Alman Milli Takımı'na seçilince uyanmış, 'Yahu şunun ailesi nerede?' diye araştırmış, bir magazin haberi yapmak adına Scholl'a ve babasının ailesine etmediğimizi bırakmamıştık...
Scholl meselesini daha önce de yazdık. Verdiğimiz bilgilerde bazı maddi hatalar varmış. Cengiz Akyol bize bilgi notu geçmiş. Bu vesile ile düzeltelim. Akyol diyor ki: 'Scholl'un babası Gümüşhaneliydi, ben de Gümüşhaneliyim. Konuyla ilgili belleğimde kalanlar şunlar: 1. Annesi Alman değil, Rus ya da Ukraynalı. 2. Babasıyla uzun bir ilişkisi oluyor. 3. Baba gönül eğlendirip gitmiyor; daha ilişkinin başında bir trafik kazasında ölüyor. Bunun üzerine anne çocukla yalnız kalıyor, Mehmet ismi de babasından kalma. 4. O gün maçta karşılamaya gelenler akrabaları. 5. Konuyu sulandıran her zamanki gibi medya, akrabaların bir şey talep ettiği falan yok. Gümüşhaneli akrabasına çok düşkündür; karşılık olmayınca konu kapatıldı, gitti.'
Mehmet Scholl'un hikâyesini anladık. Anlamadığımız şu aşağılık kompleksi. 'Kızılderililer de Türktü' muhabbeti dahil, orada burada Türklüğü hatırlanan birileri şöhret oldu mu bizim basın 'hallenmiyor' mu, içim bir tuhaf oluyor.
//c
Gültekin Çizgen'i yazmışlar...
Size uzun uzun Gültekin Çizgen'i anlatmayacağım. Onu tanıma fırsatını elde etmiş pek çok dostu ile birlikte 'Gültekin Çizgen 50. Sanat Yılı Armağanı' adlı kitaba ben de Çizgen'i yazdım... Size aşağıda bir liste vereceğim. Kitabın girişinde Gültekin üzerine ve/veya ondan yola çıkarak duygu ve düşüncelerini kaleme almış olanların adları sıralanmış.
Üşenmeden okuyun listeyi... Ortak paydaları sadece Çizgen değil bu insanların; Türkiye ve yaşam...
Kendiniz için bir iyilik yapın o kitabı edinin...
Bakın kimler yazmış:
'Önsöz: Hüseyin Öztürk, Giriş: Nezih Başgelen, Bahattin Öztuncay, İncelemeler: Feridun Andaç, Beşir Ayvazoğlu, Yrd. Doç. Dr. Ozan Bilgiseren, Mehmet Kaçmaz, Ekrem Kahraman, Prof. Dr. Sabit Kalfagil, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Koştumoğlu, Prof. Dr. Levent Kılıç, Prof. Dr. Önder Küçükerman, Selin Şengünler, Bakışlar: Sedat Antay, Fahri Aral, İzzettin Baki, Nevzat Bayhan, Prof. Dr. Gülçin Bermek, Reha Bilir, Özalp Birol, Nevzat Çakır, İsa Çelik, Haluk Çobanoğlu, Muazzez Çörtelek, İpek Duben, Güner Ener, Prof. Dr. Erol Eti, Cenk Gençdiş, Reha Günay, Oktay Güner, Haşim Nur Gürel, Peyami Gürel, Doğan Hasol, Doğan Hızlan, Sinan Kafadar, Ülkü Karaosmanoğlu, A. Halim Kulaksız, Coşar Kulaksız, Nevzat Metin, Cengiz Özakıncı, Ekrem Özen, Prof. Dr. Kaya Özsezgin, Bahattin Öztuncay, Türkan Pehlivanoğlu, Ozan Sağdıç, Vecdi Sayar, Doğan Tekeli, Vedat Türkali, Yrd. Doç. Dr. Osman Ürper, Levent Yıldız, Özcan Yurdalan, Anılar: Mehmet Akgül, Merih Akoğul, Coşkun Aral, Prof. Dr. Atilla Atar, Şerif Antepli, Ökmen Atamyıldız, Prof. Dr. Erdinç Bakla, Ali Boravalı, Emine Ceylan, Aylin Gözen & Başak Çizgen Bozdağ, Ergun Çağatay, Şehsuvar Çizgen, Tulu Çizgen, Nadir Ede, Fatma Ekeman, Selvin Gafuroğlu, Sinan Genim, Metiner Gören, Enis Hekimoğlu, Emre İkizler, Fethi İzan, Bahar Kaleli, Mehmet Kısmet, Ahmet Örs, Erdem Özel, Necip Sarıcı, Yener Sonuşen, Murat Şen, Zafer Tekin, Nejat Türkmen, Nevzat Yıldırım, İbrahim Zaman.'
Kitaptaki yazıyı şöyle bitirmişim: 'İyi ki seni tanımışım Gültekin...'