Baykal’dan özlenen yapıcı bir adım!
05 EKİM 2007
Yiğidi öldürelim ancak hakkını yemeyelim. Uzun yıllardır, Deniz Baykal’dan ilk defa olumlu bir yaklaşım geldi. Ne yapıyordu Baykal? Neyin nasıl olmayacağını anlatıyordu. Muhalefetin nasıl her şeyi yanlış yaptığını anlatıyordu. Her şeye karşı çıkarak neyin nasıl yapılması gerektiği konusunda tek bir fikri yokmuş gibi davrandığı algısını yaratıyordu. Rakiplerinin puanlarının artmasına bu davranışının neden olduğu iddia ediliyordu. CHP Başkanı, nihayet ses verdi! Demokrasi kaosuna doğru sürüklendiğimiz şu günlerde Anayasa değişikliği, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve referandum konusunda son derece olumlu bir davranış sergiledi.
Başkanın sözlerini dünkü Akşam’dan nakledelim: “11. Cumhurbaşkanını yeniden seçme krizini engellemek için 21 Ekimdeki referandum öncesi bir anayasa değişikliği zorunlu… Yol yakınken düzenleme yapılsın… İktidarda bu yanlışı düzeltmeye yönelik bir anlayış görürsek, memnuniyetle destekleriz!”
Baykal’ın ‘gizli ajandası’ yoksa, ki var gibi gözükmüyor; bakarsınız ilk kez bu siyasi manevra sürecinden puan alarak çıkar…
İkisi de P ile başlıyor ama...
Yeni bir eğitim, konferans, kongre, seminer dönemi başlıyor. ‘Dönemi' diyorum çünkü her nedense okulların açılması misali, bu tür organizasyonlar Ekim ayı gibi başlayıp Mayıs sonunda bitiyor. Belli ki yaz tatilinde kimse eğitilmek istemiyor. Talep olmayınca da yaz aylarında bu tür etkinlikler düzenlenmiyor.
Ekim-Kasım-Aralık, toplantı ve eğitim ayları. Geçenlerde iletişim alanında bir yenisinin daha ilanına rastladım. “PR and the Publicity” başlıklı Halkla İlişkiler Sertifika Programı.
Eğitişim Kariyer Enstitüsü tarafından düzenlenen ve 6 hafta süreceği bildirilen programın başlığı çekti önce beni... Tabii bir de düzenleyen kuruluşun adı. Eğitişim, yönetişim, yoğuşmalı kombi gibi kavramlarla pek barışık değilim. Eğitimin başlığı, tıpta birçok rahatsızlığa fayda sağlayan ama yan etkileri dolayısıyla mümkün mertebe sakınılan kortizon içerikli ‘publicity’ (görünürlük) ile PR (halkla ilişkiler) olunca da insan ürperiyor.
Konuşmacı listesi oldukça uzun. Konuşmacılar ise sektörden, çeşitli şirketlerden ve medyadan.
Elbette iyi niyetle yola çıkılmış girişimlerin arkasında durmak, katılımcıların bir kaç cümle bile öğrenecek şeyleri olmasından mutluluk duymak ve düzenleyenleri desteklemek, görevimiz. Ancak “kış meyveleri”ni anlatacağınız bir eğitime karpuz ve portakal adını koyarsanız biraz kafa karıştırır, akılda olanların da kaos içinde kaybolmalarına neden olabilirsiniz.
Publicity sadece ‘handle with care’ (dikkatle uygulanması gereken, iki yanı da keskin) bir yöntem değildir. PR’ın yanından çok daha alt sıralarda yer alması gereken bir kavramdır da... Çok sık hem PR ile hem de Propaganda ile karıştırılır. Bu 3 P’nin arasındaki farkları ve bağları bir çırpıda sayabilecek PR profesyonelinin sayısı da pek fazla değildir.
Bu arada iki şey daha dikkatimi çekti: 1- İlanda belirtilmiş olan bazı konuşmacıların isimleri, verilen web sitesinde neden yok? (Örneğin Kerem Metin) 2- Tüm konuşmacıları anladım ama rock sanatçısı (!) Hayko Cepkin ‘publicity’ veya PR’a dair ne anlatacak? Onu da sökemedim…
Ya 45 dakika geri alsaydı!..
Venezüella Devlet Başkanı yine şirin bir uygulamaya imza atmış. Ülkesinde saatleri 30 dakika geri aldırmış. Temel’in kalpazanlığa soyunmaya karar vermesi gibi… Dostlarımızın zekâ ve hoşgörülerine sığınarak anlatalım: Temel kardeşimiz paraları bastıktan sonra üzerine bir de bakmış ki, hepsi 15 YTL’lik… Çok üzülmüş. Biraz da paniklemiş. Hemen bir arkadaşına danışmış.
“Şuradaki büfeye git, ucuz bir şey al” demiş arkadaşı, “Büfedeki de senin memlekettendir…” Temel seğirtmiş büfeye, vermiş 15 YTL’yi “İki küçük su!” demiş. Büfeci hiç sesini çıkarmamış. Uzatmış iki küçük suyu ve paranın üstünü vermiş. Temel iki tane 7 YTL’liği alıp hızla uzaklaşmış oradan…
Teşbihte hata olmazmış… Ancak Chavez’in gerekçesi de harika doğrusu, “Böylece emperyalist saat diliminden çıkacağız!” … Başta erken hayata başlayan öğrenciler olmak üzere, Venezüella halkı Başkanlarının bu kararını destekliyorlarmış… İşler fazla karışmayacakmış aslında. İşlerinin bir ucu uluslar arası tarifelere değenler, “Başkan ya 45 dakika geri alsa ne yapardık”, diyormuş… Gel de bu dünya şirini Başkanı sevme…
Başkanın sözlerini dünkü Akşam’dan nakledelim: “11. Cumhurbaşkanını yeniden seçme krizini engellemek için 21 Ekimdeki referandum öncesi bir anayasa değişikliği zorunlu… Yol yakınken düzenleme yapılsın… İktidarda bu yanlışı düzeltmeye yönelik bir anlayış görürsek, memnuniyetle destekleriz!”
Baykal’ın ‘gizli ajandası’ yoksa, ki var gibi gözükmüyor; bakarsınız ilk kez bu siyasi manevra sürecinden puan alarak çıkar…
İkisi de P ile başlıyor ama...
Yeni bir eğitim, konferans, kongre, seminer dönemi başlıyor. ‘Dönemi' diyorum çünkü her nedense okulların açılması misali, bu tür organizasyonlar Ekim ayı gibi başlayıp Mayıs sonunda bitiyor. Belli ki yaz tatilinde kimse eğitilmek istemiyor. Talep olmayınca da yaz aylarında bu tür etkinlikler düzenlenmiyor.
Ekim-Kasım-Aralık, toplantı ve eğitim ayları. Geçenlerde iletişim alanında bir yenisinin daha ilanına rastladım. “PR and the Publicity” başlıklı Halkla İlişkiler Sertifika Programı.
Eğitişim Kariyer Enstitüsü tarafından düzenlenen ve 6 hafta süreceği bildirilen programın başlığı çekti önce beni... Tabii bir de düzenleyen kuruluşun adı. Eğitişim, yönetişim, yoğuşmalı kombi gibi kavramlarla pek barışık değilim. Eğitimin başlığı, tıpta birçok rahatsızlığa fayda sağlayan ama yan etkileri dolayısıyla mümkün mertebe sakınılan kortizon içerikli ‘publicity’ (görünürlük) ile PR (halkla ilişkiler) olunca da insan ürperiyor.
Konuşmacı listesi oldukça uzun. Konuşmacılar ise sektörden, çeşitli şirketlerden ve medyadan.
Elbette iyi niyetle yola çıkılmış girişimlerin arkasında durmak, katılımcıların bir kaç cümle bile öğrenecek şeyleri olmasından mutluluk duymak ve düzenleyenleri desteklemek, görevimiz. Ancak “kış meyveleri”ni anlatacağınız bir eğitime karpuz ve portakal adını koyarsanız biraz kafa karıştırır, akılda olanların da kaos içinde kaybolmalarına neden olabilirsiniz.
Publicity sadece ‘handle with care’ (dikkatle uygulanması gereken, iki yanı da keskin) bir yöntem değildir. PR’ın yanından çok daha alt sıralarda yer alması gereken bir kavramdır da... Çok sık hem PR ile hem de Propaganda ile karıştırılır. Bu 3 P’nin arasındaki farkları ve bağları bir çırpıda sayabilecek PR profesyonelinin sayısı da pek fazla değildir.
Bu arada iki şey daha dikkatimi çekti: 1- İlanda belirtilmiş olan bazı konuşmacıların isimleri, verilen web sitesinde neden yok? (Örneğin Kerem Metin) 2- Tüm konuşmacıları anladım ama rock sanatçısı (!) Hayko Cepkin ‘publicity’ veya PR’a dair ne anlatacak? Onu da sökemedim…
Ya 45 dakika geri alsaydı!..
Venezüella Devlet Başkanı yine şirin bir uygulamaya imza atmış. Ülkesinde saatleri 30 dakika geri aldırmış. Temel’in kalpazanlığa soyunmaya karar vermesi gibi… Dostlarımızın zekâ ve hoşgörülerine sığınarak anlatalım: Temel kardeşimiz paraları bastıktan sonra üzerine bir de bakmış ki, hepsi 15 YTL’lik… Çok üzülmüş. Biraz da paniklemiş. Hemen bir arkadaşına danışmış.
“Şuradaki büfeye git, ucuz bir şey al” demiş arkadaşı, “Büfedeki de senin memlekettendir…” Temel seğirtmiş büfeye, vermiş 15 YTL’yi “İki küçük su!” demiş. Büfeci hiç sesini çıkarmamış. Uzatmış iki küçük suyu ve paranın üstünü vermiş. Temel iki tane 7 YTL’liği alıp hızla uzaklaşmış oradan…
Teşbihte hata olmazmış… Ancak Chavez’in gerekçesi de harika doğrusu, “Böylece emperyalist saat diliminden çıkacağız!” … Başta erken hayata başlayan öğrenciler olmak üzere, Venezüella halkı Başkanlarının bu kararını destekliyorlarmış… İşler fazla karışmayacakmış aslında. İşlerinin bir ucu uluslar arası tarifelere değenler, “Başkan ya 45 dakika geri alsa ne yapardık”, diyormuş… Gel de bu dünya şirini Başkanı sevme…