Bayram değil, seyran değil,
Deutsche Welle bizi neden öpsün?
02 Mayıs 2019 - Yeni Şafak
Dün bizim gazete birinci sayfadan görmüş olayı. Habere necip medyamızın diğer mevkutelerinde rastlayamadım … Gözümüz aydın! Deutsche Welle (DW) yanına üç arkadaşını, BBC, France 24 ve Voice of America’yı da almış ve YouTube’da Türkçe yayın yapan bir kanal kurmuş… Kanalın adı: +90…
Türkiye’deki basını ve ifade özgürlüğünü güçlendirmeyi amaçlıyorlarmış (Bizi ne kadar da düşünüyorlar, değil mi!?)…
Resmi açıklamaya göre, gazetecilikle ilgili pek çok bilgi de bu kanal aracılığıyla sağlanacakmış… Kanalda geniş bir yelpazede sosyopolitik başlıklar ele alınacakmış… Breh, breh, breh!..
DW Genel Müdürü Peter Limbourg demiş ki “Bu, uluslararası siyaset, iş dünyası, bilim ve kültürle ilgili Türkçe konuşan izleyicilere içerik sunmak amacıyla yapılan eşsiz bir iş birliğidir”. Yani, bundan bir tane daha yok. Bize özel operasyon!
Pazartesi yapılan lansmanda, yeni kanalın Haziran 2018’de Almanya Parlamentosu’nda onaylanan “DW 2018-2021 Stratejik Planı”nın bir parçası olduğu söylenmiş. Plan’da “DW’nin Türkiye’deki sosyopolitik konularda Avrupa değerlerini temsil etmeyi amaçladığı” yer alıyormuş. Misyon belli: Bizi adam edecekler…
Limbourg,“Güvenilir bilgi sunarak izleyicilerin kendi fikirlerini şekillendirmelerini istiyoruz” demiş…
Biz, bu son iki ifadeden şunu anlıyoruz: Türkiye’nin toplumsal ve siyasi konularda Avrupa gibi düşünmesi için, kendi tezlerini değil, bizimkileri benimsemesi için Alman, Fransız, İngiliz ve Amerikan devlet medyası olarak elimizden geleni yapacağız. Bunu da size ‘tarafsızlık’ olarak yutturacağız.
Stratejik planlar, Alman meclisinde oylamalar, ilk defa Türkiye’de denenecek bir yayın ortaklığı... Şimdi bu, Batılı ülkelerin kendi tezlerinin kabul görmesi için diğer ülkelerde yürüttüğü ‘kamu diplomasisi’ ya da ‘kültür diplomasisi’ operasyonlarından biri değise nedir?
Bu operasyonlara ayrılan dev bütçeler olduğunu biliyoruz. Milyon hatta milyar dolarlar söz konusu... Bütçeler gizli de değil... İnternette kısa bir aramayla ulaşılıyor. Hollywood yapımı filmlerden bunun gibi medya operasyonlarına kadar pek çok düzlemde benzer ‘çalışmalar’ sürdürülüyor...
Kanalın gelişiminden sorumlu iki yetenekli ve ‘uygun’ Türk gazeteciden biri, Batı Alman Radyo ve Televizyon Kurumu WDR kökenli gazeteci Erkan Arıkan, Kasım 2018’den beri DW Türkçe’nin de yöneticisiymiş… Kendisi, YouTube kanalıyla ilgili olarak, güncel haber akışından çok Türkiye gündemindeki konulara daha uzun videolarla, daha ‘derin’ yaklaşacaklarını söylemiş.
DW Türkçe internet sitesinde yer alan ve Arıkan’ın Kasım ayında başladığı yeni görevin duyurusunun yapıldığı “DW’nin yeni yöneticisi Erkan Arıkan” başlıklı haberde ise aynen şöyle denmiş: “Türkiye'deki otoritelerin baskıcı önlemlere başvurmasından duyulan endişe nedeniyle bağımsız Batılı medya kuruluşları ile çalışmayı reddeden potansiyel partnerlerin sayısı giderek artıyor. Bu nedenle DW açısından kendi platformlarını güçlendirmek ve sosyal medya kanallarını geliştirmek giderek daha fazla önem kazanıyor.”
FETÖ deşifre olduğundan bu yana bazı yabancı medya organlarının bu müzahrefatla işbirlikleri kendi ‘itibarlarına’ zarar verdi. O nedenle eskisi gibi kimse at koşturamıyor. Yani ‘potansiyel partner’ olmak öyle çok kolay değil.
Hani bir söz vardır… “Bayram değil, seyran değil, eniştem beni neden öptü?”
Aslında tam da bayram ve seyran var ortada… Öyle ya, Türkiye aleyhine tekil yayın yapmaktansa kendi devletlerinin stratejisini birleştirip tek ağızdan saldırmak hem daha ekonomik hem daha etkili bulunmuş demek ki…
Yan yana gelenlere bakın: Almanya, Fransa, İngiltere ve ABD’nin istihbarat birimlerinin denetimi ve yönetimi altında faaliyet gösteren devlet radyoları…
Hangi konuda birleşiyorlar? Türkiye’ye ayar verme konusunda… Keşke yanlarına Sputnik, International Public Radio of Armenia (eski adıyla Radio Yerevan), Roj TV’yi falan da alsalarmış, bir de tabii bunların memleket içindeki yardakçılarını…
Dün bizim gazete birinci sayfadan görmüş olayı. Habere necip medyamızın diğer mevkutelerinde rastlayamadım … Gözümüz aydın! Deutsche Welle (DW) yanına üç arkadaşını, BBC, France 24 ve Voice of America’yı da almış ve YouTube’da Türkçe yayın yapan bir kanal kurmuş… Kanalın adı: +90…
Türkiye’deki basını ve ifade özgürlüğünü güçlendirmeyi amaçlıyorlarmış (Bizi ne kadar da düşünüyorlar, değil mi!?)…
Resmi açıklamaya göre, gazetecilikle ilgili pek çok bilgi de bu kanal aracılığıyla sağlanacakmış… Kanalda geniş bir yelpazede sosyopolitik başlıklar ele alınacakmış… Breh, breh, breh!..
DW Genel Müdürü Peter Limbourg demiş ki “Bu, uluslararası siyaset, iş dünyası, bilim ve kültürle ilgili Türkçe konuşan izleyicilere içerik sunmak amacıyla yapılan eşsiz bir iş birliğidir”. Yani, bundan bir tane daha yok. Bize özel operasyon!
Pazartesi yapılan lansmanda, yeni kanalın Haziran 2018’de Almanya Parlamentosu’nda onaylanan “DW 2018-2021 Stratejik Planı”nın bir parçası olduğu söylenmiş. Plan’da “DW’nin Türkiye’deki sosyopolitik konularda Avrupa değerlerini temsil etmeyi amaçladığı” yer alıyormuş. Misyon belli: Bizi adam edecekler…
Limbourg,“Güvenilir bilgi sunarak izleyicilerin kendi fikirlerini şekillendirmelerini istiyoruz” demiş…
Biz, bu son iki ifadeden şunu anlıyoruz: Türkiye’nin toplumsal ve siyasi konularda Avrupa gibi düşünmesi için, kendi tezlerini değil, bizimkileri benimsemesi için Alman, Fransız, İngiliz ve Amerikan devlet medyası olarak elimizden geleni yapacağız. Bunu da size ‘tarafsızlık’ olarak yutturacağız.
Stratejik planlar, Alman meclisinde oylamalar, ilk defa Türkiye’de denenecek bir yayın ortaklığı... Şimdi bu, Batılı ülkelerin kendi tezlerinin kabul görmesi için diğer ülkelerde yürüttüğü ‘kamu diplomasisi’ ya da ‘kültür diplomasisi’ operasyonlarından biri değise nedir?
Bu operasyonlara ayrılan dev bütçeler olduğunu biliyoruz. Milyon hatta milyar dolarlar söz konusu... Bütçeler gizli de değil... İnternette kısa bir aramayla ulaşılıyor. Hollywood yapımı filmlerden bunun gibi medya operasyonlarına kadar pek çok düzlemde benzer ‘çalışmalar’ sürdürülüyor...
Kanalın gelişiminden sorumlu iki yetenekli ve ‘uygun’ Türk gazeteciden biri, Batı Alman Radyo ve Televizyon Kurumu WDR kökenli gazeteci Erkan Arıkan, Kasım 2018’den beri DW Türkçe’nin de yöneticisiymiş… Kendisi, YouTube kanalıyla ilgili olarak, güncel haber akışından çok Türkiye gündemindeki konulara daha uzun videolarla, daha ‘derin’ yaklaşacaklarını söylemiş.
DW Türkçe internet sitesinde yer alan ve Arıkan’ın Kasım ayında başladığı yeni görevin duyurusunun yapıldığı “DW’nin yeni yöneticisi Erkan Arıkan” başlıklı haberde ise aynen şöyle denmiş: “Türkiye'deki otoritelerin baskıcı önlemlere başvurmasından duyulan endişe nedeniyle bağımsız Batılı medya kuruluşları ile çalışmayı reddeden potansiyel partnerlerin sayısı giderek artıyor. Bu nedenle DW açısından kendi platformlarını güçlendirmek ve sosyal medya kanallarını geliştirmek giderek daha fazla önem kazanıyor.”
FETÖ deşifre olduğundan bu yana bazı yabancı medya organlarının bu müzahrefatla işbirlikleri kendi ‘itibarlarına’ zarar verdi. O nedenle eskisi gibi kimse at koşturamıyor. Yani ‘potansiyel partner’ olmak öyle çok kolay değil.
Hani bir söz vardır… “Bayram değil, seyran değil, eniştem beni neden öptü?”
Aslında tam da bayram ve seyran var ortada… Öyle ya, Türkiye aleyhine tekil yayın yapmaktansa kendi devletlerinin stratejisini birleştirip tek ağızdan saldırmak hem daha ekonomik hem daha etkili bulunmuş demek ki…
Yan yana gelenlere bakın: Almanya, Fransa, İngiltere ve ABD’nin istihbarat birimlerinin denetimi ve yönetimi altında faaliyet gösteren devlet radyoları…
Hangi konuda birleşiyorlar? Türkiye’ye ayar verme konusunda… Keşke yanlarına Sputnik, International Public Radio of Armenia (eski adıyla Radio Yerevan), Roj TV’yi falan da alsalarmış, bir de tabii bunların memleket içindeki yardakçılarını…