BBC, ‘maymun’ krizini nasıl aştı?
01 Haziran 2019 - Marketing Türkiye
Örnek bir vaka var elimizde. Doğru ve yanlış iki davranışı barındıran cinsten örnek bir vaka.
İngiliz sunucu ve komedi yazarı Danny Baker, kariyeri boyunca radyo ve televizyonlarda sunuculuk yapmış, gazetecilik geçmişi de olan biri. Yani deneyimli bir iletişimci.
Mayıs ayı başında, belki de kariyerinin en büyük hatasını yaptı. Bir tweet’le BBC Radio 5’teki işinden ve itibarından oldu.
Kraliyet ailesinin nişan, düğün ve doğum haberleri ile bunlarla ilgili gelenek ve seremoniler, hem kraliyet ailesi hem de İngiltere açısından çok önemli halkla ilişkiler etkinlileri olarak ele alınıyor. Öyle olunca sadece kraliyet yanlısı İngilizler değil, tüm dünyadan meraklılar bu haberleri ‘dört gözle’ bekliyor.
Son haber, İngiltere Prensi Harry ve Amerikalı siyahî eşi Meghan Markle’ın ilk çocuklarının doğumuydu. Mayıs ayının ilk haftasında doğan bebeği görebilmek için çiftin çocuklarıyla hastaneden ayrılması bekleniyordu.
Baker da bu gündemden geri kalmak istemeyerek bir tweet paylaştı. Tweet’de smokin giydirilmiş bir şempanzenin elinden tutan çiftin fotoğrafının altına, “Kraliyet bebeği hastaneden ayrılıyor” ifadesini yazdı.
Baker’ın ırkçı bulunan paylaşımı tahmin edileceği gibi büyük tepki aldı. Bildiğiniz üzere iletişim terminolojisinde buna ‘kendi krizini yaratmak’ deniyor. Baker’ın tanınır bir kişi olması, BBC için çalışması, kraliyet ailesinin tüm dünyada takip ediliyor olması da krizin yayılma alanı üzerinde doğal olarak çarpan etkisi yapıyor. Üstelik Baker’ın krizinin BBC’nin krizine dönüşme ihtimali de büyük.
Irkçılıkla suçlanan Baker özür dilemiş. Ancak bu yaklaşımı halk nezdinde etkili olmamış. BBC’ye Baker’ın işine son verilmesi için çağrılar yağmaya devam etmiş...
Bunun üzerine BBC Radio 5 yöneticisi Jonathan Wall, çalışanlara gönderdiği e-postada şunları yazmış:“Danny sosyal medyada ciddi bir değerlendirme hatası yaptı ve bu bizim radyoda savunduğumuz değerlere aykırı. Danny parlak bir yayıncı ancak artık bizimle haftalık program yapmayacak” .
Biraz geç kalsa da, Baker’ın işine son vermesiyle BBC, krizi kendi adına kontrol altına alabilmeyi başardı. Aksi takdirde, Baker’a yakıştırılan ‘ırkçı’ ifadesinin BBC için de kullanılacağı ve itibar kaybına yol açacağı ortadaydı...
Yetkili bir ismin bir açıklama yapması da ‘kriz yönetimi iletişimi’ bakımından yerinde bir hamle tabii.
Hakkını vermek lazım ki, BBC’nin bilgilendirmeyi önce kendi çalışanlarına yapmış olması da etkili bir yaklaşım olmuş.
Kurumlarda ‘iç iletişim’ yani çalışanlarla yönetim arasındaki ilişki ve iletişim büyük önem taşıyor. Markanın güvenilirliği ve itibarı açısından çalışanların hakkınızda yaptığı yorumlar çok etkili. O nedenle kurum ve kuruluşların, ortada bir kriz olsun ya da olmasın alınan önemli kararlar ve uygulamalar konusunda çalışanlarını öncelikli olarak bilgilendirmeleri, ‘kritik başarı faktörü’ olarak kabul ediliyor. Tabii bu, yalnız iyi haberler için değil, olumsuz haberler için de geçerli.
Baker’ın yanlış davranışıyla yol açtığı kendi krizini BBC’nin yönetme biçimi gözden kaçırılmaması gereken bir ‘kriz yönetimi iletişimi’ örneği...
Kamu spotu budur işte!
Devlet, kendisini ifade ederken genelde zorlanır. Başarılı bir kamu spotuna kolay kolay rastlayamazsınız. Ya devlet harcama yapmaktan kaçınır, yavan bir şey çıkar ortaya; ya her şeyi söylemek isterken ‘kilit mesaj’ arada kaynar; ya da öyle bir didaktik ‘ses tonu’ (tone of voice) kullanır ki ikna edicilikten uzaklaşır ve iticilikten sınıf kalır…
Bu nedenle Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ‘Genç Gönüllüler’ filmi, yukarıda sözünü ettiğimiz önyargılarımızın tamamını yıkıp geçti…
Açılışta, büyük ekranda oyun oynayan bir genç görürüz… “Ben bir kahramanım” der… Sahne değişirken devam eder: “Ama sadece sanal değil”… Yeni sahnede aynı çocuğu bir halk koşusunda elinden tuttuğu bir down sendromlu çocukla koşarken görürüz…
Sahne değişir. Genç bir kız, sırt çantasına birer ikişer eşyalarını koymaktadır. Annesi kapısına vururken seslenir: “Odanı topladın mı?..” Genç kız evden ayrılırken dış ses olarak şu cümleleri söylediğini duyarız: “Daha değil!.. Ama çöpleri topladım!” Bu cümle sahneye düşerken, genç kızı arkadaşlarıyla sahilde çöp toplarken görürüz…
Üçüncü örnek, bir delikanlıdır. Geç saatte arkadaşının motosikletinin arkasında eve dönmektedir. O saate kadar uyumayıp kendisini bekleyen babası sorar: “Bu saate kadar sen neredeydin?” Delikanlı cevap verir: “Arkadaşlarımlaydım, baba!..” Aynı anda gerçeği görürüz. Delikanlı kimsesiz çocuklara masal kitabı okumaktadır!
Genç, salonda ayaklarını kanepeye dayamış, yerde sırtüstü yatarken cep telefonuyla bir şeyler yapmaktadır. Babası gelir ve serzenişte bulunu: “Bir baltaya sap ol be oğlum!..” Gencin kafa sesi şöyledir: “Önce ağacını dikeyim de!..” Bir sonraki sahnede gençleri hep birlikte ağaç dikme etkinliğinde görürüz…
Beşinci örneğimiz genişçe kapalı bir mekânda selfie çeken bir genç kzımızdır: “Hiçbir şeyi bir-iki ‘like’ için yapmıyorum… Daha çok ‘like’ için yapıyorum!” Daha sonraki sahnede kızımızı yaşlılar evinde yaşlılarla eğlenip dans ederken görürüz!
Bu beş gencin faaliyetlerini izlerken pack shot başlar: “Sen de 2019 Gönüllülük Yılı’nda dünyaya, çevrene kayıtsız kalma! Gönüllü kal! Her şeyi gönlümüzle, gönlümüzce yapıyoruz. Yaşayacağımız dünyayı bugünden güzelleştiriyoruz.” O anda bir büyük sesi duyulur: “Gençlik işte!..” Genç kız hemen cevap verir: “Hayır, Gençlik iş’te!.. Hadi gel, sen de gönül ver!”
Sonra ekranda web sitesinin adresi ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın amblemi belirir: www.gencgonulluler.gov.tr
Algı yönetimi açısından, çalışmadığı özellikle bizim ülkemizde defalarca kanıtlanmış olan ‘emir kipindeki’ slogan tarzı sözler dışında, çekimi, oyunculuğu, senaryosu, müziğiyle dört başı mamur bir kamu spotu olmuş. Hem de örnek alınacak kadar başarılı devlet işi!
İngiliz sunucu ve komedi yazarı Danny Baker, kariyeri boyunca radyo ve televizyonlarda sunuculuk yapmış, gazetecilik geçmişi de olan biri. Yani deneyimli bir iletişimci.
Mayıs ayı başında, belki de kariyerinin en büyük hatasını yaptı. Bir tweet’le BBC Radio 5’teki işinden ve itibarından oldu.
Kraliyet ailesinin nişan, düğün ve doğum haberleri ile bunlarla ilgili gelenek ve seremoniler, hem kraliyet ailesi hem de İngiltere açısından çok önemli halkla ilişkiler etkinlileri olarak ele alınıyor. Öyle olunca sadece kraliyet yanlısı İngilizler değil, tüm dünyadan meraklılar bu haberleri ‘dört gözle’ bekliyor.
Son haber, İngiltere Prensi Harry ve Amerikalı siyahî eşi Meghan Markle’ın ilk çocuklarının doğumuydu. Mayıs ayının ilk haftasında doğan bebeği görebilmek için çiftin çocuklarıyla hastaneden ayrılması bekleniyordu.
Baker da bu gündemden geri kalmak istemeyerek bir tweet paylaştı. Tweet’de smokin giydirilmiş bir şempanzenin elinden tutan çiftin fotoğrafının altına, “Kraliyet bebeği hastaneden ayrılıyor” ifadesini yazdı.
Baker’ın ırkçı bulunan paylaşımı tahmin edileceği gibi büyük tepki aldı. Bildiğiniz üzere iletişim terminolojisinde buna ‘kendi krizini yaratmak’ deniyor. Baker’ın tanınır bir kişi olması, BBC için çalışması, kraliyet ailesinin tüm dünyada takip ediliyor olması da krizin yayılma alanı üzerinde doğal olarak çarpan etkisi yapıyor. Üstelik Baker’ın krizinin BBC’nin krizine dönüşme ihtimali de büyük.
Irkçılıkla suçlanan Baker özür dilemiş. Ancak bu yaklaşımı halk nezdinde etkili olmamış. BBC’ye Baker’ın işine son verilmesi için çağrılar yağmaya devam etmiş...
Bunun üzerine BBC Radio 5 yöneticisi Jonathan Wall, çalışanlara gönderdiği e-postada şunları yazmış:“Danny sosyal medyada ciddi bir değerlendirme hatası yaptı ve bu bizim radyoda savunduğumuz değerlere aykırı. Danny parlak bir yayıncı ancak artık bizimle haftalık program yapmayacak” .
Biraz geç kalsa da, Baker’ın işine son vermesiyle BBC, krizi kendi adına kontrol altına alabilmeyi başardı. Aksi takdirde, Baker’a yakıştırılan ‘ırkçı’ ifadesinin BBC için de kullanılacağı ve itibar kaybına yol açacağı ortadaydı...
Yetkili bir ismin bir açıklama yapması da ‘kriz yönetimi iletişimi’ bakımından yerinde bir hamle tabii.
Hakkını vermek lazım ki, BBC’nin bilgilendirmeyi önce kendi çalışanlarına yapmış olması da etkili bir yaklaşım olmuş.
Kurumlarda ‘iç iletişim’ yani çalışanlarla yönetim arasındaki ilişki ve iletişim büyük önem taşıyor. Markanın güvenilirliği ve itibarı açısından çalışanların hakkınızda yaptığı yorumlar çok etkili. O nedenle kurum ve kuruluşların, ortada bir kriz olsun ya da olmasın alınan önemli kararlar ve uygulamalar konusunda çalışanlarını öncelikli olarak bilgilendirmeleri, ‘kritik başarı faktörü’ olarak kabul ediliyor. Tabii bu, yalnız iyi haberler için değil, olumsuz haberler için de geçerli.
Baker’ın yanlış davranışıyla yol açtığı kendi krizini BBC’nin yönetme biçimi gözden kaçırılmaması gereken bir ‘kriz yönetimi iletişimi’ örneği...
Kamu spotu budur işte!
Devlet, kendisini ifade ederken genelde zorlanır. Başarılı bir kamu spotuna kolay kolay rastlayamazsınız. Ya devlet harcama yapmaktan kaçınır, yavan bir şey çıkar ortaya; ya her şeyi söylemek isterken ‘kilit mesaj’ arada kaynar; ya da öyle bir didaktik ‘ses tonu’ (tone of voice) kullanır ki ikna edicilikten uzaklaşır ve iticilikten sınıf kalır…
Bu nedenle Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ‘Genç Gönüllüler’ filmi, yukarıda sözünü ettiğimiz önyargılarımızın tamamını yıkıp geçti…
Açılışta, büyük ekranda oyun oynayan bir genç görürüz… “Ben bir kahramanım” der… Sahne değişirken devam eder: “Ama sadece sanal değil”… Yeni sahnede aynı çocuğu bir halk koşusunda elinden tuttuğu bir down sendromlu çocukla koşarken görürüz…
Sahne değişir. Genç bir kız, sırt çantasına birer ikişer eşyalarını koymaktadır. Annesi kapısına vururken seslenir: “Odanı topladın mı?..” Genç kız evden ayrılırken dış ses olarak şu cümleleri söylediğini duyarız: “Daha değil!.. Ama çöpleri topladım!” Bu cümle sahneye düşerken, genç kızı arkadaşlarıyla sahilde çöp toplarken görürüz…
Üçüncü örnek, bir delikanlıdır. Geç saatte arkadaşının motosikletinin arkasında eve dönmektedir. O saate kadar uyumayıp kendisini bekleyen babası sorar: “Bu saate kadar sen neredeydin?” Delikanlı cevap verir: “Arkadaşlarımlaydım, baba!..” Aynı anda gerçeği görürüz. Delikanlı kimsesiz çocuklara masal kitabı okumaktadır!
Genç, salonda ayaklarını kanepeye dayamış, yerde sırtüstü yatarken cep telefonuyla bir şeyler yapmaktadır. Babası gelir ve serzenişte bulunu: “Bir baltaya sap ol be oğlum!..” Gencin kafa sesi şöyledir: “Önce ağacını dikeyim de!..” Bir sonraki sahnede gençleri hep birlikte ağaç dikme etkinliğinde görürüz…
Beşinci örneğimiz genişçe kapalı bir mekânda selfie çeken bir genç kzımızdır: “Hiçbir şeyi bir-iki ‘like’ için yapmıyorum… Daha çok ‘like’ için yapıyorum!” Daha sonraki sahnede kızımızı yaşlılar evinde yaşlılarla eğlenip dans ederken görürüz!
Bu beş gencin faaliyetlerini izlerken pack shot başlar: “Sen de 2019 Gönüllülük Yılı’nda dünyaya, çevrene kayıtsız kalma! Gönüllü kal! Her şeyi gönlümüzle, gönlümüzce yapıyoruz. Yaşayacağımız dünyayı bugünden güzelleştiriyoruz.” O anda bir büyük sesi duyulur: “Gençlik işte!..” Genç kız hemen cevap verir: “Hayır, Gençlik iş’te!.. Hadi gel, sen de gönül ver!”
Sonra ekranda web sitesinin adresi ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın amblemi belirir: www.gencgonulluler.gov.tr
Algı yönetimi açısından, çalışmadığı özellikle bizim ülkemizde defalarca kanıtlanmış olan ‘emir kipindeki’ slogan tarzı sözler dışında, çekimi, oyunculuğu, senaryosu, müziğiyle dört başı mamur bir kamu spotu olmuş. Hem de örnek alınacak kadar başarılı devlet işi!