Bedeller yılı
29 Aralık 2020 - Yeni Şafak
Whatsapp gruplarında “2020’nin en iyi anları” başlığıyla bir mesaj dolaşıyor… Video gibi görünen, üzerinde ‘oynat’ tuşu bulunan mesaja tıklıyorsunuz ama hiçbir şey olmuyor… Ne görüntü değişiyor ne de bir ses var… “2020’de iyi bir şey olmadı” demenin esprili bir yolu…
Espriye itirazımız yok ama bu kadar da karamsar değiliz tabii… Aşıların ve tedbirlerin etkisiyle koronavirüs pandemisini ve getirdiği tüm sıkıntıları geride bıraktığımızda, bu süreci toplumsal düzlemdeki kazanımlarıyla tahlil etmemiz de mümkün olacaktır…
Başlıkta da belirttiğimiz gibi, 2020 yılı ülkemizin pek çok açıdan bedel ödediği bir yıl oldu…
2009 yılında Davos’taki haklı “one minute!” çıkışına kadar Batı’nın öve öve bitiremediği Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelen düşmanlık, 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimi, 15 Temmuz askeri darbe girişimi ve Gezi olayları ile istediğini elde edemeyenler tarafından bu kez finans sistemini çökerterek hükümetimize boyun eğdirmek için yapılan dış müdahalelerde vücut buldu…
2020 yılına tüm bu girişimlerin tortularının temizlendiği, Yeni Ekonomi Programı’nın (YEP) işletilmesiyle öngörülen Dengelenme ve Disiplin süreçlerinin tamamlandığı ve sıranın nihayet Değişim’e geldiği pozitif bir başlangıç yapmıştık…
Buna karşılık ‘Türkiye’nin millî bağımsızlık mücadelesi’ politikalarını ödünsüz sürdürmesinin mutlaka bir bedeli olacaktı…
Doğu Akdeniz ve Libya politikalarımız başta olmak üzere Suriye sınırındaki güvenliğimizi temin edici faaliyetlerimiz, S 400’lerin satın alınması, Dağlık Karabağ meselesi, Karadeniz’deki enerji arama çalışmalarımız, ‘tam bağımsızlığımız’ ve ‘bölgesel üstü’ (transregional) konumumuzun altını çizse de uluslararası rekabeti de tetikledi… Yolumuza taş konulmakta gecikilmedi…
Ancak şartlar ne olursa olsun, bize hangi bedeller ödetilmek istenirse istensin geri adım atmıyoruz. Batı’nın güdümünde hareket edilen dönem artık çok geride kalmıştır. Millî bağımsızlığın üst politika olarak belirlendiği, ülkemizin çıkarlarından, uluslararası hukuktan doğan haklarından ödün verilmediği ve bunların ihlal edilmesine karşı ciddi tavırların ortaya konulduğu bir süreçteyiz…
Bu sürecin her ne kadar ‘ABD yaptırımları’ gibi sonuçları olsa da ülkemizin önemi ve bir müttefik olarak vazgeçilmezliği de ortadadır. Yunanistan ve Kıbrıs’ın ülkemize uygulanmasını talep ettikleri ağır yaptırımlar ile silah ambargosu kararlarının AB Liderler Zirvesi’nde kabul görmemesi, liderlerin Türkiye ile “pozitif gündeme geri dönülmesi” arzularını dile getirmeleri bunun en önemli göstergelerindendir.
Öte yandan Angela Merkel’in deyişiyle “İnsanlık tarihinin karşılaştığı en büyük kriz” olan koronavirüs pandemisi tüm dünya ekonomileri gibi bizimkini de etkiledi… Bu etkilerin hizmet başta olmak üzere pek çok sektörde oluşturduğu hasara, diğer bir deyişle bedellere zaman zaman değindik. Sarsılan kesimlerden biri de kuşkusuz sanatçılardı… Müzisyenlerden dublaj sanatçılarına, tiyatro, sinema ve dizi oyuncularından opera ve bale gibi sahne performansına dayalı alanlarda çalışanlara kadar pek çok kesim hayli sıkıntıda…
Pandemi tedbirleri nedeniyle bu sanatçıların bir kısmı için ciddi bir gelir kaynağı olan yılbaşı ekonomisi de bu sene bekleneni veremeyecek… Bazı sanatçıların tüm sermayeleri olan enstrümanlarını sattıklarını, 100 kadar sanatçının intihar ettiği haberlerini üzülerek duyuyoruz…
Şirketteki arkadaşlar Cumartesi günü Bahçeşehir Üniversitesi’nin (BAU) yeni açılan Konservatuar’ı tarafından düzenlenen “Yeni (A)normalde Müzik ve Sahne Sanatları” başlıklı webinara ait notları paylaştılar… Farklı alanlardan sanatçılar ve meslek örgütü temsilcilerinin katıldığı toplantıda, sanat dünyasında mesleki örgütlenmenin yetersizliği ve bu nedenle karar verici mekanizmalarda gerektiği kadar temsil edilmemeleri bir tespit olarak sunulmuş…
BAU Konservatuar Dış İlişkiler Koordinatörü Dr. Ömer Vatanartıran, yaptığı akademik çalışmayla hayli önemli tespitleri dile getirmiş. Vatanartıran’ın pandeminin ‘seslendirme sektörü’ üstüne etkilerinin ölçüldüğü araştırmasının sonuçları, sokak şarkıcılarından günübirlik çalışan pek çok alandaki sanatçının da sorunlarını temsil eder nitelikte...
Vatanartıran’ın tespitlerine göre, sigortasız ve az gelirle sezonluk geçici iş ve proje odaklı çalışan bu kesim, kendini yalnız hisseden, güvencesiz, en ufak bir sarsıntıda batmaya mahkûm, kişisel gelişim ve eğitim olanaklarından yoksun bir sınıf anlamına geliyor. Koronavirüsün çok ağır ödettiği bedellerden biri de bu oldu maalesef…
Ancak hem bahsettiğimiz toplantıdaki konuşmacıların hem de konuyu birlikte irdelediğimiz sanatçı dostlarımızın da altını çizdiği gibi sanatçıların kendilerini temsil eden meslek örgütleri çatısı altında ‘aktif olarak’ bir araya gelmeleri bu sorunların aşılması için çok ciddi bir eşik olabilir…
Whatsapp gruplarında “2020’nin en iyi anları” başlığıyla bir mesaj dolaşıyor… Video gibi görünen, üzerinde ‘oynat’ tuşu bulunan mesaja tıklıyorsunuz ama hiçbir şey olmuyor… Ne görüntü değişiyor ne de bir ses var… “2020’de iyi bir şey olmadı” demenin esprili bir yolu…
Espriye itirazımız yok ama bu kadar da karamsar değiliz tabii… Aşıların ve tedbirlerin etkisiyle koronavirüs pandemisini ve getirdiği tüm sıkıntıları geride bıraktığımızda, bu süreci toplumsal düzlemdeki kazanımlarıyla tahlil etmemiz de mümkün olacaktır…
Başlıkta da belirttiğimiz gibi, 2020 yılı ülkemizin pek çok açıdan bedel ödediği bir yıl oldu…
2009 yılında Davos’taki haklı “one minute!” çıkışına kadar Batı’nın öve öve bitiremediği Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelen düşmanlık, 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimi, 15 Temmuz askeri darbe girişimi ve Gezi olayları ile istediğini elde edemeyenler tarafından bu kez finans sistemini çökerterek hükümetimize boyun eğdirmek için yapılan dış müdahalelerde vücut buldu…
2020 yılına tüm bu girişimlerin tortularının temizlendiği, Yeni Ekonomi Programı’nın (YEP) işletilmesiyle öngörülen Dengelenme ve Disiplin süreçlerinin tamamlandığı ve sıranın nihayet Değişim’e geldiği pozitif bir başlangıç yapmıştık…
Buna karşılık ‘Türkiye’nin millî bağımsızlık mücadelesi’ politikalarını ödünsüz sürdürmesinin mutlaka bir bedeli olacaktı…
Doğu Akdeniz ve Libya politikalarımız başta olmak üzere Suriye sınırındaki güvenliğimizi temin edici faaliyetlerimiz, S 400’lerin satın alınması, Dağlık Karabağ meselesi, Karadeniz’deki enerji arama çalışmalarımız, ‘tam bağımsızlığımız’ ve ‘bölgesel üstü’ (transregional) konumumuzun altını çizse de uluslararası rekabeti de tetikledi… Yolumuza taş konulmakta gecikilmedi…
Ancak şartlar ne olursa olsun, bize hangi bedeller ödetilmek istenirse istensin geri adım atmıyoruz. Batı’nın güdümünde hareket edilen dönem artık çok geride kalmıştır. Millî bağımsızlığın üst politika olarak belirlendiği, ülkemizin çıkarlarından, uluslararası hukuktan doğan haklarından ödün verilmediği ve bunların ihlal edilmesine karşı ciddi tavırların ortaya konulduğu bir süreçteyiz…
Bu sürecin her ne kadar ‘ABD yaptırımları’ gibi sonuçları olsa da ülkemizin önemi ve bir müttefik olarak vazgeçilmezliği de ortadadır. Yunanistan ve Kıbrıs’ın ülkemize uygulanmasını talep ettikleri ağır yaptırımlar ile silah ambargosu kararlarının AB Liderler Zirvesi’nde kabul görmemesi, liderlerin Türkiye ile “pozitif gündeme geri dönülmesi” arzularını dile getirmeleri bunun en önemli göstergelerindendir.
Öte yandan Angela Merkel’in deyişiyle “İnsanlık tarihinin karşılaştığı en büyük kriz” olan koronavirüs pandemisi tüm dünya ekonomileri gibi bizimkini de etkiledi… Bu etkilerin hizmet başta olmak üzere pek çok sektörde oluşturduğu hasara, diğer bir deyişle bedellere zaman zaman değindik. Sarsılan kesimlerden biri de kuşkusuz sanatçılardı… Müzisyenlerden dublaj sanatçılarına, tiyatro, sinema ve dizi oyuncularından opera ve bale gibi sahne performansına dayalı alanlarda çalışanlara kadar pek çok kesim hayli sıkıntıda…
Pandemi tedbirleri nedeniyle bu sanatçıların bir kısmı için ciddi bir gelir kaynağı olan yılbaşı ekonomisi de bu sene bekleneni veremeyecek… Bazı sanatçıların tüm sermayeleri olan enstrümanlarını sattıklarını, 100 kadar sanatçının intihar ettiği haberlerini üzülerek duyuyoruz…
Şirketteki arkadaşlar Cumartesi günü Bahçeşehir Üniversitesi’nin (BAU) yeni açılan Konservatuar’ı tarafından düzenlenen “Yeni (A)normalde Müzik ve Sahne Sanatları” başlıklı webinara ait notları paylaştılar… Farklı alanlardan sanatçılar ve meslek örgütü temsilcilerinin katıldığı toplantıda, sanat dünyasında mesleki örgütlenmenin yetersizliği ve bu nedenle karar verici mekanizmalarda gerektiği kadar temsil edilmemeleri bir tespit olarak sunulmuş…
BAU Konservatuar Dış İlişkiler Koordinatörü Dr. Ömer Vatanartıran, yaptığı akademik çalışmayla hayli önemli tespitleri dile getirmiş. Vatanartıran’ın pandeminin ‘seslendirme sektörü’ üstüne etkilerinin ölçüldüğü araştırmasının sonuçları, sokak şarkıcılarından günübirlik çalışan pek çok alandaki sanatçının da sorunlarını temsil eder nitelikte...
Vatanartıran’ın tespitlerine göre, sigortasız ve az gelirle sezonluk geçici iş ve proje odaklı çalışan bu kesim, kendini yalnız hisseden, güvencesiz, en ufak bir sarsıntıda batmaya mahkûm, kişisel gelişim ve eğitim olanaklarından yoksun bir sınıf anlamına geliyor. Koronavirüsün çok ağır ödettiği bedellerden biri de bu oldu maalesef…
Ancak hem bahsettiğimiz toplantıdaki konuşmacıların hem de konuyu birlikte irdelediğimiz sanatçı dostlarımızın da altını çizdiği gibi sanatçıların kendilerini temsil eden meslek örgütleri çatısı altında ‘aktif olarak’ bir araya gelmeleri bu sorunların aşılması için çok ciddi bir eşik olabilir…