Beklenti yönetimindeki ince çizgi
25 mart 2021 - Yeni Şafak
Türkiye’de son iki, hatta üç günün ağırlıklı gündemi, AK Parti 7. Olağan Büyük Kongresi… TV’lerde, gazetelerde, sosyal medyadan yapılan canlı yayınlarda pek çok uzman, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kongredeki konuşmasının satır aralarını okumaya, kendi uzmanlıklarına göre yorumlamaya çalıştılar…
Biz de kendi penceremizi açalım… Cumhurbaşkanı’nın ‘söylemine’ iletişim boyutunda yaklaşalım… Aslına bakarsanız, konuşmanın özeti şu: Erdoğan, beklenti çıtasını çok yükseğe koydu. 2053 yılı vurgusu son derece kuvvetliydi.
Literatüre “Future Expectations Management” olarak geçmiş ‘gelecek beklentilerinin yönetimi’ için siyasilerin bir numaralı işidir, denilebilir. Çünkü siyaset, vaat üzerine kurulu bir iletişimi içerir… Ancak “Vaadi yüksek tut, sonrası Allah kerim” yaklaşımıyla yapılamaz… Tarihte bunu da deneyenler oldu tabii ama sonuçları hatıralardadır… Muhalefetin arkasına güven unsurunu alamadan ortaya attığı vaatlerin de bir ağırlığının olmadığını, seçim ve anket sonuçları gösteriyor.
Vaat ile güven arasında kuvvetli bir ilişki vardır… Kimin hangi vaadine inanılacağını ‘güven faktörü’ belirlemektedir… Vaadi duyduğu anda beyin hızlı bir tarama yapar: “Geçmiş tecrübelerim karşımdaki kişinin sözünü tutması konusunda bana neler diyor?”... “Bu vaatleri yerine getirebilecek altyapı ve donanımı mevcut mu?”…
AK Parti hükümetleri bugüne kadar vaatlerini yerine getirme konusunda ciddi bir sorunla karşılaşmadılar… Bu da onların ‘güven’ kazanmasının en önemli sebebi oldu… Sonuçlar da 18 yıl boyunca seçimlere yansıdı…
Genel kural şudur: Verilen vaat ile oluşan beklenti birebir karşılandığında, algı ‘nötr’ yani vasattır… Beklentinin vaat ile çok yukarı çekildiği, ancak karşılanamadığı durumlarda sonuç, düş kırıklığıdır. İletişimin temel amacı ise ‘beklentinin üzerinde’ bir algılamanın oluşmasını, yani tatmin duygusunu sağlayabilmektir…
Beklentinin doğru yönetilemediği durumlarda Dolmabahçe Sarayı’nın tapusunu çıkarıp hediye etseniz “Ama ben Topkapı Sarayı’nı bekliyordum” gibi memnuniyetsizlik belirten bir cümleyle karşılaşabilirsiniz…
Bu nedenle, Cumhurbaşkanı’nın dünkü konuşmasında, bundan sonraki siyaset ve siyasi iletişim politikalarının ‘ana ekseni’ ortaya konuldu. Sayısı artırılan MKYK üyelerine büyük sorumluluk devredildi. Yolları açık olsun…
Örnek bir MİT hikâyesi
Görsellik, algılamanın yüzde 65’idir. İletişimin her türünde mesajları görsel boyutta, hatta müzik eşliğinde iletmek hem etkiyi artırır hem de kalıcılığı sağlar. Bu bağlamda sinema çok büyük bir işlev görür.
WorldPost Yazı İşleri Müdürü, NPQ eski yayıncısı Nathan Gardels boşuna “CIA, çok pahalı ve riskli olduğu için artık ABD askerlerini değil, Hollywood ve MTV’yi gönderiyor” dememişti…
Sinemada, yapımı ‘en zor’ filmler de casusluk ve polisiye türündekilerdir. Neden? Çünkü, pek çok alanda faklı bilgi birikimi sahibi olmayı gerektirir. O nedenle, Türkiye’de bu türdeki başarılı örneklere kavuşmamız yıllar aldı.
Eşkıya, Av Mevsimi, Nefes, Dağ, Börü, Şahsiyet… Şimdi de üçüncü bölümü TRT’de yayınlanan dizisi Teşkilat, türünün ‘en iyi’ örneklerinden biri olarak popüler kültür tarihinde yerini alacak…
Diziyi, yakında 10 yaşında olacak oğlumla birlikte izliyoruz… Kilit mesajlar, kendisine Herhangi bir açıklama yapmama gerek kalmayacak kadar net. Bugüne kadar sadece CIA, FBI güzellemesi izlemiş olan kuşaklar için müthiş bir MİT hikâyesi… Kaydedip, gelecek kuşaklar için saklanacak bir çalışma olmuş… Düşünen ve uygulayanların zihinlerine ve ellerine sağlık…
Türkiye’de son iki, hatta üç günün ağırlıklı gündemi, AK Parti 7. Olağan Büyük Kongresi… TV’lerde, gazetelerde, sosyal medyadan yapılan canlı yayınlarda pek çok uzman, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kongredeki konuşmasının satır aralarını okumaya, kendi uzmanlıklarına göre yorumlamaya çalıştılar…
Biz de kendi penceremizi açalım… Cumhurbaşkanı’nın ‘söylemine’ iletişim boyutunda yaklaşalım… Aslına bakarsanız, konuşmanın özeti şu: Erdoğan, beklenti çıtasını çok yükseğe koydu. 2053 yılı vurgusu son derece kuvvetliydi.
Literatüre “Future Expectations Management” olarak geçmiş ‘gelecek beklentilerinin yönetimi’ için siyasilerin bir numaralı işidir, denilebilir. Çünkü siyaset, vaat üzerine kurulu bir iletişimi içerir… Ancak “Vaadi yüksek tut, sonrası Allah kerim” yaklaşımıyla yapılamaz… Tarihte bunu da deneyenler oldu tabii ama sonuçları hatıralardadır… Muhalefetin arkasına güven unsurunu alamadan ortaya attığı vaatlerin de bir ağırlığının olmadığını, seçim ve anket sonuçları gösteriyor.
Vaat ile güven arasında kuvvetli bir ilişki vardır… Kimin hangi vaadine inanılacağını ‘güven faktörü’ belirlemektedir… Vaadi duyduğu anda beyin hızlı bir tarama yapar: “Geçmiş tecrübelerim karşımdaki kişinin sözünü tutması konusunda bana neler diyor?”... “Bu vaatleri yerine getirebilecek altyapı ve donanımı mevcut mu?”…
AK Parti hükümetleri bugüne kadar vaatlerini yerine getirme konusunda ciddi bir sorunla karşılaşmadılar… Bu da onların ‘güven’ kazanmasının en önemli sebebi oldu… Sonuçlar da 18 yıl boyunca seçimlere yansıdı…
Genel kural şudur: Verilen vaat ile oluşan beklenti birebir karşılandığında, algı ‘nötr’ yani vasattır… Beklentinin vaat ile çok yukarı çekildiği, ancak karşılanamadığı durumlarda sonuç, düş kırıklığıdır. İletişimin temel amacı ise ‘beklentinin üzerinde’ bir algılamanın oluşmasını, yani tatmin duygusunu sağlayabilmektir…
Beklentinin doğru yönetilemediği durumlarda Dolmabahçe Sarayı’nın tapusunu çıkarıp hediye etseniz “Ama ben Topkapı Sarayı’nı bekliyordum” gibi memnuniyetsizlik belirten bir cümleyle karşılaşabilirsiniz…
Bu nedenle, Cumhurbaşkanı’nın dünkü konuşmasında, bundan sonraki siyaset ve siyasi iletişim politikalarının ‘ana ekseni’ ortaya konuldu. Sayısı artırılan MKYK üyelerine büyük sorumluluk devredildi. Yolları açık olsun…
Örnek bir MİT hikâyesi
Görsellik, algılamanın yüzde 65’idir. İletişimin her türünde mesajları görsel boyutta, hatta müzik eşliğinde iletmek hem etkiyi artırır hem de kalıcılığı sağlar. Bu bağlamda sinema çok büyük bir işlev görür.
WorldPost Yazı İşleri Müdürü, NPQ eski yayıncısı Nathan Gardels boşuna “CIA, çok pahalı ve riskli olduğu için artık ABD askerlerini değil, Hollywood ve MTV’yi gönderiyor” dememişti…
Sinemada, yapımı ‘en zor’ filmler de casusluk ve polisiye türündekilerdir. Neden? Çünkü, pek çok alanda faklı bilgi birikimi sahibi olmayı gerektirir. O nedenle, Türkiye’de bu türdeki başarılı örneklere kavuşmamız yıllar aldı.
Eşkıya, Av Mevsimi, Nefes, Dağ, Börü, Şahsiyet… Şimdi de üçüncü bölümü TRT’de yayınlanan dizisi Teşkilat, türünün ‘en iyi’ örneklerinden biri olarak popüler kültür tarihinde yerini alacak…
Diziyi, yakında 10 yaşında olacak oğlumla birlikte izliyoruz… Kilit mesajlar, kendisine Herhangi bir açıklama yapmama gerek kalmayacak kadar net. Bugüne kadar sadece CIA, FBI güzellemesi izlemiş olan kuşaklar için müthiş bir MİT hikâyesi… Kaydedip, gelecek kuşaklar için saklanacak bir çalışma olmuş… Düşünen ve uygulayanların zihinlerine ve ellerine sağlık…