Ben aşı olacağım
04 Kasım 2009 Akşam Gazetesi
Adı: Dr. Ümit Kartoğlu... Halk sağlığı uzmanı... 1993-2001 döneminde Pakistan, Orta Asya Cumhuriyetleri ve Operation Lifeline Sudan'da UNICEF adına görev yapmış. 2001'den bu yana Dünya Sağlık Örgütü Genel Merkezi'nde Aşı ve Biyolojik Ürünler Departmanı'nda Aşı Kalitesi, Güvenliği ve Standartları biriminde bilimsel danışman olarak çalışıyor.
Dr. Kartoğlu, aşı hizmetlerinde kullanılan tüm araç ve gereçlerin kalite kurallarının oluşturulması, izlenmesi, onaylanmasının yanı sıra, aşı kalitesiyle ilgili dünya çapında 15 değişik eğitim merkezi aracılığıyla çalışan Aşı Kalitesi Küresel Öğrenme Fırsatları (Global Learning Opportunities for Vaccine Quality) eğitim ağını da yönetiyor. Bir haftalığına Antalya'ya gelmiş.
7 Kasım'a kadar DSÖ Aşı Kalitesi Küresel Öğrenme Fırsatları'nın düzenlediği bir eğitimde kurs yöneticisi ve eğitmen olarak görev yapacakmış... Ümit Bey'in e-posta adresi şu:[email protected]
Kartoğlu bütün medyaya yazmış... Feryat etmiş... 'Uydur kaydır bilgilere itibar etmeyin!' demeye getirmiş... Yolladığı yazıyı internette küçük bir araştırma ile bulabilirsiniz... Yoksa ona ya da bana yazın...
Doktor diyor ki: 'H1N1 pandemisi ile ilgili özellikle Türkiye basınında ve televizyon kanallarında kimi hekimlerin, üniversite öğretim üyelerinin yaptığı açıklamaları halk sağlığı açısından kaygı verici buldum. Özellikle doktorların sıradan vatandaş gibi korkması ve sıradan vatandaş gibi soru sormasını anlayabilmiş değilim...'
Kartoğlu'nun verdiği bilgiler, bazı gazetelerde yayınlandı... Bazı gazetelerde... Dünya Sağlık Örgütü'ndeki bu Türk uzmanının görüşlerine hangi TV programlarında rastladınız?..
Ne ilginç bir memlekette yaşıyoruz değil mi?... Canım medyam benim...
Kartoğlu'nun yazısından çıkardığım basit sonuç: Ben aşı olacağım... Sizi de beklerim...
Sevgili Ercan Saatçi kardeşim...
Senİ ne kadar severim bilirsin. Belki beğenmediğim bazı tarafların olabilir ama, kesinlikle çok severim. Örneğin, Fenerbahçe'ye 'omurilikten' bağlılığını beğendiğimi söyleyemem... Ben de Galatasaray'ı tutarım... Ancak 'omurilikten' değil... Örneğin, Galatasaray avantadan bir penaltı golüyle ya da ofsayttan elde edilmiş bir skorla galip geldi mi, ben bunu 'teslim' ederim. Üstüne yatmam... Yatanlara da kızarım...
'Kazanalım da nasıl olursa olsun!' diye düşünen, başta GS hastası bazı yakınlarım olmak üzere birçok Galatasaraylı ile mutabık değilimdir...Bence zurnanın zırt dediği, senin iletişim krizini yönetmekte zorlanmana neden olan yer de burasıdır zaten. Çünkü omurilik devreye girdi mi, akıl devreden çıkar ve insan, özellikle de profesyonel bir insan, seçilmiş davranış sergileyeceğine, içinden geldiği gibi düşünmeye, davranmaya başlar... Bu da zaman zaman ayağa kurşun sıkma durumları yaratabilir...
Benim tartıştığım nokta, küfür edip etmemen, mahrem durumların kamuoyu ile paylaşılması meselesi değil... Hıncal ağabey küfür yüzünden maça gitmiyor... Ben de son kez üç bayan yakınımla birlikte Eskişehirspor maçına gittim... 90 dakika Galatasaraylıların küfürlerini dinledik... Bir daha zor giderim maça...
Senin olayında beni sadece üç şey ilgilendiriyor: 1. İletişimini adam gibi yönetemediğin için bu işten zarar görmene ben üzüldüm... Keşke arasaydın da; üç yıl sonra ortaya çıkarılmış olsa da krizi çözme hızını ve özür dileyiş biçimini birlikte ayarlasaydık... 2. Profesyonelin seçilmiş davranış sergilemesi gerekliliği ilkesine uymadığın için gereksiz yere agresyonla karşılaştın, sen üzüldün... 3. Senin ne kadar iyi bir aile terbiyesi görmüş, nezih bir insan olduğunu bilenler şaşırıp üzüldüler...Herkes üzüldü anlayacağın... Peki kim sevindi, bir düşün... Amacın onları sevindirmek miydi? Bir de onu düşün...
Haftanın 'Çift Taraflılık' sözü (1):
'Eğer espri, espri yapılanı,
espriyi yapan kadar eğlendirmezse o espri espri değildir!..'
Adı: Dr. Ümit Kartoğlu... Halk sağlığı uzmanı... 1993-2001 döneminde Pakistan, Orta Asya Cumhuriyetleri ve Operation Lifeline Sudan'da UNICEF adına görev yapmış. 2001'den bu yana Dünya Sağlık Örgütü Genel Merkezi'nde Aşı ve Biyolojik Ürünler Departmanı'nda Aşı Kalitesi, Güvenliği ve Standartları biriminde bilimsel danışman olarak çalışıyor.
Dr. Kartoğlu, aşı hizmetlerinde kullanılan tüm araç ve gereçlerin kalite kurallarının oluşturulması, izlenmesi, onaylanmasının yanı sıra, aşı kalitesiyle ilgili dünya çapında 15 değişik eğitim merkezi aracılığıyla çalışan Aşı Kalitesi Küresel Öğrenme Fırsatları (Global Learning Opportunities for Vaccine Quality) eğitim ağını da yönetiyor. Bir haftalığına Antalya'ya gelmiş.
7 Kasım'a kadar DSÖ Aşı Kalitesi Küresel Öğrenme Fırsatları'nın düzenlediği bir eğitimde kurs yöneticisi ve eğitmen olarak görev yapacakmış... Ümit Bey'in e-posta adresi şu:[email protected]
Kartoğlu bütün medyaya yazmış... Feryat etmiş... 'Uydur kaydır bilgilere itibar etmeyin!' demeye getirmiş... Yolladığı yazıyı internette küçük bir araştırma ile bulabilirsiniz... Yoksa ona ya da bana yazın...
Doktor diyor ki: 'H1N1 pandemisi ile ilgili özellikle Türkiye basınında ve televizyon kanallarında kimi hekimlerin, üniversite öğretim üyelerinin yaptığı açıklamaları halk sağlığı açısından kaygı verici buldum. Özellikle doktorların sıradan vatandaş gibi korkması ve sıradan vatandaş gibi soru sormasını anlayabilmiş değilim...'
Kartoğlu'nun verdiği bilgiler, bazı gazetelerde yayınlandı... Bazı gazetelerde... Dünya Sağlık Örgütü'ndeki bu Türk uzmanının görüşlerine hangi TV programlarında rastladınız?..
Ne ilginç bir memlekette yaşıyoruz değil mi?... Canım medyam benim...
Kartoğlu'nun yazısından çıkardığım basit sonuç: Ben aşı olacağım... Sizi de beklerim...
Sevgili Ercan Saatçi kardeşim...
Senİ ne kadar severim bilirsin. Belki beğenmediğim bazı tarafların olabilir ama, kesinlikle çok severim. Örneğin, Fenerbahçe'ye 'omurilikten' bağlılığını beğendiğimi söyleyemem... Ben de Galatasaray'ı tutarım... Ancak 'omurilikten' değil... Örneğin, Galatasaray avantadan bir penaltı golüyle ya da ofsayttan elde edilmiş bir skorla galip geldi mi, ben bunu 'teslim' ederim. Üstüne yatmam... Yatanlara da kızarım...
'Kazanalım da nasıl olursa olsun!' diye düşünen, başta GS hastası bazı yakınlarım olmak üzere birçok Galatasaraylı ile mutabık değilimdir...Bence zurnanın zırt dediği, senin iletişim krizini yönetmekte zorlanmana neden olan yer de burasıdır zaten. Çünkü omurilik devreye girdi mi, akıl devreden çıkar ve insan, özellikle de profesyonel bir insan, seçilmiş davranış sergileyeceğine, içinden geldiği gibi düşünmeye, davranmaya başlar... Bu da zaman zaman ayağa kurşun sıkma durumları yaratabilir...
Benim tartıştığım nokta, küfür edip etmemen, mahrem durumların kamuoyu ile paylaşılması meselesi değil... Hıncal ağabey küfür yüzünden maça gitmiyor... Ben de son kez üç bayan yakınımla birlikte Eskişehirspor maçına gittim... 90 dakika Galatasaraylıların küfürlerini dinledik... Bir daha zor giderim maça...
Senin olayında beni sadece üç şey ilgilendiriyor: 1. İletişimini adam gibi yönetemediğin için bu işten zarar görmene ben üzüldüm... Keşke arasaydın da; üç yıl sonra ortaya çıkarılmış olsa da krizi çözme hızını ve özür dileyiş biçimini birlikte ayarlasaydık... 2. Profesyonelin seçilmiş davranış sergilemesi gerekliliği ilkesine uymadığın için gereksiz yere agresyonla karşılaştın, sen üzüldün... 3. Senin ne kadar iyi bir aile terbiyesi görmüş, nezih bir insan olduğunu bilenler şaşırıp üzüldüler...Herkes üzüldü anlayacağın... Peki kim sevindi, bir düşün... Amacın onları sevindirmek miydi? Bir de onu düşün...
Haftanın 'Çift Taraflılık' sözü (1):
'Eğer espri, espri yapılanı,
espriyi yapan kadar eğlendirmezse o espri espri değildir!..'