Ben biraz 'banal'im...
12 Nisan 2009 Akşam Gazetesi
Bir memlekette polislerin halk tarafından ne kadar sevildikleri, ne kadar destek gördükleri, o ülkenin gelişmişliğinin ifadesidir. Çünkü eğer polisin görevi halkın huzurunu temin etmekse, sevilmeleri, desteklenmeleri bunun doğal sonucu değil midir?.. Ama ne yazık ki, bu hep böyle çalışmaz... Kendi huzuru için bin bir meşakkatle çalışan polisini, aynı halk bazen dışlayabilir... Bunu engellemenin en doğru yolu ise polisin hedef kitlesi ile ve kendi içinde gereği gibi iletişimini yönetmesinden geçer...
Bizimkilerin bu konuda stratejik bir bütünlük içinde hareket ettiklerini söylemek zordur... Ta ki şu son filmlere kadar...
Polis Haftası nedeniyle yapılmış filmleri 'izliyor' musunuz? Özellikle 'izliyor musunuz?' diyorum; 'gördünüz mü?' yerine... Çünkü ilk kez, evet ilk kez 'izlenebilecek', defalarca izlenebilecek bir dizi tanıtım filmi yapmışlar... Genellikle 'lise müsameresi' tadında olurdu bu filmler; ya da sinema TV eğitimi gören gençlerin birinci, ikinci sınıfta yaptıkları 'dönem ödevi' türünden... Bu sefer bir baş yapıt çıkmış ortaya... Bu projeye emeğini ve gönlünü veren herkesi minnet ve saygıyla anmak gerekir ki, bir kamu kurumu nasıl tanıtım yapmalı (public announcement) anlaşılsın...
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah bu kez 'iletişim anlamında' hedefi vurmuş... Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa Köse kolları sıvamış. Aşağıda anlatacağım işlerin hiçbirinden kimse bir kuruş para almamış...
Şarkısını Kıraç'ın bestelediği 'Sizin için varız' klibinin yapımcılığını Şenol Zencir, yönetmenliğini Oğuzhan Tercan üstlenmiş... Bakın kimler rol almış klipte: Selçuk Yöntem, Zafer Ergin, Filiz Taçbaş, Oktay Kaynarca, Ragıp Savaş, Şevket Çoruh, Sarp Leventoğlu, Mehmet Akif Alakurt, Selin Demiratar, Fehriye Evcan, Vatan Şaşmaz, Mehmet Aslan, Mehmet Özgür Özberk, Sedef Avcı, Özlem Yılmaz, Özlem Çınar, Damla Sönmez, Kayra Simur...
Hepsine kocaman birer artı puan yazdım... Kamu vicdanının da benzer bir şey yapacağına inanıyorum.
Diğer dört film ise yüksek ratingli bir dizi sanki... Onun da organizasyonunu Basın Halkla İlişkilerden ve Kutlama Komitesinden Sorumlu Ali Kemal Hanlı üstlenmiş. Kimler sponsor? Petrol Ofisi, Medina Turgul DDB, İnterfilm, Profilm... Yönetmen Oğuz Yalabık... Medina Turgul DDB'nin patronu Jeffi Medina bizzat ilgilenmiş tüm prodüksiyonla. Beş kuruş almadı diye şişirmemiş işi; tersine uzun metraj film çekermiş gibi yüklenmiş... Billboard'lar da Jeffi'nin imzasını taşıyor...
İçinde bulunduğu koşullar nedeniyle, dirlik düzenlik adına ülkemizin Silahlı Kuvvetlerine ve Polisine sonuna kadar sahip çıkması gerektiğine inananlardanım... Entelektüel olmaya çalışan biri için ne kadar 'banal' (sıradan, ilkel) bir söylem değil mi?
'Doğruyu aradı güzelliği buldu!..'
Bu sözü Halit Refiğ usta için söylediler... Pazartesi akşamı Akatlar Kültür Merkezi'ndeydik. Beşiktaş Belediyesi adına Faruk Şüyun tarafından düzenlenen 'Ustalara Saygı' programının bu seferki konuğu Halit Refiğ idi...
Halit Bey'i 30 yıldır tanıma ayrıcalığına sahip biri olarak pek çok kişinin yanı sıra beni de konuşmacı olarak davet etmişlerdi. Olağanüstü duygusal anlar yaşandı. Can Gürzap, Selim İleri, Can Ataklı, Dr. Tekin Özertem, Ani Pertan, Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu, Doç. Dr. Fatoş Adiloğlu gibi pek çok sanat ve düşünce adamı söz aldılar. En dokunaklı konuşmalardan birini tabii ki ustanın eşi Prof. Gülper Refiğ yaptı.
Herkesin birleştiği noktalar şöyle sıralanabilir:
Halit Bey'i tanıyıp da ondan bir şeyler öğrenmeyen kimse yok. Oysa O, ille de bir şeyler öğreteyim diye bir çaba içinde değil. Herkes aldığı kadar alıyor... Merak, tecessüs (iki ayrı şeymiş) ve haksızlığa karşı tahammülsüzlük Halit Refiğ'in önemli özelliklerinden. Hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmiyor, önüne konan her yemeği yemiyor. Eşi Gülper Hanım'ın karşısına çıkması ise
Allah'ın en büyük nimeti...
Halit Bey, devletten bir sürü darbe yemiş olmasına rağmen (Yorgun Savaşçı'nın yakılması, Gazi ile Latife'nin askıya alınması, Devlet Ana'nın parasının hükümet tarafından verilmiş olmasına rağmen üniversite tarafından 'sen-ben kavgası' içinde kadük kalması), devlet ve kurumlarına küskün değil. Çok gezmiş, dünyada görmediği ülke kalmamış. Ancak en sevdiği ve tek yaşamak istediği yer Burgazada.
Konuşmacıların tamamı dünya görüşlerinin oluşmasında sadece bir sinema adamı değil, bir düşünce adamı olarak da onun etkilerini anlattılar.
Obama'ya rağmen salonda en az 100 kişi vardı. Ancak gözlerim yine de onun birincil faaliyet alanı olan sinemadan isimleri aradı; yönetmenleri, oyuncuları ve sinema medyasını... Tabii ki devleti de aradı gözlerim; Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı, Refiğ'in bir İstanbul hayranı olması nedeniyle Vali'yi ve Belediye Başkanı'nı... Hiçbiri yoktu.
Halit Refiğ her zamanki mütevazı tavrıyla gelenlerle fazlasıyla yetindi, ancak ben üzüldüm. Neymiş? Tam da o akşam Obama geliyormuş. Tam da o akşam bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyormuş. Geçiniz. O 100 kişi için aynı koşullar geçerli değil miydi?
Bir memlekette polislerin halk tarafından ne kadar sevildikleri, ne kadar destek gördükleri, o ülkenin gelişmişliğinin ifadesidir. Çünkü eğer polisin görevi halkın huzurunu temin etmekse, sevilmeleri, desteklenmeleri bunun doğal sonucu değil midir?.. Ama ne yazık ki, bu hep böyle çalışmaz... Kendi huzuru için bin bir meşakkatle çalışan polisini, aynı halk bazen dışlayabilir... Bunu engellemenin en doğru yolu ise polisin hedef kitlesi ile ve kendi içinde gereği gibi iletişimini yönetmesinden geçer...
Bizimkilerin bu konuda stratejik bir bütünlük içinde hareket ettiklerini söylemek zordur... Ta ki şu son filmlere kadar...
Polis Haftası nedeniyle yapılmış filmleri 'izliyor' musunuz? Özellikle 'izliyor musunuz?' diyorum; 'gördünüz mü?' yerine... Çünkü ilk kez, evet ilk kez 'izlenebilecek', defalarca izlenebilecek bir dizi tanıtım filmi yapmışlar... Genellikle 'lise müsameresi' tadında olurdu bu filmler; ya da sinema TV eğitimi gören gençlerin birinci, ikinci sınıfta yaptıkları 'dönem ödevi' türünden... Bu sefer bir baş yapıt çıkmış ortaya... Bu projeye emeğini ve gönlünü veren herkesi minnet ve saygıyla anmak gerekir ki, bir kamu kurumu nasıl tanıtım yapmalı (public announcement) anlaşılsın...
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah bu kez 'iletişim anlamında' hedefi vurmuş... Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa Köse kolları sıvamış. Aşağıda anlatacağım işlerin hiçbirinden kimse bir kuruş para almamış...
Şarkısını Kıraç'ın bestelediği 'Sizin için varız' klibinin yapımcılığını Şenol Zencir, yönetmenliğini Oğuzhan Tercan üstlenmiş... Bakın kimler rol almış klipte: Selçuk Yöntem, Zafer Ergin, Filiz Taçbaş, Oktay Kaynarca, Ragıp Savaş, Şevket Çoruh, Sarp Leventoğlu, Mehmet Akif Alakurt, Selin Demiratar, Fehriye Evcan, Vatan Şaşmaz, Mehmet Aslan, Mehmet Özgür Özberk, Sedef Avcı, Özlem Yılmaz, Özlem Çınar, Damla Sönmez, Kayra Simur...
Hepsine kocaman birer artı puan yazdım... Kamu vicdanının da benzer bir şey yapacağına inanıyorum.
Diğer dört film ise yüksek ratingli bir dizi sanki... Onun da organizasyonunu Basın Halkla İlişkilerden ve Kutlama Komitesinden Sorumlu Ali Kemal Hanlı üstlenmiş. Kimler sponsor? Petrol Ofisi, Medina Turgul DDB, İnterfilm, Profilm... Yönetmen Oğuz Yalabık... Medina Turgul DDB'nin patronu Jeffi Medina bizzat ilgilenmiş tüm prodüksiyonla. Beş kuruş almadı diye şişirmemiş işi; tersine uzun metraj film çekermiş gibi yüklenmiş... Billboard'lar da Jeffi'nin imzasını taşıyor...
İçinde bulunduğu koşullar nedeniyle, dirlik düzenlik adına ülkemizin Silahlı Kuvvetlerine ve Polisine sonuna kadar sahip çıkması gerektiğine inananlardanım... Entelektüel olmaya çalışan biri için ne kadar 'banal' (sıradan, ilkel) bir söylem değil mi?
'Doğruyu aradı güzelliği buldu!..'
Bu sözü Halit Refiğ usta için söylediler... Pazartesi akşamı Akatlar Kültür Merkezi'ndeydik. Beşiktaş Belediyesi adına Faruk Şüyun tarafından düzenlenen 'Ustalara Saygı' programının bu seferki konuğu Halit Refiğ idi...
Halit Bey'i 30 yıldır tanıma ayrıcalığına sahip biri olarak pek çok kişinin yanı sıra beni de konuşmacı olarak davet etmişlerdi. Olağanüstü duygusal anlar yaşandı. Can Gürzap, Selim İleri, Can Ataklı, Dr. Tekin Özertem, Ani Pertan, Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu, Doç. Dr. Fatoş Adiloğlu gibi pek çok sanat ve düşünce adamı söz aldılar. En dokunaklı konuşmalardan birini tabii ki ustanın eşi Prof. Gülper Refiğ yaptı.
Herkesin birleştiği noktalar şöyle sıralanabilir:
Halit Bey'i tanıyıp da ondan bir şeyler öğrenmeyen kimse yok. Oysa O, ille de bir şeyler öğreteyim diye bir çaba içinde değil. Herkes aldığı kadar alıyor... Merak, tecessüs (iki ayrı şeymiş) ve haksızlığa karşı tahammülsüzlük Halit Refiğ'in önemli özelliklerinden. Hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmiyor, önüne konan her yemeği yemiyor. Eşi Gülper Hanım'ın karşısına çıkması ise
Allah'ın en büyük nimeti...
Halit Bey, devletten bir sürü darbe yemiş olmasına rağmen (Yorgun Savaşçı'nın yakılması, Gazi ile Latife'nin askıya alınması, Devlet Ana'nın parasının hükümet tarafından verilmiş olmasına rağmen üniversite tarafından 'sen-ben kavgası' içinde kadük kalması), devlet ve kurumlarına küskün değil. Çok gezmiş, dünyada görmediği ülke kalmamış. Ancak en sevdiği ve tek yaşamak istediği yer Burgazada.
Konuşmacıların tamamı dünya görüşlerinin oluşmasında sadece bir sinema adamı değil, bir düşünce adamı olarak da onun etkilerini anlattılar.
Obama'ya rağmen salonda en az 100 kişi vardı. Ancak gözlerim yine de onun birincil faaliyet alanı olan sinemadan isimleri aradı; yönetmenleri, oyuncuları ve sinema medyasını... Tabii ki devleti de aradı gözlerim; Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı, Refiğ'in bir İstanbul hayranı olması nedeniyle Vali'yi ve Belediye Başkanı'nı... Hiçbiri yoktu.
Halit Refiğ her zamanki mütevazı tavrıyla gelenlerle fazlasıyla yetindi, ancak ben üzüldüm. Neymiş? Tam da o akşam Obama geliyormuş. Tam da o akşam bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyormuş. Geçiniz. O 100 kişi için aynı koşullar geçerli değil miydi?