Ben de CHP Kurultayı’nı destekliyorum.
22 HAZİRAN 2011
CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam bir dakika daha durmaz ve hemen Kurultay’a giderdim. Açıkça görülüyor ki, “Yeni CHP”nin ortaya net olarak arz-ı endam eylemesinin sağlanabilmesi ancak, “sil baştan” diyebilecek bir Tabula Rasa yaklaşımıyla mümkün olabilecek. Dünyanın ve ülkemizin siyasi ve ekonomik dinamiklerini “okuma” özürlü, varlık nedenleri olan sosyal demokrasinin dünya görüşünden bihaber, natalin kokulu kadroların ellerine fırsat geçtiği ilk anda “Yeni CHP”yi arzu edenlerin ayaklarına çelme takacakları gün gibi aşikar... Neymiş? “Yeniden CHP” imiş... “Yeni CHP”ye “Yeniden CHP” diyerek muhalefet ediyor... İkisi arasındaki “mahiyet farkı”nın farkında olarak elbette... Bitpazarına nur yağdıran, “yenilikçilik”le uzaktan yakından alâkası olmayan bu “yeniden” mantığı, eskiye duyulan katmerli hasretin en açık ifadesidir. Canan Arıtman Hanımefendi’nin Türk insanını ve son seçimleri algılayış tarzını prototip bir “Yeniden CHP” mantığı olarak düşünen herkesin, “Eyvah, CHP’ye hemen bir kurultay lazım” demesi kaçınılmaz.
***
Bu “eyvah” duygusu doğru bir sinyal... Çünkü kurultay şart. CHP içinde, mesaj kirliliği nedeniyle doğru dürüst anlatılamayan “Yeni CHP stratejisi”nin esaslarını kamuoyuyla paylaşabilmek için, sağlıklı iletişimin kanallarını açmak için kurultaya bir an önce gidilmeli...
CHP’nin aldığı oylar, üst yönetimin “Yeni CHP”ye ilişkin yeniden yapılanma vizyonunu halka iyi anlatamadığını çok net olarak göstermektedir. Seçim sonrasında CHP içindeki “Beş benzemez”in yaptığı ittifakla kaldırdığı kazan da çok açık biçimde şu gerçeği ortaya koymaktadır:
“Yeni CHP”, eğer başını kaldırıp kendisini açıklıkla ve içtenlikle ifade edecekse, kırılma noktalarında karşısına dikileceği bugünden belli olan, bu “patchwork ittifakı”nı kurultay zemininde ortadan kaldırmalıdır.
Yoksa dinozorlardan başka türlü kurtulmak mümkün olmayacak.
Nereye koyduysan orda!
“Nereye koyduysan orda!”... Tipik anne refleksidir değil mi, sürekli bir şey kaybedip de aranan sevimli ve alık evlatlara karşı söylenecek en beylik laftır. Sosyal medyada da çok fazla paylaşılan bu ve benzeri anne uyarılarını olağanüstü sıcak bir üslupla yansıtan Profilo reklamına takılmadan edemedim. Çocuklarımızı bıktıran bu türden klasikleşmiş uyarıları birarada işitmek, istisnasız hepimizin başına gelen bir “ağaçkakan efekti”ni de akla getirip sizi gülümsetiyor mu gülümsetmiyor mu?
“Yalınayak dolaşma, cereyanda durma, eve geç kalma, anahtarını unutma, terlik giy ayağına, hırka giy sırtına, şemsiyeyi al yanına, e söylemiştim ben sana, oturma taşlara, çocuğun olmaz sonra, çok para harcama, vitamin girsin vücuduna, terli terli su içme, derslerini ihmal etme, bu odanın hali ne?, meyveyi kabuğuyla ye, annesi ne iş yapıyo? babası ne iş yapıyo?, gözüm pek tutmadı, sana düşen kız yandı, o tabak bitecek, kardeşlerine öyle şeyler deme, o ayakkabılarla içeri girme, git onu sen babana söyle, bir kere de peki annecim de, yüzünü göremiyorum, biliyorum da söylüyorum, ben sana güveniyorum, etrafa güvenmiyorum, nereye koyduysan ordadır, hadi yemek hazır, sana ne desem azdır, o tabak bitecek...” http://www.youtube.com/watch?v=xk4t4C69AZc
Öyle hoş bir reklam ki, Profilo Ev Aletleri'nin Anneler Günü kutlama reklamı, bence finaldeki “Anneler Günü” ifadesi kaldırılarak her fırsatta tekrarlanabilir... Annelerin dilinden düşmeyen bu uyarılar, “tüm zamanlar” için geçerli.
***
Bu “eyvah” duygusu doğru bir sinyal... Çünkü kurultay şart. CHP içinde, mesaj kirliliği nedeniyle doğru dürüst anlatılamayan “Yeni CHP stratejisi”nin esaslarını kamuoyuyla paylaşabilmek için, sağlıklı iletişimin kanallarını açmak için kurultaya bir an önce gidilmeli...
CHP’nin aldığı oylar, üst yönetimin “Yeni CHP”ye ilişkin yeniden yapılanma vizyonunu halka iyi anlatamadığını çok net olarak göstermektedir. Seçim sonrasında CHP içindeki “Beş benzemez”in yaptığı ittifakla kaldırdığı kazan da çok açık biçimde şu gerçeği ortaya koymaktadır:
“Yeni CHP”, eğer başını kaldırıp kendisini açıklıkla ve içtenlikle ifade edecekse, kırılma noktalarında karşısına dikileceği bugünden belli olan, bu “patchwork ittifakı”nı kurultay zemininde ortadan kaldırmalıdır.
Yoksa dinozorlardan başka türlü kurtulmak mümkün olmayacak.
Nereye koyduysan orda!
“Nereye koyduysan orda!”... Tipik anne refleksidir değil mi, sürekli bir şey kaybedip de aranan sevimli ve alık evlatlara karşı söylenecek en beylik laftır. Sosyal medyada da çok fazla paylaşılan bu ve benzeri anne uyarılarını olağanüstü sıcak bir üslupla yansıtan Profilo reklamına takılmadan edemedim. Çocuklarımızı bıktıran bu türden klasikleşmiş uyarıları birarada işitmek, istisnasız hepimizin başına gelen bir “ağaçkakan efekti”ni de akla getirip sizi gülümsetiyor mu gülümsetmiyor mu?
“Yalınayak dolaşma, cereyanda durma, eve geç kalma, anahtarını unutma, terlik giy ayağına, hırka giy sırtına, şemsiyeyi al yanına, e söylemiştim ben sana, oturma taşlara, çocuğun olmaz sonra, çok para harcama, vitamin girsin vücuduna, terli terli su içme, derslerini ihmal etme, bu odanın hali ne?, meyveyi kabuğuyla ye, annesi ne iş yapıyo? babası ne iş yapıyo?, gözüm pek tutmadı, sana düşen kız yandı, o tabak bitecek, kardeşlerine öyle şeyler deme, o ayakkabılarla içeri girme, git onu sen babana söyle, bir kere de peki annecim de, yüzünü göremiyorum, biliyorum da söylüyorum, ben sana güveniyorum, etrafa güvenmiyorum, nereye koyduysan ordadır, hadi yemek hazır, sana ne desem azdır, o tabak bitecek...” http://www.youtube.com/watch?v=xk4t4C69AZc
Öyle hoş bir reklam ki, Profilo Ev Aletleri'nin Anneler Günü kutlama reklamı, bence finaldeki “Anneler Günü” ifadesi kaldırılarak her fırsatta tekrarlanabilir... Annelerin dilinden düşmeyen bu uyarılar, “tüm zamanlar” için geçerli.