Benden entelektüel olmaz
21 Ocak 2009 Akşam Gazetesi
Yine keyfim kaçtı... Yine yeterince entelektüel olamadığımı düşündüm. Bir kez daha gerektiği kadar 'evrensel beşeri değerlerle' de buluşamadığımı gördüm. Bu defa da 'Batılı -ecnebi- gibi düşünme' sınavından çakmıştım...
Bu tespitleri yapmama neden olan üç olay vardı dün...
Birincisi tabii ki Obama'nın Başkanlık koltuğuna oturması. Çok istememe rağmen ne hikmetse bir türlü deliler gibi sevinemiyorum... ABD halkı sevinebilir. Köle toplumundan geliyorlar... Adam olma yolunda önemli bir adım onlar için. Dünyada da 'Obamania' alıp başını gidebilir; beklenti yükseldikçe yükselir; belki de bu aşırı beklenti yükselmesinden korkuyorum. Düş kırıklığı her zaman beklenti oranında yüksek olur. 'Amerika Birleşik Şirketleri'nin Obama'ya gereken kalibrasyonu verip onu sisteme adapte edeceğine, edemezse de yolundan temizleyeceğine neden bu kadar eminim?..
'Evrensel beşeri değerlere' bağlı bir entelektüel gibi düşünemediğimi tespit ettiğim ikinci olayı, Başbakan'ın Brüksel'de kendisine provokatif sorular yönelten Güney Kıbrıs'lı vekilin ağzının payını vermesi sırasında yaşadım. Yunanlılar ve Kıbrıslılar gibi düşünemiyorsanız, onları desteklemiyorsanız, bu gibi durumlarda içinizden 'Hepimiz Kıbrıslıyız, hepimiz Rumuz!' diye bağırmak gelmiyorsa, nasıl 'Evrensel beşeri değerlere' bağlı bir 'entelektüel' olacaksınız?.. Mümkün değil...
Bana entelektüellik adına haddimi bildiren üçüncü olayı ise Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklaması sırasında yaşadım... Açıklamada, Malul Gazi Emekli Jandarma Albay Abdülkerim Kırca ile ilgili bazı basın ve yayın organlarında suçlayıcı haberlere yer verildiği belirtilerek, 'Artık, yetkili ve sorumlu makamlar ile sağduyulu medyanın üzerlerine düşen görevleri yerine getirmek üzere söylem yerine gerekli tedbirleri alma zamanıdır'' deniliyordu... Ben bu açıklama karşısında, 'Askerin görevi vatan savunması ve güvenliktir, evrensel demokratik ilkeler doğrultusunda (örneğin Danimarka ordusu gibi) haddini bilip susması, hak hukuk, medya gibi meselelere müdahil olmaması gerekir' diye düşünmediğim, emekli rahmetli bir mensubuna sahip çıkmasını haklı bulduğum için hiçbir zaman Batı standartlarında bir entelektüel olamayacağım...
Bağışlayın beni...
Bush'tan da amma marka olur ha!
ÖNCE şaka sandım. Ama değilmiş... Bye Bye Bush marka ayakkabı çıkarılmış... Basına kocaman reklam bile verilmiş... Uyanıklığın böylesi az görülür.
Nedir bu Bye Bye Bush markasının vaadi?.. 5 yıl sonra bu marka kalacak mı? Tabii ki kalmayacak. Zaten şimdiden bitmiş tükenmiş olan Bush çoktan unutulmuş olacak... Bush'un kafasına atılmış ayakkabının benzeri olması yeterli mi satış için, marka için?.. Hiç sanmıyorum... Dünya Bush'tan kurtulduğu için tencere tava çalarken, siz markası onca negatif yük taşıyan Bush'un adını 'güle güle' deseniz bile, aslında eli yüzü hayli düzgün olan bir ayakkabıda kullanıyorsanız, yatırımınıza yazık ediyorsunuz demektir... Bush'tan hiçbir şey olmaz, marka hiç olmaz...
Bye bye Bush, doğmadan ölecek bir markadır. Keşke yatırım yapmadan önce marka uzmanı Güven Borça'ya bir sorsalarmış. Ondan duyacakları üç cümle ile yüz binlerce lira tasarruf ederlermiş...
Yine keyfim kaçtı... Yine yeterince entelektüel olamadığımı düşündüm. Bir kez daha gerektiği kadar 'evrensel beşeri değerlerle' de buluşamadığımı gördüm. Bu defa da 'Batılı -ecnebi- gibi düşünme' sınavından çakmıştım...
Bu tespitleri yapmama neden olan üç olay vardı dün...
Birincisi tabii ki Obama'nın Başkanlık koltuğuna oturması. Çok istememe rağmen ne hikmetse bir türlü deliler gibi sevinemiyorum... ABD halkı sevinebilir. Köle toplumundan geliyorlar... Adam olma yolunda önemli bir adım onlar için. Dünyada da 'Obamania' alıp başını gidebilir; beklenti yükseldikçe yükselir; belki de bu aşırı beklenti yükselmesinden korkuyorum. Düş kırıklığı her zaman beklenti oranında yüksek olur. 'Amerika Birleşik Şirketleri'nin Obama'ya gereken kalibrasyonu verip onu sisteme adapte edeceğine, edemezse de yolundan temizleyeceğine neden bu kadar eminim?..
'Evrensel beşeri değerlere' bağlı bir entelektüel gibi düşünemediğimi tespit ettiğim ikinci olayı, Başbakan'ın Brüksel'de kendisine provokatif sorular yönelten Güney Kıbrıs'lı vekilin ağzının payını vermesi sırasında yaşadım. Yunanlılar ve Kıbrıslılar gibi düşünemiyorsanız, onları desteklemiyorsanız, bu gibi durumlarda içinizden 'Hepimiz Kıbrıslıyız, hepimiz Rumuz!' diye bağırmak gelmiyorsa, nasıl 'Evrensel beşeri değerlere' bağlı bir 'entelektüel' olacaksınız?.. Mümkün değil...
Bana entelektüellik adına haddimi bildiren üçüncü olayı ise Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklaması sırasında yaşadım... Açıklamada, Malul Gazi Emekli Jandarma Albay Abdülkerim Kırca ile ilgili bazı basın ve yayın organlarında suçlayıcı haberlere yer verildiği belirtilerek, 'Artık, yetkili ve sorumlu makamlar ile sağduyulu medyanın üzerlerine düşen görevleri yerine getirmek üzere söylem yerine gerekli tedbirleri alma zamanıdır'' deniliyordu... Ben bu açıklama karşısında, 'Askerin görevi vatan savunması ve güvenliktir, evrensel demokratik ilkeler doğrultusunda (örneğin Danimarka ordusu gibi) haddini bilip susması, hak hukuk, medya gibi meselelere müdahil olmaması gerekir' diye düşünmediğim, emekli rahmetli bir mensubuna sahip çıkmasını haklı bulduğum için hiçbir zaman Batı standartlarında bir entelektüel olamayacağım...
Bağışlayın beni...
Bush'tan da amma marka olur ha!
ÖNCE şaka sandım. Ama değilmiş... Bye Bye Bush marka ayakkabı çıkarılmış... Basına kocaman reklam bile verilmiş... Uyanıklığın böylesi az görülür.
Nedir bu Bye Bye Bush markasının vaadi?.. 5 yıl sonra bu marka kalacak mı? Tabii ki kalmayacak. Zaten şimdiden bitmiş tükenmiş olan Bush çoktan unutulmuş olacak... Bush'un kafasına atılmış ayakkabının benzeri olması yeterli mi satış için, marka için?.. Hiç sanmıyorum... Dünya Bush'tan kurtulduğu için tencere tava çalarken, siz markası onca negatif yük taşıyan Bush'un adını 'güle güle' deseniz bile, aslında eli yüzü hayli düzgün olan bir ayakkabıda kullanıyorsanız, yatırımınıza yazık ediyorsunuz demektir... Bush'tan hiçbir şey olmaz, marka hiç olmaz...
Bye bye Bush, doğmadan ölecek bir markadır. Keşke yatırım yapmadan önce marka uzmanı Güven Borça'ya bir sorsalarmış. Ondan duyacakları üç cümle ile yüz binlerce lira tasarruf ederlermiş...