Benim sadık yarim…
05 ŞUBAT 2011
Bugün dört kitaptan, dört ‘sadık yardan’ söz edeceğim. Daha doğrusu üç kitap bir mobilyadan(!)…
Çünkü sevgili Servet Topaloğlu’nun yılbaşı armağanı olarak gönderdiği Sanat Atlası için ‘kitap’ tanımı yeterli değil… Atlası Boyut Yayınları çıkarmış. Yayın dünyasında soyutlama ve tahayyülün üst sınırlarını zorlayan Bülent Özükan’ın yönetimindeki Boyut Yayınları’ndaki bu hazinenin içinde neler yok ki… Girin internete bir bakın.
608 sayfalık devasa eserin içinden konu başlıkları şöyle: Prehistorya’dan MS 1400’e… 15. ve 16. Yüzyıllar, 17. Ve 18. Yüzyıllar, 19. Yüzyıl, 20. Yüzyıl, 1945 sonrası…
Servet Bey’e şükran borçluyum. Bundan daha güzel bir armağan seçilemezdi. Kitap yayıncı tarafından şöyle tanımlanmış: Dünyanın en kapsamlı Müze Kitabı…
Pırıl pırıl baskı, yüzlerce fotoğraf… Tanımda hiçbir abartı yok… Şöyle de diyebilirlerdi: “Önce Gombrich’in ‘Sanatın Öyküsü’ adlı kitabını, sonra Larry Shiner’ın ‘Sanatın İcadı’nı okuyun ve üstüne de bu Sanat Atlası’nı inceleyin. Sanat hakkında en geniş temel bilgiye sahip olursunuz…”
Gelelim diğer üç kitaba… Onlar da tam ‘hediyelik’ aslında…
Bülent Özükan kadar olamasa da, şu sıra kitapların baskı ve cilt kalitesine takmış vaziyetteyim. Bu çerçevede bu hafta elime geçmiş en şık ve bana en sıcak gelen kitap Epsilon yayınlarından çıkmış. Samuel Butler’ın “Tüm İnsanlar Gibi” adlı eseri… Kitabın arkasında George Bernard Show’dan bir alıntı var: “19. Yüzyıl İngiliz yaşantısının sıra dışı bir anlatısı; olağanüstü tazelik ve özgünlükte, geleceğe dönük isabetli saptamalarla dolu”..
Tanıtımında “Viktoryen burjuva değerlerinin ağır eleştirisinin yapıldığı” yazılı… Burjuva değerlerini tanımadan onun eleştirisini okumak ne kadar hayırlıdır bilemem, diye düşünürken okuduğum kısmıyla bu kitabın, tam tersine burjuva kültürüyle tanışma olanağı yakalamak için iyi bir fırsat olacağı kanısına vardım. Bir küçük burjuva ülkesinden gelen ve çevreleri mediokrite (vasatlık, sıradanlık) ile çevrili kitleler için ideal Hıristiyan Batı’yı anlamak için zengin bir kaynak…
Üçüncü kitabın adı “Fikrin Sanatı”… (The art of the idea) John Hunt yazmış. Türkiye’nin bol ödüllü önemli ajanslarından TBWA\ISTANBUL yayınlamış… Şu sıra “Büyük Fikir” konusu ilgimi çekiyor ya (Bkz. Akşam 30. Ocak, ‘Büyük Fikir Yoksa CHP de yok’ başlıklı yazı), Fikrin Sanatı hemen başucuma gelip kuruldu…
Dördüncü kitap bir başvuru kitabı: “Şehir ve Kültür: İstanbul..”
2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteği ile hazırlanmış, Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü tarafından basılmış… Şu ustalar var içinde: A. Haluk Dursun, A. Emre Bilgili, Artun Ünsal, Beşir Ayvazoğlu, Hikmet Barutçugil, İlber Ortaylı, İskender Pala, Korkut Tuna, Murat Belge, Sinan Genim… Her biri yazar kimliği ile yer aldıkları için olsa gerek, hiçbiri unvan kullanmamış… Eğer bir İstanbul sevdalısıysanız (olmayanına da henüz rastlamış değilim) mutlaka edinin.
Bugün 23.00’de Bugün’de…
Bu akşam onbirde Bugün TV’de olacağım. Prof. Dr. Ali Atıf Bir hocanın programında… Onunla zaman zaman didişiriz, ancak kesinlikle seviyeli bir ilişkimiz (!) vardır. Biz yayında çok eğlendik, umarım siz de izlerken eğlenirsiniz. İletişim muhabbeti, eğlenmeyle öğrenmeyi ancak bu kadar yaratıcı bir şekilde birleştirebilirdi.
Durumumuz “kuzguna yavrusu” misaline mi uydu; yoksa algılamamız gerçek midir, siz karar verin.
Not: Rahmetli Defne Joy Foster’la ilgili herhangi bir şey yazmak gelmiyor içimden...
Çünkü sevgili Servet Topaloğlu’nun yılbaşı armağanı olarak gönderdiği Sanat Atlası için ‘kitap’ tanımı yeterli değil… Atlası Boyut Yayınları çıkarmış. Yayın dünyasında soyutlama ve tahayyülün üst sınırlarını zorlayan Bülent Özükan’ın yönetimindeki Boyut Yayınları’ndaki bu hazinenin içinde neler yok ki… Girin internete bir bakın.
608 sayfalık devasa eserin içinden konu başlıkları şöyle: Prehistorya’dan MS 1400’e… 15. ve 16. Yüzyıllar, 17. Ve 18. Yüzyıllar, 19. Yüzyıl, 20. Yüzyıl, 1945 sonrası…
Servet Bey’e şükran borçluyum. Bundan daha güzel bir armağan seçilemezdi. Kitap yayıncı tarafından şöyle tanımlanmış: Dünyanın en kapsamlı Müze Kitabı…
Pırıl pırıl baskı, yüzlerce fotoğraf… Tanımda hiçbir abartı yok… Şöyle de diyebilirlerdi: “Önce Gombrich’in ‘Sanatın Öyküsü’ adlı kitabını, sonra Larry Shiner’ın ‘Sanatın İcadı’nı okuyun ve üstüne de bu Sanat Atlası’nı inceleyin. Sanat hakkında en geniş temel bilgiye sahip olursunuz…”
Gelelim diğer üç kitaba… Onlar da tam ‘hediyelik’ aslında…
Bülent Özükan kadar olamasa da, şu sıra kitapların baskı ve cilt kalitesine takmış vaziyetteyim. Bu çerçevede bu hafta elime geçmiş en şık ve bana en sıcak gelen kitap Epsilon yayınlarından çıkmış. Samuel Butler’ın “Tüm İnsanlar Gibi” adlı eseri… Kitabın arkasında George Bernard Show’dan bir alıntı var: “19. Yüzyıl İngiliz yaşantısının sıra dışı bir anlatısı; olağanüstü tazelik ve özgünlükte, geleceğe dönük isabetli saptamalarla dolu”..
Tanıtımında “Viktoryen burjuva değerlerinin ağır eleştirisinin yapıldığı” yazılı… Burjuva değerlerini tanımadan onun eleştirisini okumak ne kadar hayırlıdır bilemem, diye düşünürken okuduğum kısmıyla bu kitabın, tam tersine burjuva kültürüyle tanışma olanağı yakalamak için iyi bir fırsat olacağı kanısına vardım. Bir küçük burjuva ülkesinden gelen ve çevreleri mediokrite (vasatlık, sıradanlık) ile çevrili kitleler için ideal Hıristiyan Batı’yı anlamak için zengin bir kaynak…
Üçüncü kitabın adı “Fikrin Sanatı”… (The art of the idea) John Hunt yazmış. Türkiye’nin bol ödüllü önemli ajanslarından TBWA\ISTANBUL yayınlamış… Şu sıra “Büyük Fikir” konusu ilgimi çekiyor ya (Bkz. Akşam 30. Ocak, ‘Büyük Fikir Yoksa CHP de yok’ başlıklı yazı), Fikrin Sanatı hemen başucuma gelip kuruldu…
Dördüncü kitap bir başvuru kitabı: “Şehir ve Kültür: İstanbul..”
2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteği ile hazırlanmış, Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü tarafından basılmış… Şu ustalar var içinde: A. Haluk Dursun, A. Emre Bilgili, Artun Ünsal, Beşir Ayvazoğlu, Hikmet Barutçugil, İlber Ortaylı, İskender Pala, Korkut Tuna, Murat Belge, Sinan Genim… Her biri yazar kimliği ile yer aldıkları için olsa gerek, hiçbiri unvan kullanmamış… Eğer bir İstanbul sevdalısıysanız (olmayanına da henüz rastlamış değilim) mutlaka edinin.
Bugün 23.00’de Bugün’de…
Bu akşam onbirde Bugün TV’de olacağım. Prof. Dr. Ali Atıf Bir hocanın programında… Onunla zaman zaman didişiriz, ancak kesinlikle seviyeli bir ilişkimiz (!) vardır. Biz yayında çok eğlendik, umarım siz de izlerken eğlenirsiniz. İletişim muhabbeti, eğlenmeyle öğrenmeyi ancak bu kadar yaratıcı bir şekilde birleştirebilirdi.
Durumumuz “kuzguna yavrusu” misaline mi uydu; yoksa algılamamız gerçek midir, siz karar verin.
Not: Rahmetli Defne Joy Foster’la ilgili herhangi bir şey yazmak gelmiyor içimden...