Bilet almadan büyük ikramiye bekleyenler…
17 Aralık 2020 - Yeni Şafak
Sayın Cumhurbaşkanı’nı ve AK Parti’yi yıpratmak amacıyla dile getirilen bazı mesnetsiz iddialar geçenlerde siyasal iletişim konusunda ‘uzman’ olduğunu söyleyen bir hanımefendi tarafından HaberTürk’te tekrarlandı:
“Toplum, sorunlarının dışarıdan kaynaklandığı söylemine artık itibar etmiyor. Onlar da farkında ki bunların nedeni yönetim, yönetememezlik sorunu. Bu da Adalet ve Kalkınma Partisi cephesinde oy azalması olarak karşımıza çıkıyor. (…) Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir sözüyle toplumun gündemine yerleşen, onları ikna eden, peşinden sürükleyen o eski karizmatik lider pozisyonunda değil.”
Hanımefendi nezdinde, bu iddiaları dillendiren herkese soralım: Nereden biliyorsunuz? Kaynağınız ne? Açıklamalarınızı hangi veriye dayandırıyorsunuz?
Bu sorulara kendi taraftarlarını rahatlatacak, bizi de ikna edecek cevaplar vermelerini beklememiz mümkün değil tabii. Çünkü kamuoyu araştırmalarını takip ediyoruz ve oralardaki sonuçlar bu söylemlerin tam da karşısında…
Optimar şirketinin Aralık ayının başında yaptığı araştırmada “Cumhurbaşkanlığı seçiminde kime oy vereceksiniz” sorusuna verilen cevaplar arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzde 33.8’le ilk sırada yer almış. Erdoğan’a en yakın isim yüzde 6.6 ile Mansur Yavaş olmuş, adından yüzde 5.1 ile Meral Akşener gelmiş. Ekrem İmamoğlu yüzde 4.7 oranla altıncı, Kemal Kılıçdaroğlu ise yüzde 4.5 oy oranıyla yedinci sıradaymış.
Siyasi partilerin ‘kararsızlar’ dağıtıldıktan sonraki oy oranları ise şöyleymiş: AK Parti yüzde 41.2, CHP yüzde 23.7, MHP yüzde 11.1, İYİ Parti yüzde 10.9, HDP yüzde 8.4.
GENAR Araştırma’nın Kasım ayında yaptığı anket sonuçları da dolaşımda. Buna göre Cumhur İttifakı’nın oyu yüzde 53 imiş.
AK Parti ve CHP karşılaştırması için diğer araştırma şirketlerine de bir bakalım:
“Toplum, sorunlarının dışarıdan kaynaklandığı söylemine artık itibar etmiyor. Onlar da farkında ki bunların nedeni yönetim, yönetememezlik sorunu. Bu da Adalet ve Kalkınma Partisi cephesinde oy azalması olarak karşımıza çıkıyor. (…) Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir sözüyle toplumun gündemine yerleşen, onları ikna eden, peşinden sürükleyen o eski karizmatik lider pozisyonunda değil.”
Hanımefendi nezdinde, bu iddiaları dillendiren herkese soralım: Nereden biliyorsunuz? Kaynağınız ne? Açıklamalarınızı hangi veriye dayandırıyorsunuz?
Bu sorulara kendi taraftarlarını rahatlatacak, bizi de ikna edecek cevaplar vermelerini beklememiz mümkün değil tabii. Çünkü kamuoyu araştırmalarını takip ediyoruz ve oralardaki sonuçlar bu söylemlerin tam da karşısında…
Optimar şirketinin Aralık ayının başında yaptığı araştırmada “Cumhurbaşkanlığı seçiminde kime oy vereceksiniz” sorusuna verilen cevaplar arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzde 33.8’le ilk sırada yer almış. Erdoğan’a en yakın isim yüzde 6.6 ile Mansur Yavaş olmuş, adından yüzde 5.1 ile Meral Akşener gelmiş. Ekrem İmamoğlu yüzde 4.7 oranla altıncı, Kemal Kılıçdaroğlu ise yüzde 4.5 oy oranıyla yedinci sıradaymış.
Siyasi partilerin ‘kararsızlar’ dağıtıldıktan sonraki oy oranları ise şöyleymiş: AK Parti yüzde 41.2, CHP yüzde 23.7, MHP yüzde 11.1, İYİ Parti yüzde 10.9, HDP yüzde 8.4.
GENAR Araştırma’nın Kasım ayında yaptığı anket sonuçları da dolaşımda. Buna göre Cumhur İttifakı’nın oyu yüzde 53 imiş.
AK Parti ve CHP karşılaştırması için diğer araştırma şirketlerine de bir bakalım:
Ortalamayı hesaplarken kararsızları dağıtmayan Metropoll’ün sonuçlarını dâhil etmedik… Görüldüğü gibi ortada bu temenni duygusuyla hareket edenleri destekleyen rakamlar yok… CHP, tarihi boyunca tutturduğu yüzde 25 bandında devam ediyor. AKP Parti için “yıpranıyor” demek ise fazla iddialı…
AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı ile ilgili uyduruk tespitler yapanlara bu çalışmaları göstermekte yarar var…
Sonuçlar böyle… Peki muhalefetin bu açıklamaları niye?
Batılılar “wishfull thinking” derler… Türkçe’ye ‘hüsnükuruntu’ diye çevirebiliriz… Hayatta bazen işe yarayabilir… Mesela çocuklar “Annem dünyanın en güzel kadını, babamdan güçlüsü yok” diye düşünürken anlayış göstermek gerekir… Sonraları ise kendine hedefler koyanlar açısından manalıdır bu durum… “Bir dahaki yarışı 5 saniye önce bitireceğim” ya da “İki senedir çalışıyorum, o sınavı geçeceğim” gibi…
Ancak, mesnetsiz, veriye dayanmayan ya da herhangi bir çaba ortaya koymadan bu kuruntulara düşmenin siyasi iletişimde yeri yoktur… Temelinde ise sosyal şımarıklık yatar… Diğer bir deyişle, bilet almadan büyük ikramiye çıkmasını bekleyenler gibidirler… Onlara inananlara da yorgunluktan başka bir şey veremezler…
Her ödül ‘kıymet’ değildir
Kurumların, kişilerin ödüllendirilmesi, çalışmalarının, kat ettikleri yolun ya da her türlü başarının ‘teşviki’ kadar kamuoyu ya da paydaşlar nezdinde ‘algılanması’ için de önemlidir… Ancak, ödül iletişiminde bir de ‘kritik başarı faktörü’ vardır ki; işin sonucunu o belirler… Ödülün kendi itibarı…
Alamayanı dövdükleri bazı ödüller var… Kolayca alınan, kriterleri zayıf vs. Bunlara genellikle halkla ilişkiler şirketlerinin ya da firmaların “iş yaptık” gibi görünmek için iteklemesiyle başvurulur… Sonuç şaşırtmaz, ödül alınır… Gazetelere çarşaf çarşaf ilanlar verilir… Ancak algılama boyutunda bakıldığında, bu ilanların basıldığı gazete kâğıdı, o ödülden çok daha kıymetlidir… Dolayısıyla firmaların itibarlarına da hiçbir ‘katma değer’ getirmezler…
Böyle olmayanlar da var elbette… Mesela, 1989 yılında kurulan Londra merkezli havacılık enstitüsü Skytrax tarafından verilen ‘5 Yıldızlı Havalimanı’ ödülü… İstanbul Havalimanı bu unvana hak kazanan dört havalimanından biri olmuş… Tebrik ediyoruz…
Burada başka önemli bir husus da kurumsal sorumluluk çalışmalarının sürdürülebilirliğidir… Eğer bu çalışmalar “Dün fidan diktik, bugün okul boyuyoruz” gibi ‘geçici aktivite’ anlayışıyla yapıldıklarında, iletişim boyutunda, bir değere sahip olamadıklarını araştırmalarda görülüyor… İstanbul Havalimanı’nın aynı çerçevede aldığı başka bir ödül olan ‘5 Yıldızlı Kovid-19 Önlemli Havalimanı’ ise kurumun sürdürülebilir faaliyetlerinin bir göstergesi…
Daha önce de Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün ‘Havalimanı Pandemi Sertifikası’nı alan, Uluslararası Havalimanları Konseyi’nin ‘Havalimanı Sağlık Akreditasyonu’ sertifikasına dünyada hak kazanan ilk havalimanı olmayı başaran, AB Havacılık Emniyeti Ajansı’nın “Covid-19 Havacılık Sağlık Emniyeti Protokolünü” imzalayan İstanbul Havalimanı, aldığı son ödüllerle faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini ortaya koyuyor ve halk nezdinde ‘güvenilirliğini’ ve ‘itibarını’ pekiştirmek için anlamlı adımlar atıyor.
Uyduruk ödüllerin peşinden koşanlara örnek olmasını dileriz…
AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı ile ilgili uyduruk tespitler yapanlara bu çalışmaları göstermekte yarar var…
Sonuçlar böyle… Peki muhalefetin bu açıklamaları niye?
Batılılar “wishfull thinking” derler… Türkçe’ye ‘hüsnükuruntu’ diye çevirebiliriz… Hayatta bazen işe yarayabilir… Mesela çocuklar “Annem dünyanın en güzel kadını, babamdan güçlüsü yok” diye düşünürken anlayış göstermek gerekir… Sonraları ise kendine hedefler koyanlar açısından manalıdır bu durum… “Bir dahaki yarışı 5 saniye önce bitireceğim” ya da “İki senedir çalışıyorum, o sınavı geçeceğim” gibi…
Ancak, mesnetsiz, veriye dayanmayan ya da herhangi bir çaba ortaya koymadan bu kuruntulara düşmenin siyasi iletişimde yeri yoktur… Temelinde ise sosyal şımarıklık yatar… Diğer bir deyişle, bilet almadan büyük ikramiye çıkmasını bekleyenler gibidirler… Onlara inananlara da yorgunluktan başka bir şey veremezler…
Her ödül ‘kıymet’ değildir
Kurumların, kişilerin ödüllendirilmesi, çalışmalarının, kat ettikleri yolun ya da her türlü başarının ‘teşviki’ kadar kamuoyu ya da paydaşlar nezdinde ‘algılanması’ için de önemlidir… Ancak, ödül iletişiminde bir de ‘kritik başarı faktörü’ vardır ki; işin sonucunu o belirler… Ödülün kendi itibarı…
Alamayanı dövdükleri bazı ödüller var… Kolayca alınan, kriterleri zayıf vs. Bunlara genellikle halkla ilişkiler şirketlerinin ya da firmaların “iş yaptık” gibi görünmek için iteklemesiyle başvurulur… Sonuç şaşırtmaz, ödül alınır… Gazetelere çarşaf çarşaf ilanlar verilir… Ancak algılama boyutunda bakıldığında, bu ilanların basıldığı gazete kâğıdı, o ödülden çok daha kıymetlidir… Dolayısıyla firmaların itibarlarına da hiçbir ‘katma değer’ getirmezler…
Böyle olmayanlar da var elbette… Mesela, 1989 yılında kurulan Londra merkezli havacılık enstitüsü Skytrax tarafından verilen ‘5 Yıldızlı Havalimanı’ ödülü… İstanbul Havalimanı bu unvana hak kazanan dört havalimanından biri olmuş… Tebrik ediyoruz…
Burada başka önemli bir husus da kurumsal sorumluluk çalışmalarının sürdürülebilirliğidir… Eğer bu çalışmalar “Dün fidan diktik, bugün okul boyuyoruz” gibi ‘geçici aktivite’ anlayışıyla yapıldıklarında, iletişim boyutunda, bir değere sahip olamadıklarını araştırmalarda görülüyor… İstanbul Havalimanı’nın aynı çerçevede aldığı başka bir ödül olan ‘5 Yıldızlı Kovid-19 Önlemli Havalimanı’ ise kurumun sürdürülebilir faaliyetlerinin bir göstergesi…
Daha önce de Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün ‘Havalimanı Pandemi Sertifikası’nı alan, Uluslararası Havalimanları Konseyi’nin ‘Havalimanı Sağlık Akreditasyonu’ sertifikasına dünyada hak kazanan ilk havalimanı olmayı başaran, AB Havacılık Emniyeti Ajansı’nın “Covid-19 Havacılık Sağlık Emniyeti Protokolünü” imzalayan İstanbul Havalimanı, aldığı son ödüllerle faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini ortaya koyuyor ve halk nezdinde ‘güvenilirliğini’ ve ‘itibarını’ pekiştirmek için anlamlı adımlar atıyor.
Uyduruk ödüllerin peşinden koşanlara örnek olmasını dileriz…