Ali Saydam
  • TV Programları
  • Basından
  • Hayatımı Zenginleştirenler
  • Yazılarım
    • Yeni Şafak Gazetesi
    • Marketing Türkiye
    • Z Raporu / Derin Ekonomi
    • TIMREPORT
    • Sabah Gazetesi
    • Akşam Gazetesi
    • Akşam Kitap Eki
    • Diğer
  • Kitaplarım
    • Algılama Yönetimi
    • Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir?
    • İktidar Yalnızlıktır
    • Vazgeçmek Özgürlüktür
    • Perception Management
    • How to Lose Wives and Clients
    • Wahrnehmungs Management
  • Biyografi
  • Galeri
    • Video Galeri
  • İletişim

Bir akıl tutulmasıdır gidiyor…

12 Nisan 2018 - Yeni Şafak
​

Uzatılmış bir hafta sonu için Almanya’da idik. Hamburg ve Berlin. Berlin’e ne zaman gitsem aynı duyguya kapılırım. Bir yanda Goethe’nin, Schiller’in, Wagner’in heykelleri, Brecht’in Berliner Ensemble’ın binası, filozofları, sanatçıları ve incelmiş zevkleriyle 1920’ler, 1930’lardaki Potsdam, Alexandreplatz, Kurtfürstendamm anıları; öte yandan Hitler rejiminin simgeleri… O incelmiş duygu ve düşünceden o kapkara Nazi Almanyası, savaşlar ve ölüm nasıl çıkmış…
Tek açıklaması olabilir… Akıl tutulması… Aynen şimdi olduğu gibi… Dünkü Yeni Şafak’ın manşetteki alt başlığı şöyle idi:
“Doğu Akdeniz’de yüksek gerilim. Fransa ve İngiltere’yi yanına alan Trump, Guta’da kimyasal katliam yapan Esed rejimini vurma hazırlıkları yapıyor. ABD ve Fransız savaş gemileri Suriye’ye yönelince, Rusya karşı hamleyle Kıbrıs açıklarındaki iki gemi ve bir denizaltının rotasını aynı yöne çevirdi.”
Bir gün önce de görüşlerini ciddiye aldığım bir arkadaşımızdan gelen mesajlar:
“Akdeniz’deki Çin savaş gemilerine Suriye’ye karşı yoğun bir saldırı düzenlemek üzere Rus deniz kuvvetlerinin yanında saf tutma emri verildi. Amerikan uçak gemisi ve refaketçileri Norfolk’tan yeni yola çıktı. Bir Alman fırkateyni FGS Hessen de onlara eşlik edecek”…
Bu kararları verenlerin Berlin’e bir uğramalarında yarar var…
         İçeride de şeamet tellallarına gün doğmuş; bol çelişkili günlerden geçiyoruz… Sosyal medya ağları ve WhatsApp grupları kafa göz yararak, doğruyla yanlışın iç içe geçtiği esas kaynağı meçhul haberler ve ne kadar çarpıtılabilirse o kadar yamultulmuş yorumlarla tıkır tıkır çalışıyor… Allahtan bu tür ‘sosyal medya mikserliği’ yaklaşımlarının bizdeki seçmen davranışları üzerindeki etkisi çok düşük.
İki gün önce dijital medya ortamına yerleştirilmiş olan bir örnek mesela:
Picture
Oysa Mehmet Şimşek’in gerçek beyanatı şöyle imiş:
          “Dışarıdan kaynak gelmezse içeride tasarruf imkânları artmazsa, yani sisteme daha çok kaynak girişi olmazsa, sistem kredi hacmi anlamında önümüzdeki döneme ilişkin fazla bir manevra alanı kalmamış durumda. Sermaye yeterlilik oranları yüksek. Kredi mevduat oranlarının yükselmiş olması mevduat faizlerini de yükseltiyor… Dolayısıyla esas olan Türkiye’ye kaynak girişinin artması, Türkiye’nin kendi iç tasarruflarını arttırması. Bu iki değişken çok önemlidir. Zaten bu alanlarda da çok ciddi çalışmalarımız var.”
Gerisi portalin yorumu…
Bu tür puslu havalarda Allah herkese zihin açıklığı versin…
 
En kötü ‘kandırma’ kendini kandırmadır…
Salı günkü yazımızda Sayın Kılıçdaroğlu’nun ‘boş’ hayallerinden söz etmiş (En az %60 alırız!) ve eklemiştik: “Anglosaksonların ‘Wishfull thinking’ dedikleri durum tam da budur işte. Bizdeki karşılığını da çok güzel bulmuşlar: Hüsn-i Kuruntu… (ya da Kubbealtı Sözlüğüne göre: Hüsnükuruntu…) Ya da ‘temenni’ diyorlar… İşin vahimi, bazıları ‘fark atarak kazanacakları’ iddiasını dilendire dillendire, kendilerini bu hayale öylesine kaptırıyorlar ki, inandıkları bir gerçek haline dönüştürdükleri bu masal süreci sonuçlanıp da, seçimlerde beyin üstü çakıldıklarında, bu sefer başlıyorlar ‘Seçimin gerçek galibi biziz, yok kıyılarda kazandık, ama merkezlerde oylarımızı artırdık’ falan…”
Haber bir kez daha Cumhuriyet’te yer almış, bu sefer de kendisiyle bir röportaj yapıldığı izlenimi yaratılan araştırma şirketi Anar’ın genel müdürü Dr. İbrahim Uslu’ya dayandırılan ‘sözde’ tahminlerle güçlendirilmek istenmişti.
“Sözde” diyorum, çünkü uzunca bir zamandır tanıdığımız İbrahim beyin bu tür bir ‘sallama’nın içinde yer alamayacak kadar ciddî bir araştırmacı olduğunu düşünmüştük. Uslu’yu aradım. Yurt dışında bir seyahati sırasında buldum.
Dedikleri çok netti: “Çok azı benim, gerisi muhalefetin görüşleri... Ama birbirine karışmış... Zaten ben demeç vermedim. Daha önce yörünge dergisinde yapılan röportajda ki görüşlerimi alıntılayarak haberleştirmişler...”
Buna iletişim dilinde ‘manipülasyon’ deniyor… Özellikle kendi kendini maniple etmek…
Siz yine kendinizi %60’a inandırın. İyi olur… Üzerinde eğreti duran sloganla “Ekmek için Ekmeleddin” diye müthiş kampanyasını yürüttüğünüz Sayın İhsanoğlu’nun da %65 ile Cumhurbaşkanı seçileceğini tahmin etmiştiniz… Deneyime ve araştırmalarla, güncel olanla yenilenmeye dayalı öğrenim süreçlerine itibar etmeyen, deneye yanıla el yordamıyla yol arayan metotlarda bile bir arpa boyu da olsa ileri gitmek mümkün olabilir. Oysa ki CHP’de deneme-yanılmalar, ders çıkarmaya yönelik analizlerle zenginleşemediği için, habire ‘bu kez olacak’ gazıyla birlikte uçtukları masallarla yere çakılıyor. Bir arpa boyu ilerlemek, ne mümkün?
 
www.alisaydam.com - 2014