Bir cacık olur mu?..
24 Ağustos 2017 - Yeni Şafak
“Bunlardan, özellikle de bunların girdiği her seçimi kaybetmeye şartlanmış; ancak kaybetmediğine, tersine her seçimi bir şekilde kazandığına kendini inandırmaya çalışan liderinden bir cacık olmaz” diyenlere karşı şiddetle direnmeye çalışıyorum. Hâlâ CHP’den ümidimi tam olarak kesmiş değilim. Denize düşen yılana sarılır misali, acaba toparlanırlar mı, diye tam ümitleneceğim ki; öyle bir şey yapıyorlar ki, yine “Hay Allah!” deyip geçmek zorunda kalıyorum.
Güçlü bir demokrasinin ancak güçlü bir ana muhalefet ile mümkün olabileceği inancımı kesinlikle yitirmiş değilim. 15 yıldır kesintisiz iktidar olma başarısının getirdiği zafer sarhoşluğu ile kendisini “karada kaplan denizde aslan, var mı bana yan bakan” tadında konumlayan ve bir gün iktidarın tamamen el değiştirebileceğine hiçbir ihtimal vermeyen, geçerli memurluk kanunlarının boşluklarına sığındıklarından kimselerin kendilerini yerinden kıpırdatamayacağına dair derin bir güven duygusuna sahip bürokratik oligarşi’yi, o kaya gibi pozisyonundan oynatmak 15 yılda mümkün olmamışsa; bunda bir ölçüde muhalefetin bu kadar zayıf olmasının payı büyüktür…
İşte bu duygularla Salı akşamı TV’nin karşısında otururken, tarafsız olmadığını hiçbir zaman gizlemeye gerek görmeyen Şirin Payzın hanımın sunuculuğunu yaptığı programda CHP Grup Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan’ı görünce zayıf da olsa bir ümitle takılmaya karar verdim programa.
Katılımcılar tüm didişme programlarında olduğu gibi; Şirin hanıma göre kendisinin sol cenahında CHP’liler, sağ cenahında ise daha çok muhafazakâr görüşe yakın olanlar şeklinde ikişer ikişer sıralanmışlardı. Bülent beyin yanında Eski Hava Kuvvetleri Savcısı Emekli Albay Ahmet Zeki Üçok, karşısında ise Hukukçu Mehmet Sarı ve ANAR Araştırma Başkanı Dr. İbrahim Uslu vardı.
Bülent Bey’in iyi bir konuşmacı olduğunu, herkesi susturup en uzun konuşma süresini kapma başarısını gösterdiğini hemen belirtelim.
İşte iyi bir fırsat CHP için, diye geçirdim içimden. Karşısındaki iki kişi, hem Dr. Uslu hem de Av. Sarı kesinlikle provokasyona gelmeyen, serinkanlılıklarını yitirmeyen konuşmacılar. Hatta gereğinden fazla kibarlar denebilir.
Şimdi sıkı durun; yepyeni şeyler söylenebilecek, CHP’nin Türkiye’nin gelecek tasarımına ilişkin görüşler ortaya konabilecek, millî iradenin sadece %25’ini değil çok daha büyük çoğunluğuyla ittifak kurabilecek iletişim fırsatının Bülent Bey’in ayağının dibine kadar geldiği fırsat zenginliğinde, bakın CHP Grup Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü’nün verdiği kilit mesajlar nelerdi…
1. 15 Temmuz darbesinin yapılacağı ve FETÖ terör örgütü, iktidar tarafından biliniyordu. Önlenmedi (önlenemedi değil). Sonuçlarından yararlandı. Bu yüzden kontrollü bir darbeydi… (Buna aynı cenahta oturan Emekli Albay bile karşı çıktı)
2. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yapılan tüm terfi ve atamalar, Cumhurbaşkanı’nın kendine bağlı ve sadık özel (!) ordusunu kurmak için uyguladığı stratejilerin ürünüdür. (Bakın bu yeni bir paranoyak iddia işte)
3. Savcıların, hakimlerin yerinin değiştirilmesinin nedeni, işte bu kontrollü darbe girişiminin perde arkasının, iktidarın sorumluluğunun ve FETÖ’nün siyasi kanadının (!) ortaya çıkmasını engelleme niyetidir.
4. Korg. Zekai Aksakallı Paşa’nın 2. Kolordu Komutanlığına getirilmesinin nedeni, Genel Kurmay Başkanı’nı, gerekli zaman diliminde “Kimse kışlalarından çıkmasın” diye talimat vermesinin doğru olmadığını söylemesidir. (Oysa Em. Albay Zeki bey tarafından, 4 yıldır aynı görevde olan ve daha geçen yıl bir üst rütbeye terfi ettirilmiş bulunan Paşa’nın bu tayininin gayet doğal olduğu ifade edildi)
5. Bu ilk dört madde gibi söylene söylene eskimiş, toplumda karşılığını bulamamış, bilinen bir dizi tezvirat, komplo teorisi ve paranoya hissi uyandıran garip ‘hikâyeler’…
İlginç olan bir tek husus var. Söylemlerin hepsi Batı siyasileri ile tamamen senkron… Alman, İngiliz, Avusturya, ABD basınında ne yazıyorsa Bülent bey de onları söyledi.
Bildiğiniz üzere atletli fotoğrafı ile halka yakın olmaya çalışan Kemal beyin beyanat verdiği ve sonradan ben demedim dediği sözlerini yayınlayan Alman gazeteci, 9 Ağustos’ta bir tweet atmış. “Türkiye’de mal ve can güvenliği yok!” vecizesinin yer aldığı röportajın deşifre edilerek CHP merkezine gönderildiğini ve onların onayları alındıktan sonra baskıya geçildiğini belirtmişti… (Ha bu arada hemen ifade edelim; iç çamaşırı olarak atlet, artık demode. Günümüzde işçi ve köylüler de kısa kollu fanila giyiyorlar)…
Ezcümle bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. CHP’nin bir iletişim fırsatını nasıl teptiğini üzülerek izledim. Bu ezikliğe sonuna kadar tahammül edemeyeceğim için de belli bir süre sonra TV’yi kapatıp uyumaya karar verdim…
Ankara – İstanbul yürüyüşünde de belirtmiştim. “Taktik düzeyde kalacak, stratejiye geçmeyecektir” demiştim. Nitekim öyle oldu. Şimdi dostlar alışverişte görsün, Çanakkale Kurultayı için de aynı şeyi söylüyorum…
İyi uykular CHP. İnşallah bir gün aranızdan cacık olacak malzeme çıkar…
Güçlü bir demokrasinin ancak güçlü bir ana muhalefet ile mümkün olabileceği inancımı kesinlikle yitirmiş değilim. 15 yıldır kesintisiz iktidar olma başarısının getirdiği zafer sarhoşluğu ile kendisini “karada kaplan denizde aslan, var mı bana yan bakan” tadında konumlayan ve bir gün iktidarın tamamen el değiştirebileceğine hiçbir ihtimal vermeyen, geçerli memurluk kanunlarının boşluklarına sığındıklarından kimselerin kendilerini yerinden kıpırdatamayacağına dair derin bir güven duygusuna sahip bürokratik oligarşi’yi, o kaya gibi pozisyonundan oynatmak 15 yılda mümkün olmamışsa; bunda bir ölçüde muhalefetin bu kadar zayıf olmasının payı büyüktür…
İşte bu duygularla Salı akşamı TV’nin karşısında otururken, tarafsız olmadığını hiçbir zaman gizlemeye gerek görmeyen Şirin Payzın hanımın sunuculuğunu yaptığı programda CHP Grup Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan’ı görünce zayıf da olsa bir ümitle takılmaya karar verdim programa.
Katılımcılar tüm didişme programlarında olduğu gibi; Şirin hanıma göre kendisinin sol cenahında CHP’liler, sağ cenahında ise daha çok muhafazakâr görüşe yakın olanlar şeklinde ikişer ikişer sıralanmışlardı. Bülent beyin yanında Eski Hava Kuvvetleri Savcısı Emekli Albay Ahmet Zeki Üçok, karşısında ise Hukukçu Mehmet Sarı ve ANAR Araştırma Başkanı Dr. İbrahim Uslu vardı.
Bülent Bey’in iyi bir konuşmacı olduğunu, herkesi susturup en uzun konuşma süresini kapma başarısını gösterdiğini hemen belirtelim.
İşte iyi bir fırsat CHP için, diye geçirdim içimden. Karşısındaki iki kişi, hem Dr. Uslu hem de Av. Sarı kesinlikle provokasyona gelmeyen, serinkanlılıklarını yitirmeyen konuşmacılar. Hatta gereğinden fazla kibarlar denebilir.
Şimdi sıkı durun; yepyeni şeyler söylenebilecek, CHP’nin Türkiye’nin gelecek tasarımına ilişkin görüşler ortaya konabilecek, millî iradenin sadece %25’ini değil çok daha büyük çoğunluğuyla ittifak kurabilecek iletişim fırsatının Bülent Bey’in ayağının dibine kadar geldiği fırsat zenginliğinde, bakın CHP Grup Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü’nün verdiği kilit mesajlar nelerdi…
1. 15 Temmuz darbesinin yapılacağı ve FETÖ terör örgütü, iktidar tarafından biliniyordu. Önlenmedi (önlenemedi değil). Sonuçlarından yararlandı. Bu yüzden kontrollü bir darbeydi… (Buna aynı cenahta oturan Emekli Albay bile karşı çıktı)
2. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yapılan tüm terfi ve atamalar, Cumhurbaşkanı’nın kendine bağlı ve sadık özel (!) ordusunu kurmak için uyguladığı stratejilerin ürünüdür. (Bakın bu yeni bir paranoyak iddia işte)
3. Savcıların, hakimlerin yerinin değiştirilmesinin nedeni, işte bu kontrollü darbe girişiminin perde arkasının, iktidarın sorumluluğunun ve FETÖ’nün siyasi kanadının (!) ortaya çıkmasını engelleme niyetidir.
4. Korg. Zekai Aksakallı Paşa’nın 2. Kolordu Komutanlığına getirilmesinin nedeni, Genel Kurmay Başkanı’nı, gerekli zaman diliminde “Kimse kışlalarından çıkmasın” diye talimat vermesinin doğru olmadığını söylemesidir. (Oysa Em. Albay Zeki bey tarafından, 4 yıldır aynı görevde olan ve daha geçen yıl bir üst rütbeye terfi ettirilmiş bulunan Paşa’nın bu tayininin gayet doğal olduğu ifade edildi)
5. Bu ilk dört madde gibi söylene söylene eskimiş, toplumda karşılığını bulamamış, bilinen bir dizi tezvirat, komplo teorisi ve paranoya hissi uyandıran garip ‘hikâyeler’…
İlginç olan bir tek husus var. Söylemlerin hepsi Batı siyasileri ile tamamen senkron… Alman, İngiliz, Avusturya, ABD basınında ne yazıyorsa Bülent bey de onları söyledi.
Bildiğiniz üzere atletli fotoğrafı ile halka yakın olmaya çalışan Kemal beyin beyanat verdiği ve sonradan ben demedim dediği sözlerini yayınlayan Alman gazeteci, 9 Ağustos’ta bir tweet atmış. “Türkiye’de mal ve can güvenliği yok!” vecizesinin yer aldığı röportajın deşifre edilerek CHP merkezine gönderildiğini ve onların onayları alındıktan sonra baskıya geçildiğini belirtmişti… (Ha bu arada hemen ifade edelim; iç çamaşırı olarak atlet, artık demode. Günümüzde işçi ve köylüler de kısa kollu fanila giyiyorlar)…
Ezcümle bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. CHP’nin bir iletişim fırsatını nasıl teptiğini üzülerek izledim. Bu ezikliğe sonuna kadar tahammül edemeyeceğim için de belli bir süre sonra TV’yi kapatıp uyumaya karar verdim…
Ankara – İstanbul yürüyüşünde de belirtmiştim. “Taktik düzeyde kalacak, stratejiye geçmeyecektir” demiştim. Nitekim öyle oldu. Şimdi dostlar alışverişte görsün, Çanakkale Kurultayı için de aynı şeyi söylüyorum…
İyi uykular CHP. İnşallah bir gün aranızdan cacık olacak malzeme çıkar…