Bir ekonomik başarının ardındaki güç…
17 Ocak 2019 - yeni şafak
Eğitim, sağlık ve kültür alanlarında, bugüne kadar 1 milyar 355 milyon dolar yatırım yapan, Türkiye’nin en büyük kuruluşlarından biri olan Koç Holding’in varoluş nedeni ve ülkemizin ilk ve en büyük özel vakfı, Vehbi Koç Vakfı 50. yaşını kutluyor.
Bugüne kadar Sadberk Hanım Müzesi, Amerikan Hastanesi, Koç Üniversitesi, Suna-İnan Kıraç Anadolu Medeniyetleri Araştırma Müzesi ve Arter’in de aralarında olduğu beş hastahane, dört müze ve sanat merkezi ile beş araştırma ve yaşam merkezi kuran Vakıf, 50. yaşında, ülkemizin kültür hayatına yaptığı yatırımlara bir çağdaş sanat müzesiyle devam etmeyi planlıyor.
Koç Holding adına olduğu kadar ülkemiz adına da yapılan bu sosyal sorumluluk çalışmaları, Türkiye’ye itibar katan değerler olarak uzun süren planlamalar ile harcanan emek ve paranın sonucu olarak karşımızda…
Genelde vakıfların, şirket ve şahısların maddi katkılarıyla ayakta durduğu inancı hakimdir. Oysa bazı vakıflar vardır ki bunların ruhu, o şirket ve kişilerin varoluşunu zenginleştirecek itibar katkısı getirir. Vehbi Koç Vakfı, işte bu ikinci tür vakıflardandır.
Benim Vehbi Koç Vakfı ile tanışmam 1998 yılına rastlar. 1998 yılı sonu ile 2002 yılları arasında üç şirketten oluşan konsorsiyum halinde, Koç Holding Yönetim Kurulu kararı ve o dönem Holding’in Personel Sevk ve İdaresinden Sorumlu Başkanı, sevgili Tuğrul Kutadgobilik riyasetinde, Holding ve bağlı şirketlerin iletişim süreçlerinin planlanması ve yönetilmesini kapsayan Koç Topluluğu Stratejik İletişim Modeli (KOÇSİM) projesinde çalışmıştık.
O yıllarda, sosyal sorumluluk alanında Sabancı Holding ve Eczacıbaşı Holding’den çok daha fazla yatırım yapmasına karşı Koç Holding’in onların gerisinde kaldığını, yapılan ölçümlemeleri inceleyerek gözlemlemiştik. Koç Topluluğu’nun “iyi işler yapıyoruz, ancak algılanmıyor” tespiti stratejik iletişim çalışmaları sayesinde aşıldı. Mevcut algı zamanla değişti, diğer holdinglerle arasındaki mesafe kapandı.
Koç Holding belli bir noktaya geldi ve geldiği itibar noktasını Vehbi Koç Vakfı aracılığıyla eğitim, kültür ve sağlık alanında yaptığı yatırımlar ve zamanında uygulamaya koyup bugün de sürdürdüğü doğru iletişim yollarıyla korumaya devam ediyor. Planlanan ‘iletişim stratejisi’ sayesinde kendini anlatmayı başaran Holding, uzun zamandır itibar endekslerinde ipi göğüslüyor. Yaptığı iyi işler görünüyor, takdir ediliyor ve Holding de hak ettiği itibara sahip oluyor.
Mesela, 2011-2017 yılları arasında yedi kez üst üste Türkiye’nin en itibarlı markası olarak tespit edilmesi kesinlikle bir raslantı değildir. Bu ancak, kurumsal sosyal sorumluluk projelerini, iyi bir iletişim stratejisiyle birleştirmenin sonucu olabilir…
Ülkemizde sürdürülebilirlik adına da büyük bir başarıya imza atarak 50 yıldır varlığını sürdüren Vehbi Koç Vakfı’nın tüm aile vakıflarına örnek ve rahmetli Vehbi Bey’in tespitiyle “Ülkem varsa ben de varım; demokrasi varsa hepimiz varız.” düsturunun takipçisi olan, ekonomik başarı ile ülkesine karşı sorumluluğunu yaratıcılıkla birleştiren tutumu iyice izlenmeli…
Bugüne kadar Sadberk Hanım Müzesi, Amerikan Hastanesi, Koç Üniversitesi, Suna-İnan Kıraç Anadolu Medeniyetleri Araştırma Müzesi ve Arter’in de aralarında olduğu beş hastahane, dört müze ve sanat merkezi ile beş araştırma ve yaşam merkezi kuran Vakıf, 50. yaşında, ülkemizin kültür hayatına yaptığı yatırımlara bir çağdaş sanat müzesiyle devam etmeyi planlıyor.
Koç Holding adına olduğu kadar ülkemiz adına da yapılan bu sosyal sorumluluk çalışmaları, Türkiye’ye itibar katan değerler olarak uzun süren planlamalar ile harcanan emek ve paranın sonucu olarak karşımızda…
Genelde vakıfların, şirket ve şahısların maddi katkılarıyla ayakta durduğu inancı hakimdir. Oysa bazı vakıflar vardır ki bunların ruhu, o şirket ve kişilerin varoluşunu zenginleştirecek itibar katkısı getirir. Vehbi Koç Vakfı, işte bu ikinci tür vakıflardandır.
Benim Vehbi Koç Vakfı ile tanışmam 1998 yılına rastlar. 1998 yılı sonu ile 2002 yılları arasında üç şirketten oluşan konsorsiyum halinde, Koç Holding Yönetim Kurulu kararı ve o dönem Holding’in Personel Sevk ve İdaresinden Sorumlu Başkanı, sevgili Tuğrul Kutadgobilik riyasetinde, Holding ve bağlı şirketlerin iletişim süreçlerinin planlanması ve yönetilmesini kapsayan Koç Topluluğu Stratejik İletişim Modeli (KOÇSİM) projesinde çalışmıştık.
O yıllarda, sosyal sorumluluk alanında Sabancı Holding ve Eczacıbaşı Holding’den çok daha fazla yatırım yapmasına karşı Koç Holding’in onların gerisinde kaldığını, yapılan ölçümlemeleri inceleyerek gözlemlemiştik. Koç Topluluğu’nun “iyi işler yapıyoruz, ancak algılanmıyor” tespiti stratejik iletişim çalışmaları sayesinde aşıldı. Mevcut algı zamanla değişti, diğer holdinglerle arasındaki mesafe kapandı.
Koç Holding belli bir noktaya geldi ve geldiği itibar noktasını Vehbi Koç Vakfı aracılığıyla eğitim, kültür ve sağlık alanında yaptığı yatırımlar ve zamanında uygulamaya koyup bugün de sürdürdüğü doğru iletişim yollarıyla korumaya devam ediyor. Planlanan ‘iletişim stratejisi’ sayesinde kendini anlatmayı başaran Holding, uzun zamandır itibar endekslerinde ipi göğüslüyor. Yaptığı iyi işler görünüyor, takdir ediliyor ve Holding de hak ettiği itibara sahip oluyor.
Mesela, 2011-2017 yılları arasında yedi kez üst üste Türkiye’nin en itibarlı markası olarak tespit edilmesi kesinlikle bir raslantı değildir. Bu ancak, kurumsal sosyal sorumluluk projelerini, iyi bir iletişim stratejisiyle birleştirmenin sonucu olabilir…
Ülkemizde sürdürülebilirlik adına da büyük bir başarıya imza atarak 50 yıldır varlığını sürdüren Vehbi Koç Vakfı’nın tüm aile vakıflarına örnek ve rahmetli Vehbi Bey’in tespitiyle “Ülkem varsa ben de varım; demokrasi varsa hepimiz varız.” düsturunun takipçisi olan, ekonomik başarı ile ülkesine karşı sorumluluğunu yaratıcılıkla birleştiren tutumu iyice izlenmeli…