Bir enstitü var enstitüden içeri
09 Nisan 2019 - Yeni Şafak
Medyanın gündemi seçim sonuçlarıyla felç olmuşken ülkemizde pek çok heyecan verici gelişme yaşanıyor. Fakat, yoğun siyasi gündem nedeniyle kendilerine yeterince yer bulamıyorlar.
Türk sivil havacılığının en büyük operasyonlarından biri olan, yeni havalimanı taşınma süreci, beklenenden de kısa bir sürede tamamlandı. Böylece, ticari, lojistik ve mimari bir ‘zafer anıtı’ olan İGA tam anlamıyla faaliyete geçti.
Şeamet tellallarına inat her şey tıkır tıkır çalışıyor. İlk gün oradaydık. Uçuşların bir İsviçre saati titizliğinde çalışmasına, alışveriş ve yiyecek-içecek sisteminin hatasız işlev görmesine, bu işe gönül ve akıl vermiş olanları bile hayran bırakacak başarılı başlangıca tanıklık etme fırsatı bulduk.
Başka bir heyecan verici gelişme kültürel diploması alanında, Yunus Emre Enstitüsü’nün etkinlikleriyle ülkemizin tanıtımına ve marka değerine yaptığı katkılarla yaşanıyor.
Bugün Türkiye’nin en önemli üç meselesi nedir diye sorulsa; “kendisini uluslararası düzeyde ifade etme” konusunu mutlaka saymak gerekir.
Devlet, bu anlamda çok önemli adımlar attı. Bunların en başında da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı (CİB)’in kurulması geliyor.
Kamu diplomasisinin, yani Türkiye’nin yurtdışında algılanma sürecinin yönetilmesi, CİB koordinasyonluğunda planlanmış. Bu anlamda, kamu diplomasisiyle doğrudan ilişkili olan Türkiye Radyo Televizyon (TRT) gibi, Anadolu Ajansı gibi pek çok kuruluş CİB ile ilişkilendirilmiş.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Yunus Emre Enstitüsü (YEE) gibi bazı kuruluşlar ise henüz Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde...
Dünyada 60’a yakın kültür merkezi ve 150’yi aşkın irtibat noktası olan Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye’nin uluslararası alanda bilinirliğini, güvenirliğini ve itibarını artırmayı amaçlıyor. Bunu, çok önemli bulduğumuz dil, kültür-sanat ve bilim-akademi olmak üzere üç ana eksen üzerinden yürütüyor.
YEE, geleceğin kültür diplomatlarını yetiştirmek üzere “Kültürel Diplomasi Uygulamalı Eğitimi” başlattı. Zorlu bir yazılı sınav ve mülakatla eledikleri bin başvurucudan 100 kadar katılımcıyı seçerek eğitim programına dâhil etmişler.
Üç ay sürecek eğitimle uluslararası kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerinde çalışmak isteyenlere, kültürel diplomasinin en ince detayları öğretiliyor. Katılımcılar, panel, atölye çalışmaları, kültür ve sanat etkinlikleri, laboratuvar çalışmaları ve sosyal medya yönetimi gibi alanlarda uzmanlardan eğitim alıyor.
Biz de hasbelkader, bu eğitim kapsamında, katılımcılarla bir araya gelme fırsatını yakaladık.
Çok heyecan vericiydi. Bu kadar iyi yetişmiş, merak ve derinlik sahibi insanı bir araya toplamış olmaları geleceğe dair ümitlerimizi bir hayli artırdı.
YEE’nin faaliyetleri bununla sınırlı değil… Çalışmaları dünyanın dört bir yanında sürüyor.
Daha geçen hafta, dünyanın beş kıtasındaki 20 farklı şehirde yapılacak “Türk Filmleri Haftası” projesini başlatmışlar. Geleneksel Türk Sinemasının 100’e yakın örneği, yıl boyunca Arnavutluk, İngiltere, Hırvatistan, Rusya, Almanya, İspanya, Avusturya, Ürdün, Lübnan, Bosna Hersek, Sırbistan, Fas, Güney Kore, İtalya, Macaristan, Romanya, Kazakistan, Fransa, ABD ve Kanada’da düzenlenen özel haftalarda gösterilecekmiş…
Enstitü, şimdi de “Türkiye Haftası” projesini başlatmış. 2019 yılı boyunca dünyanın farklı noktalarında “Göbeklitepe: İnsan ve Hayat” temasıyla sergiden konferansa pek çok etkinlik düzenleyeceklermiş…
Goethe Enstitüsü’nde -yine hasbelkader- öğretmenlik yapmış biri olarak bu tür faaliyetlerin ne kadar etkili olduğuna tanıklık etmiştik. Almanların bu işi yıllardır nasıl yürüttüklerini gözlemleyebildiğimiz için bizimkilerin onlardan aşağı kalır bir yanı olmadığını görebiliyoruz.
O nedenle, izlenmesi, takip edilmesi, desteklenmesi ve geliştirilmesi son derece önemli bu kuruluşun, ülkemizin değerlerinin tanıtılmasında etkili olacağına hiç şüphemiz yok.
Türk sivil havacılığının en büyük operasyonlarından biri olan, yeni havalimanı taşınma süreci, beklenenden de kısa bir sürede tamamlandı. Böylece, ticari, lojistik ve mimari bir ‘zafer anıtı’ olan İGA tam anlamıyla faaliyete geçti.
Şeamet tellallarına inat her şey tıkır tıkır çalışıyor. İlk gün oradaydık. Uçuşların bir İsviçre saati titizliğinde çalışmasına, alışveriş ve yiyecek-içecek sisteminin hatasız işlev görmesine, bu işe gönül ve akıl vermiş olanları bile hayran bırakacak başarılı başlangıca tanıklık etme fırsatı bulduk.
Başka bir heyecan verici gelişme kültürel diploması alanında, Yunus Emre Enstitüsü’nün etkinlikleriyle ülkemizin tanıtımına ve marka değerine yaptığı katkılarla yaşanıyor.
Bugün Türkiye’nin en önemli üç meselesi nedir diye sorulsa; “kendisini uluslararası düzeyde ifade etme” konusunu mutlaka saymak gerekir.
Devlet, bu anlamda çok önemli adımlar attı. Bunların en başında da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı (CİB)’in kurulması geliyor.
Kamu diplomasisinin, yani Türkiye’nin yurtdışında algılanma sürecinin yönetilmesi, CİB koordinasyonluğunda planlanmış. Bu anlamda, kamu diplomasisiyle doğrudan ilişkili olan Türkiye Radyo Televizyon (TRT) gibi, Anadolu Ajansı gibi pek çok kuruluş CİB ile ilişkilendirilmiş.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Yunus Emre Enstitüsü (YEE) gibi bazı kuruluşlar ise henüz Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde...
Dünyada 60’a yakın kültür merkezi ve 150’yi aşkın irtibat noktası olan Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye’nin uluslararası alanda bilinirliğini, güvenirliğini ve itibarını artırmayı amaçlıyor. Bunu, çok önemli bulduğumuz dil, kültür-sanat ve bilim-akademi olmak üzere üç ana eksen üzerinden yürütüyor.
YEE, geleceğin kültür diplomatlarını yetiştirmek üzere “Kültürel Diplomasi Uygulamalı Eğitimi” başlattı. Zorlu bir yazılı sınav ve mülakatla eledikleri bin başvurucudan 100 kadar katılımcıyı seçerek eğitim programına dâhil etmişler.
Üç ay sürecek eğitimle uluslararası kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerinde çalışmak isteyenlere, kültürel diplomasinin en ince detayları öğretiliyor. Katılımcılar, panel, atölye çalışmaları, kültür ve sanat etkinlikleri, laboratuvar çalışmaları ve sosyal medya yönetimi gibi alanlarda uzmanlardan eğitim alıyor.
Biz de hasbelkader, bu eğitim kapsamında, katılımcılarla bir araya gelme fırsatını yakaladık.
Çok heyecan vericiydi. Bu kadar iyi yetişmiş, merak ve derinlik sahibi insanı bir araya toplamış olmaları geleceğe dair ümitlerimizi bir hayli artırdı.
YEE’nin faaliyetleri bununla sınırlı değil… Çalışmaları dünyanın dört bir yanında sürüyor.
Daha geçen hafta, dünyanın beş kıtasındaki 20 farklı şehirde yapılacak “Türk Filmleri Haftası” projesini başlatmışlar. Geleneksel Türk Sinemasının 100’e yakın örneği, yıl boyunca Arnavutluk, İngiltere, Hırvatistan, Rusya, Almanya, İspanya, Avusturya, Ürdün, Lübnan, Bosna Hersek, Sırbistan, Fas, Güney Kore, İtalya, Macaristan, Romanya, Kazakistan, Fransa, ABD ve Kanada’da düzenlenen özel haftalarda gösterilecekmiş…
Enstitü, şimdi de “Türkiye Haftası” projesini başlatmış. 2019 yılı boyunca dünyanın farklı noktalarında “Göbeklitepe: İnsan ve Hayat” temasıyla sergiden konferansa pek çok etkinlik düzenleyeceklermiş…
Goethe Enstitüsü’nde -yine hasbelkader- öğretmenlik yapmış biri olarak bu tür faaliyetlerin ne kadar etkili olduğuna tanıklık etmiştik. Almanların bu işi yıllardır nasıl yürüttüklerini gözlemleyebildiğimiz için bizimkilerin onlardan aşağı kalır bir yanı olmadığını görebiliyoruz.
O nedenle, izlenmesi, takip edilmesi, desteklenmesi ve geliştirilmesi son derece önemli bu kuruluşun, ülkemizin değerlerinin tanıtılmasında etkili olacağına hiç şüphemiz yok.