Bir kahraman münevver
28 eylül 2023 yeni şafak
Film festivallerinin yakın zamanda gördüğümüz tek kahramanı Burak Haktanır idi…
Ülkemizdeki film festivalleri bana bir dokunur… Son yazımızı okuyanlar da bilir, geçen yıl Ekim ayında kaleme aldıklarımızı da… Hem hükûmetten, devletin ilgili kurumlarından fonlar, destekler alacaksın hem de filminde ve ödül törenlerinde devletten ve milletten başındaki en büyük belaymış gibi söz edeceksin. İşte bu bana dokunuyor…
Fakat belli ki bizim festivallerin yazılı olmayan bir kuralı hâline gelmiş durumda… ‘Dress code’ yok ama söylem için bir ‘code’, kural var; devlete, hükûmete salla dur… Geçen yıl yine bir festivalde bu arkadaşlar malum tavırlarını takınmış, burunları havada, beğenmez ve mutsuz bakışlarıyla pek güzel söylenirken işi yalan boyutuna tırmandırdılar…
İşte o film festivallerinin ödül törenlerinden birinde TSK hedef alınmıştı. Belki doğrudan değil ama TSK’ya karşı tezvirat kampanyası yürüten birine açık destek verilmişti. Yönetmen Özcan Alper, TSK’nın terör operasyonlarında “Kimyasal silah kullandığını” iddia etmesi nedeniyle o dönem “Örgüt propagandası yapmak” suçundan tutuklu yargılanan Şebnem Korur Fincancı hakkında “Sadece ‘Barış’ dediği için maalesef bir linç kampanyasına maruz kaldı” demişti.
Salondakiler arasında, bu haksızlığa ve iftiraya itiraz eden tek kişi oyuncu Burak Haktanır idi: “[Fincancı] Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kimyasal silah iftirası attı. Tüm PKK siteleri onu destekliyor şu an” demiş ve salonu terk etmişti…
Peki o Burak Haktanır’a sonra ne oldu?!
Homur homur homurdanan, devlete, millete hakaret edenlerden olsaydı; şimdi kendisine bir fan kitlesi oluşturmuş, bol miktarda iş yapıyor, orada burada caka satıyordu. Ama değildi…
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Burak Kardeşimiz, bizim gözümüzde bir kahramandı; çünkü bu tür alçakça saldırılara karşı festival törenlerinde tavır koyan tek bir ‘entelektüele’ (aydına) rastlamamıştık. İnsan, hemen Cemil Meriç’in ünlü sözünü hatırlıyor:
“Aydın olmak için önce insan olmak lâzım. İnsan mukaddesi olandır, insan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan: uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.”
İşte bu nedenle Burak Haktanır bir münevver olduğunu kanıtlamıştır.
Haktanır, başına gelecekleri biliyordu; nitekim de geldi… Yaklaşık 10 aydır kendisini bir TV dizinde ve sinema filminde görmememiz de bunun bir işareti… Burak Kardeşimizi savunan ve onun hikâyesine sahip çıkan fazlaca da meslektaşımıza rastlamadık.
Olayı nihayet, pazartesi akşamı (25 Eylül) Serhat İbrahimoğlu’nun yönettiği TVNET’teki “Net Bakış” programında Mete Yarar gündeme getirdi de konuya yeniden odaklandık. Haktanır daha önce de oynadığı TRT’deki “Gönül Dağı” dizisinin ekibine yeniden katılacakmış. Dizinin yapım şirketi Köprü Film’i ve yapımcı Ferhat Eşsiz’i, yönetmeni Yahya Samancı’yı gönülden kutluyoruz.
Günün sözü
“Kalplerde gerçek cesarete sahip olanlar her zaman kazanır.”
Amir Khan,
Hint oyuncu, yapımcı ve yönetmen
Gözümüze takılanlar…
Ülkemizdeki film festivalleri bana bir dokunur… Son yazımızı okuyanlar da bilir, geçen yıl Ekim ayında kaleme aldıklarımızı da… Hem hükûmetten, devletin ilgili kurumlarından fonlar, destekler alacaksın hem de filminde ve ödül törenlerinde devletten ve milletten başındaki en büyük belaymış gibi söz edeceksin. İşte bu bana dokunuyor…
Fakat belli ki bizim festivallerin yazılı olmayan bir kuralı hâline gelmiş durumda… ‘Dress code’ yok ama söylem için bir ‘code’, kural var; devlete, hükûmete salla dur… Geçen yıl yine bir festivalde bu arkadaşlar malum tavırlarını takınmış, burunları havada, beğenmez ve mutsuz bakışlarıyla pek güzel söylenirken işi yalan boyutuna tırmandırdılar…
İşte o film festivallerinin ödül törenlerinden birinde TSK hedef alınmıştı. Belki doğrudan değil ama TSK’ya karşı tezvirat kampanyası yürüten birine açık destek verilmişti. Yönetmen Özcan Alper, TSK’nın terör operasyonlarında “Kimyasal silah kullandığını” iddia etmesi nedeniyle o dönem “Örgüt propagandası yapmak” suçundan tutuklu yargılanan Şebnem Korur Fincancı hakkında “Sadece ‘Barış’ dediği için maalesef bir linç kampanyasına maruz kaldı” demişti.
Salondakiler arasında, bu haksızlığa ve iftiraya itiraz eden tek kişi oyuncu Burak Haktanır idi: “[Fincancı] Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kimyasal silah iftirası attı. Tüm PKK siteleri onu destekliyor şu an” demiş ve salonu terk etmişti…
Peki o Burak Haktanır’a sonra ne oldu?!
Homur homur homurdanan, devlete, millete hakaret edenlerden olsaydı; şimdi kendisine bir fan kitlesi oluşturmuş, bol miktarda iş yapıyor, orada burada caka satıyordu. Ama değildi…
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Burak Kardeşimiz, bizim gözümüzde bir kahramandı; çünkü bu tür alçakça saldırılara karşı festival törenlerinde tavır koyan tek bir ‘entelektüele’ (aydına) rastlamamıştık. İnsan, hemen Cemil Meriç’in ünlü sözünü hatırlıyor:
“Aydın olmak için önce insan olmak lâzım. İnsan mukaddesi olandır, insan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan: uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.”
İşte bu nedenle Burak Haktanır bir münevver olduğunu kanıtlamıştır.
Haktanır, başına gelecekleri biliyordu; nitekim de geldi… Yaklaşık 10 aydır kendisini bir TV dizinde ve sinema filminde görmememiz de bunun bir işareti… Burak Kardeşimizi savunan ve onun hikâyesine sahip çıkan fazlaca da meslektaşımıza rastlamadık.
Olayı nihayet, pazartesi akşamı (25 Eylül) Serhat İbrahimoğlu’nun yönettiği TVNET’teki “Net Bakış” programında Mete Yarar gündeme getirdi de konuya yeniden odaklandık. Haktanır daha önce de oynadığı TRT’deki “Gönül Dağı” dizisinin ekibine yeniden katılacakmış. Dizinin yapım şirketi Köprü Film’i ve yapımcı Ferhat Eşsiz’i, yönetmeni Yahya Samancı’yı gönülden kutluyoruz.
Günün sözü
“Kalplerde gerçek cesarete sahip olanlar her zaman kazanır.”
Amir Khan,
Hint oyuncu, yapımcı ve yönetmen
Gözümüze takılanlar…
- Futbol denildiğinde akla ilk gelenin kadın futbolcular ve kadın futbol takımları olmadığı malum. Visa, bu durumu değiştirmek için Türkiye’de, FIFA Kadınlar Dünya Kupası 2023 ile eş zamanlı olarak “Mavi Düdük” projesini yürütmüş. Böylece toplumda, futbol sahalarından başlayarak kadınları rol model olarak konumlandırmayı ve kadın futbolu konusunda farkındalığı artırmaya çalışmışlar. Proje kapsamında tasarlanan dev mavi düdükler, Nişantaşı ve Bağdat Caddesi’nde sergilenmiş. Şimdi, atılan taş ürkütülen kurbağaya değmiş mi diye Visa’nın bir ölçümleme yaptırarak bizleri aydınlatmasını bekliyoruz.
- Koç Üniversitesi “Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi” (VEKAM), Koleksiyoncular Derneği ve Çankaya Belediyesi iş birliğiyle Cumhuriyet’in 100. yılında “Ya İstiklâl Ya Ölüm! Cumhuriyet Yolunda” adında hatıratlar, dönemin orijinal belge ve fotoğraflarından oluşan bir sergi düzenliyorlarmış. Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Pera Müzesi, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Yapı Kredi Müzesi, Hâluk Perk Araştırma Merkezi, Hisart Canlı Tarih Müzesi, ODTÜ Toplum ve Bilim Uygulama ve Araştırma Merkezi, Polatlı Tarihi Alanlar Tanıtım Merkezi (POTA), Kurtuluş Savaşı Müzesi (I. TBMM Binası), Albert Khan Müzesi (Fransa) ve Amerikan Kongre Kütüphanesi gibi kurum ve kişisel koleksiyonlardan parçalar da yer alacakmış. Türk Tarih Kurumu’nun Millî Mücadele Dönemi belgeselleri de gösterime sunulacakmış. (Gülseren Ayaz, Lobby PR)
- Bir TV dizisi için kolay kolay edilmeyecek bir laftır; ancak biz söyleyelim: Yeni sezonu geçen hafta başlayan “Kızılcık Şerbeti” adlı diziyi ilk bölümünden itibaren seyretmeden ülkemizde siyasi iletişime soyunmak bulanık suda el yordamıyla balık avlamaya tekabül eder. Özellikle CHP’nin ve ‘omurilikten laik’ kesimin neden seçim kaybettiklerini anlamak için bu diziye başvurmakta yarar olabilir… Hani “değişim”, “dönüşüm” diyorlar ya; o nedenle önerelim dedik…