Bir Mazıdağı hikâyesi
23 ekim 2018 - yeni şafak
Bilmeyene pek de “akıllı adam işi değil” gibi görünebilir. Cengiz Holding’in Mardin Mazıdağı’ndaki Eti Bakır Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Tesisleri’ni bir grup gazeteci arkadaşla dün gezerken, benzer bir duyguya kapıldığımı ifade etmeliyim.
Bütün hikâye, Cengiz Holding’in Samsun Küre’deki Eti Bakır tesislerinde üretilen bakırın yan ürünü olan pirit denen ve genelde atılan fersudenin içindeki kobaltı çıkarıp kullanma fikri ile başlıyor.
Bu işlemi yapmak için Samsun yerine Mardin’in seçilmesi ise başka bir hikâye…
Kobaltı piritin içinden çıkarma süreci planlanırken bir de bakıyorlar ki atık olarak sülfür dioksit (SO2) gazı çıkıyor. Hem çevreye zararlı olan bu gazdan yararlanmak hem de tersine gazı ekonomiye kazandırmak için sülfürik asit elde edilmesi düşünülüyor. Bununla fosfatın bir süreçten geçirilmesi halinde gübre elde etmenin son derece iyi bir yatırım olacağı planlanıyor.
Bunun üzerine ihaleye çıkmış olan Mazıdağı’ndaki fosfor tesisleri 2011 yılında satın alınıyor.
6 yıl ön araştırma yapılıyor. AR-GE’ye harcanan para 16 milyon dolar…
Sonra yatırıma geçiyorlar. 1 milyar 200 milyon dolar yatırımla devasa bir tesis yapılıyor. Tesiste üretilenler şöyle:
Kamyonlarla Küre’den yüklenerek konteynırlar içinde pirit Kurşunlu’ya (Çankırı) getiriliyor. Orada trenlere yükleniyor. Tren ile Diyarbakır, oradan da tekrar kamyonlarla Mazıdağı’ndaki tesislerine getiriliyor.
İnşaatta beş bin kişi çalışmış. Çeşitli ülkelerden 250 kadar yabancı uzman devreye girmiş. İşletme aşamasında ise en az 1500 kişi sistemi çalıştıracak.
Eti Bakır Mazıdağı Tesisleri kapılarını bize açmasa bu büyük yatırımdan haberimiz olmayacak. Bu bir… İkincisi ise, “Siz konuşmazsanız sizin adınıza başkalarının konuşmasına engel olamazsınız” şeklindeki iletişim ilkesi geçerliliğini hiç yitirmiyor.
Bunlar geçti aklımdan dün Mardin’de…
En iyi sanat - en iyi pazarlanan sanat ilişkisi…
“Sanat, toplum için mi? Sanat, sanat için mi?”, türü münazaralarla yetişmiş bir kuşak olarak bizim bu tür ‘numaraları’ anlamamız hiç kolay olmuyor.
Banksy adlı ressam, ‘Girl with a Balloon’ adlı eserinin bir kısmını, satış gerçekleştikten sonra çerçevenin içine yerleştirdiği bir sistemle öğütme makinesinden geçirmiş ve son dönemin en tartışmalı eylemlerinden birine imza atmış. Çünkü eserini satın alan kişi, yarısı kırpılmış eseri almakla kalmamış; bir de ne görsün… Eserin kıymeti (değeri değil) bir anda artıvermiş…
Acoris Andipa gibi sanat simsarları, müzayede evi Sotheby’s’in sanatçı ile iş birliği içinde olabileceğine dikkat çekmişler… Offer Waterman ise konunun çok iyi düşünülmüş bir reklam numarası olduğunu söylemiş. MyArtBroker sitesinin kurucularından Joey Syer da diğer uzman isimler gibi Banksy’nin girişiminin, eserin kıymetini artırdığını ifade etmiş: “Parçalanan eserin değeri bugün ikiye katlanmış olabilir. Şanslı alıcı, o gece ödediği 1,02 milyon sterlinden büyük bir kâr sağlayacaktır. Banksy’nin kırpılmış tablosunun fiyatının artık neredeyse 2 milyon sterlin olduğunu tahmin ediyoruz”.
Müzayede evi Sotheby’s’in çağdaş sanat direktörü Alex Branczik ise “Görünüşe göre Banksy’lendik” açıklamasında bulunmuş. İyi itiraf…
Bu olayın bizce ilginç yanı ise tabii ki pazarlama iletişimi ile ilişkilendirilmesi gereken gelişimi… “En iyi sanat en iyi pazarlanan sanat” anlayışının giderek hâkim kılındığı Batı’nın tüketim toplumunun bu olaya verdiği özel önem, üniversitelerimizin iletişim ve iktisat fakültelerinde ders olarak okutulacak mahiyette…
Bütün hikâye, Cengiz Holding’in Samsun Küre’deki Eti Bakır tesislerinde üretilen bakırın yan ürünü olan pirit denen ve genelde atılan fersudenin içindeki kobaltı çıkarıp kullanma fikri ile başlıyor.
Bu işlemi yapmak için Samsun yerine Mardin’in seçilmesi ise başka bir hikâye…
Kobaltı piritin içinden çıkarma süreci planlanırken bir de bakıyorlar ki atık olarak sülfür dioksit (SO2) gazı çıkıyor. Hem çevreye zararlı olan bu gazdan yararlanmak hem de tersine gazı ekonomiye kazandırmak için sülfürik asit elde edilmesi düşünülüyor. Bununla fosfatın bir süreçten geçirilmesi halinde gübre elde etmenin son derece iyi bir yatırım olacağı planlanıyor.
Bunun üzerine ihaleye çıkmış olan Mazıdağı’ndaki fosfor tesisleri 2011 yılında satın alınıyor.
6 yıl ön araştırma yapılıyor. AR-GE’ye harcanan para 16 milyon dolar…
Sonra yatırıma geçiyorlar. 1 milyar 200 milyon dolar yatırımla devasa bir tesis yapılıyor. Tesiste üretilenler şöyle:
- Fosfat türü her türden gübre, özellikle de Diamonyum fosfat (DAP) gübre (Türkiye’nin toplam gübre ihtiyacının %20’sine, ithal edilen DAP’ın tamamına eşdeğer)
- Kobalt karbonat
- Çinko karbonat
- Metal bakır (Küre’de süreçten kaçanlar yakalanıyor.)
Kamyonlarla Küre’den yüklenerek konteynırlar içinde pirit Kurşunlu’ya (Çankırı) getiriliyor. Orada trenlere yükleniyor. Tren ile Diyarbakır, oradan da tekrar kamyonlarla Mazıdağı’ndaki tesislerine getiriliyor.
İnşaatta beş bin kişi çalışmış. Çeşitli ülkelerden 250 kadar yabancı uzman devreye girmiş. İşletme aşamasında ise en az 1500 kişi sistemi çalıştıracak.
Eti Bakır Mazıdağı Tesisleri kapılarını bize açmasa bu büyük yatırımdan haberimiz olmayacak. Bu bir… İkincisi ise, “Siz konuşmazsanız sizin adınıza başkalarının konuşmasına engel olamazsınız” şeklindeki iletişim ilkesi geçerliliğini hiç yitirmiyor.
Bunlar geçti aklımdan dün Mardin’de…
En iyi sanat - en iyi pazarlanan sanat ilişkisi…
“Sanat, toplum için mi? Sanat, sanat için mi?”, türü münazaralarla yetişmiş bir kuşak olarak bizim bu tür ‘numaraları’ anlamamız hiç kolay olmuyor.
Banksy adlı ressam, ‘Girl with a Balloon’ adlı eserinin bir kısmını, satış gerçekleştikten sonra çerçevenin içine yerleştirdiği bir sistemle öğütme makinesinden geçirmiş ve son dönemin en tartışmalı eylemlerinden birine imza atmış. Çünkü eserini satın alan kişi, yarısı kırpılmış eseri almakla kalmamış; bir de ne görsün… Eserin kıymeti (değeri değil) bir anda artıvermiş…
Acoris Andipa gibi sanat simsarları, müzayede evi Sotheby’s’in sanatçı ile iş birliği içinde olabileceğine dikkat çekmişler… Offer Waterman ise konunun çok iyi düşünülmüş bir reklam numarası olduğunu söylemiş. MyArtBroker sitesinin kurucularından Joey Syer da diğer uzman isimler gibi Banksy’nin girişiminin, eserin kıymetini artırdığını ifade etmiş: “Parçalanan eserin değeri bugün ikiye katlanmış olabilir. Şanslı alıcı, o gece ödediği 1,02 milyon sterlinden büyük bir kâr sağlayacaktır. Banksy’nin kırpılmış tablosunun fiyatının artık neredeyse 2 milyon sterlin olduğunu tahmin ediyoruz”.
Müzayede evi Sotheby’s’in çağdaş sanat direktörü Alex Branczik ise “Görünüşe göre Banksy’lendik” açıklamasında bulunmuş. İyi itiraf…
Bu olayın bizce ilginç yanı ise tabii ki pazarlama iletişimi ile ilişkilendirilmesi gereken gelişimi… “En iyi sanat en iyi pazarlanan sanat” anlayışının giderek hâkim kılındığı Batı’nın tüketim toplumunun bu olaya verdiği özel önem, üniversitelerimizin iletişim ve iktisat fakültelerinde ders olarak okutulacak mahiyette…