Bir siyasetçinin elinde sadece iki silahı vardır…
07 Nisan 2018 - Yeni Şafak
Sağlık Bakanı Sayın Ahmet Demircan, yaptığı açıklamada Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde çıkan yangınla ilgili "Endişe verici ve düşündürücü. Yüreğimiz hopladı, endişeye kapıldık" ifadesini kullanmış ve başlatılan soruşturmalar neticesinde gerekenin yapılacağını söylemiş.
Sağlık Bakanımızın imza attığı pek çok hayırlı işi biliriz, ancak iletişim ve ilişki yönetimi konusunda Sayın Bakan’ın bazı teknikleri hatmetmesinde yarar olduğunu da ifade etmek durumunda hissettik kendimizi:
Gastronomiciler işin ekonomisine sahip çıkıyorlar…
Ülkemizde hem ekonomik olarak hem de tanıtım ve kamu diplomasisi bağlamında çok önemli sektörlerden biri hiç şüphesiz, yeme, içme sektörü… Sırf yemek yemeye İspanya’ya San Sebastian’a ya da, İtalya’nın Emilia-Romagna bölgesine, Güney Fransa’nın iç bölgelerine akın akın seyahat eden gurmelerin ciddi birer turizm elçisi oldukları asla unutulmamalı. Peki bu bağlamda Türkiye ne durumda?
Bizim bu konuda da gidecek daha çok yolumuz var…
Genç bestecilerimizden Can Atilla’nın Gallipoli (Gelibolu) adlı bestesinin galasının (prömiyerinin) Londra’da Royal Philharmonic Orchestra tarafında icra edilerek Royal Albert Hall’de yapıldığı haberini bir dostumun e-posta mesajı ile öğrenmekten nasıl utanç duyduysam, Gastronomi konusunda İstanbul’da büyük zirvenin düzenlendiğini TURYİD Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Demirel’in mesajı ile öğrenmiş olmak da aynı derece düşündürücüydü…
Yurt içinde 1000’in üzerinde, yurt dışında 145 işletmeyi temsil eden ve gastronomi kültürünü her yönüyle geliştirmeyi, ülkemizin önde gelen bir ekonomik güç olduğunu anlatmayı, geliştirilmesi için katkıları, yol göstermeyi kendisine misyon edinmiş bir sivil toplum örgütü. Derneğin üyeleri yılda 45 milyon ziyaretçiyi ağırlayarak toplam 2 milyar doların üzerindeki cirolarıyla yiyecek içecek sektörünün yüzde 10’unu temsil etmekteler ve bunun da ötesinde Türkiye’nin yumuşak gücüne güç katmaya çalışmaktalar.
İşte bu TURYİD’in düzenlediği 1. Global Gastroekonomi Zirvesi’nde dünya gastronomisinin başarılı temsilcileri, Türkiye’nin gastronomi ile kalkınmasına ışık tutmak üzere bir araya gelmişler…
Toplam 35 konuşmacının 13’ü yurt dışından gelmiş. 2000’den fazla katılımcı ciddi bir giriş ücreti ödeyerek zirveye katılmış.
Uluslararası bir denetleme ve raporlama kuruluşu bu zirvede ortaya konan önerileri bir araya getirip Ekonomi Bakanlığı’na raporlayacakmış… Bu rapor 2023 yılına kadarki stratejileri de içerecekmiş…
Bu hayırlı adım ülkemiz adına her türlü desteği hak ediyor…
Sağlık Bakanımızın imza attığı pek çok hayırlı işi biliriz, ancak iletişim ve ilişki yönetimi konusunda Sayın Bakan’ın bazı teknikleri hatmetmesinde yarar olduğunu da ifade etmek durumunda hissettik kendimizi:
- Profesyonel siyasetçi ya da bir Bakan kesinlikle içinden geldiği gibi davranamaz; seçilmiş, planlanmış, siyasî hedefe kilitlenmiş davranış sergilemek zorundadır.
- Profesyonel siyasetçi ya da bir Bakan kesinlikle ‘negatif göndermelere’ açık olumsuz bir ifade tarzını seçemez; mutlaka olumlu konuşmak durumundadır. Bir profesyonel siyasetçinin elinde sadece iki silah vardır: Vaat ve Güven…
- Kriz iletişiminde hız çok önemlidir. Ve de analizler, önlemler ileriye atılamaz. Belki bilimsel olarak evet ama siyaseten sonuçlar “araştırmalara, incelemelere, soruşturmalara” bağlanamaz; telafi ve bedel ödetme süreci sallanıyormuş, hissi yaratılamaz…
- Kriz iletişimini kurumun en üst düzeydeki yetkilisi yönetir. Bakan ise sadece siyasi sorumluluk boyutunda olaya el koyar. Yani bu yangın olayında birinci derecede konuşması, kamu oyunu ve vicdanını bilgilendirmesi gereken kişi aslında Sayın Başhekimdi, Sayın Bakan değil…
- Krizin soğuma aşamasında kriz iletişimine ara verilmez… İletişim ve ilişki yönetimindeki tüm aşamaların, hasar görenlerin madden ve manen sahiplenilmesi, hastanenin yaralarının nasıl sarılacağının izahatı gibi, süreç sağlıklı bir şekilde yavaş yavaş soğutularak sürdürülmeliydi…
Gastronomiciler işin ekonomisine sahip çıkıyorlar…
Ülkemizde hem ekonomik olarak hem de tanıtım ve kamu diplomasisi bağlamında çok önemli sektörlerden biri hiç şüphesiz, yeme, içme sektörü… Sırf yemek yemeye İspanya’ya San Sebastian’a ya da, İtalya’nın Emilia-Romagna bölgesine, Güney Fransa’nın iç bölgelerine akın akın seyahat eden gurmelerin ciddi birer turizm elçisi oldukları asla unutulmamalı. Peki bu bağlamda Türkiye ne durumda?
Bizim bu konuda da gidecek daha çok yolumuz var…
Genç bestecilerimizden Can Atilla’nın Gallipoli (Gelibolu) adlı bestesinin galasının (prömiyerinin) Londra’da Royal Philharmonic Orchestra tarafında icra edilerek Royal Albert Hall’de yapıldığı haberini bir dostumun e-posta mesajı ile öğrenmekten nasıl utanç duyduysam, Gastronomi konusunda İstanbul’da büyük zirvenin düzenlendiğini TURYİD Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Demirel’in mesajı ile öğrenmiş olmak da aynı derece düşündürücüydü…
Yurt içinde 1000’in üzerinde, yurt dışında 145 işletmeyi temsil eden ve gastronomi kültürünü her yönüyle geliştirmeyi, ülkemizin önde gelen bir ekonomik güç olduğunu anlatmayı, geliştirilmesi için katkıları, yol göstermeyi kendisine misyon edinmiş bir sivil toplum örgütü. Derneğin üyeleri yılda 45 milyon ziyaretçiyi ağırlayarak toplam 2 milyar doların üzerindeki cirolarıyla yiyecek içecek sektörünün yüzde 10’unu temsil etmekteler ve bunun da ötesinde Türkiye’nin yumuşak gücüne güç katmaya çalışmaktalar.
İşte bu TURYİD’in düzenlediği 1. Global Gastroekonomi Zirvesi’nde dünya gastronomisinin başarılı temsilcileri, Türkiye’nin gastronomi ile kalkınmasına ışık tutmak üzere bir araya gelmişler…
Toplam 35 konuşmacının 13’ü yurt dışından gelmiş. 2000’den fazla katılımcı ciddi bir giriş ücreti ödeyerek zirveye katılmış.
Uluslararası bir denetleme ve raporlama kuruluşu bu zirvede ortaya konan önerileri bir araya getirip Ekonomi Bakanlığı’na raporlayacakmış… Bu rapor 2023 yılına kadarki stratejileri de içerecekmiş…
Bu hayırlı adım ülkemiz adına her türlü desteği hak ediyor…