"Birey olmak emek ister"
11 Ocak 2010 Akşam Gazetesi
Kolay kolay her kula nasip olmaz. “Dünyanın en entelektüel dergisi” olarak nitelenen (Carlos Fuentes) NPQ (New Perspectives Quarterly - Yeni Bakış Açıları) dergisi Türkiye’de 10 yaşını kutluyor (Dünyada 20’nci)...
8 yıl kadar Park Holding’in (bugünkü Ciner Grubu) maddi ve manevi desteğinde yayınlandı. Şimdilerde Bersay İletişim Enstitüsü (BİE) tarafından Türkiye ‘münevverlerinin’ (sanki ‘aydın’ ve ‘entelektüel’den biraz farklı) ilgisine sunuluyor. Editörü ABD’de hâlâ Nathan Gardels. Türkçe versiyonunu da ilk sayıdan bu yana Ülkü Karaosmanoğlu yayına hazırlıyor. Yayınlanmış bütün yazılar (piyasadaki son sayı hariç) ücretsiz olarak internette bulunabiliyor: www.npq.com.tr
Şu sıra, derginin ABD nüshasının 20’nci Türkiye nüshasının 10’uncu yılı şerefine özel bir sayı hazırlanıyor. Ülkü Karaosmanoğlu, geçmiş sayıları araştırırken Nathan Gardels’in yıllar önce yaptığı bir röportaja rastlamış. Bana da bir notla iletmiş:
“Kaptan Cousteau’yla Nathan’ın 1996 yılında yaptığı röportajı NPQ’da yayımlıyoruz da; o zaman 85 yaşında olan adamın ettiği şu laflara dikkatinizi çekerim:
Deneyim, değişimden korkmayı öğretir. Deneyim, düş gücünü öldürür. Deneyim, insanları muhafazakâr yapar. Gelecekteki tehlikelerle baş etmek, geçmişin bilgeliğini değil, düş gücü gerektiriyor.”
***
Hayatımız ne kadar yoğun bir ‘ön kabuller’ kümesinden oluşuyor. “Çok gezen mi çok bilir, çok okuyan mı?” türünden sorular; bilgi ile tecrübeyi karşı karşıya getiren ‘Münazara’lar ve hepsinden önemlisi ‘elit’ bilgeliği sadece deneyime bağlamak işlerine gelen bizden yaşça büyük olanların bilgiç bilgiç konuşmaları... Yanlış ‘rol modellerimiz’...
Bizi bir ömür izleyecek olan ‘kayıtlarımız’... Ruhi şekillenmemizi oluşturan kültür kodlarımız. Rapaille’in ‘imprint’ dediği1 izler, sonra da ‘özgürce’ verdiğimizi sandığımız kararlarımız... Ne kadar ‘komik’ değil mi?
Geçenlerde Bahçeşehir Üniversitesi’nde bir ‘grup çalışmasının’ kapanış bölümüne katıldım. CO-OP Projesi çerçevesinde ‘üniversite - özel sektör iş birliği’ içinde yürütülen programın son dersinde öğrencilerle ‘insan ve proje’ meselesini konuştum. Onlara “Siz kimin projesisiniz?” diye sordum... Bu soruyla sık sık karşılaştıklarını, ya da bu soruyu zaman zaman kendilerine sorduklarını sanmıyorum: “Ben kimin projesiyim?..”
***
Tüm âlemleri yaratmış olanı tartışma dışında tutacak ve kaderin her şeyi belirlediği, insanın yapabileceği hiçbir şeyi olmadığı inancıyla haşır neşir olmayacaksak; bu soru, bireyin toplum içindeki yeri bağlamında sorulabilecek tüm sorular babasıdır.
Devlet nasıl bir üniversite gençliği ister?
Yanıtı basit... Bunun üzerine her üniversite öğrencisi ve öğretim elemanı sayfalar dolusu makale yazabilir...
Peki üniversite nasıl bir öğrenci ister?...
Bunun da yanıtları hemen hazırdır...
Ve nihayet; anne-babalar nasıl bir genç isterler?... Bundan daha kolay yanıtlanabilecek bir soru yoktur...
İşte final sorusu:
Ben nasıl bir genç olmak istiyorum? Bireysel menkıbemi nasıl yazacağım? Kendi CV’mi, kendi projemi nasıl oluşturacağım? Ve bunun için bugün ne yaptım?...
İşin garibi bunu yapan, kendi projelerini kendileri oluşturan gençler var... İşte rekabet avantajını da onlar kazanıyor zaten... Gençlere kendi projelerini nasıl oluşturabileceklerini anlattım... Merak eden varsa, gelsinler bizim derslere, onlara da anlatalım. Göreceksiniz çok kolay. Tek kilit sözcüğü var: Emek vermek!.. İnsan kendine emek verirse birey olabiliyor, projesini de oluşturabiliyor... İşe yılda 40 TL verip abone olarak, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan BİE’nin NPQ’suna abone olmakla başlayabilirsiniz...
Nice 10 yıllara NPQ...
1Fehmi Gerçeker Bey, bir e-posta göndermiş. Kendi yayınevi FGP Yayıncılık, yine kendi ifadesiyle “Türk reklam dünyasına biraz da bizim katkımız olsun, amacından yola çıkarak yaptığımız çalışmalardan biri” olarak Clotaire Rapaille’nin ‘Kültür Kodu’ (Culture Code) adlı kitabını Kasım 2009’da yayınlamış. İdefix’te bulamadım. Ancak www.kitapdenizi.com’da var. Süper bir iş olmuş... Artık “Türkçesini bulamadım” diye bahanemiz de yok...
Kolay kolay her kula nasip olmaz. “Dünyanın en entelektüel dergisi” olarak nitelenen (Carlos Fuentes) NPQ (New Perspectives Quarterly - Yeni Bakış Açıları) dergisi Türkiye’de 10 yaşını kutluyor (Dünyada 20’nci)...
8 yıl kadar Park Holding’in (bugünkü Ciner Grubu) maddi ve manevi desteğinde yayınlandı. Şimdilerde Bersay İletişim Enstitüsü (BİE) tarafından Türkiye ‘münevverlerinin’ (sanki ‘aydın’ ve ‘entelektüel’den biraz farklı) ilgisine sunuluyor. Editörü ABD’de hâlâ Nathan Gardels. Türkçe versiyonunu da ilk sayıdan bu yana Ülkü Karaosmanoğlu yayına hazırlıyor. Yayınlanmış bütün yazılar (piyasadaki son sayı hariç) ücretsiz olarak internette bulunabiliyor: www.npq.com.tr
Şu sıra, derginin ABD nüshasının 20’nci Türkiye nüshasının 10’uncu yılı şerefine özel bir sayı hazırlanıyor. Ülkü Karaosmanoğlu, geçmiş sayıları araştırırken Nathan Gardels’in yıllar önce yaptığı bir röportaja rastlamış. Bana da bir notla iletmiş:
“Kaptan Cousteau’yla Nathan’ın 1996 yılında yaptığı röportajı NPQ’da yayımlıyoruz da; o zaman 85 yaşında olan adamın ettiği şu laflara dikkatinizi çekerim:
Deneyim, değişimden korkmayı öğretir. Deneyim, düş gücünü öldürür. Deneyim, insanları muhafazakâr yapar. Gelecekteki tehlikelerle baş etmek, geçmişin bilgeliğini değil, düş gücü gerektiriyor.”
***
Hayatımız ne kadar yoğun bir ‘ön kabuller’ kümesinden oluşuyor. “Çok gezen mi çok bilir, çok okuyan mı?” türünden sorular; bilgi ile tecrübeyi karşı karşıya getiren ‘Münazara’lar ve hepsinden önemlisi ‘elit’ bilgeliği sadece deneyime bağlamak işlerine gelen bizden yaşça büyük olanların bilgiç bilgiç konuşmaları... Yanlış ‘rol modellerimiz’...
Bizi bir ömür izleyecek olan ‘kayıtlarımız’... Ruhi şekillenmemizi oluşturan kültür kodlarımız. Rapaille’in ‘imprint’ dediği1 izler, sonra da ‘özgürce’ verdiğimizi sandığımız kararlarımız... Ne kadar ‘komik’ değil mi?
Geçenlerde Bahçeşehir Üniversitesi’nde bir ‘grup çalışmasının’ kapanış bölümüne katıldım. CO-OP Projesi çerçevesinde ‘üniversite - özel sektör iş birliği’ içinde yürütülen programın son dersinde öğrencilerle ‘insan ve proje’ meselesini konuştum. Onlara “Siz kimin projesisiniz?” diye sordum... Bu soruyla sık sık karşılaştıklarını, ya da bu soruyu zaman zaman kendilerine sorduklarını sanmıyorum: “Ben kimin projesiyim?..”
***
Tüm âlemleri yaratmış olanı tartışma dışında tutacak ve kaderin her şeyi belirlediği, insanın yapabileceği hiçbir şeyi olmadığı inancıyla haşır neşir olmayacaksak; bu soru, bireyin toplum içindeki yeri bağlamında sorulabilecek tüm sorular babasıdır.
Devlet nasıl bir üniversite gençliği ister?
Yanıtı basit... Bunun üzerine her üniversite öğrencisi ve öğretim elemanı sayfalar dolusu makale yazabilir...
Peki üniversite nasıl bir öğrenci ister?...
Bunun da yanıtları hemen hazırdır...
Ve nihayet; anne-babalar nasıl bir genç isterler?... Bundan daha kolay yanıtlanabilecek bir soru yoktur...
İşte final sorusu:
Ben nasıl bir genç olmak istiyorum? Bireysel menkıbemi nasıl yazacağım? Kendi CV’mi, kendi projemi nasıl oluşturacağım? Ve bunun için bugün ne yaptım?...
İşin garibi bunu yapan, kendi projelerini kendileri oluşturan gençler var... İşte rekabet avantajını da onlar kazanıyor zaten... Gençlere kendi projelerini nasıl oluşturabileceklerini anlattım... Merak eden varsa, gelsinler bizim derslere, onlara da anlatalım. Göreceksiniz çok kolay. Tek kilit sözcüğü var: Emek vermek!.. İnsan kendine emek verirse birey olabiliyor, projesini de oluşturabiliyor... İşe yılda 40 TL verip abone olarak, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan BİE’nin NPQ’suna abone olmakla başlayabilirsiniz...
Nice 10 yıllara NPQ...
1Fehmi Gerçeker Bey, bir e-posta göndermiş. Kendi yayınevi FGP Yayıncılık, yine kendi ifadesiyle “Türk reklam dünyasına biraz da bizim katkımız olsun, amacından yola çıkarak yaptığımız çalışmalardan biri” olarak Clotaire Rapaille’nin ‘Kültür Kodu’ (Culture Code) adlı kitabını Kasım 2009’da yayınlamış. İdefix’te bulamadım. Ancak www.kitapdenizi.com’da var. Süper bir iş olmuş... Artık “Türkçesini bulamadım” diye bahanemiz de yok...