Biri beni bir utandırsa!
07 Eylül 2009 Akşam Gazetesi
Böyle şeyler sık sık olmaz... İlişki yönetimi açısından, izlenmeye üzerinde tartışmaya kesinlikle değer bir 'etkinlik yönetimi' örneğidir. Sporun siyasi iletişimin aracı kılınması hiç yeni bir şey değil. 1936 Berlin Olimpiyatları, ABD - Çin arasındaki ping pong oyunları, Cumhurbaşkanı Gül'ün Ermenistan maçı için Erivan'a gitmesi... Saymakla bitmez... Siyaset, popüler kültür, spor ayrılmaz bir bütündür...
Ancak bu kez olay gerçekten çok naif sanki...
Forza Livorno'nun Fan Kulübü'nden Adana Demirspor'a bir mesaj geliyor... (Durduk yerde olmaz bu işler, mutlaka birileri olayı 'akılla' yönetmiştir...) Tribündeki ateşli ve coşkulu tavırları, ırkçılığa ve endüstriyel futbola karşı duruşları, kurucularının birer işçi topluluğu olması nedeniyle her iki grup birbirlerini çok yakın görüyor (Basına yansıyan haber böyle)... Livorno da Adana Demirspor gibi bir işçi takımıymış (Bu sayede Adana Demirspor'un bir 'işçi takımı' olduğunu öğreniyoruz)...
Neyse... İtalyanlar, Adana Demirspor'la takımlarının özel bir maç yapmalarını, her iki takım taraftarının kaynaşmasını, oynayacakları özel maçta ırkçılığa karşı duruşlarını Demirsporlularla birlikte dünyaya göstermek istemişler.
İtalyan takımı Adana'da 'Yoldaş Livorno' pankartıyla karşılanmış... Fan Kulüp'teki sohbetle kısa sürede İtalya Seri A takımlarından Livorno, Türkiye'nin 2'nci Lig 4'ncü grubunda oynayan Adana Demirspor'un konuğu olmuş. Keyifli bir havada geçen maçta, tribünler İtalyanca ve Türkçe pankartlarla süslenmiş. Irkçılığa karşı 5 Ocak Stadı'ndan ortak mesajlar verilmiş.
Tribünlerdeki Che posterleri de işin fantezisi... Beşiktaş'ın Çarşısı'ndan sonra futbol dünyasında gördüğüm en ilginç olay... Keşke zamanım olsaydı da atlayıp hem Adana, hem de İtalya'nın o sempatik kentine gidebilseydim ve 'Bu nasıl iş?' diye soruşturabilseydim... Arka plan hikayesi kimbilir ne kadar ilginçtir... Acaba toplumsal ilişki yönetimi adına bir model çıkabilir mi buradan?..
Sizce bir gazete bu ilginç araştırmayı yapacak mı?.. Hiç sanmam... Tükettiler konuyu gitti...
Biri beni bir utandırsa, ne kadar sevineceğim...
'Dehşet verici
merhametsizlik'...
Olay dün bütün gazetelerde vardı. AP Haber Ajansı Afganistan'da bir Taliban füzesi ile bacaklarından isabet alan ve sonrasında acı içinde kıvranarak hayatını kaybeden bir Amerikan askerinin fotoğraflarını tüm abonelerine geçmiş... ABD Savunma Bakanı Gates ise bu işe çok kızmış. Ajansı 'Dehşet verici merhametsizlikle' suçlamış...
Bizde de birkaç gündür eski sinema oyuncusu Meral Zeren Hanım'ın Bebek'ten denize girerken çekilmiş ve göbeğini pek arzu etmediği şekilde sergilediği fotoğrafı tartışılıyor... Bana sorarsanız bu da 'Dehşet verici bir merhametsizlik'...
Dünyadan elini ayağını çekmiş, münzevi bir hayat yaşayan kadıncağızdan ne istersiniz?.. Bir de TV'lere falan çıkarıyorlar. O da 'Bilseydim göbeğimi içeri çekerdim', 'O kadar da kilolu değilim' gibi kendini daha tuhaf duruma düşüren şeyler söyleyip duruyor... 'Yakaladık!' kültürü var ya... Bir saldın mı, işte buralara kadar gider... Balık avlamaya gittiğiniz denizden oltanıza eski asker postalı takılması gibi bir şey...
Aklına güvendiğim meslekten arkadaşların görüşüne başvurdum... Dediler ki, 'Gazeteci o askerin fotoğrafını çekip yayınlayacak; Bakan da 'Bu, dehşet verici merhametsizliktir diyecek'... Sistemin içindeki oyunun kuralı bu...'
Bunu aklım alıyor da, ruhumun muazzep olmasını engelleyemiyorum bir türlü, ne hikmetse...
Böyle şeyler sık sık olmaz... İlişki yönetimi açısından, izlenmeye üzerinde tartışmaya kesinlikle değer bir 'etkinlik yönetimi' örneğidir. Sporun siyasi iletişimin aracı kılınması hiç yeni bir şey değil. 1936 Berlin Olimpiyatları, ABD - Çin arasındaki ping pong oyunları, Cumhurbaşkanı Gül'ün Ermenistan maçı için Erivan'a gitmesi... Saymakla bitmez... Siyaset, popüler kültür, spor ayrılmaz bir bütündür...
Ancak bu kez olay gerçekten çok naif sanki...
Forza Livorno'nun Fan Kulübü'nden Adana Demirspor'a bir mesaj geliyor... (Durduk yerde olmaz bu işler, mutlaka birileri olayı 'akılla' yönetmiştir...) Tribündeki ateşli ve coşkulu tavırları, ırkçılığa ve endüstriyel futbola karşı duruşları, kurucularının birer işçi topluluğu olması nedeniyle her iki grup birbirlerini çok yakın görüyor (Basına yansıyan haber böyle)... Livorno da Adana Demirspor gibi bir işçi takımıymış (Bu sayede Adana Demirspor'un bir 'işçi takımı' olduğunu öğreniyoruz)...
Neyse... İtalyanlar, Adana Demirspor'la takımlarının özel bir maç yapmalarını, her iki takım taraftarının kaynaşmasını, oynayacakları özel maçta ırkçılığa karşı duruşlarını Demirsporlularla birlikte dünyaya göstermek istemişler.
İtalyan takımı Adana'da 'Yoldaş Livorno' pankartıyla karşılanmış... Fan Kulüp'teki sohbetle kısa sürede İtalya Seri A takımlarından Livorno, Türkiye'nin 2'nci Lig 4'ncü grubunda oynayan Adana Demirspor'un konuğu olmuş. Keyifli bir havada geçen maçta, tribünler İtalyanca ve Türkçe pankartlarla süslenmiş. Irkçılığa karşı 5 Ocak Stadı'ndan ortak mesajlar verilmiş.
Tribünlerdeki Che posterleri de işin fantezisi... Beşiktaş'ın Çarşısı'ndan sonra futbol dünyasında gördüğüm en ilginç olay... Keşke zamanım olsaydı da atlayıp hem Adana, hem de İtalya'nın o sempatik kentine gidebilseydim ve 'Bu nasıl iş?' diye soruşturabilseydim... Arka plan hikayesi kimbilir ne kadar ilginçtir... Acaba toplumsal ilişki yönetimi adına bir model çıkabilir mi buradan?..
Sizce bir gazete bu ilginç araştırmayı yapacak mı?.. Hiç sanmam... Tükettiler konuyu gitti...
Biri beni bir utandırsa, ne kadar sevineceğim...
'Dehşet verici
merhametsizlik'...
Olay dün bütün gazetelerde vardı. AP Haber Ajansı Afganistan'da bir Taliban füzesi ile bacaklarından isabet alan ve sonrasında acı içinde kıvranarak hayatını kaybeden bir Amerikan askerinin fotoğraflarını tüm abonelerine geçmiş... ABD Savunma Bakanı Gates ise bu işe çok kızmış. Ajansı 'Dehşet verici merhametsizlikle' suçlamış...
Bizde de birkaç gündür eski sinema oyuncusu Meral Zeren Hanım'ın Bebek'ten denize girerken çekilmiş ve göbeğini pek arzu etmediği şekilde sergilediği fotoğrafı tartışılıyor... Bana sorarsanız bu da 'Dehşet verici bir merhametsizlik'...
Dünyadan elini ayağını çekmiş, münzevi bir hayat yaşayan kadıncağızdan ne istersiniz?.. Bir de TV'lere falan çıkarıyorlar. O da 'Bilseydim göbeğimi içeri çekerdim', 'O kadar da kilolu değilim' gibi kendini daha tuhaf duruma düşüren şeyler söyleyip duruyor... 'Yakaladık!' kültürü var ya... Bir saldın mı, işte buralara kadar gider... Balık avlamaya gittiğiniz denizden oltanıza eski asker postalı takılması gibi bir şey...
Aklına güvendiğim meslekten arkadaşların görüşüne başvurdum... Dediler ki, 'Gazeteci o askerin fotoğrafını çekip yayınlayacak; Bakan da 'Bu, dehşet verici merhametsizliktir diyecek'... Sistemin içindeki oyunun kuralı bu...'
Bunu aklım alıyor da, ruhumun muazzep olmasını engelleyemiyorum bir türlü, ne hikmetse...