'Bitmemiş!'..
27 Kasım 2009 Akşam Gazetesi
Bir tek o şarkı için bile 5 Aralık'ta Bostancı Gösteri Merkezi'ndeki konsere gitmeye değer... Bir yıldızın yeniden doğuşuna tanıklık etmeye değil yani...
'Bitti!..'
Deniz Seki'nin tutukluluk hali bittikten sonra 'dışarıdayken' bestelediği ilk şarkının adı bu... Basın toplantısında piyano eşliğinde söylemiş. Aynı akşam Uğur Dündar'ın ana haber bültenine konuk oldu, piyano eşliğinde orada da söyledi aynı şarkıyı... Şu sıra internet üzerinde en çok izlenen video kayıtlarından... Keşke CD'sine de o haliyle alsa; yani sadece piyano eşliğinde... Konserinde de öyle söylese...
Çıplak... Yalın...
'Bitti!'...
Kendi kalbi için, kendisi için sözlerini yazmış, müziğini bestelemiş...
Ne biçim şarkı o öyle... O nasıl söz!..
Pop, klasik olursa böyle olur işte...
'Pop-klasik' demek; 'pek çok şey bitecek ancak o bitmeyecek' demek; yani 'Bitmedi!' demek...
Aslında Deniz Seki bu şarkıyla yeniden yıldızlaşmasını kutladığı bugünlerde 'Bitti!' derken 'Bitmedi!' demek istiyor...
'Yaratıcılığım bitmedi!'... 'Umudum bitmedi!'... 'İnsanca varoluşum bitmedi!'... 'Profesyonelliğim bitmedi!'
İlk defa birkaç çarpık kalem hariç medyayı, ayakları üzerinde yeniden doğrulmak, kırılmış kolunu kanadını hareket ettirmek için çırpınan bir yıldızı uzayın karanlığına gömmek için uğraşılmadığına tersine onun 'mağrur ve mağdur' duruşuna sahip çıkıldığına tanık oluyorum...
Öyle ya Hıncal Uluç'un da sık sık belirttiği gibi kendi starını yaralamaya, yok etmeye çalışarak aslında kendisine biteviye zarar veren, inandırıcılığını yok ettiği iddia edilen magazin odaklı medya, tek tük çatlak ses dışında bu kez aslanlar gibi 'Yıldızının yeniden doğuşunu' izliyor, destekliyor, arkasında duruyor... Bir de tabii her dinleyişimde burnumun direğinin bir başka yerini sızlatan 'Bitti!' var işin içinde... Yani 'Bitmedi...' Bazıları onun çıkıp geçen zaman içinde yaşadığı kötü günleri, düzeysizlikleri, çirkinlikleri, inişleri anlatmasını istiyor... O ise 'şarkılar şahidimdir' tonunda... Unutmaya, çırpıntısını yeni ufuklara açmaya odaklı...
Ne gam?..
'Dönüşüm muhteşem olacak!' demeden dönüşünü muhteşem kıldı Deniz Seki... En zayıf dönemlerinde ona, duygularına, ruhuna, müziğine (aklına değil) inanmıştım. Bunları da yazmıştım... 'Dağın arkasını görme, başa geleceği bilme' hususunda kendimi bir kez daha beğenmeme yardımcı olduğu için ona şükran borçluyum...
Hoş geldin 'mağdur ve mağrur' ülkemiz kadar 'yalnız ve güzel' Deniz...
Ivanka Mecidiyeköy'de oturacakmış...
Fena numara değil hani... Ivanka Trump gelmiş... Ünlü emlakçı ve eğlence dünyası girişimcisi Donald Trump'ın sevgili kızı, Doğan ve Taş Yapı (Emrullah Turanlı) ortaklığı ile başlayan, Turanlı'nın ayrılmasıyla Doğan Grubu ile baş başa kalıp inşa ettikleri Mecidiyeköy'deki binaların satışına katma değer getirmek için 'promosyon' (tanıtım) ve/veya 'publicity' (basında görünürlük) yapmış...
Kendi ifadesine göre, sadece ona komşu olmak için 5 milyon dolar verip daire almak isteyenler çıkmış. Millet kuyruk olmuş onunla aynı apartmanda oturmak için... Dairelerin %40'ı da satılmış zaten... Siz şimdi 'O zaman bunca 'publicity' neyin nesi' dersiniz? Basına verilen bilgiye göre Ivanka Hanım İstanbul'a Mecidiyeköy'de birlikte 'ikamet' edeceği komşularına bir kokteyl parti vermek için gelmiş...
Bizim gazete dahil Doğan grubu içi ve dışı bütün necip basınımız atlamış haberin üstüne... Bence işin en olumlu yanı bu... Haber değeri varsa, rekabet falan demeden olayı görmek, medyaya duyulması istenen güven unsurunu artırır... Buraya kadar bir şey yok. Tam tersine 'marcom' (Pazarlama İletişimi) adına iyi numara... Bir şey olma ihtimali olan yer, sonrasında... Yani insanlar binaya taşındıktan sonrasında... Zurnanın 'zırt' deme olasılığı şu soruda gizli: Ya Ivanka Hanım o binada oturmazsa veya biz içine girdikten sonra Hanımefendi'nin dairesini çoktan satmış olduğunu öğrenirsek?..
Evet böyle küçük bir problem var... Vaat ne kadar şiddetliyse, vaadin yerine gelmemesi halinde yaşanacak düş kırıklığı, hasar ve sonunda ortaya çıkacak agresyon da o kadar şiddetli olur... Hanıma 'Sana tektaş alacağım! En az 2 karat!' de... Sonra git, sahte bir şey al. Hanım da sahte olduğunu anlasın... Gör, bak neler oluyor... Ne dersiniz? Ivanka Hanım aslanlar gibi Mecidiyeköy muhtarlığına kaydını yaptırıp Emlak Vergisi'ni paşa paşa bizim buralarda öder mi?
Bir tek o şarkı için bile 5 Aralık'ta Bostancı Gösteri Merkezi'ndeki konsere gitmeye değer... Bir yıldızın yeniden doğuşuna tanıklık etmeye değil yani...
'Bitti!..'
Deniz Seki'nin tutukluluk hali bittikten sonra 'dışarıdayken' bestelediği ilk şarkının adı bu... Basın toplantısında piyano eşliğinde söylemiş. Aynı akşam Uğur Dündar'ın ana haber bültenine konuk oldu, piyano eşliğinde orada da söyledi aynı şarkıyı... Şu sıra internet üzerinde en çok izlenen video kayıtlarından... Keşke CD'sine de o haliyle alsa; yani sadece piyano eşliğinde... Konserinde de öyle söylese...
Çıplak... Yalın...
'Bitti!'...
Kendi kalbi için, kendisi için sözlerini yazmış, müziğini bestelemiş...
Ne biçim şarkı o öyle... O nasıl söz!..
Pop, klasik olursa böyle olur işte...
'Pop-klasik' demek; 'pek çok şey bitecek ancak o bitmeyecek' demek; yani 'Bitmedi!' demek...
Aslında Deniz Seki bu şarkıyla yeniden yıldızlaşmasını kutladığı bugünlerde 'Bitti!' derken 'Bitmedi!' demek istiyor...
'Yaratıcılığım bitmedi!'... 'Umudum bitmedi!'... 'İnsanca varoluşum bitmedi!'... 'Profesyonelliğim bitmedi!'
İlk defa birkaç çarpık kalem hariç medyayı, ayakları üzerinde yeniden doğrulmak, kırılmış kolunu kanadını hareket ettirmek için çırpınan bir yıldızı uzayın karanlığına gömmek için uğraşılmadığına tersine onun 'mağrur ve mağdur' duruşuna sahip çıkıldığına tanık oluyorum...
Öyle ya Hıncal Uluç'un da sık sık belirttiği gibi kendi starını yaralamaya, yok etmeye çalışarak aslında kendisine biteviye zarar veren, inandırıcılığını yok ettiği iddia edilen magazin odaklı medya, tek tük çatlak ses dışında bu kez aslanlar gibi 'Yıldızının yeniden doğuşunu' izliyor, destekliyor, arkasında duruyor... Bir de tabii her dinleyişimde burnumun direğinin bir başka yerini sızlatan 'Bitti!' var işin içinde... Yani 'Bitmedi...' Bazıları onun çıkıp geçen zaman içinde yaşadığı kötü günleri, düzeysizlikleri, çirkinlikleri, inişleri anlatmasını istiyor... O ise 'şarkılar şahidimdir' tonunda... Unutmaya, çırpıntısını yeni ufuklara açmaya odaklı...
Ne gam?..
'Dönüşüm muhteşem olacak!' demeden dönüşünü muhteşem kıldı Deniz Seki... En zayıf dönemlerinde ona, duygularına, ruhuna, müziğine (aklına değil) inanmıştım. Bunları da yazmıştım... 'Dağın arkasını görme, başa geleceği bilme' hususunda kendimi bir kez daha beğenmeme yardımcı olduğu için ona şükran borçluyum...
Hoş geldin 'mağdur ve mağrur' ülkemiz kadar 'yalnız ve güzel' Deniz...
Ivanka Mecidiyeköy'de oturacakmış...
Fena numara değil hani... Ivanka Trump gelmiş... Ünlü emlakçı ve eğlence dünyası girişimcisi Donald Trump'ın sevgili kızı, Doğan ve Taş Yapı (Emrullah Turanlı) ortaklığı ile başlayan, Turanlı'nın ayrılmasıyla Doğan Grubu ile baş başa kalıp inşa ettikleri Mecidiyeköy'deki binaların satışına katma değer getirmek için 'promosyon' (tanıtım) ve/veya 'publicity' (basında görünürlük) yapmış...
Kendi ifadesine göre, sadece ona komşu olmak için 5 milyon dolar verip daire almak isteyenler çıkmış. Millet kuyruk olmuş onunla aynı apartmanda oturmak için... Dairelerin %40'ı da satılmış zaten... Siz şimdi 'O zaman bunca 'publicity' neyin nesi' dersiniz? Basına verilen bilgiye göre Ivanka Hanım İstanbul'a Mecidiyeköy'de birlikte 'ikamet' edeceği komşularına bir kokteyl parti vermek için gelmiş...
Bizim gazete dahil Doğan grubu içi ve dışı bütün necip basınımız atlamış haberin üstüne... Bence işin en olumlu yanı bu... Haber değeri varsa, rekabet falan demeden olayı görmek, medyaya duyulması istenen güven unsurunu artırır... Buraya kadar bir şey yok. Tam tersine 'marcom' (Pazarlama İletişimi) adına iyi numara... Bir şey olma ihtimali olan yer, sonrasında... Yani insanlar binaya taşındıktan sonrasında... Zurnanın 'zırt' deme olasılığı şu soruda gizli: Ya Ivanka Hanım o binada oturmazsa veya biz içine girdikten sonra Hanımefendi'nin dairesini çoktan satmış olduğunu öğrenirsek?..
Evet böyle küçük bir problem var... Vaat ne kadar şiddetliyse, vaadin yerine gelmemesi halinde yaşanacak düş kırıklığı, hasar ve sonunda ortaya çıkacak agresyon da o kadar şiddetli olur... Hanıma 'Sana tektaş alacağım! En az 2 karat!' de... Sonra git, sahte bir şey al. Hanım da sahte olduğunu anlasın... Gör, bak neler oluyor... Ne dersiniz? Ivanka Hanım aslanlar gibi Mecidiyeköy muhtarlığına kaydını yaptırıp Emlak Vergisi'ni paşa paşa bizim buralarda öder mi?