Bizim İrlandalılar(!) neden hep yanılır?..
26 Ekim 2009 Akşam Gazetesi
Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak cuma günü Genelkurmay Karargahı'nda haftalık basın bilgilendirme toplantısı sırasında demiş ki:
'Bir konuya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. 9-16 Ekim tarihleri arasında bölücü terör örgütünden kaçan 10 terörist gelerek güvenlik kuvvetlerine teslim olmuştur. Gerekli adli işlemin yapılmasını müteakip dokuzu serbest bırakılmış, biri tutuklanmıştır. Ayrıca, bu dönem içinde sekiz terörist de yakalanmıştır. Diğer bir şekilde ifade edersek, kamuoyu gözü önünde cereyan eden olayların yanında, örgütten kaçarak gelenler olduğu hususu da göz önüne alınmalıdır.'
Şimdi Genelkurmay'ın dünkü açıklamasındaki o cümleye bakalım:
'Benzerlerine sıklıkla rastlanan ihbar mektubu haberinin medyada veriliş biçimindeki ölçü ve duyarlılık derecesinin yayın organlarına göre gösterdiği farklılık da hayli dikkat çekicidir.'
Ne diyordu Orgeneral Gürak? Sahnelenen 'Dağdan inme' oyunu ile neredeyse eşzamanlı 10 terörist gelip güvelik kuvvetlerine teslim olmuş. Bunlar 'tantana' yapılan takım değil. Tamamen başka bir grup...
Sorgulanmalarından sonra biri tutuklanmış, dokuzu serbest bırakılmış...
Yani Kandil ve Mahur'da gelenlere yapılan işlemden hiçbir fark yok!.. İşin özü her iki olayda da aynı... Birileri geliyor teslim oluyorlar. Bunlardan bazıları tutuklanıyor, diğerleri serbest bırakılıyor...
Şimdi soralım. 1. Bu olay, neden medyamızda ötekiler gibi ve ötekiler kadar yer almamıştır? 2. Bu 10 kişi için neden büyük karşılamalar yapılmamış, yer yerinden oynatılmamıştır?
Gürak'ın açıklamasında bizce 'içimizdeki İrlandalılara' gönderme yapılıyor...
Genelkurmay'ın dünkü açıklamasında işaret edilen husus da büyük olasılıkla yine aynı İrlandalılar meselesidir...
Deniz Albayı'nın imzasını taşıyan 'belge' için, o günlerde resmi ve yasal süreci yürüten makamlarca 'sahte' olabileceği yolunda rapor verilmişti ve Genelkurmay sonrasında 'belge' değil 'kağıt parçası' deyimini kullanmıştı... Bu durumda yasal süreç çerçevesinde bir değişiklik var mı? Yani belgenin 'sahiciliği' hukuk devleti uygulamaları çerçevesinde 'kanıtlanmış' mı?
Hayır!..
Peki, ne olmuş? Bir ihbar mektubu gelmiş... Savcı, 'Haberim yok!' demiş... O sırada da haber, resmi makamlardan önce medyaya sızmış...
Pek çok gazete, olayı 'resmi yayın organı' gibi değil 'gazete' gibi görürken, bazıları mal bulmuş Mağribi gibi atlamış üzerine... Genelkurmay'ın sürekli olarak 'Yasal süreç, hukuk devleti, gereken yapılır!' türünden açıklamalarına rağmen bir 'tezvirattır' gidiyor... İyi bir iletişim hocası olsam, pazartesi ilk işim derste cumartesi günkü bütün gazeteleri ortaya sermek olurdu; sonra da öğrencilere sorardım: 'Neden aynı haber bu kadar farklı verilmiş?'
Öte yandan gelin de sorgulamayın:
Bütün tezvirata, Silahlı Kuvvetlerin itibarını sarsmak üzere yürütülen karalama çabalarına rağmen, 'İrlandalılara' inat, Silahlı Kuvvetler sizce neden hala ülkenin açık ara en itibarlı ve güvenilir kurumudur? Askerlik yapan neredeyse herkes görev döneminde söylenip dursa da, sivil hayata döndükten sonra neden Silahlı Kuvvetler'in bir numaralı savunucusu haline gelir? Neden bizim 'tatlı su solcusu entelijansiya' hep yanılır ve yanıldığını hiçbir zaman kabul etmez?..
Bu soruların bir kısmının yanıtına ilişkin bazı ipuçları bulmak için Nefes filmini mutlaka görmeniz gerek... Tabii İrlandalı değilseniz :))
Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak cuma günü Genelkurmay Karargahı'nda haftalık basın bilgilendirme toplantısı sırasında demiş ki:
'Bir konuya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. 9-16 Ekim tarihleri arasında bölücü terör örgütünden kaçan 10 terörist gelerek güvenlik kuvvetlerine teslim olmuştur. Gerekli adli işlemin yapılmasını müteakip dokuzu serbest bırakılmış, biri tutuklanmıştır. Ayrıca, bu dönem içinde sekiz terörist de yakalanmıştır. Diğer bir şekilde ifade edersek, kamuoyu gözü önünde cereyan eden olayların yanında, örgütten kaçarak gelenler olduğu hususu da göz önüne alınmalıdır.'
Şimdi Genelkurmay'ın dünkü açıklamasındaki o cümleye bakalım:
'Benzerlerine sıklıkla rastlanan ihbar mektubu haberinin medyada veriliş biçimindeki ölçü ve duyarlılık derecesinin yayın organlarına göre gösterdiği farklılık da hayli dikkat çekicidir.'
Ne diyordu Orgeneral Gürak? Sahnelenen 'Dağdan inme' oyunu ile neredeyse eşzamanlı 10 terörist gelip güvelik kuvvetlerine teslim olmuş. Bunlar 'tantana' yapılan takım değil. Tamamen başka bir grup...
Sorgulanmalarından sonra biri tutuklanmış, dokuzu serbest bırakılmış...
Yani Kandil ve Mahur'da gelenlere yapılan işlemden hiçbir fark yok!.. İşin özü her iki olayda da aynı... Birileri geliyor teslim oluyorlar. Bunlardan bazıları tutuklanıyor, diğerleri serbest bırakılıyor...
Şimdi soralım. 1. Bu olay, neden medyamızda ötekiler gibi ve ötekiler kadar yer almamıştır? 2. Bu 10 kişi için neden büyük karşılamalar yapılmamış, yer yerinden oynatılmamıştır?
Gürak'ın açıklamasında bizce 'içimizdeki İrlandalılara' gönderme yapılıyor...
Genelkurmay'ın dünkü açıklamasında işaret edilen husus da büyük olasılıkla yine aynı İrlandalılar meselesidir...
Deniz Albayı'nın imzasını taşıyan 'belge' için, o günlerde resmi ve yasal süreci yürüten makamlarca 'sahte' olabileceği yolunda rapor verilmişti ve Genelkurmay sonrasında 'belge' değil 'kağıt parçası' deyimini kullanmıştı... Bu durumda yasal süreç çerçevesinde bir değişiklik var mı? Yani belgenin 'sahiciliği' hukuk devleti uygulamaları çerçevesinde 'kanıtlanmış' mı?
Hayır!..
Peki, ne olmuş? Bir ihbar mektubu gelmiş... Savcı, 'Haberim yok!' demiş... O sırada da haber, resmi makamlardan önce medyaya sızmış...
Pek çok gazete, olayı 'resmi yayın organı' gibi değil 'gazete' gibi görürken, bazıları mal bulmuş Mağribi gibi atlamış üzerine... Genelkurmay'ın sürekli olarak 'Yasal süreç, hukuk devleti, gereken yapılır!' türünden açıklamalarına rağmen bir 'tezvirattır' gidiyor... İyi bir iletişim hocası olsam, pazartesi ilk işim derste cumartesi günkü bütün gazeteleri ortaya sermek olurdu; sonra da öğrencilere sorardım: 'Neden aynı haber bu kadar farklı verilmiş?'
Öte yandan gelin de sorgulamayın:
Bütün tezvirata, Silahlı Kuvvetlerin itibarını sarsmak üzere yürütülen karalama çabalarına rağmen, 'İrlandalılara' inat, Silahlı Kuvvetler sizce neden hala ülkenin açık ara en itibarlı ve güvenilir kurumudur? Askerlik yapan neredeyse herkes görev döneminde söylenip dursa da, sivil hayata döndükten sonra neden Silahlı Kuvvetler'in bir numaralı savunucusu haline gelir? Neden bizim 'tatlı su solcusu entelijansiya' hep yanılır ve yanıldığını hiçbir zaman kabul etmez?..
Bu soruların bir kısmının yanıtına ilişkin bazı ipuçları bulmak için Nefes filmini mutlaka görmeniz gerek... Tabii İrlandalı değilseniz :))