Bizim millet “görüşemeyen” liderlere bayılır…
10 TEMMUZ 2010
Duymayan kalmamıştır o fıkrayı… Hatta bazı alıklar, gerçekten olmuş gibi anlatırlar… Papa’nın biri New York’u ziyarete gelmiş. Havaalanında uçaktan inince VIP salonunda gazetecilerle sohbete dalmış. Uyanık bir gazeteci sormuş: “Genelevi de ziyaret edecek misiniz, Papa Hazretleri?” Şaşırmış Papa. “Allah Allah, New York’ta genelev var mı ki?”
Ertesi gün gazetelerde şu manşet: “Papa uçaktan iner inmez sordu: ‘New York’ta genelev var mı?”…
Kıssadan hisse: Beni yanlış anladılar, diye tepinmek yerine yanlış anlaşılmaya mahal verecek kelam etmeyeceksin… Bildiğiniz gibi, cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşelidir…
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı M. Ali Şahin de demiş ki: “Geçmişte bir araya geliyorlardı liderler. Genel başkanlarımız zaman zaman bir araya gelmeli, birbirlerini evlerinde ziyaret etmeli, birbirlerinin çayını, kahvesini içmeli. Böyle dostluklar olmalı. Bu, kamuoyunu da son derece rahatlatır. Bunu yapabilmeliler.”
Meclis Başkanı’nın bu sözlerini basın toplantısı sırasında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a şöyle hatırlattılar: “Meclis Başkanı, liderler için ‘Evlerinde toplansınlar!’ dedi; siz ne diyeceksiniz…?” İçimden “Eyvah!” dedim; “Şimdi her an terbiye sınırlarını zorlayabilir”… Ama hayır, Arınç, istifini bozmadı ve insanları sadece ciddiyete davet etmekle yetindi… Şimdi endişem şu: Gidip Meclis Başkanı’na diyecekler ki: “Sayın Arınç sizi ciddiyete davet etti. Ne dersiniz?”…
Alınız başınıza püsküllü belayı…
Fethullah Hoca Efendi’nin İsrail açıklamasında da bu türden “kulaktan kulağa” oyunları yaşamadık mı? Birazcık telaş, üstüne bir tutam ‘seçilmiş davranış sergileme’ refleksinden yoksunluk ve nihayet AK Parti’nin kendi saflarından birbirlerine taban tabana zıt görüşler...
Şu liderlerin medeni insanlar gibi ‘görüşmeyi’ beceremeyişleri, yok “Kameraların önünde konuşalım”, “Hayır, sen bana gel!”, “Olur mu hiç? Ben sana geleyim”, “Hayır hayır, hep beraber Cumhurbaşkanına gidelim!” vb. bin bir komik bahaneler uydurmalarını gördükçe, ister istemez 80 arifesini hatırlıyoruz.
Necmettin Erbakan Hoca 1980 öncesi liderler arası görüşmeleri sündürdükçe sündürür; “Kadayıfın altı kızarmadı, kızardı; az kızardı” şeklindeki ‘metaforu’yla siyasi tarihin hiciv hafızasına geçivermişti.
O yıllarda Erbakan, Demirel’in azınlık hükümetini "kerhen" destekliyordu. Kadayıf tepsili basın toplantıları düzenleyen Hoca, "kadayıfın altı kızarınca, desteği çekeceğinden” dem vuruyordu.
Neymiş?.. Terörü durdurmak için çözüm yolları üretmek adına bir araya gelemiyorlarmış… Bir naz, bir niyaz, bir afra bir tafra ki, sormayın gitsin… Halk bayılır bu numaralara… Çözümsüzlüğü önerir duruma düşmekle acayip oy toplarsınız. Aman durmayın, devam… Oylar orada… Gidin alın… Görüşmekten kaçınan; Anayasa değişikliği oylamasından kaçmaya çalışan; hodri meydan demeyen liderlere (pardon yöneticilere) bayılır bu millet…
Yemeksepeti yerine tatilsepeti olacakmış
“03 Temmuz 2010 tarihli Akşam gazetesindeki köşenizin ‘Bunlar da benim elmalarım’ başlıklı bölümünde ‘Hepimiz tatil için çalışıyoruz’ sloganını taşıyan reklamdan söz ederken, reklam sahibi firmanın yemeksepeti.com olduğunu belirtmişsiniz. Yemeksepeti.com’un bu şekilde hazırladığı bir reklamı bulunmadığı için, yemeksepeti.com isminin söz konusu reklamla birlikte anılmasının bir yanlışlık sonucunda gerçekleştiğini düşünerek tarafınızı bilgilendirmek istedik. Aslı Teköz Kahraman, Medya İlişkileri Danışmanı, [email protected]”
Aslı Hanım’a (bu arada aynı hatayı yakalamış olan sevgili spor hocama) teşekkürler. Bize hatamızı düzeltme fırsatı vermişler. Çok beğendiğim bu reklamın sahibi elbette tatilsepeti.com olacak. Düzeltir özür dilerim…
Ertesi gün gazetelerde şu manşet: “Papa uçaktan iner inmez sordu: ‘New York’ta genelev var mı?”…
Kıssadan hisse: Beni yanlış anladılar, diye tepinmek yerine yanlış anlaşılmaya mahal verecek kelam etmeyeceksin… Bildiğiniz gibi, cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşelidir…
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı M. Ali Şahin de demiş ki: “Geçmişte bir araya geliyorlardı liderler. Genel başkanlarımız zaman zaman bir araya gelmeli, birbirlerini evlerinde ziyaret etmeli, birbirlerinin çayını, kahvesini içmeli. Böyle dostluklar olmalı. Bu, kamuoyunu da son derece rahatlatır. Bunu yapabilmeliler.”
Meclis Başkanı’nın bu sözlerini basın toplantısı sırasında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a şöyle hatırlattılar: “Meclis Başkanı, liderler için ‘Evlerinde toplansınlar!’ dedi; siz ne diyeceksiniz…?” İçimden “Eyvah!” dedim; “Şimdi her an terbiye sınırlarını zorlayabilir”… Ama hayır, Arınç, istifini bozmadı ve insanları sadece ciddiyete davet etmekle yetindi… Şimdi endişem şu: Gidip Meclis Başkanı’na diyecekler ki: “Sayın Arınç sizi ciddiyete davet etti. Ne dersiniz?”…
Alınız başınıza püsküllü belayı…
Fethullah Hoca Efendi’nin İsrail açıklamasında da bu türden “kulaktan kulağa” oyunları yaşamadık mı? Birazcık telaş, üstüne bir tutam ‘seçilmiş davranış sergileme’ refleksinden yoksunluk ve nihayet AK Parti’nin kendi saflarından birbirlerine taban tabana zıt görüşler...
Şu liderlerin medeni insanlar gibi ‘görüşmeyi’ beceremeyişleri, yok “Kameraların önünde konuşalım”, “Hayır, sen bana gel!”, “Olur mu hiç? Ben sana geleyim”, “Hayır hayır, hep beraber Cumhurbaşkanına gidelim!” vb. bin bir komik bahaneler uydurmalarını gördükçe, ister istemez 80 arifesini hatırlıyoruz.
Necmettin Erbakan Hoca 1980 öncesi liderler arası görüşmeleri sündürdükçe sündürür; “Kadayıfın altı kızarmadı, kızardı; az kızardı” şeklindeki ‘metaforu’yla siyasi tarihin hiciv hafızasına geçivermişti.
O yıllarda Erbakan, Demirel’in azınlık hükümetini "kerhen" destekliyordu. Kadayıf tepsili basın toplantıları düzenleyen Hoca, "kadayıfın altı kızarınca, desteği çekeceğinden” dem vuruyordu.
Neymiş?.. Terörü durdurmak için çözüm yolları üretmek adına bir araya gelemiyorlarmış… Bir naz, bir niyaz, bir afra bir tafra ki, sormayın gitsin… Halk bayılır bu numaralara… Çözümsüzlüğü önerir duruma düşmekle acayip oy toplarsınız. Aman durmayın, devam… Oylar orada… Gidin alın… Görüşmekten kaçınan; Anayasa değişikliği oylamasından kaçmaya çalışan; hodri meydan demeyen liderlere (pardon yöneticilere) bayılır bu millet…
Yemeksepeti yerine tatilsepeti olacakmış
“03 Temmuz 2010 tarihli Akşam gazetesindeki köşenizin ‘Bunlar da benim elmalarım’ başlıklı bölümünde ‘Hepimiz tatil için çalışıyoruz’ sloganını taşıyan reklamdan söz ederken, reklam sahibi firmanın yemeksepeti.com olduğunu belirtmişsiniz. Yemeksepeti.com’un bu şekilde hazırladığı bir reklamı bulunmadığı için, yemeksepeti.com isminin söz konusu reklamla birlikte anılmasının bir yanlışlık sonucunda gerçekleştiğini düşünerek tarafınızı bilgilendirmek istedik. Aslı Teköz Kahraman, Medya İlişkileri Danışmanı, [email protected]”
Aslı Hanım’a (bu arada aynı hatayı yakalamış olan sevgili spor hocama) teşekkürler. Bize hatamızı düzeltme fırsatı vermişler. Çok beğendiğim bu reklamın sahibi elbette tatilsepeti.com olacak. Düzeltir özür dilerim…