Boğaziçi’ndeki flu ortamı dağıtmak için…
17 Temmuz 2021 - Yeni Şafak
Prof. Dr. Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atandığı 2 Ocak’tan bu yana neredeyse yedi ay geçti. Bunca süreye rağmen Türkiye’nin en muteber devlet üniversitelerinden birinde ortaya çıkan huzursuzluğun önü alınamadı. Yönetilemeyen ve ‘itibar’da hasara neden olan bir kriz söz konusuydu…
Bilindiği gibi, krizler yönetilemedikçe bu hasar derinleşmeye devam eder… 195 günlük gidişat gösterdi ki; Boğaziçi öğrencilerinin ve hocalarının memnuniyetsizliği ve protestoları yalnızca kurum içinde kalmıyor…
Bunun da ötesinde, halkın genelinde yapılan yoklamalarda da Üniversite’deki huzurun, iç barışın ve tıkır tıkır işleyen ekosistemin yeniden rayına oturtulamamasının negatif algıya yol açtığı tespit ediliyor...
Tabii öğrencilerin burslarının kesilmesi, mezunların kampüse alınmaması kararının verilmesi de halk nezdindeki olumsuz algılamaya tuz-biber ekmiş olabilir… Bir de Nagehan Alçı’nın dünkü köşesinde yazdığı, “Hukuk ve iletişim fakülteleri ile ilgili devletin istediği gibi ivedilikle hareket etmemesinin hayal kırıklığı”na neden olması meselesi var… Sonuç olarak net olmayan kararlar, ortamın ‘flulaşmasına’ ve yönetilemez hâle gelmesine neden olmuş gibi görünüyor. Bu da YÖK ve halk nezdindeki memnuniyetsizliği artırır…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın nabzını çok iyi tutan liderlerden biri… Prof. Dr. Bulu’nun kağıt üstündeki akademik kariyeri, liderlik vasıflarının ve de buna bağlı olarak kriz yönetimi ile kriz iletişimi yönetimi becerilerinin de gelişmiş olduğu anlamına gelmiyor. Buralardaki eksiklik de itibar kaybına yol açıyor ve halk genelindeki memnuniyetsizliğini tetikliyorsa Sayın Cumhurbaşkanı’nın buna kayıtsız kalmayacağını tahmin etmek çok da zor değildi…
Son örneğini görevden alma kararına inanmayarak sosyal medyada paylaşım yapması, sonrasında da bunu silmesinde gördüğümüz gibi Bulu, kriz iletişimi yönetimi konusunda profesyonel bir tavır ortaya koyamamıştır.
Bu nedenle huzur ortamının bir türlü sağlanamamasının, giderek Boğaziçi Üniversitesi’ne ve Türkiye’deki akademik hayata zarar verir hâle geldiği düşünceleri YÖK’te ağırlık kazanmış olmalı ki; YÖK Genel Kurulu, Bulu’nun ‘görevden alınması’ teklifini oy birliğiyle imzalayarak Cumhurbaşkanı’na sunmuş…
Öte yandan, Boğaziçi’ndeki protestoların görevden alma kararında etkili olduğunu iddia edenler de var. Aynı kanaatte değiliz. Bu, çok komik biçimde, Sayın Cumhurbaşkanı’nın maniple edildiği anlamına gelir… Oysa, Türkiye kamuoyu Sayın Cumhurbaşkanı’nı 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği dönemden beri tanır… 27 yıldır kendisinin hiçbir büyük kararı böyle bir gerekçeyle verdiğine şahit olmadık…
Rektör ataması konusundaki süreç de eleştiriliyor... Neymiş? Rektörü, öğrenciler ve öğrenciler seçmeliymiş. O zaman lise müdürlerini de idareciler ve öğrenciler, Vali’yi de halk seçsin(!).. Devlet kurumlarının yöneticilerinin tayinle getirildiğini idrak etmek ve Cumhurbaşkanı’nın bu kadar atamayı nasıl yaptığını anlamak için Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni etüt etmekte yarar var.
Rektörlük atamaları tüm profesörlere açık… Sayın Erdoğan’ın başvuran adayların hepsini tanıması elbette mümkün değil. O nedenle, etrafında kendisine gerekli bilgileri aktaracak onlarca kurul ve danışman var. Eğer bu süreçte bir aksama varsa, o da mutlaka düzeltilecektir.
Son olarak vurgulamakta fayda görüyoruz ki; Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılacak yeni rektör atamasında, huzurun ve güvenin yeniden sağlaması için büyük bir fırsat var. Bu fırsatı tüm tarafların akıl ile değerlendireceğine inanıyoruz.
Bilindiği gibi, krizler yönetilemedikçe bu hasar derinleşmeye devam eder… 195 günlük gidişat gösterdi ki; Boğaziçi öğrencilerinin ve hocalarının memnuniyetsizliği ve protestoları yalnızca kurum içinde kalmıyor…
Bunun da ötesinde, halkın genelinde yapılan yoklamalarda da Üniversite’deki huzurun, iç barışın ve tıkır tıkır işleyen ekosistemin yeniden rayına oturtulamamasının negatif algıya yol açtığı tespit ediliyor...
Tabii öğrencilerin burslarının kesilmesi, mezunların kampüse alınmaması kararının verilmesi de halk nezdindeki olumsuz algılamaya tuz-biber ekmiş olabilir… Bir de Nagehan Alçı’nın dünkü köşesinde yazdığı, “Hukuk ve iletişim fakülteleri ile ilgili devletin istediği gibi ivedilikle hareket etmemesinin hayal kırıklığı”na neden olması meselesi var… Sonuç olarak net olmayan kararlar, ortamın ‘flulaşmasına’ ve yönetilemez hâle gelmesine neden olmuş gibi görünüyor. Bu da YÖK ve halk nezdindeki memnuniyetsizliği artırır…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın nabzını çok iyi tutan liderlerden biri… Prof. Dr. Bulu’nun kağıt üstündeki akademik kariyeri, liderlik vasıflarının ve de buna bağlı olarak kriz yönetimi ile kriz iletişimi yönetimi becerilerinin de gelişmiş olduğu anlamına gelmiyor. Buralardaki eksiklik de itibar kaybına yol açıyor ve halk genelindeki memnuniyetsizliğini tetikliyorsa Sayın Cumhurbaşkanı’nın buna kayıtsız kalmayacağını tahmin etmek çok da zor değildi…
Son örneğini görevden alma kararına inanmayarak sosyal medyada paylaşım yapması, sonrasında da bunu silmesinde gördüğümüz gibi Bulu, kriz iletişimi yönetimi konusunda profesyonel bir tavır ortaya koyamamıştır.
Bu nedenle huzur ortamının bir türlü sağlanamamasının, giderek Boğaziçi Üniversitesi’ne ve Türkiye’deki akademik hayata zarar verir hâle geldiği düşünceleri YÖK’te ağırlık kazanmış olmalı ki; YÖK Genel Kurulu, Bulu’nun ‘görevden alınması’ teklifini oy birliğiyle imzalayarak Cumhurbaşkanı’na sunmuş…
Öte yandan, Boğaziçi’ndeki protestoların görevden alma kararında etkili olduğunu iddia edenler de var. Aynı kanaatte değiliz. Bu, çok komik biçimde, Sayın Cumhurbaşkanı’nın maniple edildiği anlamına gelir… Oysa, Türkiye kamuoyu Sayın Cumhurbaşkanı’nı 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği dönemden beri tanır… 27 yıldır kendisinin hiçbir büyük kararı böyle bir gerekçeyle verdiğine şahit olmadık…
Rektör ataması konusundaki süreç de eleştiriliyor... Neymiş? Rektörü, öğrenciler ve öğrenciler seçmeliymiş. O zaman lise müdürlerini de idareciler ve öğrenciler, Vali’yi de halk seçsin(!).. Devlet kurumlarının yöneticilerinin tayinle getirildiğini idrak etmek ve Cumhurbaşkanı’nın bu kadar atamayı nasıl yaptığını anlamak için Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni etüt etmekte yarar var.
Rektörlük atamaları tüm profesörlere açık… Sayın Erdoğan’ın başvuran adayların hepsini tanıması elbette mümkün değil. O nedenle, etrafında kendisine gerekli bilgileri aktaracak onlarca kurul ve danışman var. Eğer bu süreçte bir aksama varsa, o da mutlaka düzeltilecektir.
Son olarak vurgulamakta fayda görüyoruz ki; Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılacak yeni rektör atamasında, huzurun ve güvenin yeniden sağlaması için büyük bir fırsat var. Bu fırsatı tüm tarafların akıl ile değerlendireceğine inanıyoruz.