Bu şartlar altında…
01 Kasım 2020 - Z Raporu
İnsanlık en büyük krizlerinden birini yaşıyor… Dünya üzerinde bu krizden etkilenmeyen tek bir ülke, tek bir kişi bile yok…
Devletler bazen el birliğiyle bazen de birbirinin üstüne basarak bu krizden çıkmaya çalışıyor… Bu arada başka krizlere de kendileri neden olabiliyorlar tabii…
Koronavirüse karşı etkili bir aşı ve ilaç henüz bulunamadığı için başta halk sağlığı olmak üzere ekonomileri de tehdit eden ve hasara uğratan krizin tam anlamıyla ne zaman sona ereceği belli değil…
Durumu ne daha hafif ne de daha ağır göstermeye gerek yok… Şartlar böyle…
Bu çetin koşulların sonuçları da kendilerine göre oluyor tabii… Hem dünya hem de ülkemiz açısından…
“Su 100°C’de kaynar”… Evrensel bir doğru mudur? Hayır! Suyun kaynama noktası, yaklaşık 9 km. yükseklikteki Everest Dağı’nın zirvesinde 70°C civarıyken deniz seviyesinin altındaki yerlerde 100°C’nin üzerindedir.
Bir önerme, etrafını çevreleyen koşullar içinde değerlendirilmelidir… Ne eksik ne fazla… Ne de ‘evrensel’ olduğu iddiasıyla öne sürülen ‘başkasının’ şartlarıyla…
Peki koronavirüs pandemisinin yanı sıra savunma sanayimizdeki gelişmeler, Doğu Akdeniz’deki varlığımız, Suriye sınırındaki mücadelemiz gibi Batılı ülkelerin hiç de memnuniyetle karşılamadığı ‘millî bağımsızlık’ politikalarımızı kararlılıkla sürdürdüğümüz şartlar altındaki ülkemizin durumu nedir?
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın resmî açıklamalarına göre şöyle:
Ekim ayında 13 günde ihracatın ithalatı karşılama oranı %92,1’e çıkarken altın hariç bu rakam %101,8. OECD’nin verisine göre; Ağustos’ta sanayi üretimi yıllık %10,4; perakende satış hacmi %5,8 artarken sektörel ciro endeksi ise yıllık %23,5 yükselmiş. Bu rakamlar ışığında OECD ülkeleri arasında birinci, dünyada ise Singapur’un ardından ikinciyiz.
Eylül ayı Ekonomik Güven Endeksi bir önceki aya göre %3,1 artarak 88,5 değerine çıkmış. Tüketici Güven Endeksi ise %3,2 artarak 82 olmuş. Mevsim etkilerinden arındırılmış Kapasite Kullanım Oranı, Eylül ayında 1,3 puan artarak %74,6 seviyesine yükselmiş.
2003-2019 yılları arasında tarımda, Avrupa ülkelerini geride bırakarak Slovakya’dan sonra ‘en hızlı büyüyen’ ikinci ülke olmuşuz. Tarımda yıllık ortalama büyüme hızımız da %2,7 ile OECD ve AB ülkelerinin çok ilerisinde görünüyor. 2002’den bu yana ihracat rakamımız 3,7 milyar dolardan, 19,4 milyar dolara ve kırmızı et üretimimiz 366.658 tondan 1.201.469 tona yükselmiş.
Öte yandan koronavirüsle mücadelede Avrupa ülkelerinin bazılarının ‘felaket durumu’ ilan ettikleri, yeniden kısıtlamalara başvurmak zorunda olduklarıyla ilgili haberler gelmeye başladı… Dünya Sağlık Örgütü’nün paylaştığı rakamlar da ortada…
Koşullar belli… Sonuçlar da… Avrupa başta olmak üzere dünyadaki pek çok gelişmiş ülkeyi geride bırakan bir gelişime imza atmış durumdayız… Sağlık konusunda olduğu gibi ekonomide de ‘bu şartlar altında’ ciddi bir koruma kalkanı geliştirebildik…
Doğaldır ki hepimiz bunun da iyisini isteriz… Ancak, daha iyiye ulaşmak kazanılmış başarıları görmezden gelerek, onları yerin dibine batırmaya çalışarak olmuyor…
Konu ister ekonomi olsun ister eğitim isterse sağlık… Sorun her neredeyse bilimsel veri ve nesnel bir yaklaşımla ele alınarak masaya yatırılmalı… Ülkemizi hem içte hem de dışta itibarsızlaştırmaya çalışılarak bu sorunlar çözülseydi bizden iyisi olmazdı…
Devletler bazen el birliğiyle bazen de birbirinin üstüne basarak bu krizden çıkmaya çalışıyor… Bu arada başka krizlere de kendileri neden olabiliyorlar tabii…
Koronavirüse karşı etkili bir aşı ve ilaç henüz bulunamadığı için başta halk sağlığı olmak üzere ekonomileri de tehdit eden ve hasara uğratan krizin tam anlamıyla ne zaman sona ereceği belli değil…
Durumu ne daha hafif ne de daha ağır göstermeye gerek yok… Şartlar böyle…
Bu çetin koşulların sonuçları da kendilerine göre oluyor tabii… Hem dünya hem de ülkemiz açısından…
“Su 100°C’de kaynar”… Evrensel bir doğru mudur? Hayır! Suyun kaynama noktası, yaklaşık 9 km. yükseklikteki Everest Dağı’nın zirvesinde 70°C civarıyken deniz seviyesinin altındaki yerlerde 100°C’nin üzerindedir.
Bir önerme, etrafını çevreleyen koşullar içinde değerlendirilmelidir… Ne eksik ne fazla… Ne de ‘evrensel’ olduğu iddiasıyla öne sürülen ‘başkasının’ şartlarıyla…
Peki koronavirüs pandemisinin yanı sıra savunma sanayimizdeki gelişmeler, Doğu Akdeniz’deki varlığımız, Suriye sınırındaki mücadelemiz gibi Batılı ülkelerin hiç de memnuniyetle karşılamadığı ‘millî bağımsızlık’ politikalarımızı kararlılıkla sürdürdüğümüz şartlar altındaki ülkemizin durumu nedir?
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın resmî açıklamalarına göre şöyle:
Ekim ayında 13 günde ihracatın ithalatı karşılama oranı %92,1’e çıkarken altın hariç bu rakam %101,8. OECD’nin verisine göre; Ağustos’ta sanayi üretimi yıllık %10,4; perakende satış hacmi %5,8 artarken sektörel ciro endeksi ise yıllık %23,5 yükselmiş. Bu rakamlar ışığında OECD ülkeleri arasında birinci, dünyada ise Singapur’un ardından ikinciyiz.
Eylül ayı Ekonomik Güven Endeksi bir önceki aya göre %3,1 artarak 88,5 değerine çıkmış. Tüketici Güven Endeksi ise %3,2 artarak 82 olmuş. Mevsim etkilerinden arındırılmış Kapasite Kullanım Oranı, Eylül ayında 1,3 puan artarak %74,6 seviyesine yükselmiş.
2003-2019 yılları arasında tarımda, Avrupa ülkelerini geride bırakarak Slovakya’dan sonra ‘en hızlı büyüyen’ ikinci ülke olmuşuz. Tarımda yıllık ortalama büyüme hızımız da %2,7 ile OECD ve AB ülkelerinin çok ilerisinde görünüyor. 2002’den bu yana ihracat rakamımız 3,7 milyar dolardan, 19,4 milyar dolara ve kırmızı et üretimimiz 366.658 tondan 1.201.469 tona yükselmiş.
Öte yandan koronavirüsle mücadelede Avrupa ülkelerinin bazılarının ‘felaket durumu’ ilan ettikleri, yeniden kısıtlamalara başvurmak zorunda olduklarıyla ilgili haberler gelmeye başladı… Dünya Sağlık Örgütü’nün paylaştığı rakamlar da ortada…
Koşullar belli… Sonuçlar da… Avrupa başta olmak üzere dünyadaki pek çok gelişmiş ülkeyi geride bırakan bir gelişime imza atmış durumdayız… Sağlık konusunda olduğu gibi ekonomide de ‘bu şartlar altında’ ciddi bir koruma kalkanı geliştirebildik…
Doğaldır ki hepimiz bunun da iyisini isteriz… Ancak, daha iyiye ulaşmak kazanılmış başarıları görmezden gelerek, onları yerin dibine batırmaya çalışarak olmuyor…
Konu ister ekonomi olsun ister eğitim isterse sağlık… Sorun her neredeyse bilimsel veri ve nesnel bir yaklaşımla ele alınarak masaya yatırılmalı… Ülkemizi hem içte hem de dışta itibarsızlaştırmaya çalışılarak bu sorunlar çözülseydi bizden iyisi olmazdı…