Bu açıklamaya kitap yazılır
06 EYLÜL 2010
Bir ara DSP yönetimi acayip tasarruf edip kasalarındaki parayı harcamadan elde tuttuğu ile övünürdü. 40 milyon TL civarında bir rakamdan söz ediliyordu. Siyasi iletişimde iletişimi “masraf” olarak gören zihniyetin tipik yaklaşımıydı. Şu sıralar Masum Türker başkanlığındaki yönetim bu çağ dışı alışkanlığı kırmış gibi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay’ın dünkü açıklamasını okuduğumda DSP’nin o “tutumlu tavrı” aklıma geldi.
Okay, Ankara’da evlerine ‘Referanduma Evet’ afişi asmayı kabul eden vatandaşlara 250’şer TL ödendiğini söyleyerek AK Parti’yi eleştirmiş. CHP’nin referandum için yaptığı harcamanın 1 milyon TL’ye yaklaştığını, AK Parti’nin ise bunun 40 katı para harcadığını belirterek o meşhur klasik soruyu sormuş: “Bu değirmenin suyu nereden geliyor?”
Hakkı Süha Okay, bununla da kalmamış “Kaynaklardan biri de Deniz Feneri” demiş.
Bu açıklamanın üzerine aslında kitap yazılır; ancak biz bir iki önemli noktaya değinmekle yetinelim.
Bir: İletişim masraf, israf, gereksiz harcama kapısı değildir. Hele de siyasette!.. Neredeyse her şeyi belirler. Az para harcamanızı ancak rakiplerinizin tümünden daha fazla milletvekili çıkarıp bu işi onlardan daha ucuza mal ederseniz bir mazhariyet olarak anlatabilirsiniz.
İki: Siyasi partilerin mali durumları hakkında kamuoyuna şeffaf bilgiler vermeleri onlara güç katar. Ne yazık ki sadece AK Parti değil hiçbir siyasi parti tüm gelir ve giderlerini açık bir şekilde kamuoyu ve kamu vicdanına sunmamaktadır. Yani ortada “tencere dibin kara, seninki benden kara” gibi bir durum vardır.
Üç: Her türlü dedikodunun önünü kesmenin, şu veya bu nedenle şeffaf bir şekilde hesap verilemediği için sorgulanma tehdidinden uzaklaşabilmenin tek yolu vardır: Partiye maddi desteği en geniş tabana yaymak. Bağış mı olur, destek üyeliği gibi bir ara çözümle mi olur ya da başka bir hukuki çözüm mü bulunur, bilemem. Ancak katılımcılık ve adanmışlığı yönetebilmek yukarıdaki tüm sorunları halleder.
Oysa bizde parti üyeleri dışında seçmenin ‘katılımı’ sadece sandık başında tesis edilebilmektedir. Kaynakları milyonlarca insanın katma değerine yaymazsanız, bu tür şaibe iddialarıyla karşılaşmanız kaçınılmazdır.
Aman dileyene kılıç kalkmaz
AK Parti yönetimi çok kızmış. Ya da çok kızmış gibi yapıyor. Yani altı pasın üstünde bir top yakalamış, onu değerlendiriyor. CHP’li Avcılar Belediye Başkanı bir billboard yaptırmış. Billboard’un ortasında Kemal Bey’in resmi. Sağında neden ‘Hayır’ deneceği anlatılıyor. Solunda ise nelere ‘Evet’ deneceği tahrik edici bir dille ifade ediliyor.
Bu “tahrik” unsurlarından biri Başbakan’a “zavallı” denmesi ise diğeri de türbanla ilgili… Rahibe kıyafetine gönderme yapılarak eleştirilen türbanı AK Parti’nin kadınlara direteceği ima ediliyor.
Belli ki Avcılar Belediye Başkanı’nın siyasi iletişimden bihaber olarak kendi başına kısa yoldan etki yaratma amacıyla uydurduğu bir uygulama söz konusu… CHP üst yönetimi bu olaya mesafeli durmuş, eleştirmiş hatta bu gereksiz ve aslında hiçbir işe yaramayan billboard’u asanlar hakkında disiplin uygulamasına gideceklerini söylemiş.
Aman dileyene kılıç kalkmaz… AK Parti yerden göğe kadar kızmakta haklıyken bu işi uzatırsa olay tersine, onun aleyhine çalışmaya başlar. Çünkü CHP bu krizi gayet iyi yönetmiştir. İyi yönetilen krizleri de üstelememek gerekir..
CHP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay’ın dünkü açıklamasını okuduğumda DSP’nin o “tutumlu tavrı” aklıma geldi.
Okay, Ankara’da evlerine ‘Referanduma Evet’ afişi asmayı kabul eden vatandaşlara 250’şer TL ödendiğini söyleyerek AK Parti’yi eleştirmiş. CHP’nin referandum için yaptığı harcamanın 1 milyon TL’ye yaklaştığını, AK Parti’nin ise bunun 40 katı para harcadığını belirterek o meşhur klasik soruyu sormuş: “Bu değirmenin suyu nereden geliyor?”
Hakkı Süha Okay, bununla da kalmamış “Kaynaklardan biri de Deniz Feneri” demiş.
Bu açıklamanın üzerine aslında kitap yazılır; ancak biz bir iki önemli noktaya değinmekle yetinelim.
Bir: İletişim masraf, israf, gereksiz harcama kapısı değildir. Hele de siyasette!.. Neredeyse her şeyi belirler. Az para harcamanızı ancak rakiplerinizin tümünden daha fazla milletvekili çıkarıp bu işi onlardan daha ucuza mal ederseniz bir mazhariyet olarak anlatabilirsiniz.
İki: Siyasi partilerin mali durumları hakkında kamuoyuna şeffaf bilgiler vermeleri onlara güç katar. Ne yazık ki sadece AK Parti değil hiçbir siyasi parti tüm gelir ve giderlerini açık bir şekilde kamuoyu ve kamu vicdanına sunmamaktadır. Yani ortada “tencere dibin kara, seninki benden kara” gibi bir durum vardır.
Üç: Her türlü dedikodunun önünü kesmenin, şu veya bu nedenle şeffaf bir şekilde hesap verilemediği için sorgulanma tehdidinden uzaklaşabilmenin tek yolu vardır: Partiye maddi desteği en geniş tabana yaymak. Bağış mı olur, destek üyeliği gibi bir ara çözümle mi olur ya da başka bir hukuki çözüm mü bulunur, bilemem. Ancak katılımcılık ve adanmışlığı yönetebilmek yukarıdaki tüm sorunları halleder.
Oysa bizde parti üyeleri dışında seçmenin ‘katılımı’ sadece sandık başında tesis edilebilmektedir. Kaynakları milyonlarca insanın katma değerine yaymazsanız, bu tür şaibe iddialarıyla karşılaşmanız kaçınılmazdır.
Aman dileyene kılıç kalkmaz
AK Parti yönetimi çok kızmış. Ya da çok kızmış gibi yapıyor. Yani altı pasın üstünde bir top yakalamış, onu değerlendiriyor. CHP’li Avcılar Belediye Başkanı bir billboard yaptırmış. Billboard’un ortasında Kemal Bey’in resmi. Sağında neden ‘Hayır’ deneceği anlatılıyor. Solunda ise nelere ‘Evet’ deneceği tahrik edici bir dille ifade ediliyor.
Bu “tahrik” unsurlarından biri Başbakan’a “zavallı” denmesi ise diğeri de türbanla ilgili… Rahibe kıyafetine gönderme yapılarak eleştirilen türbanı AK Parti’nin kadınlara direteceği ima ediliyor.
Belli ki Avcılar Belediye Başkanı’nın siyasi iletişimden bihaber olarak kendi başına kısa yoldan etki yaratma amacıyla uydurduğu bir uygulama söz konusu… CHP üst yönetimi bu olaya mesafeli durmuş, eleştirmiş hatta bu gereksiz ve aslında hiçbir işe yaramayan billboard’u asanlar hakkında disiplin uygulamasına gideceklerini söylemiş.
Aman dileyene kılıç kalkmaz… AK Parti yerden göğe kadar kızmakta haklıyken bu işi uzatırsa olay tersine, onun aleyhine çalışmaya başlar. Çünkü CHP bu krizi gayet iyi yönetmiştir. İyi yönetilen krizleri de üstelememek gerekir..