Bu bir ‘kırılma noktası’dır…
29 Ekim 2022 - Yeni Şafak
Bugün 29 Ekim…
Şu üç büyük ‘şeyi’ bir araya getirmek, ‘siyasi iletişim’ boyutunda akıllara durgunluk verecek düzeyde başarıdır: Cumhuriyet’in kuruluşunun 99. yıl dönümü, “Türkiye Yüzyılı” vizyonu ve TOGG’un banttan indirilmesi…
Birbirlerine organik ve ideolojik biçimde bağlı bu üç olayın ‘tasarlanan’ kesişimi, Türkiye Cumhuriyeti tarihine bir ‘kırılma noktası’ olarak geçecek…
Neden “Türkiye’nin Yüzyılı” değil de “Türkiye Yüzyılı”?..
Çünkü, ülkemizin damga vuracağı, dünyanın gelecek 100 senesine şamil bir vizyon ve ideolojik bakış ortaya konuyor. Yani, Sayın Cumhurbaşkanı’nın vizyonu sadece Türkiye’nin 100 yılını kapsamıyor…
W. Churchill’e “Gelecekte ne yapacaksınız” diye sormuşlar… “Geçmişim benim geleceğimdir” diye yanıt vermiş…
Muhalif görüşlü bir TV yorumcusunun, “Adam ne dediyse yaptı” diyerek Türkiye’de hayata geçirilmiş mega projeleri tek tek sıralaması bu bir araya gelen üç büyük hadisenin ana eksenini oluşturuyor.
Anglosaksonların ‘default’ (fabrika çıkışı) ya da ‘hygenics’ (olmazsa olmazlar) sınıfından gördüğü ‘maddi dünyanın’ içindeki yatırımlar, insanımızın hak ettiği iyilikler tabii ki geleceğin teminatıdır…
Ancak, dünyaya yön verecek vizyon, aslında Cumhuriyet’in kuruluşunda var olsa da sonradan devre dışı bırakılarak vazgeçilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikriyatı (“Bağımsızlık benim karakterimdir”), ‘millî bağımsızlık’ ruhu ve adanmışlığıdır. İşte bu ruh, “Türkiye Yüzyılı”nda yeniden hayat buluyor.
Canlandırılan bir başka düşünce de Türk devletlerinin ‘millî kültür, değer ve ülkü birliği’ içinde aynı potada eriyebilme kabiliyetinin sahiplenilmesidir.
Aslında yapılan tüm yatırımlar, tüm dev projeler ve hizmetler aynı ‘millî bağımsızlık’ ülküsünün sağlamlaştırılmasına hizmet eder…
Millî Enerji ve Maden Politikası’nda, millî savunma sanayinde, ülke çıkarlarını merkeze alan onurlu dış politikada, terörle mücadelede, Türkiye’nin finans ve ekonomisine karşı yürütülen saldırılarla mücadelede vücut bulan ‘millî bağımsızlık’ anlayışı, Cumhuriyet döneminin bir kısmının ‘makus talihi’ gibi sergilenen ‘eziklik’ anlayışının da belini bükmektedir.
Bugün yollarla buluşacak TOGG’un üretimiyle o bel bir kez daha bükülmektedir... “Yapamazlar”, “Ticari intihar olur,”, “Tasarımı İtalyan, bunun neresi yerli”, “Şarj istasyonu yok”, “Yapsalar da seri üretemezler; üretseler de pazarlayamazlar”, “Pazarlasalar da satamazlar” diye tepinen ve halkımıza hiçbir gelişmişliği, güzelliği layık görmeyerek ezikliği pompalayan zihniyetin ‘aşağılık kompleksi’ Gemlik’te bir kez daha akamete uğratılmaktadır…
AK Parti’yi iktidara taşıyan ideoloji ve ona bağlı siyasi duruşun temelinde sadece maddi dünyaya ilişkin vaatler ve tasarımlar yoktu… Hatırlayın kampanyaları, şiirler okuyan Cumhurbaşkanı’nı… AK Parti’nin dokunduğu sinir uçları, esas olarak, arzulanan maddi dünyanın üzerinde yükselebileceği, hatta sınırlarını aşarak kendini sürekli yenileyip güncelleyebileceği maneviyatın inşasıydı… O maneviyat kurulmadan da maddi kazanımlar mümkün değildi…
“Devletin temeli millî kültürdür” derken Cumhuriyet’imizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk de aynı yönü işaret ediyordu… Kastettiği, ağır bedeller ödemiş, kayıplar vermiş ama küllerinden doğmuş bir milletin kurduğu yeni Cumhuriyet’in kültürüydü…
Bu tasavvurun en önemli parçalarından biri, yangın yerine çevrilmek istenen, birliğinden, birbirinden koparılıp savrulması hedeflenen bu milletin temel duyarlılıklarını bulup çıkarmaktı… Bunlardan biri manevi değerlerdi… Diğeri de dil… Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli, yani ‘millî kültürümüz’ bu ikisi üstüne kurulmuştu…
Yukarıda sözünü ettiğimiz üç olayın bir araya getirilişini bu bağlamda okumak gerektiğine inanıyoruz. Cumhurbaşkanı’mızın dünkü konuşmasının ve “Türkiye Yüzyılı”nın açılımı için sıraladığı 17 kavramın toplamının ifadesi de budur.
Cumhuriyet’imizin 99. yılının, “Türkiye Yüzyılı” vizyonunun ve TOGG’un sadece ülkemize değil, tüm insanlık alemine hayırlı olması dileğiyle…
Gözümüze takılanlar…
Şu üç büyük ‘şeyi’ bir araya getirmek, ‘siyasi iletişim’ boyutunda akıllara durgunluk verecek düzeyde başarıdır: Cumhuriyet’in kuruluşunun 99. yıl dönümü, “Türkiye Yüzyılı” vizyonu ve TOGG’un banttan indirilmesi…
Birbirlerine organik ve ideolojik biçimde bağlı bu üç olayın ‘tasarlanan’ kesişimi, Türkiye Cumhuriyeti tarihine bir ‘kırılma noktası’ olarak geçecek…
Neden “Türkiye’nin Yüzyılı” değil de “Türkiye Yüzyılı”?..
Çünkü, ülkemizin damga vuracağı, dünyanın gelecek 100 senesine şamil bir vizyon ve ideolojik bakış ortaya konuyor. Yani, Sayın Cumhurbaşkanı’nın vizyonu sadece Türkiye’nin 100 yılını kapsamıyor…
W. Churchill’e “Gelecekte ne yapacaksınız” diye sormuşlar… “Geçmişim benim geleceğimdir” diye yanıt vermiş…
Muhalif görüşlü bir TV yorumcusunun, “Adam ne dediyse yaptı” diyerek Türkiye’de hayata geçirilmiş mega projeleri tek tek sıralaması bu bir araya gelen üç büyük hadisenin ana eksenini oluşturuyor.
Anglosaksonların ‘default’ (fabrika çıkışı) ya da ‘hygenics’ (olmazsa olmazlar) sınıfından gördüğü ‘maddi dünyanın’ içindeki yatırımlar, insanımızın hak ettiği iyilikler tabii ki geleceğin teminatıdır…
Ancak, dünyaya yön verecek vizyon, aslında Cumhuriyet’in kuruluşunda var olsa da sonradan devre dışı bırakılarak vazgeçilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikriyatı (“Bağımsızlık benim karakterimdir”), ‘millî bağımsızlık’ ruhu ve adanmışlığıdır. İşte bu ruh, “Türkiye Yüzyılı”nda yeniden hayat buluyor.
Canlandırılan bir başka düşünce de Türk devletlerinin ‘millî kültür, değer ve ülkü birliği’ içinde aynı potada eriyebilme kabiliyetinin sahiplenilmesidir.
Aslında yapılan tüm yatırımlar, tüm dev projeler ve hizmetler aynı ‘millî bağımsızlık’ ülküsünün sağlamlaştırılmasına hizmet eder…
Millî Enerji ve Maden Politikası’nda, millî savunma sanayinde, ülke çıkarlarını merkeze alan onurlu dış politikada, terörle mücadelede, Türkiye’nin finans ve ekonomisine karşı yürütülen saldırılarla mücadelede vücut bulan ‘millî bağımsızlık’ anlayışı, Cumhuriyet döneminin bir kısmının ‘makus talihi’ gibi sergilenen ‘eziklik’ anlayışının da belini bükmektedir.
Bugün yollarla buluşacak TOGG’un üretimiyle o bel bir kez daha bükülmektedir... “Yapamazlar”, “Ticari intihar olur,”, “Tasarımı İtalyan, bunun neresi yerli”, “Şarj istasyonu yok”, “Yapsalar da seri üretemezler; üretseler de pazarlayamazlar”, “Pazarlasalar da satamazlar” diye tepinen ve halkımıza hiçbir gelişmişliği, güzelliği layık görmeyerek ezikliği pompalayan zihniyetin ‘aşağılık kompleksi’ Gemlik’te bir kez daha akamete uğratılmaktadır…
AK Parti’yi iktidara taşıyan ideoloji ve ona bağlı siyasi duruşun temelinde sadece maddi dünyaya ilişkin vaatler ve tasarımlar yoktu… Hatırlayın kampanyaları, şiirler okuyan Cumhurbaşkanı’nı… AK Parti’nin dokunduğu sinir uçları, esas olarak, arzulanan maddi dünyanın üzerinde yükselebileceği, hatta sınırlarını aşarak kendini sürekli yenileyip güncelleyebileceği maneviyatın inşasıydı… O maneviyat kurulmadan da maddi kazanımlar mümkün değildi…
“Devletin temeli millî kültürdür” derken Cumhuriyet’imizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk de aynı yönü işaret ediyordu… Kastettiği, ağır bedeller ödemiş, kayıplar vermiş ama küllerinden doğmuş bir milletin kurduğu yeni Cumhuriyet’in kültürüydü…
Bu tasavvurun en önemli parçalarından biri, yangın yerine çevrilmek istenen, birliğinden, birbirinden koparılıp savrulması hedeflenen bu milletin temel duyarlılıklarını bulup çıkarmaktı… Bunlardan biri manevi değerlerdi… Diğeri de dil… Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli, yani ‘millî kültürümüz’ bu ikisi üstüne kurulmuştu…
Yukarıda sözünü ettiğimiz üç olayın bir araya getirilişini bu bağlamda okumak gerektiğine inanıyoruz. Cumhurbaşkanı’mızın dünkü konuşmasının ve “Türkiye Yüzyılı”nın açılımı için sıraladığı 17 kavramın toplamının ifadesi de budur.
Cumhuriyet’imizin 99. yılının, “Türkiye Yüzyılı” vizyonunun ve TOGG’un sadece ülkemize değil, tüm insanlık alemine hayırlı olması dileğiyle…
Gözümüze takılanlar…
- Şu ara pek sık duyduğumuz ‘sessiz istifa’ kavramı, “İşten çıkartılamayacak kadar çalışmak” diye özetlenebilir. Kariyer platformu Youthall’un 18-50 yaş arasındaki 1002 kişinin katılımıyla yaptığı çevrim içi çalışmaya göre; Türkiye’de gençlerin yüzde 24’ünün şu an sessiz istifa sürecindeymiş; yüzde 46,7’sinin ise bu kavrama yatkın olduğu görülmüş. Kendileri bilirler tabii ama unuttukları bir şey var; kapitalizm kendini yeniden üretmesiyle meşhurdur… O hayatta kalmanın yolunu mutlaka bulur ama bu tutumla gençlerin iş dünyasında tutunmaları çok zor olabilir. (Dilber Müge Uygur, Eti Danışmanlık)
- Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD), yürüttüğü eğitim, araştırma ve yayıncılık faaliyetlerini TKYD Uluslararası Kurumsal Yönetim Enstitüsü (UKYE) çatısı altında toplamış. Burada yürütülecek faaliyetlerle üyelerin kurumsal yönetimle ilgili gelişmelerine, iş birliği yapmalarına, fikir, deneyim ve bilgi alışverişinde bulunmalarına yardımcı olmayı hedefliyorlarmış. Enstitü’nün kurumsal yönetimin temelden gereksinim duyduğu bu alanlarda ışık tutmasını yürekten dileriz, yolları açık olsun. (Selda Özyaprak, MENA İletişim)
- Koruncuk Vakfı yararına, “Kız Çocuklarının Gerçeği, ‘HAYALLERİ’ Olsun” sloganıyla düzenlenen sergi, FMV Galeri Işık’ta başlamış. Feyziye Mektepleri Vakfı, Galeri Işık ve Artelen Sanat’ın destekleriyle hayata geçen etkinlik 12 Kasım’a kadar devam edecekmiş. Koruncuklar yararına açılan sergide resim ve heykel sanatının önde gelen isimleri yer alıyormuş. (Filiz Bozkan, Koruncuk Vakfı)