Bu görüşmenin ‘kaybedeni’ yoktur…
16 TEMMUZ 2010
‘Liderlerin’ dünkü görüşmesini değerlendirmenin en kolay yolu, o basit mi basit, yalın mı yalın soruyu sormaktan geçer:
“Bu görüşmeye kimler sevinecek, kimler üzülecek?…”
Yanıt soru kadar basit değildir. ‘Hüsnü kuruntu ve temennileri’ bir kenara bırakmayı gerektirir… Gelin bir beyin jimnastiği yapalım… Yanıtları tespit ettikçe kendimizi hangilerine daha yakın hissettiğimizi de düşünelim…
***
Erbakan Hoca ve arkadaşları sevinmiş midir?
Evet, sevinmişlerdir... Onlar şimdi bundan “Şer cephesi!” falan gibi sonuçlar çıkarırlar. Hem iktidar hem de anamuhalefet partisini ‘dövmek’ için bu işte bir fırsat olduğunu düşünüyorlardır.
Türkiye’de huzurlu bir siyasi ortam isteyenler sevinmiş midir?
Evet, onlar sevinmiştir…
Peki, Türkiye’de partiler arası diyalogların kurulmasını istemeyenler, gerginliğin sürmesinde yarar umanlar? Onlar sevinmiş midir?
Hayır, onlar üzülmüştür…
Türkiye’nin fikir ve çıkar kamplarına bölünmesini isteyenler?
Onlar da üzülmüştür…
***
Siyasi istikrarın sürmesinden yana olanlar; Türkiye’de ‘tarafların’ barış içinde bir arada yaşayarak yarışmalarını ve tüm ‘tarafların’ ülkenin gelişimine el birliği içinde katma değer üretmelerini isteyenler ne yapmıştır?
Onlar da sevinenlerin saflarında yer almışlardır hiç şüphesiz…
İki ayrı dünya görüşünden iki insan bir araya geldiğinde bundan bir tür ‘kazan – kazan’ ilişkisinin üremesinin mümkün olamayacağına hükmedenler ve ‘kazan – kazan’ ilişkilerinin hiçbirine inanmayarak; herhangi bir ‘alış – verişte’ bir tarafın diğer tarafı mutlaka ‘ütmesi’ (!) gerektiğini düşünenler kendilerini nasıl hissetmişlerdir?..
Tek kelimeyle, berbat… Çok üzülmüştür böyleleri…
***
CHP içindeki hizipçiler?
Onlar üzülmüştür…
AK Parti içindeki radikal unsurlar? Onlar da üzülmüşlerdir. Başbakan’ın gücünden ve parti içi disiplinin bozulmasına en ufak tavizin verilmesini benimsemeyen tavrından ‘tırstıkları’ için seslerini çıkaramazlar ama içten içe karalar bağlamışlardır…
Sizce Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu sevinmiş midir? Hem de çok sevinmiştir… ‘Komşu ülkelerle sıfır problem’ stratejisini savunan bir siyasetçinin başka türlü hissetmesi düşünülemez zaten…
İş dünyası sevinmiş midir?
Kesinlikle evet…
Peki, çalışanlar?..
Kahir çoğunluğu sevinmiştir…
***
Akademi dünyası ne yapmıştır?
Akademi dünyası her zaman karşıt görüşlerin özgürce bir arada olmasından ve tartışılmasından yanadır; onun için sevinmiştir tabii ki. Peki, ‘tasallutu olan akademisyenler’? Bakın onlar ne hissettiklerini anlatana kadar Türkiye’nin gündemi değişir… Ne düşünmekte olduklarını anlamak güçtür?
Silahlı Kuvvetler, STK’lar (Tasallutu olmayan ve çıkar grupları dışında kalanları), Türkçeyi 150 kelime ile değil 3000 ve üstü ile konuşup yazabilen tüm popüler kültür taşıyıcıları ve kültür adamları?…
Türkiye’nin gelecek tasarımına kafa yorarken omur iliğiyle değil beyniyle düşünülebilen herkes?…
Bunların tamamı sevinmiştir…
Kim üzülmüştür peki?
Bütün saydıklarımızın dışında kalanlar…
Buradan bakıldığında iki ‘liderin’ ne konuştukları hiç önemli değildir. Bu ‘kaybedeni olmayan’ bir görüşmedir… Herkesin kazandığı… Olur mu böyle şey?..
Olur…
“Bu görüşmeye kimler sevinecek, kimler üzülecek?…”
Yanıt soru kadar basit değildir. ‘Hüsnü kuruntu ve temennileri’ bir kenara bırakmayı gerektirir… Gelin bir beyin jimnastiği yapalım… Yanıtları tespit ettikçe kendimizi hangilerine daha yakın hissettiğimizi de düşünelim…
***
Erbakan Hoca ve arkadaşları sevinmiş midir?
Evet, sevinmişlerdir... Onlar şimdi bundan “Şer cephesi!” falan gibi sonuçlar çıkarırlar. Hem iktidar hem de anamuhalefet partisini ‘dövmek’ için bu işte bir fırsat olduğunu düşünüyorlardır.
Türkiye’de huzurlu bir siyasi ortam isteyenler sevinmiş midir?
Evet, onlar sevinmiştir…
Peki, Türkiye’de partiler arası diyalogların kurulmasını istemeyenler, gerginliğin sürmesinde yarar umanlar? Onlar sevinmiş midir?
Hayır, onlar üzülmüştür…
Türkiye’nin fikir ve çıkar kamplarına bölünmesini isteyenler?
Onlar da üzülmüştür…
***
Siyasi istikrarın sürmesinden yana olanlar; Türkiye’de ‘tarafların’ barış içinde bir arada yaşayarak yarışmalarını ve tüm ‘tarafların’ ülkenin gelişimine el birliği içinde katma değer üretmelerini isteyenler ne yapmıştır?
Onlar da sevinenlerin saflarında yer almışlardır hiç şüphesiz…
İki ayrı dünya görüşünden iki insan bir araya geldiğinde bundan bir tür ‘kazan – kazan’ ilişkisinin üremesinin mümkün olamayacağına hükmedenler ve ‘kazan – kazan’ ilişkilerinin hiçbirine inanmayarak; herhangi bir ‘alış – verişte’ bir tarafın diğer tarafı mutlaka ‘ütmesi’ (!) gerektiğini düşünenler kendilerini nasıl hissetmişlerdir?..
Tek kelimeyle, berbat… Çok üzülmüştür böyleleri…
***
CHP içindeki hizipçiler?
Onlar üzülmüştür…
AK Parti içindeki radikal unsurlar? Onlar da üzülmüşlerdir. Başbakan’ın gücünden ve parti içi disiplinin bozulmasına en ufak tavizin verilmesini benimsemeyen tavrından ‘tırstıkları’ için seslerini çıkaramazlar ama içten içe karalar bağlamışlardır…
Sizce Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu sevinmiş midir? Hem de çok sevinmiştir… ‘Komşu ülkelerle sıfır problem’ stratejisini savunan bir siyasetçinin başka türlü hissetmesi düşünülemez zaten…
İş dünyası sevinmiş midir?
Kesinlikle evet…
Peki, çalışanlar?..
Kahir çoğunluğu sevinmiştir…
***
Akademi dünyası ne yapmıştır?
Akademi dünyası her zaman karşıt görüşlerin özgürce bir arada olmasından ve tartışılmasından yanadır; onun için sevinmiştir tabii ki. Peki, ‘tasallutu olan akademisyenler’? Bakın onlar ne hissettiklerini anlatana kadar Türkiye’nin gündemi değişir… Ne düşünmekte olduklarını anlamak güçtür?
Silahlı Kuvvetler, STK’lar (Tasallutu olmayan ve çıkar grupları dışında kalanları), Türkçeyi 150 kelime ile değil 3000 ve üstü ile konuşup yazabilen tüm popüler kültür taşıyıcıları ve kültür adamları?…
Türkiye’nin gelecek tasarımına kafa yorarken omur iliğiyle değil beyniyle düşünülebilen herkes?…
Bunların tamamı sevinmiştir…
Kim üzülmüştür peki?
Bütün saydıklarımızın dışında kalanlar…
Buradan bakıldığında iki ‘liderin’ ne konuştukları hiç önemli değildir. Bu ‘kaybedeni olmayan’ bir görüşmedir… Herkesin kazandığı… Olur mu böyle şey?..
Olur…