Bu kadarı da pes!..
10 EYLÜL 2007
İlk kez böyle bir ilan verildiğini duyuyorum. Duyuyorum diyorum, çünkü görmedim, haberini okudum.
Akademi Yayınevi, Şahnaz Çakıralp’in Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazılarından derlediği kitabının satmaması üzerine gazetelere şöyle başlayan bir ilan veriyor: “Bu kitap kendisini yazar olarak görmeyen birisi tarafından yazılmıştır ve zaten satılmamıştır. 600 adat basılmış ve dağıtılmış olup sadece 344 adet, okuyucular tarafından alınmıştır. Bu kitap, okuyucular ve satış noktaları tarafından ilgi görmemiştir...” İlanın devamını buraya almıyorum. Son derece ağır iddia ve ifadelerle dolu. Kısaca, Çakıralp’in dağıtım firmaları ve mağazaları arayarak rahatsız ettiği, yayınevi ile bir bağı kalmadığı ve hukuki sürecin başlatıldığı yazıyor.
Şahnaz Çakıralp’in de böyle bir açıklamaya karşı eli armut toplamamış. O da yayınevininin verdiği ilandaki yazının tonu gibi olmasa da bir cevap vermiş ve kendisi tarafından bakıldığında sürecin nasıl olduğunu işin içine bazı suçlamalar da koyarak izah etmeye çalışmış.
Ortada her iki taraf içinde ciddi bir itibar krizi söz konusu. Bir kan davasının tarafları misali karşılıklı atılmış adımlar, ‘kendi ayaklarına kurşun sıkmak’tan başka bir tanımlamayla açıklanamaz. Yayınevi kendi yazarları ve ilişkide bulunduğu satış noktaları; Çakıralp ise hedef kitlesi nezdinde ciddi yara almıştır.
Bu gibi durumlara iş ve iletişim yönetiminde ‘onun sözü, benim sözüme karşı’ (my word against your word) durumu denir. Yani karşılıklı suçlamanın kimsenin işine yaramadığı ve raconun kesilemediği durum. Taraflardan birinin acilen racon kesecek birini bulması ve konuşturması lazım. Bu işin kazananı hakemi ilk bulan kişi olacak. Elbette daha geç kalmadan...
Kurumsal Haberler’i unutmuşuz...
Aslı Buyurgan Hanım bir e-posta göndermiş. Diyor ki: “Son uluslararası kongresini İstanbul’da düzenlemiş olan AIESEC’i destekleyen tüm sponsorlardan söz etmişsiniz. Bizi unutmuşsunuz. O kadar büyük şirket arasında da gözden kaçmış olmalıyız herhalde… Genç bir şirket olan Netpoint Interactive – kurumsalhaberler.com‘un sponsorluğunun gençlere çok büyük desteği olduğunu düşünüyoruz!”
Gerçekten de kurumsalhaberler.com’u atlamışız. AIESEC’liler de teyid ettiler. Katkı büyük. Bu sayede ben de Aslı Hanım’ların hazırladığı siteyi izlemeye başladım. Arkadaşlar kusurumu bağışlasınlar lütfen.
Niyet iyi de; durum talihsiz...
Neymiş? DYO Nano... Nano teknolojiden mülhem. Dış cephe boyası imiş. Belli bir bölgeyi onunla boyayan bilim adamı, şemsiyesini açıyor... Yağmur fırtına... Altı ay sonra test sonucu açıklanıyor: Işıkla kendisini temizleyen boya! DYO Nano ile boyanmış bölge yepyeni!.. Hem de bu teknolojiyi Türkler bulmuş...
Her şey iyi. Bir noktaya kadar. Aylardır yağmur falan yağdığı yok... Türkiye kan ağlıyor... Bilim adamı o testi nerede yapmış acaba?...
Reklam filmi ille de mantıkî olmak zorunda değil. Hatta absürd bile olabilir. Ancak, izleyenin “Ne diyor bunlar yahu!” duygusuna da kapılmaması gerekir...
Peki ne gerekir? Belki şu sıra ürünün başka bir özelliğini ön plana çıkarmak. “Herkes dış cephe boyasını X yılda değiştirmek zorunda kalırsa DYO Nano kullananlar 5X yılda değiştirirler” gibi...
Akademi Yayınevi, Şahnaz Çakıralp’in Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazılarından derlediği kitabının satmaması üzerine gazetelere şöyle başlayan bir ilan veriyor: “Bu kitap kendisini yazar olarak görmeyen birisi tarafından yazılmıştır ve zaten satılmamıştır. 600 adat basılmış ve dağıtılmış olup sadece 344 adet, okuyucular tarafından alınmıştır. Bu kitap, okuyucular ve satış noktaları tarafından ilgi görmemiştir...” İlanın devamını buraya almıyorum. Son derece ağır iddia ve ifadelerle dolu. Kısaca, Çakıralp’in dağıtım firmaları ve mağazaları arayarak rahatsız ettiği, yayınevi ile bir bağı kalmadığı ve hukuki sürecin başlatıldığı yazıyor.
Şahnaz Çakıralp’in de böyle bir açıklamaya karşı eli armut toplamamış. O da yayınevininin verdiği ilandaki yazının tonu gibi olmasa da bir cevap vermiş ve kendisi tarafından bakıldığında sürecin nasıl olduğunu işin içine bazı suçlamalar da koyarak izah etmeye çalışmış.
Ortada her iki taraf içinde ciddi bir itibar krizi söz konusu. Bir kan davasının tarafları misali karşılıklı atılmış adımlar, ‘kendi ayaklarına kurşun sıkmak’tan başka bir tanımlamayla açıklanamaz. Yayınevi kendi yazarları ve ilişkide bulunduğu satış noktaları; Çakıralp ise hedef kitlesi nezdinde ciddi yara almıştır.
Bu gibi durumlara iş ve iletişim yönetiminde ‘onun sözü, benim sözüme karşı’ (my word against your word) durumu denir. Yani karşılıklı suçlamanın kimsenin işine yaramadığı ve raconun kesilemediği durum. Taraflardan birinin acilen racon kesecek birini bulması ve konuşturması lazım. Bu işin kazananı hakemi ilk bulan kişi olacak. Elbette daha geç kalmadan...
Kurumsal Haberler’i unutmuşuz...
Aslı Buyurgan Hanım bir e-posta göndermiş. Diyor ki: “Son uluslararası kongresini İstanbul’da düzenlemiş olan AIESEC’i destekleyen tüm sponsorlardan söz etmişsiniz. Bizi unutmuşsunuz. O kadar büyük şirket arasında da gözden kaçmış olmalıyız herhalde… Genç bir şirket olan Netpoint Interactive – kurumsalhaberler.com‘un sponsorluğunun gençlere çok büyük desteği olduğunu düşünüyoruz!”
Gerçekten de kurumsalhaberler.com’u atlamışız. AIESEC’liler de teyid ettiler. Katkı büyük. Bu sayede ben de Aslı Hanım’ların hazırladığı siteyi izlemeye başladım. Arkadaşlar kusurumu bağışlasınlar lütfen.
Niyet iyi de; durum talihsiz...
Neymiş? DYO Nano... Nano teknolojiden mülhem. Dış cephe boyası imiş. Belli bir bölgeyi onunla boyayan bilim adamı, şemsiyesini açıyor... Yağmur fırtına... Altı ay sonra test sonucu açıklanıyor: Işıkla kendisini temizleyen boya! DYO Nano ile boyanmış bölge yepyeni!.. Hem de bu teknolojiyi Türkler bulmuş...
Her şey iyi. Bir noktaya kadar. Aylardır yağmur falan yağdığı yok... Türkiye kan ağlıyor... Bilim adamı o testi nerede yapmış acaba?...
Reklam filmi ille de mantıkî olmak zorunda değil. Hatta absürd bile olabilir. Ancak, izleyenin “Ne diyor bunlar yahu!” duygusuna da kapılmaması gerekir...
Peki ne gerekir? Belki şu sıra ürünün başka bir özelliğini ön plana çıkarmak. “Herkes dış cephe boyasını X yılda değiştirmek zorunda kalırsa DYO Nano kullananlar 5X yılda değiştirirler” gibi...