Bu krizden tek çıkış yolu ‘başarı’dır…
03.03.2010
Dünyanın en çok kazanan, en ünlü ve de en yakışıklı sporcularından golf yıldızı Tiger Woods’un başına gelenler hayli dramatik, bir o kadar da düşündürücüdür…
Önce son çıkan habere bakalım:
“ABD'li hazır gıda devi Pepsi'nin enerji içeceği Gatorade, ünlü golfçü Tiger Woods ile olan anlaşmasını resmen feshettiğini açıkladı.
AT&T ve Accenture’un ardından anlaşmasını iptal eden Gatorade’in yanı sıra, Tag Heuer ve Gilette de dünyanın en çok kazanan sporcusu ile olan sponsorluk ilişkisine nokta koymuştu. 2009 yılında 100 milyon dolarlık sponsorluk gelirine imza atan Woods’un karısını aldatmasıyla ortaya çıkan skandalın ardından şirketlerde 12 milyar dolarlık zarara neden olduğu ifade edildi. Spor ekipmanları üreticisi Nike ise, yılda 40 milyon Dolar verdiği Woods’a destek olmaya devam edeceğini duyurdu. Video oyunu üreticisi Electronic Arts da Tiger Woods’un internet üzerinden oynanabilecek bir oyununu piyasaya sürmeye hazırlandığını açıkladı.”
Her evli erkeğin eğer hele bir de ilişki yönetimi özürlü ise rahatlıkla karşılaşabileceği bir durumdur… İnsanın anında başına akla gelmedik çoraplar örülebilir…
Türkiye’de de örnekleri var… Ancak böylesi pek yok… “Küçük Amerika”yız ya… Yakında bize de gelebilir… Onun için ibret vesilesi yapmakta yarar var…
Vahşi kapitalizmin anavatanı ABD, sistemin içindekilere ağır bedeller ödetme konusunda da dünya ile yarışıyor. Hollywood çıkışlı filmlerde ‘şefkatli, hoşgörülü, bağışlayıcı özgürlükler ülkesi’ olarak sunulan ABD’nin değer sistemi aslında son derece tutucu reflekslere dayalı. Fırsatların ve rüyaların ülkesi gibi sunulan ABD, kültür ve değerlerine ters durumlarda son derece toleranssız ve acımasız olabiliyor.
Aklıma oralardan yeni dönen bir akrabamızın verdiği örnek geldi. Çalıştığı firmada işe geldiklerinde eğer asansörde tek bir kadın olduğunu görürlerse, o asansöre binmeyip pas geçerlermiş. Birbirlerine dokunmak ise cinayete eş değer… Kadınların iş yerleri ve erkek çalışma arkadaşları aleyhine açtığı taciz davalarındaki ciddi artış ve benzeri örnekler ‘cinsel yabancılaşma’nın derinliğinin kanıtı…
Eşini aldatmanın hata olduğunu kabul edip, ailesinden, sevenlerinden ve kamuoyundan binlerce kez özür dilemek bile yeterli olamayabiliyor. Testi kırıldı mı, telafisi zor ABD’de...
Aynı durum Türkiye’de de pek çok kez oldu. Mebzul miktarda dayak, aldatmaca… Magazin dünyası yıkılıyor… Ancak bizim şöhretler, kadın - erkek fark etmeksizin içinde bulundukları durumdan hayli az yara bere alarak sıyırdılar. Şöhret oldukları halde marka olamadıkları için mi acaba?..
Woods’un krizi, itibarını tekrar kazanmak için tek bir ihtimal bırakıyor: Kimsenin itiraz dahi edemediği bir performansla işinde en iyi olmak… Ben fikrimi sorarlarsa bizimkilere de aynı şeyi söylüyorum… Bakın Tarkan’a… Yakalasın iki tane Sezen Aksu hit’i, ya da aslanlar gibi kendisi yazsın, bakın kimse hatırlıyor mu ‘gözaltı’ günlerini…
Ne müthiş bir ziyafetti
Kaçırdınız… Eğer geçen hafta “Tango to İstanbul” Festivalini izlemediyseniz, çok şey kaçırdınız…
Askeri Müze ve Kültür Sitesi… Orada askerliğimi yapmıştım… Şimdilerde müze yeni binasına taşındı. Benim askerlik yaptığım eski bina – ki Atatürk’ün Harp Okulu günlerinde öğrenciyken spor salonu olarak kullanılıyormuş- bu tür amaçlar için sivil kullanıma açılıyormuş. Çok da iyi yapılıyor. İşte o binanın ikinci katında benim sorumlu olduğum salonda izledik geceyi…
Müthiş bir şölendi… Üç dört tane genç insan çıkıp düzenlemişler. Eşref Tekinalp, Murat Elmadağlı, Zeynep Yalçınkaya, Vanessa Gauch Arabacıoğlu… Bu ikincisiymiş… Katılımcılar: 23 ülkeden 600 dansçı… Bir de gündüzleri ders verip gece şov yapan hocalar: Ezequiel Farfaro - Lucia Mazer (Arjantin), Diego (El Pajaro) Riemer – Maria Belen Giachello (Arjantin), Aydın Kocamusaoğlu-Pelin Koyun (Türkiye) ve Claudio Forte-Barbara Carpino (Sicilya-İtalya)…
Hayata ‘takılan’ yani ‘iliştirilmiş’ (attached) gençlerle, yaşadığına kendisini vermeyi bilen ‘gömülmüş’ (embedded) gençlerin farkını o gece daha iyi gördüm…
Birçok Tango Okulu varmış İstanbul’da… Bekleriz…
Önce son çıkan habere bakalım:
“ABD'li hazır gıda devi Pepsi'nin enerji içeceği Gatorade, ünlü golfçü Tiger Woods ile olan anlaşmasını resmen feshettiğini açıkladı.
AT&T ve Accenture’un ardından anlaşmasını iptal eden Gatorade’in yanı sıra, Tag Heuer ve Gilette de dünyanın en çok kazanan sporcusu ile olan sponsorluk ilişkisine nokta koymuştu. 2009 yılında 100 milyon dolarlık sponsorluk gelirine imza atan Woods’un karısını aldatmasıyla ortaya çıkan skandalın ardından şirketlerde 12 milyar dolarlık zarara neden olduğu ifade edildi. Spor ekipmanları üreticisi Nike ise, yılda 40 milyon Dolar verdiği Woods’a destek olmaya devam edeceğini duyurdu. Video oyunu üreticisi Electronic Arts da Tiger Woods’un internet üzerinden oynanabilecek bir oyununu piyasaya sürmeye hazırlandığını açıkladı.”
Her evli erkeğin eğer hele bir de ilişki yönetimi özürlü ise rahatlıkla karşılaşabileceği bir durumdur… İnsanın anında başına akla gelmedik çoraplar örülebilir…
Türkiye’de de örnekleri var… Ancak böylesi pek yok… “Küçük Amerika”yız ya… Yakında bize de gelebilir… Onun için ibret vesilesi yapmakta yarar var…
Vahşi kapitalizmin anavatanı ABD, sistemin içindekilere ağır bedeller ödetme konusunda da dünya ile yarışıyor. Hollywood çıkışlı filmlerde ‘şefkatli, hoşgörülü, bağışlayıcı özgürlükler ülkesi’ olarak sunulan ABD’nin değer sistemi aslında son derece tutucu reflekslere dayalı. Fırsatların ve rüyaların ülkesi gibi sunulan ABD, kültür ve değerlerine ters durumlarda son derece toleranssız ve acımasız olabiliyor.
Aklıma oralardan yeni dönen bir akrabamızın verdiği örnek geldi. Çalıştığı firmada işe geldiklerinde eğer asansörde tek bir kadın olduğunu görürlerse, o asansöre binmeyip pas geçerlermiş. Birbirlerine dokunmak ise cinayete eş değer… Kadınların iş yerleri ve erkek çalışma arkadaşları aleyhine açtığı taciz davalarındaki ciddi artış ve benzeri örnekler ‘cinsel yabancılaşma’nın derinliğinin kanıtı…
Eşini aldatmanın hata olduğunu kabul edip, ailesinden, sevenlerinden ve kamuoyundan binlerce kez özür dilemek bile yeterli olamayabiliyor. Testi kırıldı mı, telafisi zor ABD’de...
Aynı durum Türkiye’de de pek çok kez oldu. Mebzul miktarda dayak, aldatmaca… Magazin dünyası yıkılıyor… Ancak bizim şöhretler, kadın - erkek fark etmeksizin içinde bulundukları durumdan hayli az yara bere alarak sıyırdılar. Şöhret oldukları halde marka olamadıkları için mi acaba?..
Woods’un krizi, itibarını tekrar kazanmak için tek bir ihtimal bırakıyor: Kimsenin itiraz dahi edemediği bir performansla işinde en iyi olmak… Ben fikrimi sorarlarsa bizimkilere de aynı şeyi söylüyorum… Bakın Tarkan’a… Yakalasın iki tane Sezen Aksu hit’i, ya da aslanlar gibi kendisi yazsın, bakın kimse hatırlıyor mu ‘gözaltı’ günlerini…
Ne müthiş bir ziyafetti
Kaçırdınız… Eğer geçen hafta “Tango to İstanbul” Festivalini izlemediyseniz, çok şey kaçırdınız…
Askeri Müze ve Kültür Sitesi… Orada askerliğimi yapmıştım… Şimdilerde müze yeni binasına taşındı. Benim askerlik yaptığım eski bina – ki Atatürk’ün Harp Okulu günlerinde öğrenciyken spor salonu olarak kullanılıyormuş- bu tür amaçlar için sivil kullanıma açılıyormuş. Çok da iyi yapılıyor. İşte o binanın ikinci katında benim sorumlu olduğum salonda izledik geceyi…
Müthiş bir şölendi… Üç dört tane genç insan çıkıp düzenlemişler. Eşref Tekinalp, Murat Elmadağlı, Zeynep Yalçınkaya, Vanessa Gauch Arabacıoğlu… Bu ikincisiymiş… Katılımcılar: 23 ülkeden 600 dansçı… Bir de gündüzleri ders verip gece şov yapan hocalar: Ezequiel Farfaro - Lucia Mazer (Arjantin), Diego (El Pajaro) Riemer – Maria Belen Giachello (Arjantin), Aydın Kocamusaoğlu-Pelin Koyun (Türkiye) ve Claudio Forte-Barbara Carpino (Sicilya-İtalya)…
Hayata ‘takılan’ yani ‘iliştirilmiş’ (attached) gençlerle, yaşadığına kendisini vermeyi bilen ‘gömülmüş’ (embedded) gençlerin farkını o gece daha iyi gördüm…
Birçok Tango Okulu varmış İstanbul’da… Bekleriz…