Bu nasıl siyasi iletişim?
8 Kasım 2009 Akşam Gazetesi
Dün bir e-posta geldi... İlginç bir vaka analizi yapılabilir... Hem iletişim hem deilişki yönetimi açısından... Bakın ne deniyor mesajda. Noktalama, ifade ve sentaks hatalarını (ben bu kısacık metinde 12 tane saydım) düzeltmeden aşağıya alıyorum:
“Sayın Basın Mensupları Dikkati’ne...
Milliyetçi Hareket Partisi Kurucular Kurulu, Genel Başkan Adayı olarak Sayın Ahmet Reyiz Yılmaz’ı açıklamak üzere siz değerli basın mensuplarımıza 06 Kasım 2009 Cuma 13.30’da Swiss Otelde (bugün) yemekli bir basın toplantısı düzenleyecekti üzülerek belirtiyoruz ki Sayın Ahmet Reyiz Yılmaz’ın şehir dışında önemli ve sonradan çıkan bir programa katılması dolayısıyla basın toplantısını ilerleyen tarihlerde yapmak üzere erteliyoruz. Yeni tarih belli olduğunda sizlere tekrar bildirilecektir
İlginize teşekkür ederiz ...
İyi Çalışmalar,
Saygılarımla,
Burcu GÜMÜŞ”...
Şimdi kafamıza takılan soruları sıralayalım:
1. Bu durumda arkadaşlar, Genel Başkan adayının adını açıklamış oldular mı olmadılar mı? 2. Burcu Hanım kimdir? Partide ne iş yapar? E-posta bir ‘gmail’ hesabından gönderilmiştir. ‘kazı[email protected]’ türü bir tür psiko-sosyopat numarası da olabilir mi? 3. Bu kadar kötü bir Türkçe ve üslup, böylesine bir özensizlik, varsa bile böyle bir adaya yarar mı sağlar, zarar mı? 4. Ben bu toplantıya zaten davetli değildim. Bu durumda iptalinin bana bildirilmesi, durduk yerde ayağa kurşun sıkma anlamına gelmez mi? 5. Bu mesajı acaba yeni adayın rakipleri mi medyaya geçmişlerdir? Çünkü öncesi, sırası ve sonrası usulü veçhile amel edilmemiş bir ilişki ve iletişim eylem rakibe yarar.
Periler Anadolu’da...
Pazarlama iletişimi odaklı sosyal sorumluluk çalışmaları için oradan oraya koşturan Dr. Nurdan Tümbek Tekeoğlu “mutlaka yazın” diye bir mesaj yollamış. Değinmeden geçemedik.
Diyor ki: “80 kızımızı İmkansız Periler kitabının geliriyle okula başlatmak üzere yola çıktık. Muş Valisi Erdoğan Bektaş, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Yeni Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, Metro Toptancı Market, Real, MAM şirket temsilcileri, ulusal ve yerel basın mensupları ile projemize destek veren 60 kişilik bir ekiple Muş’a gittik. Prof. Dr. Türkan Saylan Hocamızın vasiyetini yerine getirmenin mutluluğunu kızlarımızla birlikte Muş’ta yaşadık. Sizin köşenizde yazarak destek verdiğiniz bu projede, kitabımız şimdiye dek 20.000 civarında satıldı ve 90.000 TL gelir elde edildi. Köşenizde kısacık bile bahsetseniz kitap satışlarımız artacak, daha da fazla kızı okutma şansımız olacaktır. Kitabımız hem Türkçe hem de İngilizce olarak Metro, D&R ve Real mağazalarında satışa sunuldu. İngilizce kitap ‘Impossible Fairies’ 20 TL’den, Türkçe ‘İmkansız Periler’ 10 TL’den satılıyor.”
Yolunuz açık olsun Nurdan Hanım... İnşallah sizi taklit etmek isteyenlerin sayısı
artar..
GDO ‘direnişe’ çarptı...
TEMA Vakfı’ndan Elif Sezginer Hanım GDO konusunda bir mesaj göndermiş:
“370.000 Gönüllüsü ile ‘GDO’ya Hayır’ diyen TEMA Vakfı, GDO’lu ürünlerin ülkemize girişini serbest bırakan yönetmeliğin iptali için hukuki ve bilimsel platformda mücadeleye hazırlanmaktadır. Yıllardır hazırlanmakta olan Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nın bir an önce tamamlanması çağrısında bulunan TEMA Vakfı, Aralık 2009’da toplayacağı GDO ile ilgili Bilim Kurulu’nda oluşturulacak görüş ve çözüm önerilerini kamuoyu ile ayrıca paylaşacaktır”...
Bu arada www.gdoyahayir.org adresine mutlaka bir göz atın... Hele küçük çocuğunuz ve/veya kardeşiniz, akrabanız varsa...
Konuya ilk kez Okan Bayülgen vasıtasıyla tanık olmuştum. (Bkz. Akşam, 15.06.09)
Bayülgen’in programına katılan Prof. Dr. Kenan Demirkol ve Çiftçi Sendikaları Konf. Bşk. Abdullah Aysu’ya göre, Türkiye’nin tarım dünyasını tamamen maniple edecek yabancı şirketler destekli, genleriyle oynanmış tohumların nasıl kullanılacağını belirleyecek bir yasa çıkmak üzereymiş. Bu yasanın çıkması için uluslararası şirketler ellerinden geleni artlarına koymuyorlarmış. Sözüm ona ilgililer, bu yasanın ‘düzenleme’ getireceğini savunuyorlarmış. Oysa Kenan hocaya göre gizli ajanda, Türkiye tohum piyasasını GDO’lara ve yabancı şirketlere peşkeş çekmekmiş.”
Biz de o sırada demişiz ki: “Durum ciddi! Dine, imana ve her türlü ideolojiye aykırı olan bu yasayla ilgili gerek iktidar partisine gerekse muhalefete düşen görev, bu ciddi durum karşısında ciddi inisiyatifler ve aksiyonlarla ortaya çıkmaktır. Okan elinden geleni yaptı. Birkaç köşe yazarında da rastladım. Umalım ki ‘kim vurdu’ya gelmeyiz...”
Galiba ‘kim vurdu’ya gelmi-
yoruz...
Dün bir e-posta geldi... İlginç bir vaka analizi yapılabilir... Hem iletişim hem deilişki yönetimi açısından... Bakın ne deniyor mesajda. Noktalama, ifade ve sentaks hatalarını (ben bu kısacık metinde 12 tane saydım) düzeltmeden aşağıya alıyorum:
“Sayın Basın Mensupları Dikkati’ne...
Milliyetçi Hareket Partisi Kurucular Kurulu, Genel Başkan Adayı olarak Sayın Ahmet Reyiz Yılmaz’ı açıklamak üzere siz değerli basın mensuplarımıza 06 Kasım 2009 Cuma 13.30’da Swiss Otelde (bugün) yemekli bir basın toplantısı düzenleyecekti üzülerek belirtiyoruz ki Sayın Ahmet Reyiz Yılmaz’ın şehir dışında önemli ve sonradan çıkan bir programa katılması dolayısıyla basın toplantısını ilerleyen tarihlerde yapmak üzere erteliyoruz. Yeni tarih belli olduğunda sizlere tekrar bildirilecektir
İlginize teşekkür ederiz ...
İyi Çalışmalar,
Saygılarımla,
Burcu GÜMÜŞ”...
Şimdi kafamıza takılan soruları sıralayalım:
1. Bu durumda arkadaşlar, Genel Başkan adayının adını açıklamış oldular mı olmadılar mı? 2. Burcu Hanım kimdir? Partide ne iş yapar? E-posta bir ‘gmail’ hesabından gönderilmiştir. ‘kazı[email protected]’ türü bir tür psiko-sosyopat numarası da olabilir mi? 3. Bu kadar kötü bir Türkçe ve üslup, böylesine bir özensizlik, varsa bile böyle bir adaya yarar mı sağlar, zarar mı? 4. Ben bu toplantıya zaten davetli değildim. Bu durumda iptalinin bana bildirilmesi, durduk yerde ayağa kurşun sıkma anlamına gelmez mi? 5. Bu mesajı acaba yeni adayın rakipleri mi medyaya geçmişlerdir? Çünkü öncesi, sırası ve sonrası usulü veçhile amel edilmemiş bir ilişki ve iletişim eylem rakibe yarar.
Periler Anadolu’da...
Pazarlama iletişimi odaklı sosyal sorumluluk çalışmaları için oradan oraya koşturan Dr. Nurdan Tümbek Tekeoğlu “mutlaka yazın” diye bir mesaj yollamış. Değinmeden geçemedik.
Diyor ki: “80 kızımızı İmkansız Periler kitabının geliriyle okula başlatmak üzere yola çıktık. Muş Valisi Erdoğan Bektaş, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Yeni Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, Metro Toptancı Market, Real, MAM şirket temsilcileri, ulusal ve yerel basın mensupları ile projemize destek veren 60 kişilik bir ekiple Muş’a gittik. Prof. Dr. Türkan Saylan Hocamızın vasiyetini yerine getirmenin mutluluğunu kızlarımızla birlikte Muş’ta yaşadık. Sizin köşenizde yazarak destek verdiğiniz bu projede, kitabımız şimdiye dek 20.000 civarında satıldı ve 90.000 TL gelir elde edildi. Köşenizde kısacık bile bahsetseniz kitap satışlarımız artacak, daha da fazla kızı okutma şansımız olacaktır. Kitabımız hem Türkçe hem de İngilizce olarak Metro, D&R ve Real mağazalarında satışa sunuldu. İngilizce kitap ‘Impossible Fairies’ 20 TL’den, Türkçe ‘İmkansız Periler’ 10 TL’den satılıyor.”
Yolunuz açık olsun Nurdan Hanım... İnşallah sizi taklit etmek isteyenlerin sayısı
artar..
GDO ‘direnişe’ çarptı...
TEMA Vakfı’ndan Elif Sezginer Hanım GDO konusunda bir mesaj göndermiş:
“370.000 Gönüllüsü ile ‘GDO’ya Hayır’ diyen TEMA Vakfı, GDO’lu ürünlerin ülkemize girişini serbest bırakan yönetmeliğin iptali için hukuki ve bilimsel platformda mücadeleye hazırlanmaktadır. Yıllardır hazırlanmakta olan Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nın bir an önce tamamlanması çağrısında bulunan TEMA Vakfı, Aralık 2009’da toplayacağı GDO ile ilgili Bilim Kurulu’nda oluşturulacak görüş ve çözüm önerilerini kamuoyu ile ayrıca paylaşacaktır”...
Bu arada www.gdoyahayir.org adresine mutlaka bir göz atın... Hele küçük çocuğunuz ve/veya kardeşiniz, akrabanız varsa...
Konuya ilk kez Okan Bayülgen vasıtasıyla tanık olmuştum. (Bkz. Akşam, 15.06.09)
Bayülgen’in programına katılan Prof. Dr. Kenan Demirkol ve Çiftçi Sendikaları Konf. Bşk. Abdullah Aysu’ya göre, Türkiye’nin tarım dünyasını tamamen maniple edecek yabancı şirketler destekli, genleriyle oynanmış tohumların nasıl kullanılacağını belirleyecek bir yasa çıkmak üzereymiş. Bu yasanın çıkması için uluslararası şirketler ellerinden geleni artlarına koymuyorlarmış. Sözüm ona ilgililer, bu yasanın ‘düzenleme’ getireceğini savunuyorlarmış. Oysa Kenan hocaya göre gizli ajanda, Türkiye tohum piyasasını GDO’lara ve yabancı şirketlere peşkeş çekmekmiş.”
Biz de o sırada demişiz ki: “Durum ciddi! Dine, imana ve her türlü ideolojiye aykırı olan bu yasayla ilgili gerek iktidar partisine gerekse muhalefete düşen görev, bu ciddi durum karşısında ciddi inisiyatifler ve aksiyonlarla ortaya çıkmaktır. Okan elinden geleni yaptı. Birkaç köşe yazarında da rastladım. Umalım ki ‘kim vurdu’ya gelmeyiz...”
Galiba ‘kim vurdu’ya gelmi-
yoruz...