Bu reklam tarihe geçebilir
14 MAYIS 2010
Lütfen iki eliniz de kanda olsa, şu web adresine yolunuzu düşürünüz… Çünkü sözünü edeceğimiz reklam, genellikle sabah saatlerinde gösteriliyor. Bu reklamın hedef kitlesi ev kadınları (herhalde); benim okur kitlemin içinde de ev kadınlarının sayısı çok değil…
Öte yandan dünyayı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmayı başaran ev kadınlarının sayısı da o kadar yüksek değil zaten. Sadece bizde değil; dünyanın dört bir yanında durum böyledir…
Sözünü etmek istediğim reklam Modoko (“Mobilya – Dolap – Koltuk” kelimelerinin ilk iki harflerinin yaratıcı bir şekilde bir araya getirilerek bu muhteşem ismin bulunduğu iddia ediliyor)… Ben reklamları ilk gördüğüm anda, bir marka bu kadar aşağılanamaz, bu kadar düzeysiz bir yaklaşımla bu boyutta alay edilemez, diye düşündüm…
Reklamları birkaç kez izledikten sonra, olayın genel anlamda reklamlarla dalga geçildiği bir ‘parodi’ olmadığını, başkalarının değil markanın bizzat kendisinin kendisini ‘vurduğunu’, hem de ayağına değil doğrudan kendi kafasına sıktığını; meslek adına kahrolarak izlemek durumunda kaldım…
Internetteki web sitesinde (www.modoko.com.tr/reklamfilmi.asp) ‘Reklam Kampanyamız’ sekmesi altında sergilenen 4 reklam filminin söz düzenine bir göz atmakta ibreti alem için yarar var… Varoş kültürünün bütün özelliklerini taşıyan, eskilerin “aşırı sandra” dedikleri (mısır püskülü sarısı) renkte, içine ’postiş’ yerleştirilerek oluşturulmuş ve bukleli - dalgalı tarzda düzenlenmiş ve hangi stilde tarandığı belli olmadığı için sadece ‘kitch’ olarak niteleyebileceğimiz saçlara sahip ve Türkçeyi “Avrupa Yakası”nın Selin’i kıvamında konuşan bir kız ve ‘dış ses’ arasında şu konuşmalar geçiyor:
Ayakkabıcıda
- Hanımefendi, ne çok ayakkabınız var
- Ay ben çok sıkılganç bir insanım, biliyor musooon?
- Çeşit, diyorsunuz yani...
- (Elindeki iki ayakkabıya sağa sola sallayarak) E bunun sporu var, klasiği var, yazı var, kışı var. Ama mobilyada şöyle bol çeşidi olan bir yer bulamadım. Ne yapmam lazım?
Şarkı: “Gelmen lazım, görmen lazım, Modoko'yu gezmen lazım”
Dış ses: Yüzlece mağaza, binlerce mobilya, Modoko!..”
Evde
- Sahi alışveriş bütçenizi sarsmıyor mu?
- Eee tatlış sarsıyo tabııi (bu, tabii’nin ‘ı’lı hali oluyor)... Ekonomik ‘krayz’ (crisis’dan takla) var sonuç itibarıylaaa…
- Hesabınızı yapıyorsunuz yani..
- Bildin kuşum!.. Tam ‘point’. Ama mobilya konusunda ‘prablım’ yaşıyorum. Kaliteli mobilyayı hesaplı fiyata bulamıyorum. Ne yapmam lazım?
Cıngıl: “Gelmen lazım, görmen lazım, Modoko'yu gezmen lazım”
Dış ses: Yüzlece mağaza, binlerce mobilya… Modoko
Mağazanın önünde
- Vauv! Çantanız marka galiba...
- Marka benim olayım çılgın mısın? Çok lüks ve sofistike bir olay yanı.
- Yani her şeyiniz marka?
- Bildin tatlış, tebriks!.. Markasız bir şey kullanmam ben; ama mobilyalarım da marka olsun, bir çok marka göreyim istiyorum. Ne yapmam lazım?
Yatak odasında
- Hanımefendi kıyafetiniz harika!..
- Ay mersi şeker, en güzeli benim olsun diye kasarım, onun için yaptırırım özel tasarım!..
- Her şeyinizi mi?
- Evet tatlışııım; fiks tasarımdır benim her şeyim. Ama şu mobilya olayında da özel tasarım olsun istiyoroom. Ne yapmam lazım?
Cıngıl: “Gelmen lazım, görmen lazım, Modoko'yu gezmen lazım!”
Dış ses: Yüzlece mağaza, binlerce mobilya, Modoko!..
***
Nasıl?... Fantastik değil mi?.. İnanılır gibi değil ama gerçek… İşte orada… Web adresinde ve TV kanallarında… Hiçbir yerde bulamazsanız, yazın bana size gönderelim. Olmadı Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki derslerimize gelin orada tartışalım…
Öğrendiğimiz yeni kelimeler dikkatinizi çekti mi? “Sıkılganç”, “Tatlış”, “Krayz”, “Tam point”, “Tebriks”…
O kadar önemli mi kardeşim?… Alt tarafı reklam… Hayır çok önemli… Bu kültür ve değerlerle sarılıp sarmalanan bir toplum ve gençlik, Türkiye’nin ve/veya içinde bulunduğu kurumun ve/veya sosyal çevrenin geleceğini inşa edemez…
Bangır bangır gösterilen reklamı izleyin, işi abartıp abartmadığıma karar verin…
Öte yandan dünyayı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmayı başaran ev kadınlarının sayısı da o kadar yüksek değil zaten. Sadece bizde değil; dünyanın dört bir yanında durum böyledir…
Sözünü etmek istediğim reklam Modoko (“Mobilya – Dolap – Koltuk” kelimelerinin ilk iki harflerinin yaratıcı bir şekilde bir araya getirilerek bu muhteşem ismin bulunduğu iddia ediliyor)… Ben reklamları ilk gördüğüm anda, bir marka bu kadar aşağılanamaz, bu kadar düzeysiz bir yaklaşımla bu boyutta alay edilemez, diye düşündüm…
Reklamları birkaç kez izledikten sonra, olayın genel anlamda reklamlarla dalga geçildiği bir ‘parodi’ olmadığını, başkalarının değil markanın bizzat kendisinin kendisini ‘vurduğunu’, hem de ayağına değil doğrudan kendi kafasına sıktığını; meslek adına kahrolarak izlemek durumunda kaldım…
Internetteki web sitesinde (www.modoko.com.tr/reklamfilmi.asp) ‘Reklam Kampanyamız’ sekmesi altında sergilenen 4 reklam filminin söz düzenine bir göz atmakta ibreti alem için yarar var… Varoş kültürünün bütün özelliklerini taşıyan, eskilerin “aşırı sandra” dedikleri (mısır püskülü sarısı) renkte, içine ’postiş’ yerleştirilerek oluşturulmuş ve bukleli - dalgalı tarzda düzenlenmiş ve hangi stilde tarandığı belli olmadığı için sadece ‘kitch’ olarak niteleyebileceğimiz saçlara sahip ve Türkçeyi “Avrupa Yakası”nın Selin’i kıvamında konuşan bir kız ve ‘dış ses’ arasında şu konuşmalar geçiyor:
Ayakkabıcıda
- Hanımefendi, ne çok ayakkabınız var
- Ay ben çok sıkılganç bir insanım, biliyor musooon?
- Çeşit, diyorsunuz yani...
- (Elindeki iki ayakkabıya sağa sola sallayarak) E bunun sporu var, klasiği var, yazı var, kışı var. Ama mobilyada şöyle bol çeşidi olan bir yer bulamadım. Ne yapmam lazım?
Şarkı: “Gelmen lazım, görmen lazım, Modoko'yu gezmen lazım”
Dış ses: Yüzlece mağaza, binlerce mobilya, Modoko!..”
Evde
- Sahi alışveriş bütçenizi sarsmıyor mu?
- Eee tatlış sarsıyo tabııi (bu, tabii’nin ‘ı’lı hali oluyor)... Ekonomik ‘krayz’ (crisis’dan takla) var sonuç itibarıylaaa…
- Hesabınızı yapıyorsunuz yani..
- Bildin kuşum!.. Tam ‘point’. Ama mobilya konusunda ‘prablım’ yaşıyorum. Kaliteli mobilyayı hesaplı fiyata bulamıyorum. Ne yapmam lazım?
Cıngıl: “Gelmen lazım, görmen lazım, Modoko'yu gezmen lazım”
Dış ses: Yüzlece mağaza, binlerce mobilya… Modoko
Mağazanın önünde
- Vauv! Çantanız marka galiba...
- Marka benim olayım çılgın mısın? Çok lüks ve sofistike bir olay yanı.
- Yani her şeyiniz marka?
- Bildin tatlış, tebriks!.. Markasız bir şey kullanmam ben; ama mobilyalarım da marka olsun, bir çok marka göreyim istiyorum. Ne yapmam lazım?
Yatak odasında
- Hanımefendi kıyafetiniz harika!..
- Ay mersi şeker, en güzeli benim olsun diye kasarım, onun için yaptırırım özel tasarım!..
- Her şeyinizi mi?
- Evet tatlışııım; fiks tasarımdır benim her şeyim. Ama şu mobilya olayında da özel tasarım olsun istiyoroom. Ne yapmam lazım?
Cıngıl: “Gelmen lazım, görmen lazım, Modoko'yu gezmen lazım!”
Dış ses: Yüzlece mağaza, binlerce mobilya, Modoko!..
***
Nasıl?... Fantastik değil mi?.. İnanılır gibi değil ama gerçek… İşte orada… Web adresinde ve TV kanallarında… Hiçbir yerde bulamazsanız, yazın bana size gönderelim. Olmadı Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki derslerimize gelin orada tartışalım…
Öğrendiğimiz yeni kelimeler dikkatinizi çekti mi? “Sıkılganç”, “Tatlış”, “Krayz”, “Tam point”, “Tebriks”…
O kadar önemli mi kardeşim?… Alt tarafı reklam… Hayır çok önemli… Bu kültür ve değerlerle sarılıp sarmalanan bir toplum ve gençlik, Türkiye’nin ve/veya içinde bulunduğu kurumun ve/veya sosyal çevrenin geleceğini inşa edemez…
Bangır bangır gösterilen reklamı izleyin, işi abartıp abartmadığıma karar verin…