Bu seçimin yenileni olmaz…
21 TEMMUZ 2007
İki reklam. Önce Ak Parti’den: Milletin Adamları... Hemen arkadan CHP’ninki: Büyük Vurgun...
İkincisi birincinin tıpatıp aynı. Grafik olarak, hava olarak... Tam da iletişim jargonunda ‘me too’ dediğimiz, yani ‘Ben de aynısı yaparım n’olmuş’ tavrı...
Bu tavrın hedef alınan rakibe yaradığını bilmeyeni, reklam ajanslarına ‘ofis boy’ yapmazlar...
Bu genel bir üslubun sonucu. Tesadüfen seçilmiş bir yol değil. Öncesinde de uyguladılar. “Biz meclisteydik, siz neredeydiniz?” uygulamasında da CHP, Ak Parti’nin peşine takılmıştı...
Yaklaşık 2 yıldır şunu söyleyip duruyoruz: “Eğer Ak Parti ciddi bir hata yapmazsa, kendi ayağına ateş etmezse yine tek başına iktidar olur. Çünkü muhalefet, özellikle de ana muhalefet lideri görevini yerine getirmiyor... ‘Şeriat ve Cumhuriyet elden gidiyor’ öcüsü bir işe yaramıyor. Strateji değiştirmek gerekiyor.”
Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın özellikle son 10 günde CHP’nin gazına gelip sinirlerini bozmasına, durduk yerde “%34.4’ü aşamazsak hesabını sorarım, tek başına iktidar olmazsam siyaseti bırakırım, cumhurbaşkanı için uzlaşırım” türü gereksiz açıklamalarla ayağına ateş etmesine rağmen, ipi göğüsleyecek gibi...
Şimdi siz Pazartesi günü liderleri dinlemeye hazırlanın. Hepsi bir kulbunu bulup, nasıl kazançlı çıktıklarını söyleyip, halka gösterdikleri teveccüh için teşekkür edecekler...
Hiçbiri herhangi bir yenilgiyi üstüne almayacak... Yani bu seçimin mağlubu olmayacak... Bakın görün...
Türk erkeğini nesinden tanırsınız?
Her yıl elliden fazla araştırmanın içinde bir şekilde yer alırım. Ya araştırmada denek gösterilirim ya da araştırmanın analizinin yapıldığı ve sonuçlarının değerlendirildiği toplantılarda bulunurum. Bugüne kadar bu araştırmalarda Microsoft’un klasik ‘powerpoint template’leri üzerinde sayısız grafik ve görsel gördüm. Çoğunlukla uzmanların anladığı şekilde sunulan, sunanın bile uykusunun geldiği ortamlara neden olan araştırmalar... Bunların çıktıları ciltlenip tozlu raflarda yerlerini alarak ya da PC’nin bir klasörüne gömülerek talihsiz kaderlerine razı olurlar...
Şu sıra bunun tam da tersi bir durumla karşı karşıyayız. Efes Pilsen TNS Piar’a “Türkiye Erkek Profili”ni ortaya koyan bir araştırma yaptırmış. Daha önce Türkiye Profili ve Kadın Profili de yapılmıştı. Türkiye genelinde 24 ilde, yüz yüze gerçekleştirilmiş bu araştırma. Çıkan sonuçlar, sadece grafiklerle ve tablolarla değil, karikatürist İsmail Gülgeç’in çizgileri ve esprileriyle sunulmuş. Kitabı, sadece araştırma sonuçlarına bakmak için değil, keyifli zaman geçirmek için de incelemek mümkün.
Sonuçlar ilginç. Türk erkeği kendisini yakışıklı buluyor ve kendisiyle gurur duyuyor, sürekli veya ara sıra belgesel izliyor, Türk halk müziği ve Türk sanat müziğini tercih ediyor.
% 45.9’u bugüne kadar hiç kitap satın almamış. %66.4’ü hiç dergi okumuyor. % 78.8’i eşini/sevgilisini hiç aldatmadığını söylüyor. %89.5’i eşini kıskanıyor. En önemli sorunu maddi. En çok İbrahim Tatlıses’i ve Sezen Aksu’yu beğeniyor. Genellikle peşin alışverişi tercih ediyor. Önemli oranda nazara, büyüye ve uğura inanıyor.
İlk aşamada dikkatimi çekenler bunlar. Nasıl olsa sık sık bakacağım.
Yerinizde olsam mutlaka bir tane edinirdim, özellikle hedef kitlesi erkek olan markalardan birinin iletişiminden sorumluysanız...
İnek İletişimi Türkiye’de olmaz
İletişim uzmanı değerli dostum Hakan Tunçel arada sırada bana ilginç notlar gönderir. İşte bunlardan biri: “Londra'da bir PR şirketi var adı Cow PR... Eğer http://www.cowpr.com adresine girip sitelerine bir göz atarsanız ilginç bir söylemleri olduğunu göreceksiniz. Kendi isimleriyle marka yönetimi konusundaki kurallara en baştan karşı çıkıyorlar. Afrika'da bile şube açmışlar. PRCA üyesi. Düşünsenize bizim burada İNEK PR ya da İNEK İletişim Danışmanlığı veya ÖKÜZ Halkla İlişkiler Şirketi diye şirketler kurulduğunu?..”
Hakan benim en hassas noktama dokunmak istemiş. İletişimin ulusal yanının özelliğine; Müslüman mahallesinde salyangoz satılamayacağı gerçeğinin kabullenilmesine vurgu yapıp duruyorum ya...
Tabii ki olmaz Türkiye’de İnek İletişim... Ama cow –parade (inek resmî geçidi) adı verilen ‘ithal’ bir toplumsal sorumluluk kampanyası oluyor...
Oluyor mu?.. Ne dersiniz?
İkincisi birincinin tıpatıp aynı. Grafik olarak, hava olarak... Tam da iletişim jargonunda ‘me too’ dediğimiz, yani ‘Ben de aynısı yaparım n’olmuş’ tavrı...
Bu tavrın hedef alınan rakibe yaradığını bilmeyeni, reklam ajanslarına ‘ofis boy’ yapmazlar...
Bu genel bir üslubun sonucu. Tesadüfen seçilmiş bir yol değil. Öncesinde de uyguladılar. “Biz meclisteydik, siz neredeydiniz?” uygulamasında da CHP, Ak Parti’nin peşine takılmıştı...
Yaklaşık 2 yıldır şunu söyleyip duruyoruz: “Eğer Ak Parti ciddi bir hata yapmazsa, kendi ayağına ateş etmezse yine tek başına iktidar olur. Çünkü muhalefet, özellikle de ana muhalefet lideri görevini yerine getirmiyor... ‘Şeriat ve Cumhuriyet elden gidiyor’ öcüsü bir işe yaramıyor. Strateji değiştirmek gerekiyor.”
Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın özellikle son 10 günde CHP’nin gazına gelip sinirlerini bozmasına, durduk yerde “%34.4’ü aşamazsak hesabını sorarım, tek başına iktidar olmazsam siyaseti bırakırım, cumhurbaşkanı için uzlaşırım” türü gereksiz açıklamalarla ayağına ateş etmesine rağmen, ipi göğüsleyecek gibi...
Şimdi siz Pazartesi günü liderleri dinlemeye hazırlanın. Hepsi bir kulbunu bulup, nasıl kazançlı çıktıklarını söyleyip, halka gösterdikleri teveccüh için teşekkür edecekler...
Hiçbiri herhangi bir yenilgiyi üstüne almayacak... Yani bu seçimin mağlubu olmayacak... Bakın görün...
Türk erkeğini nesinden tanırsınız?
Her yıl elliden fazla araştırmanın içinde bir şekilde yer alırım. Ya araştırmada denek gösterilirim ya da araştırmanın analizinin yapıldığı ve sonuçlarının değerlendirildiği toplantılarda bulunurum. Bugüne kadar bu araştırmalarda Microsoft’un klasik ‘powerpoint template’leri üzerinde sayısız grafik ve görsel gördüm. Çoğunlukla uzmanların anladığı şekilde sunulan, sunanın bile uykusunun geldiği ortamlara neden olan araştırmalar... Bunların çıktıları ciltlenip tozlu raflarda yerlerini alarak ya da PC’nin bir klasörüne gömülerek talihsiz kaderlerine razı olurlar...
Şu sıra bunun tam da tersi bir durumla karşı karşıyayız. Efes Pilsen TNS Piar’a “Türkiye Erkek Profili”ni ortaya koyan bir araştırma yaptırmış. Daha önce Türkiye Profili ve Kadın Profili de yapılmıştı. Türkiye genelinde 24 ilde, yüz yüze gerçekleştirilmiş bu araştırma. Çıkan sonuçlar, sadece grafiklerle ve tablolarla değil, karikatürist İsmail Gülgeç’in çizgileri ve esprileriyle sunulmuş. Kitabı, sadece araştırma sonuçlarına bakmak için değil, keyifli zaman geçirmek için de incelemek mümkün.
Sonuçlar ilginç. Türk erkeği kendisini yakışıklı buluyor ve kendisiyle gurur duyuyor, sürekli veya ara sıra belgesel izliyor, Türk halk müziği ve Türk sanat müziğini tercih ediyor.
% 45.9’u bugüne kadar hiç kitap satın almamış. %66.4’ü hiç dergi okumuyor. % 78.8’i eşini/sevgilisini hiç aldatmadığını söylüyor. %89.5’i eşini kıskanıyor. En önemli sorunu maddi. En çok İbrahim Tatlıses’i ve Sezen Aksu’yu beğeniyor. Genellikle peşin alışverişi tercih ediyor. Önemli oranda nazara, büyüye ve uğura inanıyor.
İlk aşamada dikkatimi çekenler bunlar. Nasıl olsa sık sık bakacağım.
Yerinizde olsam mutlaka bir tane edinirdim, özellikle hedef kitlesi erkek olan markalardan birinin iletişiminden sorumluysanız...
İnek İletişimi Türkiye’de olmaz
İletişim uzmanı değerli dostum Hakan Tunçel arada sırada bana ilginç notlar gönderir. İşte bunlardan biri: “Londra'da bir PR şirketi var adı Cow PR... Eğer http://www.cowpr.com adresine girip sitelerine bir göz atarsanız ilginç bir söylemleri olduğunu göreceksiniz. Kendi isimleriyle marka yönetimi konusundaki kurallara en baştan karşı çıkıyorlar. Afrika'da bile şube açmışlar. PRCA üyesi. Düşünsenize bizim burada İNEK PR ya da İNEK İletişim Danışmanlığı veya ÖKÜZ Halkla İlişkiler Şirketi diye şirketler kurulduğunu?..”
Hakan benim en hassas noktama dokunmak istemiş. İletişimin ulusal yanının özelliğine; Müslüman mahallesinde salyangoz satılamayacağı gerçeğinin kabullenilmesine vurgu yapıp duruyorum ya...
Tabii ki olmaz Türkiye’de İnek İletişim... Ama cow –parade (inek resmî geçidi) adı verilen ‘ithal’ bir toplumsal sorumluluk kampanyası oluyor...
Oluyor mu?.. Ne dersiniz?