Bu terör koşullarında…
06 Mart 2021 - Yeni Şafak
Bitlis’in Tatvan ilçesinde yaşanan ve çok iyi yetişmiş 11 Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu askerimizin şahadet mertebesine eriştiği helikopter kazası, sadece hepimizi yasa boğan elim bir olay olmakla kalmadı… Aynı zamanda pek çok siyasi, teknik ve beşerî tartışmayı da tetikleyen ‘turnusol kâğıdı’ görevi de gördü…
Gözler hemen HDP’ye döndü… En azından iki satırlık bir taziye açıklamalarını bekleyenler vardı… Biz beklemeyenlerdendik… Ancak, HDP milletvekili, eski eş başkanları Sezai Temelli’nin katıldığı bir TV programında şu sözleri dile getirmesini de beklemiyorduk:
“Bu kış koşullarında, bu çetin bölgedeki askeri hareketlilik aslında bir iktidar politikası. İktidar, işi helikopter kazasına bağlayarak kenara çekilemez. Bu acıları yaşamaya devam edeceğiz.”
Bugüne kadar hiç anlaşılmadıysa bile şu üç kısa cümle HDP’nin neden Türkiye partisi olmadığını gayet iyi özetliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ve hükümet atacağı adımları, asker sevkiyatını, girişeceği operasyonları bölgenin güvenliğini ve ülkenin refahını düşünerek tasarlanan stratejilere göre belirler…
Söze “Bu kış koşullarında” diye başlamak ne gaflet! Doğrusu “Bu terör koşullarında” olmalıydı… Gerisi de bambaşka tabii… Ama değil…
Temelli’nin kısacık ifadesinde, anlamı hayli derin iki akıl yürütme var:
1. Kış koşullarında PKK inine mi çekiliyor ki TSK kenara çekilsin?! Bütün dünyada kolluk kuvvetleri her türden hava koşulunda görev yapacak şekilde eğitilmezler mi? Donanımları kış koşullarına, çöl koşullarına, dağ koşullarına göre ayarlanmaz mı? İktidarı, silahlı kuvvetlere ‘kış koşullarında’ görev vererek bu helikopter kazasındaki sorumlulukla ilişkilendirmek kadar büyük saçmalık olabilir mi?!
2. “Bu acıları yaşamaya devam edeceğiz” ne demektir?! Bu tehdit değilse nedir?
Tüm bunlara rağmen HDP’nin PKK ile ilişkisine, CHP’nin de HDP ile iş birliğine karşı alınacak aksiyonların tamamen hukuki temelde, hukuk tekniğinin gerektirdiği düzeyde yürütülmesini savunmak yerinde olacaktır. Yani, öyle sağlam dosyalar hazırlanmalı ki içeride ve dışarıda kimsenin gıkı çıkamasın… Hoş Türkiye millî bağımsızlıktan yana duruşunu sergilemeyi sürdürdükçe yine kulp takıp, Türkiye aleyhine lobi oluşturmaya çalışacaklardır… Ancak olsun… Doğu Akdeniz meselesindeki gibi, biz ev ödevimiz doğru yapalım da gerisi Allah kerim…
Kazanın yaşandığı Couger tipi helikopterleri kötüleyerek hükümet üstünde baskı oluşturmaya uğraşanların sayısı da az değil… TSK envanterine 1996 yılında giren bu helikopterler, şu ana kadar iki tez tele çarpmış, bir kez de füze ile düşürülmüş… 25 yıl içinde sayısı tahmin edilemeyecek kadar çok uçuş yapan ve yalnızca üç kez kaza yaşanan bu hava araçlarını suçlamak, hükümeti dolaylı yoldan itham etmek için bir bahane… Fakat rakamlar ortadayken anlamsız bir çaba olmaktan öteye gitmiyor tabii…
Bir de sosyal medyada hemen olayın üzerine atlayıp, helikopterin PKK saldırısı sonucu düşürüldüğünü söyleyen alçaklar da çıktı… O alçaklar başka sazanlara malzeme oldu. Bu yalan iddiayı yaydılar ama mumları sönmek için yatsıyı bile beklemedi…
Su aktı, yolunu buldu. HDP dışındaki bütün partilerin katılımıyla millet, şehitlerimizin cenaze töreninde tek vücut oldu.
Yazımızı, helikopter kazasını görür görmez yardım için olay yerine koşan Tatvan Çekmece Köyü sakini Davut Bikeç’in ibret dolu sözleriyle bitirelim:
“Çocuklar ‘Baba galiba helikopter düşmüş’ dedi. Yukarıya doğru gittik. Şehitler vardı; çok da üzgünüm, bunu bilmenizi istiyorum. Dört yaralı vardı. Birine doğru gittim; helikopterin altındaydı, üstünde fazla bir baskı yoktu. Ağzındaki karları temizledim, nefes alması için… ‘İyi misin?’ dedim. Biraz kendine geldi, ‘İyiyim’ dedi. Hemen karları kazmaya başladım; zaten ellerim yara bere oldu. Karı kazdım, kazdım, kazdım; yaralı askeri çıkarttım. ‘Kıpırdama, kırık olabilir’ dedim. Ondan sonra öbür askere yöneldim. Ceketimi çıkarttım, üstüne attım…”
Gözler hemen HDP’ye döndü… En azından iki satırlık bir taziye açıklamalarını bekleyenler vardı… Biz beklemeyenlerdendik… Ancak, HDP milletvekili, eski eş başkanları Sezai Temelli’nin katıldığı bir TV programında şu sözleri dile getirmesini de beklemiyorduk:
“Bu kış koşullarında, bu çetin bölgedeki askeri hareketlilik aslında bir iktidar politikası. İktidar, işi helikopter kazasına bağlayarak kenara çekilemez. Bu acıları yaşamaya devam edeceğiz.”
Bugüne kadar hiç anlaşılmadıysa bile şu üç kısa cümle HDP’nin neden Türkiye partisi olmadığını gayet iyi özetliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ve hükümet atacağı adımları, asker sevkiyatını, girişeceği operasyonları bölgenin güvenliğini ve ülkenin refahını düşünerek tasarlanan stratejilere göre belirler…
Söze “Bu kış koşullarında” diye başlamak ne gaflet! Doğrusu “Bu terör koşullarında” olmalıydı… Gerisi de bambaşka tabii… Ama değil…
Temelli’nin kısacık ifadesinde, anlamı hayli derin iki akıl yürütme var:
1. Kış koşullarında PKK inine mi çekiliyor ki TSK kenara çekilsin?! Bütün dünyada kolluk kuvvetleri her türden hava koşulunda görev yapacak şekilde eğitilmezler mi? Donanımları kış koşullarına, çöl koşullarına, dağ koşullarına göre ayarlanmaz mı? İktidarı, silahlı kuvvetlere ‘kış koşullarında’ görev vererek bu helikopter kazasındaki sorumlulukla ilişkilendirmek kadar büyük saçmalık olabilir mi?!
2. “Bu acıları yaşamaya devam edeceğiz” ne demektir?! Bu tehdit değilse nedir?
Tüm bunlara rağmen HDP’nin PKK ile ilişkisine, CHP’nin de HDP ile iş birliğine karşı alınacak aksiyonların tamamen hukuki temelde, hukuk tekniğinin gerektirdiği düzeyde yürütülmesini savunmak yerinde olacaktır. Yani, öyle sağlam dosyalar hazırlanmalı ki içeride ve dışarıda kimsenin gıkı çıkamasın… Hoş Türkiye millî bağımsızlıktan yana duruşunu sergilemeyi sürdürdükçe yine kulp takıp, Türkiye aleyhine lobi oluşturmaya çalışacaklardır… Ancak olsun… Doğu Akdeniz meselesindeki gibi, biz ev ödevimiz doğru yapalım da gerisi Allah kerim…
Kazanın yaşandığı Couger tipi helikopterleri kötüleyerek hükümet üstünde baskı oluşturmaya uğraşanların sayısı da az değil… TSK envanterine 1996 yılında giren bu helikopterler, şu ana kadar iki tez tele çarpmış, bir kez de füze ile düşürülmüş… 25 yıl içinde sayısı tahmin edilemeyecek kadar çok uçuş yapan ve yalnızca üç kez kaza yaşanan bu hava araçlarını suçlamak, hükümeti dolaylı yoldan itham etmek için bir bahane… Fakat rakamlar ortadayken anlamsız bir çaba olmaktan öteye gitmiyor tabii…
Bir de sosyal medyada hemen olayın üzerine atlayıp, helikopterin PKK saldırısı sonucu düşürüldüğünü söyleyen alçaklar da çıktı… O alçaklar başka sazanlara malzeme oldu. Bu yalan iddiayı yaydılar ama mumları sönmek için yatsıyı bile beklemedi…
Su aktı, yolunu buldu. HDP dışındaki bütün partilerin katılımıyla millet, şehitlerimizin cenaze töreninde tek vücut oldu.
Yazımızı, helikopter kazasını görür görmez yardım için olay yerine koşan Tatvan Çekmece Köyü sakini Davut Bikeç’in ibret dolu sözleriyle bitirelim:
“Çocuklar ‘Baba galiba helikopter düşmüş’ dedi. Yukarıya doğru gittik. Şehitler vardı; çok da üzgünüm, bunu bilmenizi istiyorum. Dört yaralı vardı. Birine doğru gittim; helikopterin altındaydı, üstünde fazla bir baskı yoktu. Ağzındaki karları temizledim, nefes alması için… ‘İyi misin?’ dedim. Biraz kendine geldi, ‘İyiyim’ dedi. Hemen karları kazmaya başladım; zaten ellerim yara bere oldu. Karı kazdım, kazdım, kazdım; yaralı askeri çıkarttım. ‘Kıpırdama, kırık olabilir’ dedim. Ondan sonra öbür askere yöneldim. Ceketimi çıkarttım, üstüne attım…”