Bu ülkede kaç Abdullah Ağar var?
12 Ekim 2019 - Yeni Şafak
Barış Pınarı Harekâtı, uzmanlar tarafından, ülkemizin Kurtuluş Savaşı’ndan sonra giriştiği en büyük askeri operasyon olarak tanımlanıyor. Başka söze gerek var mı?
Varmış.
Suriye’de Fırat’ın doğusundaki bölgede, Türkiye için tehdit oluşturan YGP/PKK gibi terörist unsurların silahlarla güçlendirilerek varlık göstermesi ve 80 bin civarında IŞİD’li teröristin burada tutulması adeta bir saatli bomba…
Ülkemiz, bu tehdidi bertaraf ederken sivillerin, tarihi ve kültürel yapıların korunması konusunda ekstra hassasiyet göstereceğini ülke kamuoyuyla birlikte tüm dünyaya taahhüt etti. Hedefinin terörist unsurlar, bunların sığınakları ve silahları olduğunu duyurdu. Ve harekât başladı.
Bu unsurların ortaya koyduğu tehdidi anlamazdan gelip harekâtın aleyhine konuşanları inandırıcı bulmak mümkün değil.
Ceylanpınar’da yakalanan canlı bombaları, daha geçen Temmuz ayında Suriye tarafından atılan ve bir eve isabet eden roketi ne çabuk unuttular! Aslında unutmadıklarını çok iyi biliyoruz.
Onlar, demokrasi, barış, insan hakları gibi büyük kavramları kendi çıkarlarını kollamak, ülkeleri aleyhine yapılan kara propagandaya destek vermek için kullanan ikiyüzlüler…
“Hep sen öl, ben de öldürenin tarafında olayım, çünkü ifade özgürlüğü…” diye cümlelere başlayanlar…
IŞİD’e katılan vatandaşlarını yargılamaktan kaçınan Batı’nın ikiyüzlülüğü bunlarınkiyle birleşince Türkiye karşısında güç birliği yapmış ‘iç ve dış mihraklar’ ortaya çıkıyor işte! Tarihimiz bunlarla dolu… Ve biliyorsunuz ki; ne tarih bunları affeder ne hukuk ne de toplum vicdanı!
Sui misal emsal olmazmış…
O nedenle biraz da örnek olacak davranışlara yönelmenin zamanıdır.
Terör ve güvenlik uzmanı Abdullah Ağar’ı tanımayan varsa da Perşembe günü Suriye sınırında Habertürk yayınına hazırlanırken keskin nişancıların ateş açmasıyla atlattığı tehlike nedeniyle tanımayan kalmamıştır herhâlde. Büyük geçmiş olsun.
Sayın Ağar’ın o hadiseden sonra yaptığı Twitter paylaşımı akıllardan çıkacak gibi değil: “Dağdan, çölden gelmişseniz sesini duyduğunuz merminin sizi vurmadığını bilirsiniz.”
Ağar, eski bir asker, özel TİM komutanı. Bölgeyi de çok iyi tanıyor ve uzun yıllar teröristlerle mücadele ettiği için hem askerî harekâta zemin hazırlayan kararların nedenlerini hem de bu kararlar verilmezse karşılaşılacak sonuçların ne denli büyük olacağını biliyor. İşi kâğıt üzerinde, masa başında olmadığı için büyük resme hâkim bir ‘uzman’.
Ağar, harekâtın iletişim boyutunu boş bırakmayarak hepimize örnek olacak çalışmalar yapıyor. Dış basına harekâtın nedenlerini, ülkemizin karşı karşıya olduğu tehdidi, Barış Pınarı Harekâtı sırasında insancıl hukuka asla aykırı davranmayacağını tek tek anlatıyor. Amerika’nın başta olmak üzere Batılı ülkelerin kusurlarını dile getirmekten çekinmiyor.
Çin devlet televizyonu CGTN, Amerikan medyası Voice of America, İspanyol El Pais, Alman devlet kanalı Deutsche Welle, Norveç gazetesi Aftenposten’e harekâtı ve ülkemizin tezlerini anlatmış.
Her fırsatta vurgulamaya çalışırız: İletişim, boşluğu sevmez. Boşluk, dedikodu ve medyanın kafasına göre takılıp bir dolu uzmanla yaptığı programlarla, yaratacağı algı kaosu ve hiç istenmeyen bir kamu vicdanı yönlendirmesiyle dolabilir…
Hele ki Suriye’deki operasyon gibi hataya hiç yer olmayan bir konuda işin iletişimini boş bırakmak, ‘masa başında kaybetmek’ gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir. O nedenle ve kara propagandaya alan bırakmamak için Ağar, kanımızca, önemli bir ‘sorumlu vatandaşlık’ ödevini yerine getiriyor.
Uluslararası ilişkileri bulunan ve memleketini seven tüm iş insanlarına, akademisyenlere, sporculara ve sanatçılara örnek olmasını, Abdullah Ağar gibi insanların sayılarının artmasını dileriz.
Varmış.
Suriye’de Fırat’ın doğusundaki bölgede, Türkiye için tehdit oluşturan YGP/PKK gibi terörist unsurların silahlarla güçlendirilerek varlık göstermesi ve 80 bin civarında IŞİD’li teröristin burada tutulması adeta bir saatli bomba…
Ülkemiz, bu tehdidi bertaraf ederken sivillerin, tarihi ve kültürel yapıların korunması konusunda ekstra hassasiyet göstereceğini ülke kamuoyuyla birlikte tüm dünyaya taahhüt etti. Hedefinin terörist unsurlar, bunların sığınakları ve silahları olduğunu duyurdu. Ve harekât başladı.
Bu unsurların ortaya koyduğu tehdidi anlamazdan gelip harekâtın aleyhine konuşanları inandırıcı bulmak mümkün değil.
Ceylanpınar’da yakalanan canlı bombaları, daha geçen Temmuz ayında Suriye tarafından atılan ve bir eve isabet eden roketi ne çabuk unuttular! Aslında unutmadıklarını çok iyi biliyoruz.
Onlar, demokrasi, barış, insan hakları gibi büyük kavramları kendi çıkarlarını kollamak, ülkeleri aleyhine yapılan kara propagandaya destek vermek için kullanan ikiyüzlüler…
“Hep sen öl, ben de öldürenin tarafında olayım, çünkü ifade özgürlüğü…” diye cümlelere başlayanlar…
IŞİD’e katılan vatandaşlarını yargılamaktan kaçınan Batı’nın ikiyüzlülüğü bunlarınkiyle birleşince Türkiye karşısında güç birliği yapmış ‘iç ve dış mihraklar’ ortaya çıkıyor işte! Tarihimiz bunlarla dolu… Ve biliyorsunuz ki; ne tarih bunları affeder ne hukuk ne de toplum vicdanı!
Sui misal emsal olmazmış…
O nedenle biraz da örnek olacak davranışlara yönelmenin zamanıdır.
Terör ve güvenlik uzmanı Abdullah Ağar’ı tanımayan varsa da Perşembe günü Suriye sınırında Habertürk yayınına hazırlanırken keskin nişancıların ateş açmasıyla atlattığı tehlike nedeniyle tanımayan kalmamıştır herhâlde. Büyük geçmiş olsun.
Sayın Ağar’ın o hadiseden sonra yaptığı Twitter paylaşımı akıllardan çıkacak gibi değil: “Dağdan, çölden gelmişseniz sesini duyduğunuz merminin sizi vurmadığını bilirsiniz.”
Ağar, eski bir asker, özel TİM komutanı. Bölgeyi de çok iyi tanıyor ve uzun yıllar teröristlerle mücadele ettiği için hem askerî harekâta zemin hazırlayan kararların nedenlerini hem de bu kararlar verilmezse karşılaşılacak sonuçların ne denli büyük olacağını biliyor. İşi kâğıt üzerinde, masa başında olmadığı için büyük resme hâkim bir ‘uzman’.
Ağar, harekâtın iletişim boyutunu boş bırakmayarak hepimize örnek olacak çalışmalar yapıyor. Dış basına harekâtın nedenlerini, ülkemizin karşı karşıya olduğu tehdidi, Barış Pınarı Harekâtı sırasında insancıl hukuka asla aykırı davranmayacağını tek tek anlatıyor. Amerika’nın başta olmak üzere Batılı ülkelerin kusurlarını dile getirmekten çekinmiyor.
Çin devlet televizyonu CGTN, Amerikan medyası Voice of America, İspanyol El Pais, Alman devlet kanalı Deutsche Welle, Norveç gazetesi Aftenposten’e harekâtı ve ülkemizin tezlerini anlatmış.
Her fırsatta vurgulamaya çalışırız: İletişim, boşluğu sevmez. Boşluk, dedikodu ve medyanın kafasına göre takılıp bir dolu uzmanla yaptığı programlarla, yaratacağı algı kaosu ve hiç istenmeyen bir kamu vicdanı yönlendirmesiyle dolabilir…
Hele ki Suriye’deki operasyon gibi hataya hiç yer olmayan bir konuda işin iletişimini boş bırakmak, ‘masa başında kaybetmek’ gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir. O nedenle ve kara propagandaya alan bırakmamak için Ağar, kanımızca, önemli bir ‘sorumlu vatandaşlık’ ödevini yerine getiriyor.
Uluslararası ilişkileri bulunan ve memleketini seven tüm iş insanlarına, akademisyenlere, sporculara ve sanatçılara örnek olmasını, Abdullah Ağar gibi insanların sayılarının artmasını dileriz.