Budur!..
16 haziran 2022 - Yeni Şafak
Nihayet belli oldu… ‘Altılı masa’ belirsizliklerin merkeziymiş gibi hareket ederken sonunda ekonomi ile ilgili muhteşem yorumlarını ortaya koydu. Öyle bir açılım getirdiler ki; okul yıllarımıza döndük… Yurttaşlık Bilgisi kitabını hasretle andık… O derece yani…
Özetle; “Eğitim şart… Evrensel İnsan Hakları önemli… Küresel iklim değişikliğiyle mücadele etmek lazım" türünden genelgeçer, çişini tutmasını öğrenmiş çocukların bir-iki okul kitabı okuduktan sonra terennüm edebilecekleri saptamaları görünce hiç şaşırmadım… Açıklamayı yapan komisyonun adı da bu tanımımıza dâhil: “Kurumsal Reformlar Komisyonu”…
Tabii şaşırmaz insan… Çünkü şaşırmak, ancak beklentinin altında ya da üstünde bir tavırla karşılaştığımız zaman tezahür eder…
Oysa hem ekonomi hem de dış politika konusunda söyledikleri kendilerinden beklenenlerinin neredeyse ‘tıpkısının aynısı’…
Özetle şöyle diyorlar: Kamu özel iş birliği, yani Yap-İşlet-Devret modeli kaldırılacak. Merkez Bankası rezervlerinin satılması engellenecek. TÜİK’e çekidüzen verilecek. İktidara gelince ilk iş Cumhurbaşkanı’na bağlı yetkin kişilerden bir Hasar Tespit Komisyonu oluşturulacak. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sağlanacak. Yasalara uyulacak, uymayanlar hakkında işlem yapılacak. Ekonomik krizin nedeni olan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi kaldırılacak… O arada da pek tabii “erken seçim” o da olmazsa “baskın seçim”in bıkmadan usanmadan tekrarlanacak…
Bu kadar mı? Eh, aşağı yukarı bu kadar… Bir de Kemal Kılıçdaroğlu’nun Maltepe Mitingi’nde ekonomi konusunda ettiği şu bilgece(!) laf bunların üzerine tüy dikiyor tabii: “Piyasa kendi dengesini bulur söylemine karşıyım… Bu yüzden insanların geçim kaynaklarını korumak ve yeni fırsatlar yaratmak için devletin müdahil olması gerektiğine inanıyorum.”
Kemal Bey ‘karma ekonomi’nin hâkim olduğu, devletin tüm üretim süreçlerine burnunu soktuğu ‘tek parti’ döneminin özlemini çekiyor…
Dış politikaya gelince… Bu konudaki tavrını da yaklaşık bir yıl önce Gaziantep’te düzenlenen Belediye Başkanları Çalıştayı’nda ettiği laftan gayet iyi biliyoruz zaten: “180 derece değişecek dış politika.”
Yani, sınır ötesi operasyonlardan derhal vazgeçip, silahlı kuvvetleri geri çağırıp o bölgede terör devleti kurulmasına izin verecek; Azerbaycan’la görüşmeleri askıya alıp Ermenistan’la ilişkileri kuvvetlendirecek; Kıbrıs’ta, Rum Kesimi ile Yunanistan’ın tezlerini savunacak; Libya’yla anlaşmayı durdurup Doğu Akdeniz’de ‘evrensel ve küresel’(!) barışı sağlayacak; ABD ve AB ne derse onu yapacak; İsveç ve Finlandiya’nın PKK’yı ve FETÖ’yü desteklemelerine göz yumup NATO’ya girmelerine onay verecek; Rusya’ya yaptırım uygulayıp Ukrayna’ya silah ve mühimmat yardımı yapacak.
Bu mudur? Budur…
Kendi seçmenlerine bile yedirmeleri zor ya… Haydi hayırlısı…
Gözümüze takılanlar…
Nihayet belli oldu… ‘Altılı masa’ belirsizliklerin merkeziymiş gibi hareket ederken sonunda ekonomi ile ilgili muhteşem yorumlarını ortaya koydu. Öyle bir açılım getirdiler ki; okul yıllarımıza döndük… Yurttaşlık Bilgisi kitabını hasretle andık… O derece yani…
Özetle; “Eğitim şart… Evrensel İnsan Hakları önemli… Küresel iklim değişikliğiyle mücadele etmek lazım" türünden genelgeçer, çişini tutmasını öğrenmiş çocukların bir-iki okul kitabı okuduktan sonra terennüm edebilecekleri saptamaları görünce hiç şaşırmadım… Açıklamayı yapan komisyonun adı da bu tanımımıza dâhil: “Kurumsal Reformlar Komisyonu”…
Tabii şaşırmaz insan… Çünkü şaşırmak, ancak beklentinin altında ya da üstünde bir tavırla karşılaştığımız zaman tezahür eder…
Oysa hem ekonomi hem de dış politika konusunda söyledikleri kendilerinden beklenenlerinin neredeyse ‘tıpkısının aynısı’…
Özetle şöyle diyorlar: Kamu özel iş birliği, yani Yap-İşlet-Devret modeli kaldırılacak. Merkez Bankası rezervlerinin satılması engellenecek. TÜİK’e çekidüzen verilecek. İktidara gelince ilk iş Cumhurbaşkanı’na bağlı yetkin kişilerden bir Hasar Tespit Komisyonu oluşturulacak. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sağlanacak. Yasalara uyulacak, uymayanlar hakkında işlem yapılacak. Ekonomik krizin nedeni olan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi kaldırılacak… O arada da pek tabii “erken seçim” o da olmazsa “baskın seçim”in bıkmadan usanmadan tekrarlanacak…
Bu kadar mı? Eh, aşağı yukarı bu kadar… Bir de Kemal Kılıçdaroğlu’nun Maltepe Mitingi’nde ekonomi konusunda ettiği şu bilgece(!) laf bunların üzerine tüy dikiyor tabii: “Piyasa kendi dengesini bulur söylemine karşıyım… Bu yüzden insanların geçim kaynaklarını korumak ve yeni fırsatlar yaratmak için devletin müdahil olması gerektiğine inanıyorum.”
Kemal Bey ‘karma ekonomi’nin hâkim olduğu, devletin tüm üretim süreçlerine burnunu soktuğu ‘tek parti’ döneminin özlemini çekiyor…
Dış politikaya gelince… Bu konudaki tavrını da yaklaşık bir yıl önce Gaziantep’te düzenlenen Belediye Başkanları Çalıştayı’nda ettiği laftan gayet iyi biliyoruz zaten: “180 derece değişecek dış politika.”
Yani, sınır ötesi operasyonlardan derhal vazgeçip, silahlı kuvvetleri geri çağırıp o bölgede terör devleti kurulmasına izin verecek; Azerbaycan’la görüşmeleri askıya alıp Ermenistan’la ilişkileri kuvvetlendirecek; Kıbrıs’ta, Rum Kesimi ile Yunanistan’ın tezlerini savunacak; Libya’yla anlaşmayı durdurup Doğu Akdeniz’de ‘evrensel ve küresel’(!) barışı sağlayacak; ABD ve AB ne derse onu yapacak; İsveç ve Finlandiya’nın PKK’yı ve FETÖ’yü desteklemelerine göz yumup NATO’ya girmelerine onay verecek; Rusya’ya yaptırım uygulayıp Ukrayna’ya silah ve mühimmat yardımı yapacak.
Bu mudur? Budur…
Kendi seçmenlerine bile yedirmeleri zor ya… Haydi hayırlısı…
Gözümüze takılanlar…
- Keşke hiç çalışmasak… Feodalitede çalışmak, hâkim sınıflarca ‘ayıp’ sayılırmış. Nestlé Türkiye hafta sonu tatilini cuma günü saat 14.00’te başlatma kararı almış. İngiltere’de de şu sıra 4 gün/hafta pilot çalışmasını başlatılmış. Verimin artıp artmayacağını ölçeceklermiş. Tabii bunu hizmet sektöründen çok üretimde yapabiliyorlar. Bizim iletişim sektöründe insanlar haftada net kaç saat çalışıyorlar acaba? Bence adaletsizlik diz boyu... Bazıları çok çalışıyor bazıları da sütre gerisinde dalgasını geçiyor. Sosyalizmde çalışma düzeninin herkesin kendi namusuna bırakılacağına inanırdık. İmkânımız, kabiliyetimiz kadar çalışacak, ihtiyacımız kadar tüketecektik. Zihinsel hazırlık yapılmadan altyapıyı oraya sürüklemeye çalışmak ne işe yarayacak; göreceğiz inşallah. Ancak konu kesinlikle ilginç. (Nestlé yönetiminden çalışanlara atılan e-posta)
- Uluslararası Havayolu Yolcu Deneyimi Derneği (APEX) tarafından “Olağanüstü Başarı” ödülüne layık görülen İGA İstanbul Havalimanı, 2021 yılında 5,8 milyar euro bedelli refinansmanla da EMEA Finance’ın “EMEA Bölgesi’ndeki En İyi Sendikasyon Kredisi” ödülünü almış. Her geçen gün kendi itibarıyla birlikte ülkemizin itibarına da katma değer getiren İstanbul Havalimanı’nı karalamaya çalışanların dikkatine sunulur… (Mustafa Gündoğdu, Bersay)
- “Babanızı mutlu edecek hediyelerin” nerede olduğunu biliyor musunuz? İletişim çalışmalarına bakarsanız hangi mağazaya, markaya yönelseniz olur… Babalar Günü iletişiminde şimdiye dek diğerlerinden farklılaşarak öne çıkan bir markaya rastlamadık… Anneler Günü’nde çok başarılı ve yaratıcı çalışmalara rastlamıştık… Bir baba olarak “Kıskanmıyorum” desem yalan olur… Alelade görünerek rekabette avantaj sağlamak mümkün olamayacağına göre bu iletişim kampanyaları zaman, emek ve para israfından öteye gidemiyor demektir…
- Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.’nin (TUSAŞ) tasarladığı ve geliştirdiği Türkiye’nin ilk jet motorlu eğitim uçağı HÜRJET, yer testleri için gün sayıyormuş. HÜRJET’in ilk uçuşu için hedef, şanlı Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümü 18 Mart 2023… Millî Enerji ve Maden Politikası, Millî Savunma Sanayi, millî üretim, millî ihracat vizyonu sayesinde aldığımız yol ile gurur duymamak mümkün değil. Belki de en önemlisi tüm bu çabaların, ‘millî ekonomi’ aracılığıyla, ülkemizin temelini ve geleceğini garanti altına alan ‘millî bağımsızlığa’ hizmet etmesi… (TUSAŞ)