Bugünün en iyisi ile dünün en iyisini buluşturabilmek...
02 EKİM 2011
Özellikle varoluş felsefesiyle ve bu felsefeye uygun yapılanma biçimiyle Türkiye’nin en saygıdeğer kurumlarından biri olan, E.C.A., Serel ve Elmor gibi şirketleri bağrında toplayan Elginkan Topluluğu’nun, çok emek ve özenle hazırlandığına tanık olduğum ‘Artı 1’ dergisinde çocukluk arkadaşımın fotoğrafına raslamak çok hoşuma gitti. Gri beyaz saçları, kravatının üzerine sarkan numaralı gözlükleri ve dimdik duruşuyla bizim Bülent! Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Uluengin, yanında yine aynı okulda Yar. Doç. Dr olan oğlu Bengü Uluengin ile birlikte gülümseyerek bakıyor. Sol yandaki sayfada da 91 yaşındaki baba Uluengin’in, Fatin Bey’in fotoğrafını görüyoruz. Konu; hepsi mimar olan baba, oğul, gelin ve torunun ortaklaşa ortaya çıkardığı bir anıt kitap: “Osmanlı Anıt Mimarisinde Klasik Yapı Detayları”...
***
Ben bu kitabı bir başka aziz dostum Dücane Cündioğlu’nun yazdığı yazılardan da hatırlıyorum. Birini veya bir yapıyı, kompleksi anlamanın ‘çözümlemek’ demek olduğunu anlatan yazısında Dücane Bey diyordu ki: “Bir yapı'yı en küçük unsurlarına varıncaya kadar parçalamak, ve sonra aynı yoldan tekrar inşa etmek... işte, birine "Seni anladım!" demenin maliyeti.” Cündioğlu’nun 16 Ocak 2011’de Yenişafak’da yayımlanan “Ecelbeşiği’ başlıklı yazısına bir göz atarsanız, bir minarenin en küçük unsurlarına kadar ayrıştırmaya kalkışıldığında ortaya neler çıktığını görüp şaşırır ve Fatin Bey’den ‘bir minare külahının nasıl tamir edildiğine’ ilişkin yaptığı alıntıdan çıkarılacak dersler de bulabilirsiniz.
***
Fatin Bey’in Torunu Bengü Uluengin, bugün mimaride Osmanlı tarzına bir geri dönüş olduğu tespitini yaparak, eskiye saygılı olunması gerektiğini şöyle hatırlatarak, “Bugünün en iyisi ile dünün en iyisini biraraya getirmek esas ustalık.” diyor.
Mimaride bugünün en iyisi ile dünün en iyisini biraraya getirebilmek... İşte size ‘sürdürülebilirlik’ dediğimiz o sihirli kavramın ‘çıktısı’ olması gereken o temel mesaj! Öte yandan elbette ki muhteşem bir temenni... Dün’ün ruhunu okuyarak bileceksin ki, en iyisini içinden süzme marifetini gösterebilesin. Sevgili arkadaşım Bülent, eşi Nihal Hanım ve oğlu Bengü Bey ile birlikte kolları sıvamış ve üçü birlikte bugün doksan yaşını aşmış olan babası mimar Fatin Uluengin’in yarım asırlık emeklerini, Osmanlı mimarisine dair çizimlerini kitaplaştırmışlar.
Dünün “en iyilerini” bu kitapta birarada bulmak artık mümkün olmuş. Fatin Bey’in 1944 yılında Topkapı Sarayı’nda başlayan ve 60 yılı bulan meslek hayatı boyunca Anadolu’nun dört bir yanında yaptığı gezilerde tuttuğu notlarını, çizimlerini oğlu, gelini ve torunu kitaplaştırmış. Eşine az raslanır bir çalışma...
‘Sürdürülebilirlik’ konusunda ahkam kesen ne kadar akademisyen ya da meraklı öğrenci varsa herkese ‘Uluengin Ailesi’nin dede-oğul-gelin-torun işbirliğinin Osmanlı mimarisine nasıl yaklaştıklarını, bu olağanüstü serüvenin hikayesini öğrenmelerinde büyük yarar gördüğümü ifade etmeliyim. Elginkan Topluluğu’nun yayın organı “Artı 1” dergisinin son sayısına ulaşmak isteyenler, (Ekim 2011) internetten iletişim adreslerini bulabilirler.
***
Ben bu kitabı bir başka aziz dostum Dücane Cündioğlu’nun yazdığı yazılardan da hatırlıyorum. Birini veya bir yapıyı, kompleksi anlamanın ‘çözümlemek’ demek olduğunu anlatan yazısında Dücane Bey diyordu ki: “Bir yapı'yı en küçük unsurlarına varıncaya kadar parçalamak, ve sonra aynı yoldan tekrar inşa etmek... işte, birine "Seni anladım!" demenin maliyeti.” Cündioğlu’nun 16 Ocak 2011’de Yenişafak’da yayımlanan “Ecelbeşiği’ başlıklı yazısına bir göz atarsanız, bir minarenin en küçük unsurlarına kadar ayrıştırmaya kalkışıldığında ortaya neler çıktığını görüp şaşırır ve Fatin Bey’den ‘bir minare külahının nasıl tamir edildiğine’ ilişkin yaptığı alıntıdan çıkarılacak dersler de bulabilirsiniz.
***
Fatin Bey’in Torunu Bengü Uluengin, bugün mimaride Osmanlı tarzına bir geri dönüş olduğu tespitini yaparak, eskiye saygılı olunması gerektiğini şöyle hatırlatarak, “Bugünün en iyisi ile dünün en iyisini biraraya getirmek esas ustalık.” diyor.
Mimaride bugünün en iyisi ile dünün en iyisini biraraya getirebilmek... İşte size ‘sürdürülebilirlik’ dediğimiz o sihirli kavramın ‘çıktısı’ olması gereken o temel mesaj! Öte yandan elbette ki muhteşem bir temenni... Dün’ün ruhunu okuyarak bileceksin ki, en iyisini içinden süzme marifetini gösterebilesin. Sevgili arkadaşım Bülent, eşi Nihal Hanım ve oğlu Bengü Bey ile birlikte kolları sıvamış ve üçü birlikte bugün doksan yaşını aşmış olan babası mimar Fatin Uluengin’in yarım asırlık emeklerini, Osmanlı mimarisine dair çizimlerini kitaplaştırmışlar.
Dünün “en iyilerini” bu kitapta birarada bulmak artık mümkün olmuş. Fatin Bey’in 1944 yılında Topkapı Sarayı’nda başlayan ve 60 yılı bulan meslek hayatı boyunca Anadolu’nun dört bir yanında yaptığı gezilerde tuttuğu notlarını, çizimlerini oğlu, gelini ve torunu kitaplaştırmış. Eşine az raslanır bir çalışma...
‘Sürdürülebilirlik’ konusunda ahkam kesen ne kadar akademisyen ya da meraklı öğrenci varsa herkese ‘Uluengin Ailesi’nin dede-oğul-gelin-torun işbirliğinin Osmanlı mimarisine nasıl yaklaştıklarını, bu olağanüstü serüvenin hikayesini öğrenmelerinde büyük yarar gördüğümü ifade etmeliyim. Elginkan Topluluğu’nun yayın organı “Artı 1” dergisinin son sayısına ulaşmak isteyenler, (Ekim 2011) internetten iletişim adreslerini bulabilirler.