Çin’in puanını düşürseniz ne olur düşürmeseniz ne olur…
25 Mayıs 2017 - Yeni Şafak
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's -1989'dan beri ilk kez- Çin'in notunu düşürdüğünü açıklamış.
Çin Maliye Bakanlığı da 'kararın tamamen temelsiz olduğunu' vurgulayarak, Moody's'in ülkenin ekonomik sorunlarıyla ilgili durumu abarttığını ve reform çabalarına gereken değeri vermediğini ifade etmiş… Kibarca söylemişler. Zaman içinde biraz daha kızdıracak olurlarsa farklı tepki göstereceklerdir herhalde.
Çin’e dair bu son haber, bana İsviçre’deki öğrencilik yıllarımda İsviçrelilerin anlattığı o ilginç fıkrayı hatırlattı. Hani Çin liderine demişler ki, “Efendim İsviçre ordusu Çin topraklarına girmiş!”… O da hiç istifini hiç bozmadan sormuş: “Güzel, hangi otelde kalıyorlarmış?..”
Ya da fen biliminden hayata dair örnekler vermeye meraklı bazı arkadaşların özel hesaplamalar gerektiren şu sorusu da akla geliyor tabii: “Bütün Çinliler aynı anda oldukları yerde zıplarlarsa, dünyanın neresinde kaç şiddetinde deprem olur?..”
Bir de bildiğiniz üzere, bütün semavi dinlerde adları geçen, bir gün dünyayı istila edeceklerine inanılan ‘Ye’cüc ve Me’cüc’le (Yahudi dininde Gog ve Magog) Çinlilerin ya da ‘Asyatik’ halkların kastedildiğini düşünenlerin sayısı da az değildir… Kubbealtı Lügati Ye’cüc’ü şöyle açıklıyor: “Kıyâmete yakın bir zamanda ortaya çıkıp pek çok kötülük yapacaklarına ve çok kısa boylu olduklarına inanılan iki kavimden biri (Diğeri Me’cüc’tür)”
Çin ile ilgili kelâm ederken ya da analiz yaparken iki defa dikkatli olmak lazım…
Uzun bir süre Türkiye’de de yayınlanmış olan NPQ (New Perspectives Quarterly) dergisinin tüm sayılarını dijital ortama taşıyıp web sitesine yerleştirilme sürecinde dikkatimizi çekti (http://www.bersay.com.tr/tr/npq). Simon Perez 1998 yılında (Cilt 1, Sayı 2, S.74) Çin'le ilgili gözlemlerini yazmış dergiye. Demiş ki: "Gittiğimiz bir lokantadaki kadın garsonun gelecekle ilgili görüşlerini sorduğumda verdiği cevap bir politbüro yetkilisini mutlu kılardı: 'En az 50 yılımızı alacak ama Avrupalı bir yaşam düzeyine ulaşacağız' "
Yıl 1998 ve Nisan ayıymış. Çin Komünist Partisi'nin 9. Kongresi'nin kapanışından birkaç gün sonra gerçekleşmiş bu ziyaret… Kadın garsonun '50 yıl sonrası’, 2048 yılına denk düşüyor. 2048'e daha çok var; ancak Çin’in, bugün ABD ile yarışan bir küresel güç olduğu kabul ediliyor ve 2020’li yıllarda dünyanın en büyük ekonomisi olacağı öngörülüyor...
Bir yandan Moody’s’in not düşürme işini bu bağlamda değerlendirirken, öte yandan Sayın Cumhurbaşkanının Çin seyahatinin stratejik önemini tüm veçhesiyle değerlendirmekte yarar var…
Markaya titizlenmek şart ve zorunluluktur
Bugün Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) ev sahipliğinde Marka Türkiye 2017 adı altında iki gün sürecek bir etkinlik başlıyor. Ülke markası gelişmeden ülkeden çıkacak markaların da güdük kalacağı tespiti bu etkinliğin ana eksenini oluşturuyor. Katılım ücretsiz. Biraz da bu etkinliğin etkisinde Mado – Sütçü İmam tartışmasından söz etmenin yeri geldi…
Ülke genelinde 300 kadar mağazası bulunan Mado, Alanya’da üç şubesi bulunan Sütçü İmam Dondurma isimli şirket ile davalık olmuş. Mado, Sütçü İmam firmasının marka taklidi yaptığını öne sürerek dava açmış. 5 yıl süren davada son noktayı Yargıtay koymuş. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararında, Sütçü İmam’ın tescil ettirdiği "Marmoda" markası ile Mado arasında bir benzerlik olmadığına hükmetmiş.
Emir demiri keser. ‘Şeriatın kestiği parmak acımaz’. Hukukun üstünlüğüne sığınmak esastır… Evet, doğru… Ancak Mado’nun yaptığı kesinlikle doğrudur. Hiç olmazsa taklide yeltenecek olanlara bir tür göz dağı vermek adına…
Bir kurumun markası konusunda titizlenmesi kadar doğru bir şey olamaz. Bugün ‘entelektüel sermaye’, ‘yumuşak güç’ ve kapitalizmin en gelişmiş ürünü olan marka; serbest piyasa ekonomisinin en güçlü silahları olarak kabul ediliyor.
Bu titizlenme ihmal edilirse, İskender Kebap’ın başına gelen herkesin başına gelebilir. Bugün olayın çok yakınındakiler dışında kimsenin kafasında gerçek İskender’in hangisi olduğu, küçücük bir dükkândan tüm dünyaya yayılan İskender Kebap’ın gerçek kültür mirasının hangi İskender Kebapçısı tarafından sürdürüldüğü hususunda bir netlik yoktur. Benzer bir durum Sultanahmet Köftecisi’nin ve Marmaris Büfe’nin başına gelmiştir…
Fikrî Mülkiyet Hakkı bugün hukukun en önemli alanlarından biridir. O nedenle Mado’nun markası üzerine Fikrî Mülkiyet Hakları konusunda titizlenmesi kadar doğal ve yerinde bir davranış olamaz.
Çin Maliye Bakanlığı da 'kararın tamamen temelsiz olduğunu' vurgulayarak, Moody's'in ülkenin ekonomik sorunlarıyla ilgili durumu abarttığını ve reform çabalarına gereken değeri vermediğini ifade etmiş… Kibarca söylemişler. Zaman içinde biraz daha kızdıracak olurlarsa farklı tepki göstereceklerdir herhalde.
Çin’e dair bu son haber, bana İsviçre’deki öğrencilik yıllarımda İsviçrelilerin anlattığı o ilginç fıkrayı hatırlattı. Hani Çin liderine demişler ki, “Efendim İsviçre ordusu Çin topraklarına girmiş!”… O da hiç istifini hiç bozmadan sormuş: “Güzel, hangi otelde kalıyorlarmış?..”
Ya da fen biliminden hayata dair örnekler vermeye meraklı bazı arkadaşların özel hesaplamalar gerektiren şu sorusu da akla geliyor tabii: “Bütün Çinliler aynı anda oldukları yerde zıplarlarsa, dünyanın neresinde kaç şiddetinde deprem olur?..”
Bir de bildiğiniz üzere, bütün semavi dinlerde adları geçen, bir gün dünyayı istila edeceklerine inanılan ‘Ye’cüc ve Me’cüc’le (Yahudi dininde Gog ve Magog) Çinlilerin ya da ‘Asyatik’ halkların kastedildiğini düşünenlerin sayısı da az değildir… Kubbealtı Lügati Ye’cüc’ü şöyle açıklıyor: “Kıyâmete yakın bir zamanda ortaya çıkıp pek çok kötülük yapacaklarına ve çok kısa boylu olduklarına inanılan iki kavimden biri (Diğeri Me’cüc’tür)”
Çin ile ilgili kelâm ederken ya da analiz yaparken iki defa dikkatli olmak lazım…
Uzun bir süre Türkiye’de de yayınlanmış olan NPQ (New Perspectives Quarterly) dergisinin tüm sayılarını dijital ortama taşıyıp web sitesine yerleştirilme sürecinde dikkatimizi çekti (http://www.bersay.com.tr/tr/npq). Simon Perez 1998 yılında (Cilt 1, Sayı 2, S.74) Çin'le ilgili gözlemlerini yazmış dergiye. Demiş ki: "Gittiğimiz bir lokantadaki kadın garsonun gelecekle ilgili görüşlerini sorduğumda verdiği cevap bir politbüro yetkilisini mutlu kılardı: 'En az 50 yılımızı alacak ama Avrupalı bir yaşam düzeyine ulaşacağız' "
Yıl 1998 ve Nisan ayıymış. Çin Komünist Partisi'nin 9. Kongresi'nin kapanışından birkaç gün sonra gerçekleşmiş bu ziyaret… Kadın garsonun '50 yıl sonrası’, 2048 yılına denk düşüyor. 2048'e daha çok var; ancak Çin’in, bugün ABD ile yarışan bir küresel güç olduğu kabul ediliyor ve 2020’li yıllarda dünyanın en büyük ekonomisi olacağı öngörülüyor...
Bir yandan Moody’s’in not düşürme işini bu bağlamda değerlendirirken, öte yandan Sayın Cumhurbaşkanının Çin seyahatinin stratejik önemini tüm veçhesiyle değerlendirmekte yarar var…
Markaya titizlenmek şart ve zorunluluktur
Bugün Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) ev sahipliğinde Marka Türkiye 2017 adı altında iki gün sürecek bir etkinlik başlıyor. Ülke markası gelişmeden ülkeden çıkacak markaların da güdük kalacağı tespiti bu etkinliğin ana eksenini oluşturuyor. Katılım ücretsiz. Biraz da bu etkinliğin etkisinde Mado – Sütçü İmam tartışmasından söz etmenin yeri geldi…
Ülke genelinde 300 kadar mağazası bulunan Mado, Alanya’da üç şubesi bulunan Sütçü İmam Dondurma isimli şirket ile davalık olmuş. Mado, Sütçü İmam firmasının marka taklidi yaptığını öne sürerek dava açmış. 5 yıl süren davada son noktayı Yargıtay koymuş. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararında, Sütçü İmam’ın tescil ettirdiği "Marmoda" markası ile Mado arasında bir benzerlik olmadığına hükmetmiş.
Emir demiri keser. ‘Şeriatın kestiği parmak acımaz’. Hukukun üstünlüğüne sığınmak esastır… Evet, doğru… Ancak Mado’nun yaptığı kesinlikle doğrudur. Hiç olmazsa taklide yeltenecek olanlara bir tür göz dağı vermek adına…
Bir kurumun markası konusunda titizlenmesi kadar doğru bir şey olamaz. Bugün ‘entelektüel sermaye’, ‘yumuşak güç’ ve kapitalizmin en gelişmiş ürünü olan marka; serbest piyasa ekonomisinin en güçlü silahları olarak kabul ediliyor.
Bu titizlenme ihmal edilirse, İskender Kebap’ın başına gelen herkesin başına gelebilir. Bugün olayın çok yakınındakiler dışında kimsenin kafasında gerçek İskender’in hangisi olduğu, küçücük bir dükkândan tüm dünyaya yayılan İskender Kebap’ın gerçek kültür mirasının hangi İskender Kebapçısı tarafından sürdürüldüğü hususunda bir netlik yoktur. Benzer bir durum Sultanahmet Köftecisi’nin ve Marmaris Büfe’nin başına gelmiştir…
Fikrî Mülkiyet Hakkı bugün hukukun en önemli alanlarından biridir. O nedenle Mado’nun markası üzerine Fikrî Mülkiyet Hakları konusunda titizlenmesi kadar doğal ve yerinde bir davranış olamaz.